Deniz yoluyla seyahat eden milyonlarca insan da her gün ciddi risk altında. Bir şey olduğunda, gemi kurtarmakla görevli Kıyı Emniyeti’nin kapısı çalınıyor. Kıyı şeridi tarihi eserleriyle dolu, her yıl binlerce tankerin geçtiği, günde yüz binlerce insanın deniz yoluyla taşındığı İstanbul’da, kazalara, yangınlara ve boğulma vakalarına müdahale edecek bir deniz itfaiyesi yok. Son Galatasaray yangınında olduğu gibi olaylar gemi kurtarma için teşkilatlandırılmış Kıyı Emniyeti ve Gemi Kurtarma İşletmeleri Genel Müdürlüğü’ne bırakılıyor. Ama kara itfaiyesi ile ciddi koordinasyonsuzluklar yaşanıyor. İki kurum arasında telsiz bağlantısı yok. Son çare denizdeki olaya müdahale etmek isteyen itfaiye erlerine, önce bu işi gönüllü yaptıklarına dair belge imzalattırılıyor. Erler her türlü sorumluluğu kendi üstlerine alıyor. 

BOĞAZ, 1 SÖNDÜREN’E EMANET 

Kıyı Emniyeti’ne bağlı Söndüren gemisi sayısı sadece 3. İkisi Çanakkale’de konuşlu. Bu gemilerin yanında görev yapan 10 römorkörün müdahale mesafesi ise çok kısa. 

‘GÖNÜLLÜ MÜDAHALE SAÇMALIK’ 

Eski İstanbul İtfaiye Müdürü ve İTÜ Öğretim üyesi Abdurrahman Kılıç, deniz kazalarına itfaiye erlerinin gönüllülük esasına göre müdahale etmesinin saçmalık olduğunu söyledi. İtfaiyenin kendi bünyesinde kadrolu dalgıçlarının, deniz itfaiyesinin olması gerektiğini ifade eden Kılıç, kendi döneminde itfaiyeye tekne alınması için rapor hazırlayıp Ankara’ya gönderdiğini ancak reddedildiğini söyledi. Kılıç, İstanbul gibi bir kentte sahil şeridindeki yangınların ve deniz kazalarının sadece birkaç Söndüren gemisine bırakılamayacağını belirtti. Kara itfaiyesi ile Kıyı Emniyeti’nin telsiz bağlantısı olmadığını ifade eden Kılıç, “Bunların aynı tatbikatı yapması, aynı eğitimi alması gerekli’’ dedi.