Cumhurbaşkanı Gül, Çankaya Köşkü'nde YÖK Başkanı ve üyeleri ile üniversitelerin rektörleriyle öğle yemeğinde biraraya geldi. 

Gül, yemekte yaptığı konuşmada, YÖK Başkanı Çetinsaya ve yeni üyelere başarı dileklerini sundu. Gül, YÖK eski başkanları ve üyelerini de takdirle andığını dile getirdi. Gül, ''Muhakkak ki devlet kurumlarında, kamu kurumlarında hizmetlerin hepsinin bir dönemi vardır. Önemli olan dönemler içinde iyi işleri yapmaktır. Bu da hep beraber el birliği içerisinde olacaktır'' dedi. 

Eğitime Cumhurbaşkanı olarak çok önem verdiğini söyleyen Gül, ''Üniversiteler söz konusu olunca cumhurbaşkanı olarak tabi ki ayrı bir sorumluluğum da var. Dolayısıyla üniversiteleri, üniversitelerin başarılarını daha yakından takip ediyorum. Takip etmeye çalışıyorum. Memnuniyetle ifade etmek isterim ki, fiziki anlamda Türkiye'de üniversiteler oldukça ileri bir noktaya geldi. Hatta hatırladığım kadarı ile 2007 yılındaki Türkiye Yüksek Öğretim Stratejisini YÖK o zaman hazırladığında 2015 yılında Türkiye'nin ulaşması gereken hedefe Türkiye 2010 yıllarında ulaştı'' diye konuştu. 

Rektörlerin bunun en güzel ispatı olduğunu ifade eden Gül, sözlerine şöyle devam etti: 

''Üniversitesi olmayan şehrimiz kalmadı. Büyükşehirlerdeki üniversite sayılarını bilmiyoruz, neredeyse. Bu kadar çoğaldı. Devlet üniversitelerinin yanında vakıf üniversiteleri de kendilerini gayet ispat ettiler. Ve bilim, eğitim dünyasına çok büyük katkı sağlamaya başladılar.'' 

Gül, dünyada bir çok ülkede ekonomik sıkıntılardan dolayı eğitime ve üniversitelere, hatta kültür faaliyetlerine ayrılan finans imkanları azalırken, Türkiye'de tam tersi olduğuna dikkati çekerek, ''Bunu iki yıl önce Pariste UNESCO Genel Kurul toplantısına gittiğimde ve orada yaptığım bir konuşmada söyledim. Daha sonra gördüm ki gerçekten en büyük şikayetlerden birisi bu, Üniversitelere yeteri kadar kaynağın verilmemesiydi. Türkiye'de ise tam tersi bir trendi takip ediyoruz. Bu da tabiki hepimizin çok memnun olması gereken bir şey'' diye konuştu. 

''Bu üniversiteler acaba nasıl üniversiteler olacaklar?''

Rektörlere büyük bir sınavla karşı karşıya oldukları uyarısında bulunan Cumhurbaşkanı Gül, şunları kaydetti: 

''Bu kadar üniversite var. Sizler üniversitelerinizin rektörlerisiniz. Bu üniversiteler acaba nasıl üniversiteler olacaklar? Hangi seviyede, hangi kalitede üniversite olacak? Şimdi hepimizin karşı karşıya kaldığı sınav budur. Sizler de biliyorsunuz. İl ziyaretleri yaptığımda üniversitelerinize mutlaka uğruyorum. Hatta bazı illerimizi gezerken, çok güzel yeni binalar görüyorum. Artık, hemen bunlar üniversiteler diyorum. Eskiden hangi ile giderseniz, o ilin iyi binaları, görkemli binaları, gösterişli bahçeleri başka kurumlara ait olurdu. Şimdi nereye giderseniz gidin üniversitelerin. Geçenlerde Kars'a gitmiştim. Bazı güneyde, kuzeyde neyse... Ülkemizin değişik illerini ziyaret ediyorum. Gerçekten çok etkileyici bir şekilde o şehre yeni varan ve araba ile şöyle şehrin içerisinde yarım saatlik tur yapan bir insan, ilk defa üniversiteleri gözü ile yakalıyor. Şimdi burada devlet olarak büyük bir sorumluluk yerine getiriliyor ve bu büyük imkanlar tanınıyor. Şimdi işte demin söylediğim sınavla karşı karşıyayız. Nasıl üniversiteler olacak. Liselerin devamı şeklinde, çocukların 4 sene daha vakit geçirdiği, biraz daha yeni şeyler öğrendiği mekanlar mı olacak? Yoksa akademik özgürlüğü, iklimi oluşturan ve gerçekten çocuk liseden ayrılıp üniversiteye geldiğinde üniversiteli olduğunu hisseden ve mezun olduğunda onu tamamen değiştiren ve topluma o şekilde sunan üniversiteler mi olacaksınız?'' 

