Fırat Haber Ajansı'nın haberine göre Abdullah Öcalan, avukatlarıyla görüştü. Görüşmede İrlanda’yı değerlendiren Öcalan, “Kürdistan ile İrlanda arasında benzerlikler var. İrlandalılar bizi daha iyi anlayabilir. Benim İrlanda hakkında da bazı çalışmalarım var” dedi.

Öcalan şöyle devam etti: "Koşullarımın ağırlığından çok anlaşılmamak beni zorluyor. İrlandalılar inatçı olurlar Kürtler de çok direngen bir halktır ama başlarına nasıl bir tezgahın örüldüğünü tam anlayamıyorlar, bunun farkında değiller. Ben Şubat-Mart’tan sonra ne gelişir bilemiyorum. Savaşsınlar, barışsınlar demiyorum, talimat vermiyorum, ne yaparlarsa kendi kararlarını kendileri vermelidir. Öyle anlaşılıyor ki  tasfiye planı devrededir. Üzerimize daha da gelecekler. Her açıdan üzerimize gelecekler, bizi nefessiz bırakacaklar. Arkasından da askeri operasyon gelebilir. İşte Şubat ve Mart ayları geliyor. Ben nötr hale geleceğim aradan çekileceğim. Eğer çözüm için gelirlerse ben burada her zaman katkı sunmaya hazırım.” 

 

ORTAK GÖRÜŞE ÇIKMAYACAK

 

Cezaevindeki şartlardan yakınan Öçalan şunları söyledi:  “Daha önceki problemlerden farklı olarak yeni yerde nefes alma sorunu, uykusuzluk durumu var. Hiç doğru dürüst uyuyamıyorum. Uyku ciddi bir problem. Yeni yapılan yer ustalıkla ve bilinçli olarak yapılmış, sistemli bir yerdir. Çok özel ve bilinçli olarak ve ince planlamayla yapılmış bir yerdir. Çok masraf edilmiş, bundan sonra bunun düzeltilme durumunun olacağını da zannetmiyorum. Kendimi 15 metre derinlikte bir kuyunun dibinde gibi hissediyorum. Nefessiz kalıyorum, uyuyamıyorum. Dün de uyuyamadım. Odanın havalandırmasını pencereyi açarak sağlıyorum. Havalandırmada oturamıyorum. Havalandırma yeri yüksekçe beton duvarlardan oluşan ve sadece beş ile yedi metre uzunluğunda olan bir alandan oluşuyor. Eski havalandırmadan daha küçük. Üstü de tam açık değil. Sadece orada yürüyebiliyorum. Ancak derinliğin etkisiyle basınç yüksek.”


YÖNETMELİĞİ DAHİ UYGULAMIYORLAR

Öcalan, bakanlığın açıklamasının uygulanmadığını belirterek şöyle devam etti: "Akıntı devam ediyor. Havalandırmada diğer arkadaşlarla bir araya gelemiyorum. Haftada on saat görüşme hakkımız varken haftada sadece bir saat görüşebiliyoruz. Bakanlığın açıklaması uygulanmıyor. Bugüne kadar toplam dört kez görüştüm. Ancak son görüşmede görüşme süresini elli dakikaya indirdiler. Bakan’ın açıkladığını bile burada uygulamıyorlar. Mevcut yasa ve yönetmeliklerini dahi uygulamıyorlar. Eğer doğru dürüst bunlar uygulanmayacaksa görüşmenin ne anlamı var. Biz de dün arkadaşlarla durumu değerlendirdik. Bu şartlar düzeltilinceye ve tüm haklarımız verilinceye kadar ortak görüşe çıkmama kararı aldık. Bundan sonra bu durumlar düzeltilmeyene kadar ortak görüşe çıkmayacağım. Diğer arkadaşlarla görüşürken arkamızda iki yetkili önümüzde iki yetkili duruyor. Havalandırmada görüştürülmüyoruz. Kısa bir süre öncesine kadar burada Kürtçe konuşma yasağı vardı. Fakat bu yasak yönetmelikle kaldırıldı ancak biz henüz Kürtçe konuşmayı hiç denemedik. İzin verip vermeyeceklerini bilmiyoruz. Denersek izin verilip verilmeyeceği ortaya çıkar. Buradaki şartlar çok zor, diğer arkadaşların önceki yerlerine göre çok daha ağır şartlar. Ben bu şartlara alışkınım, yine dayanırım ama arkadaşlara yazık ediliyor. Avukatlarım ve ailem dışında diğer buradaki yetkililerle konuşma şansım yok. Yemek verirlerken bile yemeği koyup sonra tabağı alıyorlar, aramızda hiçbir konuşma geçmiyor. Burada kural dışı hiç bir şey olmuyor. Odamın dışında jeneratör çalıştırılıyor sürekli ses çıkarıyor. Bu da beni çok rahatsız ediyor.”


