Arınç, Bakanlar Kurulu toplantısından sonra İstanbul 16. Ağır Ceza Mahkemesi'nce, tutuklu gazeteciler Nedim Şener, Ahmet Şık, Sait Çakır ve Coşkun Musluk'un tahliyelerine karar verilmesiyle ilgili bir soru üzerine, kendisinin de Bakanlar Kurulu toplantısı sırasında tahliye kararından bilgi sahibi olduğunu belirtti. 

Arınç, şu değerlendirmelerde bulundu: 

''Tabii tahliyelerden sadece memnuniyet duyulur. Özellikle gazeteci kimlikleri olan arkadaşlarımızın 375 gündür yani bir yıldan daha fazla içeride tutuklu kalmış olmaları üzüntüye muciptir. Ben daha evvel bazı televizyon programlarında ve yaptığım konuşmalarda uzun tutukluluk sürelerinin mağduriyete yol açabileceğini söylemiştim. İddianame ile haklarında yargılama yapılan bu kişilerin, iddianamede kendilerine isnat olunan suçlar ağır cezalık suçlardı, bu suçlardan yargılanıyorlardı. Ancak bugün mahkemenin verdiği tahliye kararına çok dikkat etmemiz lazım. Bir hukukçu olarak, hayatının büyük bir kısmını avukat olarak geçirmiş bir arkadaşınız olarak bu tahliye kararındaki gerekçe fevkalade önemlidir. Doğru olan budur. Bugüne kadar bunun uygulanmamış olmasını aslında sorgulamak gerekir. Kişisel düşüncem olarak söyleyeyim, suç vasfının değişme ihtimali ceza hukukunda çok önemlidir. Tutukluluk süresinin bir hayli uzun olması ceza hukukunda çok önemlidir. Toplanan deliller ve diğer sebeplerle de bir şüphelinin sanığın tahliyesine karar veriliyorsa bunun çok önemli bir karar olduğunu söylemek isterim.'' 

Bütün sanıklar için buna dikkat edilmesi gerektiğini vurgulayan Arınç, ''Çünkü uzun tutukluluk bir cezaya dönüşmemelidir. Delillerin toplanmış olması, kaçma ihtimalinin olmaması gibi sebeplerle derhal tahliye kararı vermek gerekir'' dedi. 

Suç vasfının değişmesinin büyük önem taşıdığına işaret eden Arınç, iddianame ile bugün gelinen nokta arasında bir farkın olduğunun mahkeme tarafından kabul edildiğini söyledi. 

Arınç, sözlerini şöyle sürdürdü: 

''Yargıyı etkilemek veya verdiği kararı tahlil etmek durumunda değilim ama bizim bildiğiniz gibi yargının hızlandırılmasıyla ilgili bir kanun tasarımız TBMM'ye sevk edilmişti. Sayın Adalet Bakanımız tarafından yapılan sunumda da bundan sonra mahkemelerin tahliye taleplerini ret kararlarının gerekçeli olması gerektiği hüküm altına alınmıştı. Demek ki Meclise sevk ettiğimiz ve bugünlerde görüşülmesi muhtemel olan bu tasarı çok haklı bir noktaya temas ediyor. Umuyorum ki bu gerekçelere dayanarak mahkemeler ellerindeki dosya ve ilgili sanıklar hakkında belki daha farklı kararlar verebilecektir. Yani tahliye taleplerinin basma kalıp bir takım sözlerle reddedilmiş olması ceza hukukunda sürekli eleştirilirdi. Hem tutuklamaların hem tahliyelerin gerekçeli olması asıldır. Mahkemenin buna uymuş olmasını ben doğrusu olumlu bir gelişme olarak görüyorum.'' 

