aşbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Numan Kurtulmuş, katıldığı programda önemli değerlendirmelerde bulundu. Kurtulmuş, “Şu anda 216 firari asker var. Onlar ve onlarla işbirlikçiler üzerinden birtakım ferdi eylemler, suikastlar içerisine girebilirler. Siber saldırı teşebbüsünde bulunabilirler. Bundan sonra uyanık olmak lazım” dedi. Kurtulmuş, Fetullah Gülen’in iadesi konusunda ise ‘ABD bu adamı Türkiye’ye vermek zorundadır’ yorumunu yaptı.
İşte Numan Kurtulmuş’un açıklamalarından öne çıkan satır başları;
 
“FİRARİ ASKERLER SUİKAST YAPABİLİRLER”

Bu FETÖ’cü çete “vazgeçtik, kenara çekilelim” diyecek değiller, başka vesilelerle, algı operasyonları temin edebilirler. Şu anda 216 firari asker var. Onlar ve onlarla işbirlikçiler üzerinden birtakım ferdi eylemler, suikastlar içerisine girebilirler. Siber saldırı teşebbüsünde bulunabilirler. Bundan sonra uyanık olmak lazım. Devlet de bütün birimleriyle uyanık bir vaziyette. Bundan sonra gelebilecek her türlü tehdidi savuşturmak için tedbirli bir şekilde duruyor. Bundan sonra ne yapacağız; biri, devletin bütün kademelerini bu adamlardan temizlemek lazım. Devletin hizmet edilecek bir alan haline dönüştürülmesi için de demokratik reformların yapılması gerekiyor.
Hiç merhamet etmeden, bir türlü irtibatı olan herkesin bunun hesabını vermesi lazım. Bu örgütün başındaki kişinin ABD’den Türkiye’ye getirilmesini sağlamak lazım. Böyle bir ihtimal var.

“ABD BİR TERCİH NOKTASINDA”
7 Ağustos yurt dışında Türkiye’nin elini kuvvetlendiren bir husustu. Orada 5 milyona yakın vatandaşımız vardı. Dünyada böyle bir miting olduğunu zannetmiyorum. Bunun verdiği bir mesaj var. Eğer darbeye gerçekten taraftar bir kesim ortaya çıksaydı ya da hükümete karşı sözler söylenmeye başlasaydı, alan zaten bu kadar kalabalık olmazdı.
Türkiye ile ABD arasında çok uzun ve eski bir ilişkimiz var, hiçbir zaman lineer seyretmemiş. Müttefikliğimiz, stratejik ortaklığımız, iş birliğimiz var. ABD bir tercih noktasına geldi. 79 milyon bir tarafta, FETÖ lideri meczup bir tarafta. Böyle bir talebi, toplumun ortak talebini ABD’li yöneticilerin göz ardı edebileceğini düşünemiyorum, Gülen’in iadesi kuvvetlenmiştir.
Sayın Kılıçdaroğlu, Sayın Bahçeli, hep beraber o görüntünün içinde olmasaydı Batı basını bu mitingi bile Erdoğan’a karşı gösterebilirdi. Burada siyaset yok, milletin onuru, istikbali var.
Sayın Cumhurbaşkanımızın o akşam, “kaçtı” haberlerinin yapıldığı anda, hiçbir tereddüt yoktu yüz ifadesinde. Bu büyük bir cesarettir, liderlik göstergesidir. Erdoğan’a kızanlar bile “helal olsun” dediler, millet de o kararlılığı görünce meydana
çıktı.

Kamu diplomasisinde güzel bir koordinasyon ortaya çıktı. Ekonomi diplomasisiyle ilgili bir toplantı yaptık. Ne yapabilirler bunlar bundan sonra, iki alanda algı operasyonu yaparlar; biri ekonomi, biri insan haklarıyla ilgili. Toplantılar yaptık. Ulaştığımız herkese dedik ki, bu bir memleket meselesidir.
Yurt dışındaki toplantılarda son birkaç yıldır hep bu konu gündeme geldi; bunların okullarının kapatılması. Cumhurbaşkanımız hep şunu söylerdi: Öyle bir network kurdular ki sizin ülkenizi de ele geçirmeye çalışır. Faaliyet gösterdikleri ülkelerin hepsinde, size de zarar verir. Ana gaye, ele geçirmek. Onun için etkili adamların çocuklarını okutuyor. Bir yönetme tutkusu var, nereyi ele geçirebilirse orayı yönetmeye çalışıyor. Dünya için bir beladır, Ortadoğu için bir beladır. Çok büyük bir bedel ödedik, 240 şehidimiz oldu, bütün millet travma geçirdi ama çok şükür tek yumruk olarak cevabını verdik. Bu aslında dünyayı da büyük bir felaketten kurtarmıştır.

