Toplantının ardından bölge baroları adına basın açıklaması yapan Bitlis Baro Başkanı Mezher Yürek, Türkiye'nin birçok yerinde yaşanan çatışma ile şiddet olaylarının, Kürt meselesinin barışçıl ve demokratik yöntemlerle çözümü konusunda oluşan umutları karamsarlığa dönüştürdüğünü bildirdi.

Topluma karşı duydukları vicdani ve ahlaki sorumluluğun gereği olarak, son süreçte ülkede yeniden yaşanan çatışmalar ve can kayıplarıyla ilgili görüşlerini kamuoyuna duyurmayı gerekli gördüklerini belirten Yürek, şöyle konuştu: "Bölge baroları ile yaptığımız toplantı sonucu, topluma karşı duyduğumuz vicdani ve ahlaki sorumluluğun gereği olarak, son süreçte ülkemizde yeniden yaşanan çatışmalar ve can kayıplarıyla ilgili görüşlerimizi kamuoyuna duyurmayı gerekli gördük. İnsan yaşamına yönelik hiçbir eylemi haklı ve meşru görmemekteyiz. Gelinen süreçte hükümet ile muhalefet, Kürt sorununu yeniden keşfedercesine ve güvenlik meselesi olarak gören bir yaklaşımı öne çıkarmaktadır. Bu yaklaşımdan vazgeçilmeli.''

'Kürt meselesinin bir güvenlik sorunu olmadığını' ifade eden Yürek, 'meselenin öncelikle kimlik sorunu olduğunu' ve bundan ötürü siyasal, kültürel ile sosyal birçok unsuru içinde barındırdığını söyledi. Yürek, sorunu sadece güvenlik eksenli olarak algılayan anlayışın geliştirdiği dilin, toplumu ayrıştırmakta olduğunu ve kamplaşmalara sebep olduğunu kaydetti. Çatışma ortamı gerekçe gösterilerek demokratikleşmeden vazgeçilmemesi gerektiğini kaydeden Yürek, şöyle devam etti: "Hükümet, Kürt meselesinin demokratik çözümü konusundaki kısa, orta ve uzun vadeli programını kamuoyuna açıklamalı. Kısa vadede Terörle Mücadele Kanunu mağduru çocuklara ilişkin yasal düzenlemenin gerçekleştirilmesi, temsilde adaleti sağlamak amacıyla seçim barajının kaldırılması veya makul seviyeye indirilmesine ilişkin yasal düzenleme, düşünce ve ifade özgürlüğü önündeki engellerin kaldırılması konusunda güven artırıcı somut adımların atılması kaçınılmazdır."

AHLAT AA