Sayıştay, kamu bankalarının bono ve devlet tahvili ihracından yoksun kalmalarının, bankalardaki aktif-pasif vade uyumsuzluklarının devam etmesinde ve kısa vadeli kaynaklarla orta ve uzun vadeli krediler kullandırılmasında etkili olduğunu bildirdi. Kamuda taşeronların işçilerin kıdem tazminatı yükünü devlete yüklediklerini, bunun kamuya ağır yük getirdiğini kaydeden Sayıştay Kamu İşletmeleri raporunda, Türkiye'de demiryollarıyla yüksek kapasiteli yük taşımanın imkansız olduğunu bildirdi.

Sayıştay, "Önemli yük merkezlerini birbirine bağlayan demiryolu hatlarının uzunluğu karayollarına ve kuş uçuşu mesafelerine göre 2 kat daha fazla olup, bu durum TCDD'nin önemli sorunlarından birini teşkil etmektedir" saptaması yaptı.

Sayıştay ayrıca, "BOTAŞ'ın Nabucco, TTA'nın Azer-Tekel Sigara ve İçki Ürünleri Pazarlama şirketlerinde olduğu gibi bazı iştiraklerde kuruluşların faaliyetleri ve sermaye yapıları hakkında da yeterince bilgi edinme imkanı bulunamamaktadır. Bir kısım iştiraklerin dönem sonuçlarının kuruluş kayıtlarına intikal ettirilmediği belirlenmiştir" değerlendirmesinde bulundu.
 
-RAPOR YAYINLANDI-
 
Sayıştay'ın "Kamu İşletmeleri 2010 Yılı Genel Raporu" yayımlandı. 2006 yılında Türkiye KİT'lerde 264 bin kişi çalışırken, 2010 yılı sonunda sayının 220 bin kişiye düştüğü belirtilen raporda bu dönemde istihdam artarken KİT istihdamının yüzde 16,7 azaldığı belirtildi. Bunda, KİT'lerin özelleştirilmesi yanında, taşeronlaşmanın da rolü bulunduğunu aktaran Sayıştay şu saptamalarda bulundu:
 "-Hazine tarafından 2010 yılında KİT'lere yapılan görev zararı ödemesi 2009 yılına göre yüzde 26,6 oranında 576 milyon TL azalarak 1,6 milyar TL olarak gerçekleşmiştir. Görev zararı ödemelerinde en büyük pay 775 milyon TL ile TMO'ya ait olup, bu kuruluşu 463 milyon TL ile TKİ, 324 milyon TL ile TCDD, 24 milyon TL ile de TTK izlemektedir.
 -KİT'ler son yıllarda, esnek bir çalışma ortamının yaratılması yanında, kıdem tazminatı ödemeleri ve diğer işçilik maliyetlerini düşürmek amacı ile birçok işi hizmet alımı yolu ile yüklenicilere gördürme ve işçi sayısını azaltma yoluna gitmektedirler.
 Ancak, 4857 sayılı İş Kanunu'nun 2 nci maddesinin yedinci fıkrasında; " asıl işveren, alt işverenin işçilerine karşı o işyeri ile ilgili olarak bu Kanundan, iş sözleşmesinden veya alt işverenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden doğan yükümlülüklerinden alt işveren ile birlikte sorumludur.' hükmü bulunduğundan, alt işveren yükleniciler tarafından işçiye ödenmeyen kıdem tazminatları nedeni ile çok sayıda başvuru ve dava ile karşılaşılmaktadır.
 Bu davalar KİT'ler aleyhine sonuçlanmakta ve dava masrafları ile ödenen kıdem tazminatlarının alt işverene rücu edilmesi de çoğunlukla mümkün olmadığından, yıldan yıla artan yük KİT'ler üzerinde kalmaktadır.
 1475 sayılı İş Kanunu'nun 14 üncü maddesinin de gereği olan kıdem tazminatı fonu oluşturularak, işçilerin kıdem tazminatı alacaklarının güvence altına alınması, KİT'lerin de üst işveren olarak alt işverenin işçisinin kıdem tazminatını ödemekten kurtarılması gerekmektedir."
 
