Dışişleri Bakanlığı’nın, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM)’ne ‘Nazi benzetmesi’ içerikli savunma göndermesine üzülen Bakan Ahmet Davutoğlu’nun “Bu savunmayı içime sindiremem. Hrant Dink’in ailesiyle anlaşabiliriz” sözü karşılık buldu.

Milliyet gazetesinden Nedim Şener’in haberine göre, Hrant Dink’in kardeşi Hosrof Dink, “Hrant Dink’e Türk Ceza Kanunu’nda “Türklüğe hakaret” suçunu düzenleyen 301’inci maddeden verilen cezanın kaldırılmasının anlaşma için önemli bir adım olacağını söyledi.

Cenazesi o kaldırımda
Hrant Dink’e 301. maddeden verilen cezanın kaldırılmasının onur mücadelesi olduğunu belirten Hosrof Dink şunları söyledi:

“Dışişleri Bakanı’nın sözleri önemli. Ama öncelikle Hrant Dink’in TCK’nın 301’inci maddesinden aldığı cezanın kaldırılması gerekir. Bunun yolu hukuktan geçiyorsa öyle yapılmalı. Bu olmadan uzlaşma olmaz. Hrant’ın öldürülmeden önce yaptığı son şey AİHM’e gidip 301’den aldığı cezanın haksızlığını “Türk düşmanı” olmadığını göstermek istiyordu.

Bizde onun bu amacına peşindeyiz. Yoksa Hrant’ın kaldırımdaki cenazesini nasıl kaldıracağız. Bu maddeden mahkumiyet kaldığı sürece Hrant o kaldırımda yatıyor demektir.

DDK’yı harekete geçirmeli
Hosrof Dink, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Azerbaycan’a yaptığı ziyaret sırasında yaptığı, “Hrant Dink maalesef gerekli tedbirler alınmadığı için hayatını kaybetti” sözünün gereğinin yapılmasını beklediklerini de söyledi.
Gül’ün devletin en tepesindeki isim olarak Hrant dink cinayetindeki ihmalleri kabul etmesi önemli olduğunu söyleyen Hosrof Dink, “Cumhurbaşkanı’nın kendisine bağlı Devlet Denetleme Kurulu’nu harekete geçirmesini bekleriz” dedi.

Ayrıca cinayette ihmalleri olan kamu görevlilerinin yargı önüne çıkarılmasının da uzlaşmanın parçası olduğunu ifade etti.

Bakan: Savunmayı geri çekemeyiz
Gittiği Kahramanmaraş’ta açıklama yapan Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Türkiye’nin Hrant Dink davası ile ilgili olarak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne gönderilen savunma metni için şöyle konuştu:

“Pazar günü Hrant Dink savunmasını öğrendiğimde çok sıkıldım. Yorgun hissettim. Oruç bile ağır geldi. İfade özgürlüğünde savunma yapmak ruhuma birçok krizden ağır geldi. Pazar günü olayı duyunca çok canım sıkıldı. Önemli olan savunmayı kimin yazdığı değil. Ağustos 2009’da yurtdışında yoğun trafiğimiz olduğu için ben görmemiştim, benim imzam yok.

Beni üzen, bu kadar krizle uğraşırken, önünde ifade özgürlüğüyle ilgili dosyaların olması. Ruhuma bir sürü krizden ağır geliyor.

‘İfade özgürlüğüyle ilgili bana dosya getirmeyeceksiniz’ dedim. Pazar günü Dink dosyasını istettim. Okuyunca dedim ki, ben bunu içime sindiremem.

Hrant Dink, bu ülkenin bir aydınıdır, benim de tanıdığım, saygı duyduğum bir insandı. Bu kişinin ölümüyle ilgili bir mazeret buluyor görüntüsü doğru değil. Ne bir aydın, ne bir bakan olarak ne ben ne de Adalet Bakanı’nın böyle bir şeyi savunuyor olması düşünülemez. Biz devlet olarak gerekli tüm tedbirleri almakla mükellefiz.
Bakanlık açıklamasında da Hrant Dink’i sahiplendik. Devlet zorda kalmadıkça kendi insanıyla mahkemeye düşmemeli. İlkemiz bu olmalı. Dink davasında anlaşma yoluna gitmek olabilir. Savunmayı artık geri çekemeyiz çünkü hukuken o aşama geçmiş. Ama bir formül bulacağız. Ama asıl mesele, bunlara gerek kalmayacak formüller bulmak.” (Milliyet)