-Çapkın'ın merkeze alındığı iddiası- 

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, ''İstanbul Emniyet Müdürü Hüseyin Çapkın'ın merkeze alındığı'' iddiasının hatırlatılması üzerine ise şöyle konuştu: 

''İstanbul Emniyeti'nde yapılması muhtemel veya gerçekleştirilmiş değişiklikler konusunda hiçbir bilgimiz yok. Aslında bu konuyla ilgili size iletebileceğim bir bilgi de yok, çünkü böyle bir şeyin olmadığı ifade edildi. İstanbul Emniyet Müdürü sayın Çapkın bildiğiniz gibi vali statüsünde görev yapıyor. Kendisinin görevden alınması veya görev yerinin değiştirilmesiyle ilgili ne hükümetimizin ne de bakanlığın bir tasarrufu olmadı. Ancak bildiğiniz gibi daha alt rütbede çalışan emniyet görevlileri, valinin kararıyla da emniyet müdürünün istemiyle de görev yerleri değiştirilebilir. Geçtiğimiz ay ve aylarda buna ilişkin bildiğiniz gibi görev yerlerinin değiştirilmesi söz konusu olmuştu. Ama Emniyet Müdürü'ne yönelik olarak soruyorsanız, şu an itibarıyla bu sadece bir şüpheden veya zandan ibarettir. Sayın Hüseyin Çapkın'ın görev yerinin değiştirilmesiyle ilgili bir tasarruf söz konusu değildir.'' 

-Suriye ile ilgili gelişmeler- 

Bülent Arınç, Bakanlar Kurulu'nda görüşülen konularla ilgili de bilgi verdi. Toplantıda bazı taslaklar üzerinde bakanların sunum yaptığını bildiren Arınç, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız'ın, ''Günün 24 Saati Taksimine Dair Kanunda Değişiklik Olmasına İlişkin Kanun Tasarısı Taslağı'' hakkında bilgi verdiğini söyledi. Arınç, bu düzenleme ile yaz saati uygulamasının yılın tamamında uygulanmasının öngörüldüğünü ifade etti. Bu taslak üzerinde çalışmaların devam edeceğini belirten Bülent Arınç, tasarının imzaya açılmadığını dile getirdi. 

Hükümet Sözcüsü Arınç, Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz tarafından Askerlik Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişilik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı Taslağı hakkında bilgi verdiğini söyledi. Arınç, bu konudaki çalışmanın ilgili bakanlar tarafından birlikte sürdürüleceğini bildirdi.

Bakanlar Kurulu'nda Tabiatın ve Biyolojik Çeşitliliğin Korunması Hakkında Kanun tasarısı üzerinde sunum yapıldığını bildiren Arınç, ''Esasen geçtiğimiz dönem TBMM'ye gönderilen, ancak kadük olan bir kanun tasarısıyla ilgili üzerinde güncellemeler yapılarak bu kez tekrar TBMM'ye sevk edilmiştir'' dedi.

35 maddelik tasarıyla AB mevzuatına uyumlu olarak uluslararası sözleşmelerden kaynaklanan taahhütlerin etkin olarak uygulanmasının hedeflendiğini bildiren Arınç, bunun, üzerinde uzun süre çalışılan ve çok gerekli olduğuna inanılan bir kanun tasarısı taslağı olduğunu vurguladı.

Bakanlar Kurulu toplantısında iç ve dış gelişmelerin de ele alındığını belirten Arınç, dış gelişmeler konusunda Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun bilgiler verdiğini söyledi.

Arınç, ''Esasen Suriye üzerinde yeni gelişmelerin, sayın Kofi Annan'ın gösterdiği çabalar ekseninde ve Suriye Halkının Dostları Grubunun Mart ayının sonuna doğru İstanbul'da toplanacak olmasıyla ilgili bazı bilgiler sunulmuştur'' dedi.

Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, zorunlu eğitimi 12 yıla çıkarılmasını öngören kanun teklifine yönelik muhalefet partilerinin yaptığı eleştirilere ilişkin ''(Bütün kız çocukları, bütün evlatlarımız mutlaka okumalı. Mecburi eğitim şu kadar yıl olmalı) diyen bir teklifte kızlarımızın neden, niçin, nasıl, hangi sebeplerle bu yöne itileceğini şüphesiz bu iddiaların sahiplerinin söylemesi lazım'' dedi.

