CHP Milletvekili ve Meclis Başkanvekili Güldal Mumcu'nun yazdığı ve eşi Uğur Mumcu'nun suikastle katledilişinin perde arkasını anlatan 'İçimden Geçen Zaman' adlı kitap tartışmaları da beraberinde getirdi. Suikastten 20 yıl sonra kaleme aldığı kitapta Güldal Mumcu'nun o dönem yaşadıklarını tek tek aktararak cinayetle ilgili devletin üst düzey bazı isimlerini suçlaması, Mumcu ailesinde de krize neden oldu. Uğur Mumcu'nun kardeşi Ceyhan Mumcu, Güldal Mumcu'nun dönemin Meclis Başkanı Hüsamettin Cindoruk ve Genelkurmay Başkanı Doğan Güreş gibi isimlere yönelik eleştirilerine tepki göstererek avukatlığından çekildi. 2000 yılında Uğur Mumcu suikastıyla ilgili Ferman Özmen ve Necdet Yüksel'in yargılandığı Umut Davası'nda mahkemeye, sanıklara işkence yapıldığı yönünde belirtiler olduğunu belirterek 'tekrar ve kapsamlı' muayene edilmeleri talebiyle rapor veren Adli Tıp Profesörü Şebnem Korur Fincancı, Yeni Şafak'a önemli açıklamalar yaptı. 'Ortada adil olmayan bir yargılama var. Ceyhan Mumcu'da devleti koruma refleksi var. Bu durumu dava sırasında da gözlemlemiştik' diyen Fincancı, merhum gazetecinin kardeşinin, Umut Davası döneminden beri kendisine hakaret içeren ifadelerde bulunduğunu belirtti.

UZUN YILLAR HAKARET ETTİ

Ceyhan Mumcu için kardeşini yitirmiş olmasının üzücü bir durum olduğunu anlatan Fincancı, 'Yargılama süreci var ve süreçte kişiler birtakım insanların yakalandığını düşünüyorlar. Bizim işkence olabileceği ve dolayısıyla araştırılması gerektiği şeklinde rapor düzenlememizi, bu davanın akamete uğraması ve eldeki sanıkların elden kaçması kuşkusuyla değerlendirip kaygı duyuyorlardı. Belki başka nedenleri vardır, bilemem' ifadelerini kullandı. Mumcu'nun hakaretlerine 'yakınını kaybetmiş olmasından ötürü' uzun yıllar boyun eğdiğini kaydeden Fincancı, 'Sonra 2006 yılında bir televizyona çıkıp, 'o kadın' deyince ben de kendisine dava açtım. Ne yazık ki hakaret olarak değerlendirilmedi' diye konuştu. Umut Davası'da sanıklarda işkence izine rastladığını belirten Fincancı, 'Sanıkların el ve parmaklarında uyuşmalar vardı. Bu da, askılı işkence yapıldığını kanıtlıyordu' şeklinde konuştu.

'İşkence var' dedim baskılar başladı

Prof. Fincancı, Umut Davası'nda sanıklarda işkence izlerinin olduğunu belirttiği rapor sonrası kendisine yönelik baskıların arttığına dikkat çekti. Hem mensubu olduğu İstanbul Üniversitesi'nden hem de yargıdan baskılar gördüğünü anlatan Fincancı, 'O dönemde yargı, sorunu çözmek bir yana beni suçlamıştı' dedi. Fincancı, şöyle konuştu: 'Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Sabih Kanadoğlu yargıyı etkilemekten hakkımda suç duyurusunda bulundu. Bir şey olmadı ama... Zaten bizim raporlarımızın amacı yargıyı etkilemek. Yargının bir görüş oluşturmasına tıbbi bilimsel bilirkişiliğimizle destek veriyoruz. Umut Davası yüzünden Kanadoğlu suç duyurusunda bulundu. Ayrıca Kemal Alemdaroğlu'nun rektörlüğü döneminde hakkımda soruşturma da başlatıldı. Alemdaroğlu, beni çağırıp, 'Sen bilmiyor musun bunlar kim? Bunlara nasıl işkence raporu verirsin' dedi. Ben de 'kimseye işkence yapılamaz' dediğimde 'Bazılarına işkence yapılabilir' dedi. Tabi ne üzücüdür rektörümüz bir sabaha karşı apar topar gözaltına alındı. Ben bu tavra da karşı çıkmıştım.'