-SANAYİ SEKTÖRÜ-
 
Sanayi sektörünü oluşturan KİT'lerin 2010'u 717,8 milyon TL konsolide zarar ile kapattığını, zararın bir önceki döneme göre yüzde 25,4 oranında arttığını, MKE, TÜVASAŞ, TÜLOMSAŞ, TÜDEMSAŞ ve Tasfiye Halinde Karadeniz Bakır İşletmeleri'nin dönemi karla tamamlarken; TEMSAN, ÇAY-KUR, Sümer Holding, EBK, T.Şeker Fabrikaları AŞ ve TTA mali tablolarında oluşan yüksek tutarlı zararların sektörün finansal yapısını olumsuz etkilediğini belirten Sayıştay'a göre, TEDAŞ'ın konsolide dönem zararı 1,9 milyar TL oldu. Sayıştay, "Türkiye genelinde elektrikteki kayıp kaçak oranının yüksek seviyede olması sektörün karlılık oranlarını olumsuz etkilerken; enerji alacaklarının tahsilatında yaşanan sıkıntılar yıllar itibarıyla TEDAŞ'ın kısa vadeli alacakların artmasına neden olmakta ve bu durum kuruluşun, diğer enerji kuruluşlarına olan borçlarını ödemesinin önünde engel teşkil etmektedir" dedi.
 
-HİZMET SEKTÖRÜ-
 
Hizmet sektöründe TCDD'nin katlandığı zararın bir önceki döneme göre yüzde 68 oranında arttığını BOTAŞ'ın satmış olduğu doğalgaz bedelinden dolayı EÜAŞ, HEAŞ ve belediyelerden alacakları her yıl giderek arttığını ve bu alacaklara faiz tahakkuk ettirilmediğini, kuruluşun sadece KİT'lerden olan vadesi geçmiş alacağının 7,6 milyar TL'ye ulaştığını anlatan Sayıştay şu saptamalarda bulundu:
 "Kuruluş kaynakları, alacaklar üzerinde uzun süre bağlı kaldığından, işletme ve yatırım sermayesi ihtiyacı zaman zaman faize tabi yabancı kaynaklar ile finanse edilmekte, nakit sıkışıklığı olan dönemlerde vergisel ve diğer yükümlülükler zamanında yerine getirilemediğinden gecikme faizlerine maruz kalınmaktadır. Bu durum kuruluş ve sektörün mali yapısı ve mali sonuçlarını olumsuz etkilemektedir."
 
-TCDD ZARARDA-
 
TCDD'nin 2006-2010 döneminde faaliyetleri zararla sonuçlandığından, iç kaynak yaratılamadığını, kaynak ihtiyacının sürekli olarak Hazine tarafından yapılan sermaye artışları ve Hazine garantili yurt dışı krediler ile karşılandığını, bu kapsamda 2010 yılında 3,8 milyar TL tutarındaki dış borcun Hazine tarafından ödendiğini belirten Sayıştay, 2010 yılı itibarıyla bilançoda oluşan mali borç yükünün 1,4 milyar TL'ye ulaştığını kaydetti.
 
