ntvmsnbc

İSTANBUL - Hürriyet gazetesi yazarı Ertuğrul Özkök, Ruşen Çakır’ın hazırladığı “Yazı İşleri” programına konuk oldu.

Ertuğrul Özkök, Mısır'ın başını çektiği Ortadoğu ve Afrika ülkelerinde yaşanan halk isyanlarını değerlendiren şunları söyledi:

'CHP'NİN ÇAĞRISI SERSEMCE'
"Tunus’taki olaylar Türkiye’de olmaz. Türkiye onları çoktan geçti. CHP’deki milletvekillerinin yaptığı şeyi, kusura bakmasınlar ama sersemce buldum. Çık sokağa diren, ne direneceksin? Sandık var, gidip hepimiz oyumuzu atacağız. Gidip gösteri yapabilirsin, bu hakkın. Ama benim itirazım, Tunus’taki hak gösterilerini demokratik bir talebin dile getirilişi olarak görüp de Cumhuriyet mitinglerinde Ergenekon olarak görmek yanlış. Cumhuriyet mitingleri halkın bir bölümünün içinde birikmiş olan bir şeyin ifadesiydi. Cumhuriyet mitinglerinde benim gazetemi yaktılar, bana karşı slogan attılar. Başbakan kadar bana karım bile tepki gösteriyordu.

Hepimiz gurur duyalım, övünelim; biz güzel bir rejim kurduk. 8-9 yıl içinde askerle ilgili şeyler vardı, onlar halledildi. Önümüzde bir polis devleti tehliklesi var, onu da ortadan kaldırırsak Türkiye dünyanın en parlak demokrasisi haline gelecektir.

'TÜRK LİDERLERİN DERS ALMASI LAZIM'
Bence İsrail ve Türkiye’nin de düşünmesi lazım. İsrail yönetiminin düşünmesi lazım. İsrail yönetiminin de bakması lazım, başındaki adamlarla, kurduğu sistemle bunu daha sürdürümezsin yürütemezsin. Türkiye’de de bu tür yanlışlar yapılıyorsa bence Türkiye’deki liderlerin de düşünmesi lazım. Artık açık bir toplumda yaşıyoruz. Bu açık toplumda herkes herkesi görüyor. Herkes herkesin ayıbını da görüyor. Bazı ayıplar sadece diktatörlüklerde yok ki. Demokrasiyle idare edildiğini savunduğu halde ayıp yapan toplumlarda da var. İtalya’da var, Berlusconi basın üzerine baskılar yapıyor. Arjantin’de var, basın üzerine vergi memurları gönediriliyor. Onların da bakmaları lazım. Dünya anlamında gerçek demokrasiye gideceksek, hepimizin alması gereken dersler var. Ama sevindirici bir şey var; Türkiye bu ülkeler içinde pırıl pırıl parlıyor. Demokrasisiyle, kurduğu Cumhuriyetle, muhalefet partilerinin yaşama hakları ve imkanlarıyla. Atatürk ve İsmet İnönü’ye olan saygım bir kat daha arttı. 88 yıllık bir Cumhuriyet, 60 yıllık çok partili hayat bizi sonunda liderlerin sandıkla gelip sandıkla gittiği, sandıkta hesap verdiği güzel bir güzargaha sokmuş.

'PANİK BENİ ŞAŞIRTTI'
Sokak bu kadar hareketlendiği zaman Hüsnü Mübarek’in kalması zor. Demokratik toplumlardaki sokak ile demokratik olmayan toplumlardaki sokak aynı şey değil. 'Ergenekon' diye suçladıkları Cumhuriyet mitingleri oldu. Kimse hükümet gitsin, başbakan gitsin, cumhurbaşkanı gitsin diye bir şey söylemedi. Bu tür toplumlarda sokak demokratik haktır, bunu siyasi irade de kabul eder. Toplumun memnuniyetsizliğini göstermek için yapılır. O tür baskıcı toplumlarda bu başka bir anlam kazanıyor. Demokratik toplumlarda sokak hareketleri bir haktır. Ama oralarda hakkı söke söke alma hareketine dönüşüyor. Bu da totariterliklerin en zayıf tarafıdır. Arap ülkeleri liderlerinde müthiş bir panik var. Beni çok şaşırtan bir panik var. 30 yıldır toplumu çok güçlü bir şekilde yönettiğini hisseden, bu gücü yaşayan insanlar kağıttan kaptanmış. Yemen açıkladı '2013’te seçime gitmeyeceğim', Suriye açıkladı, Ürdün hükümeti falan...

'BAYKAL VE SAV BİR GECEDE GİTTİ'
Güç, totaliter rejimlerin bence en zayıf tarafı. Totaliterlik iddiasındaki herkesin bundan ders alması lazım. Totaliter rejimlerde hemen polisi, orduyu ele geçirirsin. Güvenlik güçlerine sırtını dayarsın. Ondan sonra insanların özel hayatlarını şunu bunu denetlemeye kalkarsın. Ondan sonra yargıyı kendine göre şekillendirirsin. Bunun sonucu bir diktatörlüktür. Zannedersin ki etrafında kurduğun kale çok sağlam bir kaledir ve bu seni koruyacaktır. Halbuki görüyoruz ki, zamannı ruhu o rüzgar bir esmeye başladımı kurduğunuz kalelerin hepsi kağıttan kale gibi gidiyor. CHP’de Deniz Baykal’ın, Önder Sav’ın ayrılmasına bakın. O delegeleri tek tek kendileri dizayn ettiler. Rüzgar esmeye başlayınca bir gecede döndüler.

Bu olaylar sadece diktatörlükleri sallayacak diye bakıyorsak bence yanlış olur. Bu, demokratik sistemle yönetildiği halde o demokrasi içerisinde özgürlükleri, kişisel hakları, özel hayatları rahatsız eden bütün liderleri de düşündürmesi gereken bir şey.

'KİMSE ŞAH DEĞİL, SULTAN DEĞİL'
İlk kitaplarımdan birinin adı ‘Elveda başkaldı’ydı. Ama kitabın son cümlesinde 'Yeni bir başkaldırıda buluşmak umuduyla’ diyordum. Bugün toplumların hepsinde başkaldırı var. Teknolojik imkanları o dönemde göremiyorduk. Bugün Facebook’un, Twitter’ın, internetin; şunun bunun ortaya çıkması artık toplumların başkaldıyı ille de kitlesel hareketler halinde, sokağa çıkma eylemi halinde yapmasını gerektirmiyor. İnsanlar birden öyle örgütleniyor haberleşiyorlar ki, bir anda sokakta insan görmeseniz bile etrafınızın bir kalabalık tarafından sarıldığını hissedecek bir dünya yaşıyorsunuz. Bu devirde kimse şah da değil, sultan da değil, imparator da değil. Hiçbir şey değil.

'ESAD REFORMA HAZIR'
Ben Ortadoğu uzmanı değilim. Suriye’ye iki dafa gittim. Suriye, bana Türkiye’ye daha yakın bir Arap ülkesi gibi geliyor. Babası bir felaketti ama Beşar Esad bana çok hoş bir lider olarak geliyor. Bu hareketler Beşar Esad’ın elini serbest bırakabilir. Diğer Arap liderlere göre Esad'ı reform yapmaya daha hazır görüyorum."