Arınç, Bakanlar Kurulu Toplantısı'nın ardından yaptığı açıklamadan sonra basın mensuplarının sorularını yanıtladı. Arınç, ''CHP MYK bir bildiri yayımladı. Bu bildiride 'bu yasa çocuklarımızı çok erken yaşta çalışmaya, kızlarımızı erken evliliğe zorlayacaktır' ifadesi var. Bu konuyla ilgili ne düşünüyorsunuz?'' sorusuna şu yanıtı verdi:

''Bunların hiçbirisi varit değil. Neden ve niçinini sormamız lazım. '5N 1K' diye bir şey var. Şimdi bu bir hüküm cümlesidir. Kanunun neresinde, hangi hüküm çocuklarımızı erken yaşta evlenmeye yönlendirecektir? 'Bütün kız çocukları, bütün evlatlarımız mutlaka okumalı. Mecburi eğitim şu kadar yıl olmalı' diyen bir teklifte kızlarımızın neden, niçin, nasıl, hangi sebeplerle bu yöne itileceğini şüphesiz bu iddiaların sahiplerinin söylemesi lazım. Bunları söylemeleri için daha vakit var. Televizyonlarda, basın önünde, parti çalışmaları sırasında ve Genel Kurul'da rahatlıkla ifade edebilirler. Bu düşüncelerini kamuoyuyla paylaşırlarsa haklılık paylarının doğru olup olmadığını göreceklerdir.''

-''Bu bir tekliftir''-

Hükümet Sözcüsü Arınç, ''Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer'in bir açıklaması oldu. Okullarda Kürtçe'nin seçmeli ders olarak verilebileceğini, din dersinin de zorunlu olmaktan çıkarılabileceğini söylediler. Bakanlar Kurulu'nda böyle bir çalışma gündeme geldi mi?'' sorusu üzerine şunları kaydetti:

''Daha önce de söyledim, bu bir kanun teklifidir. Kanun tasarısı olarak TBMM'ye sevk edilmiş olsaydı hükümetin sorumluluğunu ben sizlerle paylaşırdım ama bu bir tekliftir ve bu teklifin en mükemmel şekilde çıkması ve olgunlaşması için biz katkı vereceğiz. Sayın Milli Eğitim Bakanımız, gördüğüm kadarıyla bugünlerde bütün televizyonlarda açıklayıcı programlar yapmaktadır. Bu kamu diplomasisinin de bir gereğidir. Çünkü bu konuda sorumlu olan bir bakanın bütün sorulara cevap vermesi, istifhamları gidermesi, olayı aydınlatması mutlaka gerekir. Sayın Bakanımız da bunu yapıyor. Seçmeli derslerin ne olabileceği, belki de TBMM görüşmeleri sırasında verilecek önerilerle bunun kapsamının ne şekilde belirleneceğini hep beraber göreceğiz.''

-''Belediyelerdeki sözleşmeli personelin kadroya alınması görüşülmedi''-

Bülent Arınç, ''Belediyelerdeki sözleşmeli personelin durumu gündeme geldi mi?'' sorusuna, ''Tabii Bakanlar Kurulu'nun gündemi, gazetelerde yazılıp çizilen veyahut twitterden birbirine ulaştırılan gündemden farklı olabiliyor. Benim görevim size konuşulan, görüşülen konuları söylemek. Şüphesiz bunu takip eden yüzlerce insan var. Onlara da hak veriyorum ama bu konularda bakanlarımız gerekli çalışmaları yaptıktan sonra gerekiyorsa Bakanlar Kurulu'na getirirler. Yoksa tek taraflı insiyatif kullanılarak gerçekleştirilebilecek bir şey varsa, onu da Bakanlar Kurulu kararıyla ya da yönetmeliklerle düzenlemek mümkün ama özel olarak bu konu görüşülmedi'' yanıtını verdi.
 

Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, ''Bu tatsız görüntüler hepimizi üzmektedir. Ama bu tatsız görüntülere, kavgalara münakaşayı birbirlerine hakarete varacak düzeyde itham etmelere, doğrusu ne TBMM müstahaktır ne de Türk Milleti bunları görmekten memnundur'' dedi.

Bülent Arınç, Bakanlar Kurulu toplantısıyla ilgili yaptığı açıklamadan sonra basın mensuplarının sorularını yanıtladı.

Arınç, bir gazetecinin ''Milli Savunma Bakanı'nın bir düzenleme hakkında bilgi verdiğini söylediniz ayrıntı verebilir misiniz?'' sorusu üzerine şunları söyledi:

''Ayrıntı veremem hala bir taslak çalışmasıydı, aslında bunun bir kısmı daha önce meclise sevk edildi. Askerlik meclislerinin kaldırılması, ilk yoklamaların kaldırılması yani artık teknik imkanlarla yapılan bazı işler, eski askerlik kanununda hala bürokraside hantallık gösteriyordu. Bunların bir şekilde ortadan kaldırılmasıyla ilgili. Yine aklımda kaldığına göre Harp Akademilerinde, Türk Silahlı Kuvvetleri Akademisinde, harp okullarında ders verebilecek nitelikte lisans, lisans üstü, doktora sahibi dışarıdan sivil kişilerin muvazzaf haline getirilerek öğretim görevlisi açığının doldurulmasıyla ilgili ve buna ilişkin bazı maddelerdi. Ben, doğrusu tasarı haline gelmediği için size ayrıntılarından bahsetmedim.''

-''Bundan sadece üzüntü duyduğumu ifade etmek istiyorum''-

''Dün Meclis Milli Eğitim Komisyonunda 4 4 4 görüşülürken kavga çıktı. Muhalefetin eleştirileri var. 'Yangından mal kaçırır gibi geçirmekle' suçluyor iktidarı ve hükümeti. Bu görüşmeler hakkında siz neler söyleyeceksiniz?'' sorusuna Arınç, şu yanıtı verdi:

''Bu tatsız görüntüler hepimizi üzmektedir. Ama bu tatsız görüntülere, kavgalara, münakaşayı birbirlerine hakarete varacak düzeyde itham etmelere, doğrusu ne TBMM müstahaktır ne de Türk Milleti bunları görmekten memnundur. Suçluyu arayabilirsiniz, bazı görüntülere, yapılanlara bakarak. Şunlar aslında münakaşayı başlatmıştır, bunda da alevlendirmiştir diyebilirsiniz. Ama ne olursa olsun bu görüntüler Meclisimize, milletvekillerimize yakışmıyor. Ben sadece, Komisyon Başkanı ki beyefendiliğiyle, müsamahasıyla hoşgörüsüyle, bilim adamlığıyla, bütün milletvekillerimizin saygı duyduğu Sayın Nabi Avcı'nın, dün yaptığı açıklamaya dikkatinizi çekmek istiyorum. Neredeyse 11 gün, bildiğim kadarıyla komisyona gelmesi yani alt komisyon vesairesiyle 11 gündür bu münakaşalar devam ediyor. Peki bu münakaşalar sırasında muhalefet partisi olarak CHP kaç saat konuşmuştur. 90 küsur saat. AK Parti'nin üye sayısının fazla olmasına rağmen ne kadar konuşmuştur? Takriben 3-4 saat. Ve bir rekor kırdığını iddia ederek, bundan da kendine pay çıkarmaya çalışan bir milletvekili 4 4 4 ismini taşıyan bu tasarı üzerinde acaba ne konuşmuştur? Hiçbir şey konuşmamıştır. Sadece 12 saat elindeki kitapları okuyarak zaman doldurmaya çalışmıştır. Ne kanun tasarısı üzerinde cümlesi vardır ne bir eleştirisi ne bir önerisi vardır. Kabadayı, külhanbeyi edasıyla bağırarak çağırarak Milli Eğitim Komisyonunun hatta yerini bile değiştirerek, komisyon üyesi olmayanları getirerek, ben de 12 saat konuşacağım, 24 saat konuşacağım iddialarıyla, komisyon çalışmalarını kilitlemeye çalışan, görüntülere de bakın zabıtlara da bakın, CHP'dir. Bundan sadece üzüntü duyduğumu ifade etmek istiyorum.''