-TÜRK DEMİRYOLLARINDA YÜKSEK KAPASİTELİ YÜK TAŞINMASI İMKÂNSIZ-
 
Demiryolu hat kapasitesinden yüksek kapasiteli vagonlar kullanılarak daha fazla yararlanılması gereğine dikkat çeken Sayıştay, şu uyarılarda bulundu:
 "Ancak, bunun için ilgili standardı gereği dingil basınçlarının 22,5 tona çıkarılması gereklidir. Bu kritere Türkiye'deki ana demiryolu hatlarının sadece yüzde 28'i olan 3.161 km'lik kısmı uygundur. Demiryolu tünellerinin gabari ölçüleri de Avrupa, İran ve devamındaki ülkelere göre daha düşüktür. Bu durum, yüksek kapasiteli ve havaleli yüklerin taşınmasını imkansız hale getirmektedir. Demiryollarından daha verimli taşımacılık yapılabilmesi için dingil basınçlarının ve gabari ölçülerinin uluslararası standartlara uygun hale getirilmesi gereklidir. Bunlara ilaveten, önemli yük merkezlerini birbirine bağlayan demiryolu hatlarının uzunluğu karayollarına ve kuş uçuşu mesafelerine göre 2 kat daha fazla olup, bu durum TCDD'nin önemli sorunlarından birini teşkil etmektedir."
 
-O SİMGEDEN 8.8 TON ÜRETİLDİ-
 
Cumhuriyetin ilk dönemlerindeki yoksunluğa örnek için kullanılan "toplu iğne" üretimi konusunda bilgi de verilen raporda, Devlet Malzeme Ofisi'nin İstanbul Basım İşletmesinde müşterilerin basılı evrak ihtiyaçlarının karşılanması yanında klasör, toplu iğne, ataş ve zarf üretimi gerçekleştirildiğini aktaran Sayıştay, 2010'da 2,2 milyon adet klasör, 8,8 ton toplu iğne, 41,3 milyon adet ataş üretildiğini bildirdi.
 
-KAMU BANKALARININ SORUNU-
 
Sayıştay, özel bankaların kaynak çeşitliliği ve vade uyumsuzluğunu gidermek amacıyla 2010'dan itibaren bono ve tahvil ihracına yöneldiklerini, 2010 yılsonu itibarıyla 3,1 milyar TL tutarında bono ve tahvil ihracı gerçekleştirmelerine karşın, bu dönemde kamu sermayeli bankaların bono ve tahvil ihraç etmediklerini belirterek, "Kaynak çeşitliliğini yaratmada ve vade uyumsuzluğunu gidermede bono ve devlet tahvili ihracı önemli bir rol oynamasına karşılık, bu imkanın kullanılmaması kamu bankalarındaki aktif-pasif vade uyumsuzluklarının devam etmesinde ve kısa vadeli kaynaklarla orta ve uzun vadeli krediler kullandırılmasında etkili olmaktadır" dedi. Sayıştay raporunda yer alan bazı saptamalar da şöyle:
 
-(Stoklar) İkinci stok büyüklüğüne sahip kuruluş olan ve imalat alt sektöründe yer alan T. Şeker Fabrikaları AŞ'de ise gerek üretim maliyetlerinden kaynaklanan rekabet dezavantajının, gerekse de nişasta bazlı şeker üreticilerinin kotalarının her yıl Bakanlar Kurulunca artırılmasının şeker satışlarını olumsuz etkileyerek stok birikimine neden olduğu görülmektedir. Bu durum, kuruluş açısından yabancı kaynak kullanımını artıran bir etken olarak da değerlendirilmektedir.
 
-TKİ ve BOTAŞ'tan başlayarak EÜAŞ, TETAŞ ve TEİAŞ ile devam eden elektrik üretim, iletim, dağıtım ve satış zincirinin son halkasını teşkil eden TEDAŞ, hem ticari alacaklarını zamanında tahsil edemediği için hem de işletme zararı yarattığı için borçlarını zamanında ödeyemediğinden BOTAŞ, EÜAŞ ve TETAŞ gibi diğer enerji KİT'lerinin finansman darboğazına girmelerine neden olmaktadır. 

-TCDD için yapılan kaynak transferleri ve sermaye ödemeleri yatırım harcamalarını karşılamaya yetmediğinden; Ankara - İstanbul Hızlı Tren Projesi, Ankara - Konya Hızlı Tren Projesi, Marmaray birinci etap İstanbul Boğazı demiryolu tüp tünel geçişi ve Marmaray ikinci etap Gebze-Haydarpaşa, Sirkeci-Halkalı banliyö hatlarının iyileştirilmesi gibi projelerin finansmanı amacıyla kullanılan dış krediler, finansman yükünü artırmıştır.
 
