Onun için “Bir iddianame yazdı hayatı değişti” dersek sanırım yanlış bir cümle kurmuş olmayız. Şemdinli’de “iyi çocukların” bir kitapevine attığı bombanın ardından hazırladığı iddianameyle dönemin HSYK’sı onu meslekten ihraç etti. 2006 nisanda alınan karar kasım 2006’da kesinleştirildi.

İşte o günden sonra deyim yerindeyse yer yarıldı içine girdi. Kimse bu cesur savcının nereye gittiğini, ne yaptığını bilmiyordu. Kimileri Konya-Karaman’da akrabalarının bir marketinde çalıştığını iddia ediyor, kimileri ise Sarıkaya’nın Bosna üzerinden Amerika’ya, “okyanus ötesine” gittiğini söylüyordu. İddialar o kadar ileri götürülmüş ki sahte pasaport numaraları, giriş çıkış kayıtları bile gazete sayfalarında, ekranlarda yer almıştı.

Okyanus ötesinde aranan savcı Sarıkaya, bundan yaklaşık bir yıl önce Ankara’nın göbeğinde, suikast planlarıyla gündeme gelen Çukurambar semtinde ortaya çıktı. Saçlarına ak düşen savcının, yurtdışına hiç çıkmadığı anlaşıldı.

Hep sessiz kaldı

Kamuoyunda tartışmaların devam ettiği dönemde, Savcı Sarıkaya’nın Ankara’da gözden ırak bir hukuk bürosunda Hukuk danışmanlığı yaptığı, Ceza-İcra davalarını büro adına takip ettiği anlaşıldı. Evinin çıkışında görüntülenmesine rağmen, o yine sessiz kalmayı tercih etti. Önceki gün yeni oluşan HSYK’nın meslekten ihraç etme kararını oy çokluğuyla kaldırması kararının ardından kısa açıklama yapmakla yetindi.

Yeni HSYK’nın meslekten ihraç kararını kaldırmasının ardından dün Savcı Sarıkaya’yı evinden aradım. Kendisini ziyaret etmek istediğimi söyleyince “kısa bir görüşme yapmak şartıyla” randevulaştık. Saat 11:30’da Savcı Sarıkaya’nın evinin zilini çaldım. Kapıyı bir akrabası açtı. Ardından da Türkiye’nin bir dönemine damga vuran savcısı Sarıkaya, yan odadan belirdi. İçeriye davetin ardından da kendisine telefonda söz verdiğim gibi kısa röportajımız başladı.

Şemdinli ikinci Susurluk’tu

Sarıkaya’nın dikkat çeken en belirgin özelliği “mahcubiyeti.” Son beş yıldır yaşadığı sıkıntılar, davranışlarına yansımış. Meslekten ihraç edildikten sonra ailesiyle birlikte maddi sıkıntı çekmesine rağmen, bu yöndeki sorularıma cevap vermemeyi tercih ediyor. “Bazı sıkıntılar yaşadık” diyerek, bu yöndeki soruları geçiştiriyor. Israrlı sorularım karşısında eşinin bu dönemde bazı rahatsızlıklar yaşadığını, sağlık sorunlarının halen devam ettiğini söyleyip, ayrıntıya girmemeye özen gösteriyor. Her ne kadar yaşadığı zorlukları dışarı yansıtmayıp içine atsa da saçlarına düşen aklar söze gerek bırakmayacak kadar yaşanmışları dışa vuruyor.

Söze 9 Kasım 2005 tarihinde Şemdinli’deki Özipek pasajında “iyi çocukların” Seferi Yılmaz’ın kitabevine attığı bomba sonucu, bir kişinin hayatını kaybetmesiyle sonuçlanan meşhur “Şemdinli olaylarıyla” başlıyorum.

