Ülkemizde 0-6 yaş arası 300’e yakın çocuk anneleriyle birlikte cezaevinde kalıyor. Yaş ortalaması ağırlıklı olarak 14-18 yaş olan 2 bin 300 çocuk ise çeşitli suçlardan cezaevinde. Bu rakamlara göre ne yazık ki yaklaşık 2 bin 600 çocuk, hayatının başında cezaeviyle tanışıyor. Türkiye’nin çocuk hakları ile ilgili birçok uluslararası sözleşmeye dahil olmasına karşın uygulamada bunların dikkate alınmaması, cezaevi gibi bir deneyim yaşayan çocukların aldığı yarayı daha da büyütüyor. Çocuk cezaevlerindeki altyapı eksiklikleri, psiko-sosyal uzman yetersizliği, şiddetin halen kanayan bir yara olması, cezaevinde çocuklarıyla kalmak zorunda olan annelerin çok sayıda sorunlarla karşı karşıya olması, kreş gibi en temel haklarından yararlanamamaları, sorunlardan yalnızca bazıları arasında geliyor. Uzmanlar, ülkemizde suça karışmış çocukların topluma kazandırılması yönünde çok fazla adım atılamadığına, bu çocukların toplumun gözünde “kayıp çocuklar” olarak görüldüğüne dikkat çekerek “Çocuk cezaevlerinde çok büyük eksiklerimiz var. Cezaevindeki çocuklar hepimizin, bu çocukların topluma kazandırılması hepimizin görevi olmalı” dediler.
 
‘Büyük eksikliklerimiz var’

İstanbul merkezli, İzmir ve Ankara’da şubeleri olan ve çocuklar için çok sayıda proje üreten Türkiye Çocuklara Yeniden Özgürlük Vakfı İkinci Başkanı Nevin Özgün, ülkemizde gerek cezaevindeki çocuklar, gerekse annesi ile cezaevinde kalmak zorunda kalan çocukların yasal hakları ile ilgili uluslararası sözleşmelere imza atıldığı ancak bunlara yeteri kadar uyulmadığını söyledi.

“Bu anlamda büyük eksiklerimiz var” diyen Özgün, İstanbul Maltepe, Ankara Sincan, İzmir Şirinyar, Bergama ve Elazığ’da çocuk cezaevlerinin olduğunu, Kayseri’de yeni bir çocuk cezaevi yapıldığını ifade etti. Çocukların hiçbir ceza infaz kurumuna girmemesinin temel hedefleri arasında geldiğini vurgulayan Özgün, “Çocuk, suça sürüklenmiş bile olsa, ceza anlayışı dışında topluma kazandırmaya yönelik başka bir şeyler yapılmasını talep ediyoruz” dedi.

Cezaevlerinin özellikle çocuklar için ceza çekilecek yerler değil, topluma geri kazandırılması gereken yapılar olması gerektiğine dikkat çeken Özgün, “Çocuk suça karıştıysa, suça karıştığı ortama dönmeden önce kaldığı cezaevi, fiziksel ve sosyal destek alabileceği, meslek edinebileceği, psikolojik sorunlarını çözebileceği ve daha iyi fiziksel koşulları olan bir bir kurum olmalı” vurgusunu yaptı.
 
‘Hâkim, çocukla aynı hizada’

Özellikle çocukların kaldığı cezaevlerinde büyük eksiklikler olduğunun altını çizen Özgün, çocukların destek alabileceği psikososyal hizmet uzmanlarının yetersizliğini ifade ederek “Örneğin 500 kişiye 2 psikolog ya da sosyal hizmet uzmanı düşüyor” diye konuştu.

Özgün, “Oysa çocuk içeride kaldığı sürece yasal hakları ve uluslararası sözleşmeler bağlamında danışmanı ile her sıkıntısını görüşebilmeli. Ülkemizde ne yazık ki bu böyle değil” açıklamasında bulundu.

Bazı Avrupa ülkelerinde cezaevindeki çocukların durumunun daha iyi olduğunu anlatan Özgün, şöyle devam etti:

“Örneğin Almanya’da çok ilgimi çeken bir durum ile karşılaştım. Mahkemede hâkim, yüksek bir yerde değil, çocukla göz göze oturuyordu. Çünkü bu durumun çocuk üzerinde psikolojik bir baskı olduğunu düşünüyorlar. Hâkim, çocuk mahkemeye ulaştıktan sonra her aşamasında bir sosyal çalışma uzmanı görevlendiriyor. O uzman, artık o çocuktan birebir sorumlu. Dava süresince hâkim için önemli olan, o uzmanın görüşü ve raporlarını dikkate almak. Diyelim ki çocuğun tutuksuz yargılanmasına karar verildi. Bunun için de mutlaka çocuk için çok geniş bireysel bir program hazırlanıyor.”