''Gittiğiniz yerde yerelleşmeyin''

Maddi ve zaman olarak israf kaybı yaşanmaması konusunda rektörlere seslenen Gül, ''Burada baştan YÖK Sayın Başkan ve değerli arkadaşları, YÖK yöneticileri olmak üzere bütün rektörlerin dikkatini çekmek istiyorum: Biz bir israf kaybı ile karşı karşıya olmamalıyız. Bu israf kaybı hem maddi hem de gençlerin, çocukların zamanı itibarı ile. O bakımdan büyük bir imtihanla karşı karşıyayız. Burada özellikle Anadolu şehirlerindeki üniversitelerin rektörlerinin ayrıca dikkatini çekmek isterim. Sizler gittiğiniz illerde üniversiteleri, onlara liderlik yaparken sakın ha gittiğiniz yerde yerelleşmeyin. Sakın ha gittiğiniz yerlerde mahalli kurumlar haline gelmeyin. Gittiğiniz yerlerde illerinizin seviyesi ne olursa olsun o seviyeye inmeyin'' dedi. 

Gül, rektörlerden beklentinin bunun tam tersine gittikleri şehirlerin seviyesini her bakımdan yükseltmek olduğunu ifade ederek, şöyle konuştu:

''Bilgi, görgü, eğitim, vizyon, her bakımdan onların seviyesini daha yükseğe çıkartmak ve yüceltmek olacaktır. Çünkü tabi olarak, şu bir gerçek ki, bulunduğunuz illerin en görgülü, en vizyon sahibi insanları sizler olmalısınız, öğretim üyeleri olması gerekir. Bilgi olarak böyle, görgü olarak, bulunduğunuz mekanlar, iller, ülkeler itibarı ile böyle. O bakımdan bu tehlikeyi özellikle hatırlatmak istiyorum. O ilin siyaseti, o ilin dedikoduları, o ilin kendi... Onlar o ile ait. Siz sakın ha onun bir parçası olmayacaksınız. Bunu söylerken de ilden kopuk olmayacaksınız. Çünkü sizin üniversiteleriniz kurulsun diye, o ilin ileri gelenleri başta siyasetçileri olmak üzere, eşrafı, zenginleri, herkes ne kadar çok gelip gitti buralara. Aman buraya bir üniversite olsun da bizim de ilimize lokomotiflik yapsın diye. İlle bütünleşmek ayrı. Ona önderlik yapmak ayrı. Ama mahallileşmek, yerelleşmek ayrı birşey. O bakımdan bu konuları çok kritik gördüğüm için sizlerle paylaşmak istiyorum.''



''Daha önce enerji ve kaynaklar çok farklı şekilde harcanıyordu''

Geçen sene Mayıs ayında İstanbul'da yüksek öğretim kongresi yapıldığını anımsatan Gül, ''Orada daha geniş bir şekilde üniversite ile ilgili fikirlerimi paylaşmıştım. Üniversitelerimizin kalitesini artırıcı birçok tedbirler de almak gerekiyor. Aslında son yıllarda sevinerek gözlemimi de itiraf etmek isterim. Üniversitelerimiz başarılara imza atmaya başladılar. Bu başarılar gerek ulusal, gerekse uluslararası çapta dikkat çekmeye başladı. Dünyanın önemli listelerine giren üniversitelerimiz var artık. Bundan hep gurur duyuyoruz. Bu üniversitelerin kendi asli görevlerine dönmeleri ile ilgili bir konudur aslında. Daha önce enerji ve kaynaklar çok farklı şekilde harcanıyordu. Kendi aramızda sürtüşmelerle ve başka şeylere çok daha fazla odaklanıyorduk ve bütün enerjimiz, zihnimiz o işlere gidiyordu'' diye konuştu.

Bu normalleşmenin Türkiye'ye çok büyük bir kazanım getirdiğini söyleyen Gül, önümüzdeki yıllarda bu yıllardaki çalışmaların semerelerinin ortaya çıkacağını ve çok daha fazla başarılar olacağını belirtti.