“Şemdinli’de yaşanan olayların ardından o bölge bize bağlı olduğu için soruşturma dört savcıdan biri olarak bana verildi. Ben de gerekli soruşturmayı yaptım” diye olayları kısaca anlatmaya başlayan Savcı Sarıkaya, Şemdinli soruşturmasını “2. Susurluk” olarak değerlendiriyor: “Olay 2. Susurluk’tu. Yetki görev alanımdaydı. Soruşturmayı yapıp iddianameyi hazırladıktan sonra da kamuoyunun bildiği olaylar gerçekleşti ve HSYK’nın kararıyla meslekten ihraç edildim.”

Referandum umut oldu

Hazırladığı iddianame çok tartışılmasına rağmen, kamuoyunda yapılan tartışmalara girmek istemiyor. Tüm yaşadıklarına ve kendisine yaşatılanlara rağmen, “Devlete, kurumuma küsmedim. Bu haksızlığın bir gün giderileceğini tahmin ediyordum” diye ekliyor. 12 Eylül referandumu Sarıkaya için tam bir dönüm noktası olmuş. “İnsanı umutlandıran bir şey olması gerekir. Umutsuz yaşanmazdı, bu sıkıntılardan ancak içimdeki umutla kurtulabilirdim. Umudumu kaybetmedim ve 12 Eylül referandumu benim için o umut ışığı olmuştu” diyen Sarıkaya, ortada bir haksızlık olduğunu ve bunun giderildiğini düşünüyor.

HSYK’nın bir anlamda “iade-i itibar” kararının ardından neler hissettiğini, bundan sonra ne yapacağını sorduğum Sarıkaya, bu sorularıma şu cevabı veriyor: “Kararı duyduğumda çok mutlu oldum. HSYK’nın önceki gün verdiği kararlar olumlu ve güzel gelişmelerdi. HSYK’nın olumlu yapısı, bundan sonra böyle kararların verilmesini engeller diye düşünüyorum.”

Birkaç gün içinde başvuracağım

Sarıkaya HSYK’nın kararının ardından mesleğe dönmeyle ilgili henüz bir girişimde bulunmadığını söylüyor. “Atama aşamasına gelmedik. Eksik evraklarımız var. Bunları tamamladıktan sonra birkaç gün içerisinde HSYK’ya başvuracağım” diyen Sarıkaya, atanmasının ardından mesleğe ilk başladığı günkü heyecan ve ciddiyetle işini yapacağını da sözlerine ekliyor. Atanmayla ilgili bir beklentisi yok. “Devlet nerede görevlendirirse orada savcılık mesleğime kaldığım yerden devam edeceğim. Yıllar evvel mesleğe başladığım ilk gün olduğu gibi aynı heyecanla hizmet edeceğim” diyor. “Şemdinli’de görev verilirse?” sorumu ise “Şemdinli’ye de seve seve giderim. Ülkenin her noktasında görev almaya hazırım” şeklinde cevaplıyor.

Yeni HSYK’nın savcı Sarıkaya’yı nereye atayacağı şimdiden bilinmez ama beş yıl sonra da olsa önceki gün alınan kararların, Savcı Sarıkaya’yı ne kadar mutlu ettiğini bilerek ve görerek, “Yeni Sarıkayalar’a benzer olayların yaşatılmaması” umuduyla, gerçek “iyi çocuğun” evinden ayrılıyorum.

AB Komisyonu: İhraç orantısızdı

HSYK’nın, eski Van Cumhuriyet Savcısı Ferhat Sarıkaya’nın meslekten ihraç kararını kaldırmasını değerlendiren AB Komisyonu, “İhraç kararı orantısızdı” yorumu yaptı. Genişlemeden sorumlu AB Komiseri Stefan Füle’nin sözcüsü Natasha Butler, kararı daha detaylı incelemeye ihtiyaç duyduklarını belirtti. Bununla birlikte AB Komisyonu’nun 2006’dan bu yana bu konuyu yakından takip ettiğini ve tüm ilerleme raporlarında buna yer verdiğini hatırlatan Butler, “AB Komisyonu Şemdinli davasında savcının meslekten ihraç edilmesini orantısız bulmuştu. Komisyon, ayrıca HSYK’nın diğer devlet kurumlarından bağımsızlığıyla ilgili sorular sormuştu” dedi.


Taraf