Yıldızlara hasret zorunlu tutsak minikler

Çalışmalarını genellikle suça sürüklenmiş çocuklar üzerinde yoğunlaştıran vakıf, cezaevinde annesiyle kalan çocukların da olduğu gerçeğinden hareket ederek bu çocuklar ile ilgili projeleri hayata geçirdi. Ülkemizde, 5 kadın cezaevinde 0-6 yaş arası 300’e yakın çocuğun annesiyle cezaevinde kaldığını anlatan Özgün şunları söyledi: “Bu konu ile ilgili bir proje hazırladık, Sabancı Vakfı’na sunduk. Sabancı Vakfı çok büyük bir duyarlılık gösterdi, projemize hibe verdi. Doğuş Üniversitesi de akademik destek ile projemize katkı sundu. 1 yılda, ceza infaz sisteminde sivil toplum derneğinin ortaklığıyla İstanbul Bakırköy, Ankara Sincan, Eskişehir, Adana ve Denizli’deki 5 kadın cezaevindeki kadınlarla, annelerle, infaz koruma memurları ile çalıştık. Kurumlardaki eksiklikler neler, neler yapılabilir, bunları konuştuk. Bazı cezaevlerinde anneler plastik kapların içinde mamaları ısıtıyor, bazı cezaevlerinde ise çocuk bezi eksiği var. Bunların giderilmesi için çalışma yaptık.”

Cezaevindeki yetersizliklere de değinen Özgün, şunları söyledi: “Cezaevindeki kreşler çok yeterli değil, kreşlerde çocuklarla ilgilenecek uzman eksikliği var. Bunu tamamlamak uzun bir süreç. Onun yerine daha pratik yöntemler ve cezaevi dışındaki çocuklarla iletişim kurulması daha önemli. Cezaevindeki çocukların dışarıdaki kreşlere götürülmesi gerekiyor. Diyelim ki kadın hamile, hapse girdi, hapiste doğum yaptı. O çocuk uzun yıllar cezaevinde gökyüzünü görmüyor. Adalet Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı ile birlikte geçen aylarda bir protokol imzaladı. Protokolde ‘3-6 yaş arasını dışarıda kreşlere göndereceğiz’ dedi. Bu çok sevindirici; bunun uygulanıp uygulanmadığını takip edeceğiz.” 


‘Şimdi ben ne yapacağım’ dememeli

Cezaevinden çıkan çocuğun tahliye olduğu gün “Ne yapacağım şimdi ben” diye düşünmemesi gerektiğinin önemini vurgulayan Nevin Özgün, çok özel bireysel gelişim planlarının hazırlanması gerektiğini söyledi. Özgün, “Tahliye olan çocuk, cezaevi kapısından çıkınca topluma hazır olmalı, bir meslek sahibi olmalı. Şu anda bizim bu konuda çok büyük bir eksiğimiz var. Kurumlar birçok şeye yetişemiyor” dedi. Türkiye Çocuklara Yeniden Özgürlük Vakfı olarak cezaevindeki çocuklar ile ilgili birçok proje yaptıklarını, duyarlık yaratmaya çalıştıklarını, toplumun bazı kesimlerinin kendilerine “Bu çocuklar kayıp çocuklar, bunlarla neden uğraşıyorsunuz?” dediğini anımsatan Özgün sözlerini şöyle sürdürdü: “O çocuklar, tahliye olduklarında sizin, benim, herkesin çocuklarıyla birlikte bu ülkenin her platformunda yan yana olacaklar. Ayrıca bu çocuklar tehlikeli değil. Suça sürüklenebilir olmaları toplumun eksiklerinden kaynaklanıyor. Çocuklar ailede, sokakta, okulda, her yerde şiddetle karşı karşıya kalıyorlar. Bu durumda suça sürüklenebiliyorlar. Bu çocuklar tehlike altındalar ve mutlaka topluma kazandırılmalılar.”


‘3 bin 800 çocuğa ulaştık’

Vakıfta 1986 yılından günümüze dek yaklaşık 3 bin tutuklu bireyin ailesine ulaştıklarını, cezaevindeki 3 bin 800 çocukla da çalıştıklarını kaydeden Nevin Özgün, gençlik merkezinden ise 400 çocuğun hizmet aldığını söyledi. Vakfa gelen çocukların gönüllü üniversite öğrencileri ile resim, seramik gibi kurslara katıldıklarını, düşünce atölyeleri yapıldığını, üniversiteye hazırlık kursları düzenlediklerini dile getiren Özgün, bu yıl Maltepe Üniversitesi’nden sosyolog Prof. Dr. Esin Küntay’ın Maltepe Çocuk Cezaevi’ndeki atölyenin başkanlığını yaptığını da anlattı. Denetimli Serbestlik Yasası’nı da anımsatan Özgün, tahliye olan çocuğun bulunduğu il ya da ilçedeki denetimli serbestlik şubelerine gittiğini ve ihtiyaca göre işe, meslek kurslarına yönlendirdiklerini anlattı. 133 tane denetimli serbestlik şubesi olduğunu kaydeden Özgün, tahliye sonrası çocuğun yeniden suça karışmasını önlemek için buraların önemli olduğunu kaydetti. 



Cumhuriyet