HÜCRE CEZASI ONAYLANDI

Abdullah Öcalan'a verilen 20 günlük hücre cezası onaylandı. Öcalan şunları söyledi: "Onaylandığına dair karar tarafıma tebliğ edildi. Ancak kararın ne zaman uygulanacağını bilmiyorum. Herhalde yakında uygulamaya koyarlar. Yine 160 sayfalık savunmamın, Yol haritasına ilişkin kısmının AİHM’e gönderilmesi için talepte bulunmuştum. Gelen cevapta AİHM’e gönderilmeyeceğini belirtmişler. Bu savunmamın eğitim, propaganda ve talimat içerdiği gerekçesiyle gönderilmeyeceği belirtilmiş. Bu doğru değil. Ben kimseye talimat vermiyorum. Eğitim deniliyor ama benim zaten bütün savunmalarım birer eğitimdir. Ben buradan kimseye talimat vermiyorum, bunu doğru da bulmuyorum. Bu esaret koşullarında, bir hükümlü koşullarında bunu yapmam mümkün değildir, bu durumda bunu yapmayı ahlaki de bulmuyorum. Ancak görüşlerimi ifade etmeye devam edeceğim. Kimse benim düşüncelerimi ifade etmemi engelleyemez. Ölümüm pahasına bile olsa görüşlerimi söylemeye devam edeceğim. Benim burada yaptığım tespitler talimat değil, bir sosyolojik çözümlemedir, sosyolojik tespitlerdir.”



TASFİYEYİ AKP YÜRÜTÜYOR

AKP'yi suçlayan Öcalan şöyle konuştu: "İslami özelliğinden yararlanarak politika yapıyorlar, otuz yıldır böyle. 1970’lerde Refah Partisiyle şimdi de AKP ile bu politikaları yürütüyorlar. Numan Kurtuluş da aynı anlayıştadır. CHP ve MHP’nin Kürtler içinde maskesi düşmüş, deşifre olmuştur. Kürtler AKP ile kontrol edilmek isteniyor. CHP ve MHP’nin katı ulus milliyetçi tasfiye anlayışını AKP daha yumuşak, ılımlı ve ince yöntemlerle sürdürüyor. Bu çok daha tehlikelidir. Amaç özünde aynıdır, tasfiyedir. Aslında 2002’den bu yana AKP ile MHP ve CHP arasında örtülü bir anlaşma var. Sözde ve sahte bir muhalefet var, ben muhalefet güçsüzdür demiyorum.”



GRAMSCİ'YE ÖVGÜ

 