-Kamu kurum ve kuruluşlarının, sermayesine çok düşük oranda katıldıkları iştiraklerde, sermayeyi temsilen bir yönetim kurulu üyesi bulundurma hakkı bulunmadığı gibi, şirketlerin tasarrufları üzerinde etkili olma imkânı da bulunmamaktadır. T.C. Ziraat Bankası, TPAO ve BOTAŞ'ın bazı şirketleri ise sermayesinin tamamı ilgili kuruluşlara ait olmak üzere yurt dışında kurulmuşlardır. BOTAŞ'ın Nabucco, TTA'nın Azer-Tekel Sigara ve İçki Ürünleri Pazarlama, Şirketlerinde olduğu gibi bazı iştiraklerde kuruluşların faaliyetleri ve sermaye yapıları hakkında da yeterince bilgi edinme imkanı bulunamamaktadır.
 Bir kısım iştiraklerin dönem sonuçlarının kuruluş kayıtlarına intikal ettirilmediği belirlenmiştir."
 
-ÖNERİLER-
 
Sayıştay raporunun "Öneriler" bölümünde ise şu değerlendirmelerde bulundu:
 
"-KİT'lerde bilimsel esaslara dayalı norm kadroları tespit etmek üzere başlatılmış olan çalışmalar sürdürülerek sonuçlandırılmalı ve uygulamaya konulmalı; faaliyetlerin en uygun sayı ve nitelikte personelle yürütülmesi sağlanmalıdır.
 
-Yardımcı hizmetler hariç, personel alımına yönelik kısıtlamalar asli faaliyetlerde çalışan kalifiye personel ihtiyacını karşılamaya imkan verecek şekilde düzenlenmeli, asli ve sürekli işlerde yüklenici vasıtasıyla temin edilen işçi çalıştırılmamalıdır.

 -"Kıdem Tazminatı Fonu'nun kurulması sağlanmalıdır.

 -Kuruluşların finansman ihtiyaçlarının karşılanmasında yabancı kaynak kullanımının ve finansman yükünün azaltılması için gereken sermaye artırımlarının yapılmasının yanı sıra, ödenmemiş sermayeleri ile Hazine tarafından karşılanması gereken görev zararlarının zamanında ödenmesi sağlanmalıdır.

 -Alacakların zamanında tahsil edilmesi sağlanmalı, kamu kuruluşlarının birbirlerine sattıkları mal ve hizmetlerin bedelinin zamanında ödenmesi için etkin önlemler alınmalıdır.
 
-Birikmiş izin ücretleri nedeniyle ortaya çıkan kaynak ihtiyacının getirdiği yüklerin önlenmesi için yıllık ücretli izinlerin zamanında kullandırılarak, birikimine meydan verilmemelidir.
 
-Özelleştirme kapsam ve programına alınan kuruluşlarda, özelleştirme sürecinin uzaması, yetişmiş personelin diğer kurumlara nakli, mevcut personelin işi benimseme eksikliği, kısa sürede getiri sağlayacak küçük idame yatırımlarının yeterince yapılmaması gibi sorunlar nitelikli personel istihdamını ve işletme çalışmalarını olumsuz yönde etkilemektedir.
 
-Özelleştirmeden beklenen makro amaçların gerçekleşmesi ve özelleştirme uygulamaları sonucunda ekonomide etkinliğin sağlanmasına yönelik çalışmalarda;
 özelleştirme kapsam ve programında bulunan kuruluşların özelleştirme işlemleri kısa sürede neticelendirilmeli, işletme faaliyetlerinin aksatılmadan yürütülmesi için üretilen mal ve hizmetlerin kalitesi ile maliyetini olumlu yönde etkileyecek, kısa sürede geri dönecek idame yatırımları gerçekleştirilmelidir."


(ANKA)