Gül, rektörlerden beklentinin bunun tam tersine gittikleri şehirlerin seviyesini her bakımdan yükseltmek olduğunu ifade ederek, şöyle konuştu:
''Bilgi, görgü, eğitim, vizyon, her bakımdan onların seviyesini daha yükseğe çıkartmak ve yüceltmek olacaktır. Çünkü tabi olarak, şu bir gerçek ki, bulunduğunuz illerin en görgülü, en vizyon sahibi insanları sizler olmalısınız, öğretim üyeleri olması gerekir. Bilgi olarak böyle, görgü olarak, bulunduğunuz mekanlar, iller, ülkeler itibarı ile böyle. O bakımdan bu tehlikeyi özellikle hatırlatmak istiyorum. O ilin siyaseti, o ilin dedikoduları, o ilin kendi... Onlar o ile ait. Siz sakın ha onun bir parçası olmayacaksınız. Bunu söylerken de ilden kopuk olmayacaksınız. Çünkü sizin üniversiteleriniz kurulsun diye, o ilin ileri gelenleri başta siyasetçileri olmak üzere, eşrafı, zenginleri, herkes ne kadar çok gelip gitti buralara. Aman buraya bir üniversite olsun da bizim de ilimize lokomotiflik yapsın diye. İlle bütünleşmek ayrı. Ona önderlik yapmak ayrı. Ama mahallileşmek, yerelleşmek ayrı birşey. O bakımdan bu konuları çok kritik gördüğüm için sizlerle paylaşmak istiyorum.''
''Daha önce enerji ve kaynaklar çok farklı şekilde harcanıyordu''
Geçen sene Mayıs ayında İstanbul'da yüksek öğretim kongresi yapıldığını anımsatan Gül, ''Orada daha geniş bir şekilde üniversite ile ilgili fikirlerimi paylaşmıştım. Üniversitelerimizin kalitesini artırıcı birçok tedbirler de almak gerekiyor. Aslında son yıllarda sevinerek gözlemimi de itiraf etmek isterim. Üniversitelerimiz başarılara imza atmaya başladılar. Bu başarılar gerek ulusal, gerekse uluslararası çapta dikkat çekmeye başladı. Dünyanın önemli listelerine giren üniversitelerimiz var artık. Bundan hep gurur duyuyoruz. Bu üniversitelerin kendi asli görevlerine dönmeleri ile ilgili bir konudur aslında. Daha önce enerji ve kaynaklar çok farklı şekilde harcanıyordu. Kendi aramızda sürtüşmelerle ve başka şeylere çok daha fazla odaklanıyorduk ve bütün enerjimiz, zihnimiz o işlere gidiyordu'' diye konuştu.
Bu normalleşmenin Türkiye'ye çok büyük bir kazanım getirdiğini söyleyen Gül, önümüzdeki yıllarda bu yıllardaki çalışmaların semerelerinin ortaya çıkacağını ve çok daha fazla başarılar olacağını belirtti.
Gül, zaman zaman dikkati çektiği bir hususu tekrarlayacağını dile getirerek, ''O da üniversitelerin rekabeti. Kendi içimizde ve diğer üniversitelerle olan rekabet. Burada Türk üniversitelerinin en büyük noksanlığını içe kapalılıkta görüyorum. Bu gerek yabancı öğretim üyesi ve gerek yabancı öğrenci açısından. Bu konuda Türkiye'de bir kaç üniversitemiz var, dışa açık olan. Ama onların da aslında öğrenci ve öğretim üyesi sayılarına baktığımızda o da yeterli değil. Bildiğim kadarı yabancı öğretim görevlisi sayısı yüzde 1'in altında herhalde'' dedi.
Yabancı öğretim üyesi ve öğrenci
Gül, öğrenci sayısını bilmediğini ve ihmal edilebilecek kadar küçük bir orana sahip olduğu yönündeki kanaatini rektörlerle paylaşarak, ''Bu şu açıdan çok önemli. Önce kendi gençlerimizin dünyayı bilmesi lazım. Üniversite gençliği dünyayı sadece Türkiye'den veya üniversitenin olduğu şehirden ibaret bilmemesi lazım. Dünyanın ne kadar çeşitli olduğunu biraz görerek de bilmesi lazım. Farklı ırklardan, dinlerden, dillerden, kültürlerden çocuklarla kaynaşmak lazım. Sadece herkesi gönderemeyiz, bazı exchange (değişim) programları var ama bunlar binde bir bile değil. Dolayısıyla biraz Türkiye'ye yabancı öğrenci gelişinin önünü açmamız lazım. Bununla ilgili bazı tedbirler tabi alındı. Bu önerileri YÖK geçenlerde dikkate aldı. Bundan çok memnunum. Bunu artırmamız lazım'' ifadesini kullandı.
Türkiye'de okuyan yabancı bir öğrencinin ülkesine döndüğünde Türkiye'nin elçisi olacağını dile getiren Gül, ''Bunlar çok büyük kazanımlar. Bunlar küçük paralarla ifade edilemeyecek kadar büyük kazanımlar. Bunun tecrübelerini biz biliyoruz. Bir kaç ülke ile ekonomik ilişkilerimizde. Ama üniversitelerimizi zenginleştirme açısından bu çok önemli. Yine öğretim üyeleri de aynı şekilde'' dedi.
Gül, şunları söyledi:
''Türkiye aslında dışarıdan öğretim üyelerinin koşarak gelmek istediği bir ülke haline de gelmesi gerekiyor. Bu hem kendi akademisyenlerimizin yurt dışındaki, yani beyin göçünü tersine döndürme açısından, hem de başka değerli beyinlerin Türkiye'ye getirilmesi açısından buna gayret sarf edilmeli. Buna özellikle rektörlerin uğraşması, takip etmesi, bir nevi avcılık yapıp, gidip üniversitelerimize iyi hocaları getirme yönünde çalışmanız gerekmektedir. Bunların katkısı çok büyük olacaktır.''
''Çocuklarımızın maalesef çoğu okullarda vakit kaybediyor''
Eğitimin Türkiye'nin büyük problemi olduğunu kaydeden Gül, ''Eğitim aslında bizim büyük problemimiz. Büyük problem ilkokulda başlıyor, orta öğretimde başlıyor. Çocuklarımızın maalesef çoğu okullarda vakit kaybediyor. Bunlar ölçülüyor. Bunlarla ilgili çok çalışmalar var. Ortaöğretim, ilköğretimin kalitesini artıralım diye çok uğraşırken, onun da temel direği doğrusu öğretmendir. Öğretmeni iyileştirmektir. Üniversitelerde de aynı şekilde öğretim üyesini iyileştirmektir'' diye konuştu.
Gül, öğretim üyesinin barakada da ders verebileceğini belirterek, ''İyi bir öğretim üyesi ise bütün çocukların ufkunu açar. Ama 5 yıldızlı bir otel seviyesindeki binada öğretim üyesinde iş yoksa, orada vereceği eğitim hiçbir işe yaramaz açıkçası. Bunların hepimiz farkındayız tabi ki. Ben hafızalarınızı tekrar tazelemek ve dikkatinizi çekmek için bunları sizle paylaştım.
AA