Anayasa değişikliği konusundaki tartışmalar Yüksek Mahkeme'nin raportörü Osman Can'ın tartışmaya açtığı bir konu üzerinden gidiyor. Demokrasi ve Özgürlük İçin Yargıçlar ve Savcılar Birliği Eşbaşkanı da olan Osman Can'ın seslendirdiği görüş çok tartışıldı. Can'ın görüşü, Anayasa Mahkemesi değişiklikler için esasa girer ve bir iki maddeyi iptal ederse hükümet paketin tamamını referanduma götürsün..." şeklindeydi. Hatta dolaylı olarak Osman Can'a Anayasa Mahkemesi'nden de 'ya özür dile ya ayrıl mesajı' geldi.

Osman Can, NTV canlı yayınında Oğuz Haksever’e yeni açıklamalar yaptı.

“Söylediklerimin ses getirmesi doğal, gazeteleri bu sabah kurcaladım, dünkü ve ondan önceki açıklamalara baktım. Yoğun olarak eleştiriler de vardı, eleştirilerin ötesinde görüşler de vardı. Tabi ki bütün boyutlarıyla tartışılması doğal.

Beklediğimiz ortaya koyduğumuz hukuksal argümanlara hukuksal yanıtların verilmesiydi. Ancak ortaya henüz bir hukuksal argüman konulabilmiş değil. Daha çok Osman Can’ın mahkemede raportör olarak devam edip edemeyeceği tartışılıyor. Bu bağlamda tartışılması çok fazla anlam ifade etmeyen bir konu.

ÖNEMLİ OLAN TARTIŞILMASI
Esas önemli olan, ortaya koyduğumuz tezin Türk kamuoyunda tartışılıyor olması. Tartışmacılar, şu noktanın ayrımını yapmıyorlar. Biz anayasa değişikliklerinde Anayasa Mahkemesi’ne yine anayasanın yasakladığı bir alana girmek suretiyle bir iptal kararının verilmesi durumunda ağır hukuk ihlali ortaya çıkacak. Ve bu ağır hukuk ihlali, aynı zamanda ağır bir anayasa ihlali olacak.

SÖYLEDİKLERİMİN HUKUKSAL DAYANAĞI VAR
Böyle ağır bir anayasa ihlalinde öncelikle mahkeme kararının yok hükmünde olacağını ve aslında olamayacağını söylemeye çalışıyoruz. Bunun bütün hukuksal temelleri anayasamızın birçok maddesinde vardır. Anayasanın değiştirilemez ilkelerinden başlayın 6. maddesi de hiç kimsenin yetkili olmadığı konularda karar veremeyeceğine ilişkin hükümlere bakın. Ardından 138. maddeye bakın. Anayasa Mahkemesi başta olmak üzere mahkemelerin anayasaya ve hukuka uygun karar vermek zorunda oldukları yönündeki maddeye bakın. Oradan 148. maddeye geçelim.

MİLİTARİST ZİHNİYETİN MUHAFIZLIĞINI ÜSTLENİYORLAR
Şimdi bu tabloya baktığımızda çerçeveyi bir kenara atarak politik, ideolojik ve hatta şöyle söyleyelim militarist bir zihniyetin muhafızlığını üstlenmek anayasal çerçeve içerisinde mümkün değildir. Böyle bir iptal kararının verilmesi durumunda parlamentonun da bu anayasaya bağlı olması nedeniyle bu anayasayı koruma yemini ettiğini hatırlatıyoruz.

Parlamento, bu anayasayı gerektiğinde bir mahkemeye karşı korumak durumunda olduğunu ve sorumluluğu bulunduğunu vurguluyoruz.

HENÜZ KARŞI BİR HUKUKSAL ARGÜMAN YOK
Konuştuğumuz zemin anayasal bir zemindir ve anayasal normlardan türeyen bir zemindir. Herkesin, bütün hukuksal otoritelerin bu anayasal zeminde hareket ederek hukuken geçerli kararlar verebileceğini söylüyoruz. Henüz karşı hukuksal bir argüman göremiyoruz.

Yüksek mahkemenin bir iptal kararı vermesi durumunda parlamentonun bu kararı yok saymasını kesinlikle isterim. Şöyle, Anayasa Mahkemesi'nin 'ben sadece şekil denetimi yaparım, diğer alanlara girdiğimde bu beni siyasallaştırır' demek zaten görevi. Biz bunu hatırlatıyoruz. Anayasal çerçevede kalındığı sürece kimsenin Meclis’ten bu yönde adım atmasını beklemez.

'TÜM KARARLAR YOK SAYILSIN' DEMİYORUZ
Biz sadece ve sadece anayasa değişikliklerinde böyle ağır bir ihlalin yapılması durumunda bu ihlalin tepki görmesi gerektiğini savunuyoruz. Ama karıştırıyorlar, yasa çıkarıldığında da Anayasa Mahkemesi’nin iptal etmesi durumunda TBMM’nin yine yok sayacağı söyleniyor, biz bunu savunmuyoruz.

Anayasa değişikliklerinin bile engellenmesi, anayasal düzen hakkında son sözü söyleyecek ulusun bu sözü söyleme hakkından mahrum bırakılması anlamına geliyor. Zaten, anayasa Anayasa Mahkemesi’ne o yüzden bu yasağı getirmiştir.

Tekrar ediyorum, Anayasa Mahkemesi’nin kaldırılmasını veya verdiği tüm kararların yok sayılması gibi bir görüşümüz yok. Kimse de böyle bir beklenti içine girmesin.

Anayasa Mahkemesi’nin anayasayı ihlal ederek alacağı bir karar zaten kaosun başlangıcıdır, bu bir realite. O yüzden Meclis’in kararı yok saymasından doğacak kaostan endişe etmiyorum. Kaosu daima politikadan beklemek doğru değildir, kurumlardan bekleyelim. Her bir darbe bir kaostur ve bunu kurumlar yapıyor Türkiye’de.”




 


gazeteport