Siyasi sistemlere de değinin Öcalan şunları söyledi: "Avrupa'da bireycilik çok hakim. Tabi ben burada bireyi kastetmiyorum, bireycilikten bahsediyorum. Çözümün gelişmemesinin, toplumsal sorunların çözülememesinin temelinde herkesin fazlasıyla ulus-devlete bulaşması nedeniyledir. Ben Marksizmin başarılı olamamasının temelinde ulus-devlet çözümlemesinin önemli rol oynadığını düşünüyorum. Ulus-devlet anlayışı kapitalizmin, kapitalist modernitenin sonucudur. Sol bunu iyi anlayamadı. Biz sol, sosyalist ve ezilenler olarak bunu pek anlayamadık. Reel Sosyalizmin çöküşünün temelinde de bu anlayış yatıyor. Rusya’da Lenin, Çin’de Mao dahil hepsi aynı hataya düşmüşlerdir. Bunu iyi anlamak gerekir. Ki bugün Çin olmadan Amerika yaşayamıyor. Sendikalar, bazı işçi kuruluşları gibi birçok kurum aslında kapitalizme hizmet ediyorlar. Ben Marks’ın sınıfa karşı sınıf çözümlemesini doğru bulmuyorum. Sınıfa karşı sınıf değil, sınıfa karşı ya da kapitalizme karşı toplum diyorum. Toplum derken herhangi bir bölümünü kastetmiyorum. Toplumun genelini kastediyorum. Ben toplum olmadan birey olmaz diyorum. Birey toplumla anlam kazanır. Ben çözüm olarak bireyin toplumla evrensel olarak birbirleriyle buluşmasında görüyorum. Ama bu söylediğim enternasyonalizm değil. Avrupa tekilliği esas alıyor. Bu tek başına eksiktir, yetersizdir. Benim önerdiğim ne Avrupa tarzı tekilcilik ne de Reel Sosyalizmdeki gibi enternasyonalizmdir. Yine benim önerdiğim ne iktidar, ne federal ne de klasik konfederal sistemdir. Benim önerim tekillikle evrenselliği buluşturan anlayıştır. Biz buna demokratik komünalite diyebiliriz. Bu anlayış gereği demokratik ulus, demokratik vatan kavramları kullanılabilir. Bu anlayış iktidar ve devleti hedeflemiyor, iktidar ve devlete bulaşmıyoruz. Ben bu anlamda sosyalizm diyorum. Benim bu anlayışım Kürdistan’a biraz yerleşmiştir.  Herkes ulus-devlete bulaştığı için çözüm gelişemiyor. Gramci biliniyor o da on yıl hapiste yattı. Düşüncelerine değer veriyorum. Benim aslında burada yaptığım Gramsci’nin yeni ve güncellenmiş halidir.”


-TÜRKİYE’DE KURUMSAL FAŞİZM VAR-

 

Öcalan şöyle devam etti: "Türkiye'de bir kurumsal faşizm var. Benim şu anda içinde tutulduğum cezaevi koşulları da bu kurumsal faşizmin ürünüdür, devam ettiğini gösteriyor. Bu kurumsal faşizm yüz yıldır değişmeden bugüne kadar geldi. İttihatçıların 1906’daki faaliyetlerinden bu yana kurumsal faşizm var Türkiye’de. Bugünkü temsilcileri MHP ve CHP’de kendini ifade ediyor. Bu anlayış katı ulusalcı ve milliyetçi bir çizgidir. Ne MHP ve CHP’nin çizgisindeki bu katı ulusçuluk ne de AKP’nin İslamcı hegemonyası diyoruz. Biz her ikisini de reddediyoruz ve doğru bulmuyoruz. Türkiye’de halen katı ulusalcı-milliyetçi-laik çizgideki hegemonik güç ile Türk İslam sentezini savunan hegemonik güç var. Üçüncü bir yolu doğru buluyorum. Bu üçüncü yol da bizim defalarca ifade ettiğimiz demokratik yoldur; Demokratik konfederalizm, demokratik cumhuriyet, demokratik vatan, demokratik ulustur.”



BENİ GLADİO TESLİM ETTİ

Öcalan, sözlerini şöyle bitirdi: "Buraya getirilmeme de İtalya Gladiosu gibi diğer gladiolar etkili oldu. İngiltere’deki MI6, Yunanistan Gladiosu etkili oldu. İngiltere yoğun olarak işin içindeydi. Bunları iyi bilmek gerekir. İşte Türk Başbakanı ile İtalya Başbakanı kendilerini kardeş olarak ilan ediyorlar. Bu iki ülke üzerinden kapitalist bir evlilik yaratılmak isteniyor. Bu İtalya ve Türkiye üzerinden kapitalizmin bir model yaratmaya yönelik politikasıdır. Türk Gladiosu Ergenekon da ittihatçıların bir devamıdır. İtalya kendi gladiosunu 1990’larda dağıtmayı başardı. Ancak Türk Gladiosu-Ergenekon ise halen dağılmış değil. Şu anki Ergenekon davası Ergenekon’un tamamı değil, çok küçük bir kısmıdır.”