“BİR MECZUBA DEĞER VERECEKLERİNİ SANMIYORUM”
Resmi anlamda ABD yönetimini suçlayıcı hiçbir şey söylenmiyor. Diyoruz ki, empati yapın, tersi olmuş olsaydı, ABD’yi yıkmaya çalışan bir terör örgütü lideri burada olsaydı, biz alıp Türkiye’de Çankaya’da bir villada korusaydık ne hissederdiniz? Eğer Amerikalılar bu empatiyi yapmazlarsa Türk-Amerikan ilişkilerini zedelemiş olurlar.
Amerikalılar akıllı siyasetçiler, bir meczup yüzünden Türkiye ilişkilerini heba edecek kadar bir meczuba değer vereceklerini zannetmiyorum. Bütün İslam dünyasının nefretini kazanmış bir terör örgütüne karşı, bunun DAEŞ’ten ne farkı var? Bu örgütün lideri Pensilvanya’daki adamdır.
Verilmemesi konusunda bazı çevreler ABD yönetimine baskı yapacaktır. Ama ABD’de de seçimler söz konusu, yeni seçilecek başkanın ve yönetimin bu adamla yaşamak istemeyeceğini zannediyorum. ABD’nin menfaatleri bunu gerektirir.
Bu grubun dinle imanla alakası yok. Zaten bakıyorsunuz en merkezde olan adamların büyük çoğunluğu, içki içiyor, oruç tutmuyor, bunlarınki din iman meselesi değil. Bu örgütün Türkiye’de gerçekten millete karşı düşmanca faaliyetleri 17-25 Aralık’tan önce, Oslo görüşmelerinin deşifresi, Habur’un suistimal edilmesinden itibaren çok açıkça devlete karşı olduğunu gösteren bir örgütle karşı karşıyayız.
Böyle bir örgütün 7 Şubat olayında gerçek yüzünü niye anlamıyorsunuz? Samimi olarak “hiç bilmiyorduk” diyenler bir tarafa, ama yakın dönemde iş birliği yapan insanlar kusura bakmasınlar.

ERDOĞAN-PUTİN GÖRÜŞMESİ
Bu görüşme biliyorsunuz yaklaşık 1 ay önce planlanmıştı. Dolayısıyla bu işgal teşebbüsü ve Batı’nın geliştirdiği tavırla Rusya seyahatinin uzak yakın ilgisi yoktur. Uçağın düşürüldüğü ilk andan itibaren ciddi tereddütler yaşadık. Türkiye sınırları içine girdiği 7. ya da 8. saniyede vurulmuş. Bu başlı başına bir tereddüt meselesi ama hatırlayacaksınız uçağın düşürülmesiyle birlikte “Angajman kuralları içerisinde oldu” dedi. Baştan ortaya konulan bu tavırların katkısı olmuştur. Uçak nasıl düşürüldü, kasıt var mı, çok büyük şüpheler var. Soruşturmalarda sonuna kadar gidilir ve ne olup olmadığı ortaya çıkar. Rusya ile ilişkiler hiçbir zaman tekdüze gitmedi.
Türkiye ve Rusya ne zaman dalaştıysa, kazanan başkaları olmuştur. Ekonomide ilk oturumda son derece güzel sonuçlar ortaya çıktı.
Rusya ile esas sorunun büyüdüğü yer Suriye krizidir. Maalesef ne Rusya ne bölgesel güçler, Suriye’de nasıl barış ortaya konur perspektifine sahip olmadı. Artık vekalet güçleri öyle bir noktaya geldi ki, artık bu savaşı sürdüremezler. İşin bazen en zor anında çözüme gidiyorsunuz. Sayın Putin Dolbahaçe’ye geldiğinde “Ben Esed’in avukatı değilim” dedi. Bölgede bir barış perspektifine ihtiyaç var. Bu toplantıda görüş farklılıkları yakınlaştırılabilirse, Suriye’de barışa katkı olacağını düşünüyorum. Belli bir anlayış birliği olacağı anlaşılıyor.
Demokratik bir Suriye inşa edilmesi lazım. Esad’ın bu kadar direnmesinde Rusya ve İran’ın desteğinin payı vardır. Ama Batı ülkelerinin de elinde maalesef hiçbir zaman bir çözüm anahtarı olmadı.

MİT NASIL YAPILANDIRILACAK?
Sadece bu darbe teşebbüsü açısından söylemiyorum, ortada kurumsal bir zaafiyet olduğu açıktır. Ayrı istihbarat örgütlerinin bir çatı altında toplanması gibi çalışmalar yapılabilir. Türkiye’nin bundan sonraki süreci istihbaratı çok daha önemli hale getiriyor. İstihbaratınız yoksa en iyi emniyet, en iyi ordu anlam ifade etmez. Nasıl TSK’da yeniden yapılanma varsa, istihbaratta da zorunludur. Bu kadar tecrübeden sonra yoğurdu üfleyerek yemek durumundayız. FETÖ ile mücadelede bütün vatanseverler bir yerde buluştu.

Sözcü