PKK Lideri Abdullah Öcalan'ın avukatlarından Mazlum Dinç, Rezan Sarıca ve Hüseyin Boğatekin müvekkilleri ile görüşme gerçekleştirmek için Bursa Cumhuriyet Savcılığı'na başvurdu. İmralı Cezaevi İdaresi'nin olumlu yanıt vermesi durumunda, avukatların yarın müvekkilleri Öcalan ile görüşme yapması bekleniyor.

Avukatların geçtiğimiz Salı günü yaptıkları başvuruya "geminin bozuk olduğu" gerekçe gösterilerek, müvekkillerinin Öcalan ile görüşmelerine izin verilmemişti.
 

Avukatın dilekçesindeki 'Sayın Öcalan' suç sayılmadı
 
Yargıtay 8. Ceza Dairesi, Abdullah Öcalan'ın sağlığıyla ilgili bilgi isteyen avukatın dilekçesinde yer alan ''sayın Öcalan'' ibarelerini ifade hürriyeti kapsamında saydı.


Daha önce suç sayılan terör örgütü elebaşı Abdullah Öcalan'a ''sayın'' denilmesiyle ilgili Yargıtay 8. Ceza Dairesi yeni bir karar daha verdi. Cezaevi'nde bulunan terör örgütü elebaşı Öcalan'ın sağlığına ilişkin bir takım endişeleri, yazdığı dilekçeyle dile getiren avukatın, dilekçede yer alan ''sayın'' ibareleri nedeniyle hakkında dava açıldı. Elbistan 1. Sulh Ceza Mahkemesi, avukat hakkında ''suçu ve suçluyu övme'' suçundan ceza verdi.

Kararın temyiz edilmesi üzerine dosya, Yargıtay 8. Ceza Dairesi'ne geldi. Terör örgütü elebaşı Öcalan'dan ''sayın'' diye söz edilmesine daha önce ceza veriliyordu. Yargıtay, ictihat değişikliğine giderek, AİHM kararları ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi hükümleri uyarınca ''Sayın Öcalan'' denilmesini ceza olmaktan çıkarmıştı. Yargıtay 8. Ceza Dairesi de bu nedenle yerel mahkemenin kararını bozdu.

Dairenin kararında, Anayasa'nın 90. maddesine göre, milletlerarası anlaşmalarla kanunların farklı hükümler içermesi halinde milletlerarası anlaşma hükümlerinin esas alınacağı vurgulanarak, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (AİHS) de Türk iç hukukunun uyulması zorunlu bir parçası haline geldiği belirtildi.

Sözleşmenin 9. maddesinde din ve inanç hürriyeti, 10. maddesinde ifade hürriyeti, 11. maddesinde örgütlenme hürriyetinin düzenlendiği hatırlatılan kararda, bu 3 maddenin sözleşmenin genel amacı olan çoğulcu demokratik rejim için toplumda hoşgörünün sağlanarak çoğulcu demokrasinin yerleştirilmesi ve geliştirilmesine yönelik hükümler olduğu kaydedildi.

İfade hürriyeti, bilgi verme ve bilgi edinme hürriyetinin Sözleşme'nin 10. maddesinde düzenlendiği anımsatılan kararda, buna göre herkesin ifade özgürlüğü hakkına sahip olduğu ifade edildi.


AİHM kararlarından örnekler

Kararda, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) ifade özgürlüğüne ilişkin kararlarına da atıf yapıldı. Kararda, AİHM'in kararlarında, ''kamuyu ilgilendiren sorunların kamuya açık tam bir serbestlik içinde tartışılabilmesi, şiddeti teşvik eden eylemler hariç, bu tartışmanın boyutlarının devlet organları tarafından maksimuma çıkarılması gerektiğinin vurgulandığı'' belirtildi.

Süreklilik gösteren bu kararlarda, ''kamuoyunun bir bölümünün, hatta çoğunluğun hoşuna gitmeyen, ürkütücü, şok edici, hoşa gitmeyen fikirlerin de sözleşmenin 10. maddesi tarafından korunduğunun belirtildiği'' kaydedilen Daire kararında, AİHM'in 6 Temmuz 2010 tarihli ''Güzel ve Özer/Türkiye'' kararında da ''yazı veya sözler, şiddet bir araç olarak öngörülüyorsa, kişileri hedef gösterip kanlı bir intikam istiyorsa, şiddete başvuranın meşru olduğu ileri sürülüyorsa ve insanda saldırgan duygular uyandıracak biçimde anlamsız bir nefret yaratarak şiddetin doğmasına uygun bir ortamı kışkırtıyorsa ifade hürriyetinden yararlanmayabilir'' denildiği belirtildi.


'Övücü nitelikte değil'

Yargıtay 8. Ceza Dairesi'nin kararında şu değerlendirmelere yer verildi: ''Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın ve AİHS'nin ilgili maddeleri birlikte değerlendirildiğinde, devlet veya halkın bir bölümü için rahatsız edici, hoşa gitmeyen, kural dışı, endişe verici fakat şiddet ve şiddeti kışkırtıcılığı içermeyen nitelikteki sözler de ifade hürriyeti kapsamındadır. Somut olayda, sanık tarafından kaleme alınan dilekçede, cezaevinde yatan bir hükümlünün sağlığına ilişkin birtakım endişelerden söz edilerek, bu kapsamda bazı taleplerde bulunulmuştur. Şiddeti, silahlı direnmeyi veya ayaklanmayı teşvik eden ifadelerin kullanılmadığı, işlenen bir suçu yahut işlediği suç nedeniyle kişiyi övücü nitelikte bulunmayan, başka bir hükümlü hakkında 'sayın' denilerek onun sağlığı ile ilgili kendi değer yargısını içeren düşüncelerini açıklayan sanığın eyleminde, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 90/5. maddesi uyarınca uygulanması gereken AİHS ile AİHM'in Skaka/Polonya 27 Mayıs 2003, Korku/Türkiye 23 Eylül 2003 tarihli kararları da gözetildiğinde yüklenen suçun yasal unsurları oluşmadığından mahkumiyet hükmünün bozulmasına karar verilmelidir.''




AA/ANKA