-''Adeta bir kabadayılıktır, meydan okumadır''-

Arınç, şunları söyledi:

'' Eğer CHP Sayın Kılıçdaroğlu'nun da ifade ettiği gibi, bu hepimizi ilgilendiren bir konudur. Gençliğimizi, çocuklarımızı, geleceğimizi ilgilendiren bir konudur. Bunu uzmanlarına soralım, bu konu üzerinde tartışma açalım. Böylesine samimi istekler gerçek olsaydı milletvekillerinin bunu yapmaması gerekirdi. Çünkü yapılacak şey, teklif olarak gelen bu kanun teklifi üzerinde, sadece konuya ilişkin eleştiri ve önerileri getirmeleri gerekirdi. Konuyla hiç ilgisi yoktur yaptıkları şeyin, adeta bir kabadayılıktır, meydan okumadır. Komisyon'dan da geçmiştir, bugüne kadarki Meclis teamüllerine uygun şekilde oylanmış ve geçmiştir. Unutmayın komisyon odası hangi salonda olursa olsun, öncelikle CHP'li ve diğer muhalefet partililerin milletvekilleri oraları doldurmakta ve AK parti'lilere yer bırakmamakta ve sıraya girerek en çok konuşma haklarını elinde tutmakta. Ve bu arada neler yapıldığını biz gazetelerden, televizyonlardan öğrenmekteyiz. Bu kez de AK Parti'li milletvekillerinin komisyon odasını daha önce gelerek yerleri tutmuş olmalarından herhalde şikayetçi olmamaları gerekir. Men Dakka Dukka diye bir şey söylenmişti geçmişte. Siz öyle yaparsanız, bu komisyonun çalışması için de AK Parti'li milletvekilleri gelirler, sıraları doldururlar söz hakkını alırlar. Şikayet etme durumunda değilsiniz.'' 

''Dolayısıyla Genel Kurul çalışmaları sırasında, bu çok önemli kanunun teknik anlamda, pedagojik anlamda, çocuklarımız daha iyi nasıl yetişebilir, gençlerimizi geleceğe nasıl daha iyi hazırlayabiliriz bu konu üzerindeki, düşüncelerini, önerilerini, görüşlerini ifade ederlerse bir anamuhalefet partisine yakışan bir iş yapmış olurlar'' diye konuşan Arınç, kürsüleri işgal etmenin, birilerine set oluşturmanın dünya parlamentolar tarihinde yeri olmadığını söyledi.

Başbakan Yardımcısı Arınç, ''Bundan yıpranan kendileri olur. Ama biz geleceğimizi madem ki bu milli eğitim sistemi içerisinde görüyoruz isteriz ki CHP bu konu üzerindeki, kendi partisinin görüşlerini en güzel şekilde ifade edebilsin. Görüşmeler ne zaman başlar bilmiyorum, Genel Kurul kendi gündemine hakimdir. Mesele hükümet meselesi değildir. Sayın Bakanımız temsilen bulunuyor, kanun teklifi sahibi mutlaka bulunuyor biz de hükümet olarak, biz de teklifini uygun bulduğumuzu, bunu hem komisyon görüşmelerinde hem de genel kurul görüşmelerinde ifade ederek bir an evvel sonuçlanmasını isteyeceğiz'' ifadelerini kullandı.



AA