Gül, zaman zaman dikkati çektiği bir hususu tekrarlayacağını dile getirerek, ''O da üniversitelerin rekabeti. Kendi içimizde ve diğer üniversitelerle olan rekabet. Burada Türk üniversitelerinin en büyük noksanlığını içe kapalılıkta görüyorum. Bu gerek yabancı öğretim üyesi ve gerek yabancı öğrenci açısından. Bu konuda Türkiye'de bir kaç üniversitemiz var, dışa açık olan. Ama onların da aslında öğrenci ve öğretim üyesi sayılarına baktığımızda o da yeterli değil. Bildiğim kadarı yabancı öğretim görevlisi sayısı yüzde 1'in altında herhalde'' dedi.

Yabancı öğretim üyesi ve öğrenci

Gül, öğrenci sayısını bilmediğini ve ihmal edilebilecek kadar küçük bir orana sahip olduğu yönündeki kanaatini rektörlerle paylaşarak, ''Bu şu açıdan çok önemli. Önce kendi gençlerimizin dünyayı bilmesi lazım. Üniversite gençliği dünyayı sadece Türkiye'den veya üniversitenin olduğu şehirden ibaret bilmemesi lazım. Dünyanın ne kadar çeşitli olduğunu biraz görerek de bilmesi lazım. Farklı ırklardan, dinlerden, dillerden, kültürlerden çocuklarla kaynaşmak lazım. Sadece herkesi gönderemeyiz, bazı exchange (değişim) programları var ama bunlar binde bir bile değil. Dolayısıyla biraz Türkiye'ye yabancı öğrenci gelişinin önünü açmamız lazım. Bununla ilgili bazı tedbirler tabi alındı. Bu önerileri YÖK geçenlerde dikkate aldı. Bundan çok memnunum. Bunu artırmamız lazım'' ifadesini kullandı.

Türkiye'de okuyan yabancı bir öğrencinin ülkesine döndüğünde Türkiye'nin elçisi olacağını dile getiren Gül, ''Bunlar çok büyük kazanımlar. Bunlar küçük paralarla ifade edilemeyecek kadar büyük kazanımlar. Bunun tecrübelerini biz biliyoruz. Bir kaç ülke ile ekonomik ilişkilerimizde. Ama üniversitelerimizi zenginleştirme açısından bu çok önemli. Yine öğretim üyeleri de aynı şekilde'' dedi.

Gül, şunları söyledi:

''Türkiye aslında dışarıdan öğretim üyelerinin koşarak gelmek istediği bir ülke haline de gelmesi gerekiyor. Bu hem kendi akademisyenlerimizin yurt dışındaki, yani beyin göçünü tersine döndürme açısından, hem de başka değerli beyinlerin Türkiye'ye getirilmesi açısından buna gayret sarf edilmeli. Buna özellikle rektörlerin uğraşması, takip etmesi, bir nevi avcılık yapıp, gidip üniversitelerimize iyi hocaları getirme yönünde çalışmanız gerekmektedir. Bunların katkısı çok büyük olacaktır.''



''Çocuklarımızın maalesef çoğu okullarda vakit kaybediyor''

Eğitimin Türkiye'nin büyük problemi olduğunu kaydeden Gül, ''Eğitim aslında bizim büyük problemimiz. Büyük problem ilkokulda başlıyor, orta öğretimde başlıyor. Çocuklarımızın maalesef çoğu okullarda vakit kaybediyor. Bunlar ölçülüyor. Bunlarla ilgili çok çalışmalar var. Ortaöğretim, ilköğretimin kalitesini artıralım diye çok uğraşırken, onun da temel direği doğrusu öğretmendir. Öğretmeni iyileştirmektir. Üniversitelerde de aynı şekilde öğretim üyesini iyileştirmektir'' diye konuştu.

Gül, öğretim üyesinin barakada da ders verebileceğini belirterek, ''İyi bir öğretim üyesi ise bütün çocukların ufkunu açar. Ama 5 yıldızlı bir otel seviyesindeki binada öğretim üyesinde iş yoksa, orada vereceği eğitim hiçbir işe yaramaz açıkçası. Bunların hepimiz farkındayız tabi ki. Ben hafızalarınızı tekrar tazelemek ve dikkatinizi çekmek için bunları sizle paylaştım.

YÖK Başkanı Prof. Dr. Gökhan Çetinsaya ise yemekte yaptığı konuşmada, bütün YÖK üyeleri ve rektörler adına Cumhurbaşkanı Gül'e şükranlarını sundu. Çetinsaya, Gül'e eğitime olan ilgisi, katkısı ve desteği için de teşekkür ederek, amaçlarının üniversiteleri daha da ileri götürmek olduğunu bildirdi.



AA