Hisarcıklıoğlu, Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği'nin (MÜSİAD) toplantısına katılarak burada bir konuşma yaptı. MÜSİAD Başkanı Ömer Cihad Vardan ise toplantıya geçirdiği rahatsızlık nedeniyle katılamadı.

Vardan'ın dün Ankara'dan dönüşünden sonra saat 22.00 civarında hastaneye kaldırıldığı, burada yapılan tetkik sonunda kalbinin iki damarına stent takıldığı bildirildi. Şu anda yoğun bakımda olan Vardan'ın sağlık durumunun iyi olduğu belirtildi.

Hisarcıklıoğlu, Vardan'ın hastalığına çok üzüldüğünü ifade ederek, ''İnşallah Allah ona sağlık, sıhhat verir. Benim 20 yıllık dostum. Hep kardeşçe, dostça ilişkiler içindeydik'' dedi.

Konuşmasında, başkanı olduğu Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu'nun (DEİK) kuruluşuna değinen Hisarcıklıoğlu, DEİK'in kurucuları arasında MÜSİAD'ın da bulunduğunu, MÜSİAD'ın fikir babasının aslında Turgut Özal olduğunu anlattı.

DEİK olarak geçen yıl yarısı yurt dışında olmak üzere 500'ün üzerinde etkinlik gerçekleştirdiklerini, bu yıl ise 600 etkinlik hedeflediklerini belirten Hisarcıkloğlu, ''Artık hedefimizde sadece bu bölge yok. Gözümüz, pazarımız dünya... Ne İstanbul, ne Türkiye... Bütün dünya pazar... Gidebildiğin yer bizim. Bu ekonomik kriz, mevcut durumlar hepsi gelip geçici.. İleriye odaklanmak lazım'' diye konuştu.

Krizden Hatay, Gaziantep, Şanlıurfa, Mardin ve Diyarbakır'ın karlı çıktığını, bu illerde istihdam artışı yaşandığını kaydeden Hisarcıklıoğlu, bunda güneydeki pazarlara açılmanın etkili olduğunu vurguladı.

Batılı ülkelerin ticaretlerinin yüzde 50'sini, refahı paylaşmak ve ticaret yaptıkları ülkeyle otomatik güvenlik alanı oluşturmak için komşularıyla yaptığına işaret eden Hisarcıklıoğlu, ''Kendi güvenliğini düşünenler ticaretini komşularıyla yaparlar. Ticaretin olduğu yerde kavga olmaz. Biz kavga yapıyor muyuz? Bizde hiç ayrımcılık olur mu?'' dedi.

-''MAALESEF SİSTEMİN ÇİVİSİ ÇIKMIŞ DURUMDA''-

Bugünlerde herkesin bir çıpa aradığını ifade eden Hisarcıklıoğlu, şöyle konuştu:

''Eğer iki tane çıpa aranıyorsa, iki çıpa güçlü ekonomi ve kaliteli demokrasidir. Bu ikisi birbirinin ayrılmaz bileşeni... Ekonominin güçlü olmasını istiyorsak demokrasinin kalitesi önemlidir. Demokrasinin kalitesini yukarıda istiyorsan, ekonomin güçlü olmak zorunda. Onun için ekmekle hürriyet birbirinden ayrılmaz. Bu ikisinden de insanoğlu vazgeçemez. Bundan dolayı Türkiye'nin mevcut gündemlerden sıyrılıp önüne bakıyor olması, geleceğine bakıyor olması lazım. Bizim, mevcut üzerimizdeki yılgınlığı yırtıp atıp başımızı yukarı kaldırıp bakıyor olmamız lazım. Bu da iki yoldan geçiyor; ekonomin güçlü, demokrasin kaliteli olacak. Mevcut sistemde maalesef sistemin çivisi çıkmış durumda. Sistemin neresini yamamaya çalışsanız, öbür tarafından arıza veriyor. Sistemin tamamını yeniden dizayn etmeliyiz. Yeniden dizayn edemediğiniz sürece bir tarafından ele alacağız, öbür taraf elimizde kalacak. Onun için ne olur günü kurtaracak, bugünü kurtaracak işlere bakmamamız lazım. Orta Doğu'ya, Avrasya'ya, Doğu'ya, Balkanlar'a gidiyoruz, gözü sizde. Bizim farklı davranmamız lazım. Bir kere şunu unutmayacağız, kavga edersek bereket gider. Kardeş kardeşle kavga etmez. Farklı düşünceler ve fikirler olabilir, ama o fikirlerin bizi birbirimizle kavga ettirmemesi lazım.''

-''SİSTEM, BÜTÜN VATANDAŞLARI DEFOLU HALE GETİRDİ''-

Rifat Hisarcıklıoğlu, hesap veremeyenin hesap soramayacağını, demokrasinin vatandaşın ve bireyin hesap sorması demek olduğunun altını çizerek, ''Bazen gittiğim yerlerde soruyorum, alnını gererek, göğsünü gererek bu memlekette hesap sorabilecek kim var? Demokrasinin kalitesinden bahsetmek istiyorsak, hesap sormak üzerinden başlamak lazım. 'Hesap sorabilecek misin, seni idare edenlerden korkusuzca hesap sorabilir misin?' diyorum. Parmak kalkmıyor, bir iki parmak kalkıyor. O zaman demokrasinin kalitesinden bahsedebilmemiz mümkün değil'' şeklinde konuştu.

Sistemin bütün vatandaşları defolu hale getirdiğini savunan Hisarcıklıoğlu, şöyle devam etti:

''Neyin demokrasisinden bahsediyoruz? Bu elbise bize artık dar geliyor. Bütün bu elbisenin yeniden dizayn edilebilmesinin yolu, milletin, 72 milyonun mutabakat sözleşmesi olan Anayasadan başlamaktır. Yeniden bir Anayasayı yazamazsak, beraber mutabakat sözleşmesini, bu elbise bize dar gelmeye devam eder. Ekonomik açıdan Anayasaya bakayım... 1982 Anayasası... O günkü şartlara göre en iyisini hazırlamaya çalışmışlar. O günkü ekonomik kalkınma modeli yüzde 50 özel sektör, yüzde 50 devlet eliyle ülkeler kalkınır şeklindeydi. Ama 90'larda duvar yıkıldı, küreselleşme geldi. Devlet eliyle kalkınmanın olamayacağı SSCB'nin dağılımıyla ortaya çıktı. Özel sektör eliyle kalkınma olacaktır. Benim Anayasam ne diyor? 20 sene geçmiş, benim Anayasam diyor ki 'kalkınma devlet ve özel sektör eliyle olacak'. Ben koşmak istiyorum, ayağımda zincir var. Ben de diyorum ki bizim ayağımızdaki bu zinciri çıkartın. Bununla biz koşamayız. Benim önünde daha 16 rakip var. Ben yüzde 6 küçülürken, rakiplerim yüzde 8 büyüdü. Benim ayağımdaki prangayı çıkartın ki ben koşacağım.''
STAR



Yeni Anayasa çalışmaları ile ilgili farklı görüşler için tıklayınız.