Gazeteci İsmail Saymaz’ın polis şiddetini konu alan ‘Sıfır Tolerans / Polisin Eline Düşünce’ adlı son kitabı, Festus Okey’in ölümüyle ilgili dört yıl süren yargılamada, mahkemenin zaten dosyada olan bir belgeye ulaşmak için 4 yıl boyunca çeşitli kurumlarla yazıştığını ortaya çıkardı. Kitaptaki belgelere göre mahkemenin Okey’in gerçek kimliğini saptayabilmek için dört yıl beklemesinin ardından, Aziz Nesinlik bir bürokrasi hikâyesi çıktı. Bir kere yanlış makama yazı yazıldı, iki kez çeviri işlemi gerçekleştirildi, evrakın başlığı çevrilmediği için dosya bir kez iade edildi, dosyanın eklerinin gönderilmesi unutuldu. Dört yılın sonunda gelen evrakın baştan beri elde olduğu fark edildi. Kitapta ayrıca Okey’in ölümünün Türkiye ile Nijerya arasında kriz çıkardığı da belgelendi. 
 
Yazı var, dosya yok 
 Nijeryalı Festus Okey, 20 Ağustos 2007’de Beyoğlu Polis Merkezi’nde Cengiz Yıldız’ın silahından çıkan kurşunla ölmüştü. Beyoğlu 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nde dört yıl süren davanın sonunda sanık Yıldız, 4 yıl 2 ay hapis cezasına çarptırılmıştı. Bu dört yıl boyunca mahkeme, Festus Okey’in kimliğini saptamaya çalışmıştı. 14 Şubat 2008’deki ilk duruşmada sanık avukatı Vehbi Kahveci, “Ölen kişi, kaçak vizeyle gelmiş, adını sonradan Festus Okey koymuşlar” deyince, dört yıl sürecek ‘kimlik belirleme’ maratonu da başladı. İlk yazı İnterpol’e gitti. Ancak yazı yanlış makama yazılmıştı. İkinci yazı doğru makama, Adalet Bakanlığı’na yazıldıysa da bakanlık, “İngilizce yazın, gönderin” dedi. Bu kez çeviri yazışması başladı. Bu metin de, başlığında Nijerya geçmediği için geri döndü. Sonra da bakanlığa gönderilen yazıya dosyanın eklenmesi unutuldu. Hata fark edildiğinde çok geçti; bakanlık, eksik evrakı iade etmişti. Bir buçuk yılın ardından evrak Adalet Bakanlığı’ndan Dışişleri’ne, oradan Nijerya’ya gönderildi. Yanıtın gelmesi de bir buçuk yılı buldu. Dört yılın sonu fiyasko oldu. Gelen iki sayfalık yanıt, baştan beri dosyada vardı. Üstelik devletin bulamadığı aileyi, iki avukat buldu. Bu arada kitaptaki belgelere göre, Okey’in ölümü ve sonrasında yaşanan yargı süreci Nijerya’yla krize neden olmuş. Dışişleri Bakanlığı’na ait iki sayfalık evrakta Nijerya’nın Türkiye’ye yönelik eleştirileri yer alıyor. Özetle şöyle: 
 
İtibarımız sarsıldı 
 “Nijeryalı yetkililer, olayın kendi ülkelerinde tepki çektiğini, olaydan sonra İstanbul’daki Nijeryalıların kendilerini güvende hissetmedikleri, üzerlerinde geçerli pasaport bulunmayanların rüşvet karşılığında serbest bırakıldığı yönünde duyumlar aldıklarını ifade etmiştir. (...) Ülkemizin itibarı kadar bu ülkede yaşayan vatandaşlarımızın huzurunu olumsuz etkileyebilecek ve fiziki tepkilere maruz kalmalarına sebebiyet vermesi muhtemel gelişmelerin önlenebilmesinde olayın bir an önce aydınlatılması ve soruşturma sonucunun Nijerya tarafına doğru ve eksiksiz iletilmesinin önem taşıdığı takdir buyurulacaktır.” 

Yanlış yere yanlış yazılar gönderildi 
 24 Mart 2008: Interpol’e yapılan başvurunun yanlış olduğu ortaya çıktı. Interpol’e üye olmayan ülkeler açısından Adalet Bakanlığı’na başvurulmalıydı. 
13 Mayıs: Mahkeme, ‘Kimlik bilgilerinin Nijerya’dan temini’ için Adalet Bakanlığı’na yazdı. 
27 Ekim: Bakanlık, “Evrakı İngilizce yazın, gönderin” dedi. 
12 Mart 2009: Çevirme yazışmaları bitince, talimat yeniden Adalet Bakanlığı’na yollandı. 
16 Nisan: Evrak bu kez, başında ‘Nijerya Yetkili Adli Makamları’na’ ifadesi yazılmadığı için geri döndü. 
20 Mayıs: Başlığın çevirisi için de yazışmalar yapıldı. İkinci çeviri bakanlığa yollandı. 
29 Haziran: Üst yazıya dosya bilgilerinin eklenmediği, belgelerin tercümelerinin sehven unutulduğu ortaya çıktı. 
9 Temmuz: Mahkeme, Adalet Bakanlığı’na başvurup hatanın fark edildiğini, eklerin yola çıkarıldığını söyledi. Ne var ki, ekleri unutulan üst yazı geri gönderilmişti. Mahkeme yazıyı tekrar yazıp gönderdi. 
23 Temmuz: Adalet Bakanlığı, yazının Dışişleri Bakanlığı’na intikal ettirildiğini bildirdi. 
12 Temmuz 2011: Dört duruşmaya rağmen ses çıkmadı. 
17 Kasım 2011: 14 duruşmadır beklenen evrak ulaştı. Fakat sonuç fiyaskoydu. Okey’in kayıtları olduğu belirtilen belgeler soruşturmanın başladığı günden beri mahkemede vardı. 

Saymaz, kitabında 35 işkence davasını tek tek incelemiş 
 
Gazeteci Saymaz’ın İletişim Yayınları tarafından basılan, 18 Ekim perşembe rafa girecek olan yeni kitabında; Polis Vazife ve Salahiyetleri Kanunu’nun (PVSK) 14 Haziran 2007’de değiştirilmesinden sonraki beş yılda 127 kişinin polis kaynaklı şiddet sonucunda ya da polis merkezlerinde öldüğüne dikkat çekiliyor. Aralarında Festus Okey, Şerzan Kurt, Baran Tursun, Çağdaş Gemik ve Çayan Birben gibi, sonu ölümle biten 15 dosya başta olmak üzere 35 dava dosyası derinlemesine inceleniyor.(İSTANBUL/ RADİKAL )