Avukat kimliğinin yenilenmesi istemiyle yaptığı başvuru, başörtülü fotoğraf verdiği gerekçesiyle Türkiye Barolar Birliği'nce reddedilen başörtülü bir avukat, Türkiye Barolar Birliği meslek kurallarının 20. maddesinin iptali istemiyle Danıştay'da dava açtı. Davayı görüşen Danıştay 8. Dairesi, 20. maddedeki ''Avukat ve avukat stajyerleri mesleğe yaraşır bir kılık ve kıyafetle başları açık olarak mahkemelerde görev yaparlar'' düzenlemesindeki ''başları açık'' ibaresinin yürütmesini oy çokluğu ile durdurdu. Danıştay’ın aldığı bu karar hukukçular arasında tartışmalara yol açarken, hukukçular tarafından yapılan açıklamaların ardı arkası kesilmiyor. Ankara Barosu Avukatlarından Kemal Vuraldoğan, Danıştay’ın verdiği “başörtüsü” kararı ile ilgili olarak Hukukihaber.net”e önemli açıklamalarda bulunurken, “Mevcut Danıştay üyelerinin bu konuda samimi olup olmadığını yakında göreceğiz.” dedi.


“LAİKLİK İLKESİ BU YASAĞIN HUKUKSAL DAYANAĞI DEĞİLDİR”

Hukukihaber.net’e yaptığı açıklamada türban sorununun siyasal bir sorun olmasına rağmen yargı eliyle çözülmeye çalışıldığına dikkat çeken Av. Kemal Vuraldoğan, “Anayasa ve kanunlarda bu konuda bir yasak olmamasına rağmen idari işlem ve uygulamalarla yasak getirildi ve yasak yargı eliyle meşrulaştırıldı. Anayasadaki laiklik ilkesi bu yasağın hukuksal dayanağı değildir. Anayasa mahkemesi ve Danıştay laiklik ilkesini siyasal sorunlarda aktör olmasını sağlayacak bir araç olarak kullandı. İlginçtir, laiklik ilkesinin özüne dokunan zorunlu din dersi, nüfus cüzdanındaki din hanesi, Diyanet İşleri Başkanlığı'nın Türkçü ve sünni yapılanması/uygulamaları Anayasa Mahkemesi ve Danıştay tarafından sorgulanmadı. Bu çelişki esas meselenin laiklik olmadığının açık kanıtıdır.” dedi.

“EN BÜYÜK ZARARI YARGI GÖRÜYOR”

Kamuoyunun, mevcut Danıştay üyelerinin bu konuda samimi olup olmadığını çok yakında göreceğini iddia eden Av. Kemal Vuraldoğan, “İdari işlemle getirilen türban yasağını Anayasa'ya aykırı bulan 8. Daire, idari işlemle (valilik kararıyla) getirilen içki yasağı ile ilgili karar verdiğinde referanslarının gerçekten de temel hak ve özgürlükler olup olmadığını göreceğiz. Türkiye'nin siyasal sorunlarının yargı eliyle çözülmeye çalışılması en büyük zararı yargıya veriyor. Mevzuat değişmemesine rağmen yargı dün türban takanları bugün türbanı yasaklayanları hukuksuzlukla itham ediyor. Buna hukuk diyemeyiz, hukuk öngörülebilir, anlaşılır olmalıdır. Ne yazık ki ülkenin hukukçuları önce safını belirlemekte sonra safına göre içtihat etmektedir. Hukukun kendisine ve insana zarar veren"iktidar hukukçuluğu"yla temel hak ve özgürlüklerin korunması mümkün değildir.” diyerek Danıştay 8. Daire’nin verdiği karara olan tepkisini gözler önüne serdi. (Hukukihaber.net)