Anayasa teklifinin 1. tur oylamalarının ardından YARSAV Başkanı Emine Ülker Tarhan, çeşitli değerlendirmelerde bulundu.


Hizaya getirmeye çalışıyorlar

YARSAV'ın kurulduğu yıllarda emekli bir generalin söylediği, "güneydoğuda görev yaparken hakim ve savcıları hizaya getirmek için evlere bomba attırdım" şeklindeki sözlerini anımsatan Tarhan, "Anlaşılan yargıyı sindirmek ve istediği gibi biçimlendirmek için elinde bir bomba vardı. Bugün ise yürütme organı yasama organını yanına alarak diğer Anayasal gücü yani yargıyı hizaya getirmeye çalışıyor" dedi.

Bu güne kadar da buna yönelik pek çok "hazırlık hareketi yapıldığını" ifade eden Tarhan, "Yargıç ve savcılar hukuk dışı dinlenmiş, haklarında veri bankaları oluşturulmuş, Adalet Bakanının emri altındaki teftiş ile yargıçlar üzerinde baskı yaratılmış, onaylanmayan soruşturmaları yapan Cumhuriyet savcıları bizzat bakanlar tarafından aranarak müdahale görmüş, bununla da yetinilmemiş daha başka yöntemlerle etkisiz kılınmaya çalışmışlardır" diye konuştu.


"Ninelere belletilmiş sözler"

Yargının her kararının "medya destekli kampanyalarla" tartışıldığını ileri süren Tarhan, YARSAV'ın her türlü yolla "kapatılmaya ve susturulmaya" çalışıldığını söyledi. Tarhan, "Ankara'da yapıldığı gibi belediye otobüslerine asılarak lanetlenmiş, örgütlenme özgürlüğünü kullanan ve uluslararası platformlarda ülkemizi saygın kimliği ile temsil eden Avrupa'nın en dinamik yargıç örgütü olan YARSAV her türlü yolla kapatılmaya ve susturulmaya çalışılmış, en son olarak gördüğümüz kadarıyla yaşlı ninelerin eline mikrofon verilerek ve belletilmiş sözler söyletilerek yargı-halk karşı karşıya görüntüsü yaratılmaya dahi çalışıldı" dedi.


"Yöntem hep aynıdır"

Anayasa paketinin hazırlanış nedeninin "Yargıyı kendisine her fırsatta engel olarak gördüğünü belirtenlerin yargıyı devre dışı bırakma, demokrasilerde sınırlı olması gereken iktidarlarını yargısal denetim dışında tutarak mutlak iktidara dönüştürme hevesi" olduğunun altını çizen Tarhan, şöyle konuştu:
"Bunun örnekleri dünyada yaşanmıştır. Yöntem hep aynıdır. İlk hedefler hep yasamayı denetleyen ve bu kişileri yargılama yetkisi olan Anayasa Mahkemesi ile ülkedeki yargı yapılanmasını oluşturan yüksek kurul olmuştur. Bizde de aynı yöntemin izlenmesi bu açıdan bakıldığında yani amacınız kötü ise şaşırtıcı da değildir aslında. Zaten hazırlık hareketleri yapılmıştı, bir elverişli vasıta gerekiyordu, o da işte bu Anayasa paketindeki yargıya ilişkin maddelerdir.

Bu Anayasa paketi aynı darbe anayasası anlayışı ile katılım, görüşme, uzlaşma anlayışından uzak, muhalefet, sivil toplum, üniversiteler, barolar, yargı kurumlarına hiç sorulmadan hazırlanmıştır. Yargının her kademesi dışlanarak hazırlanmıştır. 'yargısız' hazırlanmıştır. Halkın bilgilendirilmesi süreci hızla kısaltılarak ve tek yönlü bilgilendirilmesi yoluyla, olumsuz ve ülkenin geleceğini etkileyecek bölümleri halktan gizlenerek gerçekleştirilmesi ile de aynı darbeci yaklaşım sergilenmiştir. Yapılan eleştirilere dahi tahammül edilmemiştir. Bu maddeler yargının ve halkın yargıya ilişkin sorunlarının çözümü ile ilgili değildir. Halkın yargı alanındaki herhangi bir sorunu Anayasa mahkemesi ve kurulun yapısı ile doğrudan ilgili midir ve çözülecek midir?"


"İktidara yakın bir yargı"

Tarhan, değişiklikte yer alan özellikle üç konuya ilişkin düzenlemelerin, "iktidarın sorumsuzluğunu garantiye alan, kapatılmasını olanaksız hale getiren, ancak diğer partiler üzerinde kapatma ve mali denetim yolu ile iktidara özel haklar bahşeden, kendisini yargılayacak yargıçları seçme ayrıcalığı getiren, Anayasa mahkemesinin yarısından fazlasını hukukçu olmayan üyeden oluşturarak gerçek bir yargısal denetim yapmaktan uzaklaştıran tuzaklarla dolu düzenlemeler" olarak değerlendirdi.

Düzenleme ile HSYK'nin "Bakanlık teftişine tabi bir kurul haline getirildiğini" dile getiren Tarhan, Bu durumda iktidara yakın bir yargı yaratacağını ileri sürdü.


"Perveri hukuku"

Değişikliklerin "politik yargı" oluşturma amacı taşıdığını dile getiren Tarhan, "Bunun denemeleri zaten bir süredir süregelen bazı soruşturmalarla, Habur hukuku ile Erzurum hukuku ile yapılmıştı. Son günlerde bir Pervari hukukundan söz ediliyorsa bunun da altında yatan nedenlerin ayrıca araştırılması gerekir. Zaten bir süre önce Adalet Bakanı ne yapmak istediklerini de açıkça dile getirmişti, anımsayınız 'bağımsız yargı kötüdür, tarafsız yargı iyidir' demişti. İşte söylediklerini yapmakta hiç gecikmediklerinin göstergesi. Bağımsız yargı yok edilmeliydi, kendi yargısı ve kendi hukuku oluşturulmalıydı. Ve işte şimdi bu elverişli vasıta ile bu sağlanıyor" diye konuştu.


YARSAV ne istiyordu?

Tarhan, YARSAV olarak isteklerini ise şöyle sıraladı:
"Anayasa'nın yargı yürütme bağlantısını yaratan ve yargıcı memurlaştıran 140/6 maddesi kaldırılmalıdır.

HSYK'den bakan ve müsteşar çıkarılmalıdır.

HSYK'nın tüm kararlarına karşı yargı yolu açılmalıdır.

Yüksek yargı organlarının ve HSYK'nın tüm kararlarına erişebilirlik sağlanmalıdır.
Adalet Bakanlığı müfettişleri diğer Bakanlık müfettişleri gibi Anayasa'da yer almamalı, yargıç ve savcılar için sadece HSYK bağlı HSYK müfettişi öngörülmelidir.

HSYK'de, birinci sınıf (adli ve idari yargı) yargıç ve savcılarının özel güvenceli temsili sağlanmalıdır.

Yargıçların idari görevleri yönünden Adalet Bakanlığına bağlılıkları kaldırılmalı; mesleğe giriş, meslek içi eğitim ve mesleğe kabul, sicil, soruşturma dahil her türlü özlük işleri konusunda HSYK görevlendirilmelidir.

Yargıç ve savcıların denetim işleri sadece HSYK'ye bağlanmalıdır.
HSYK ve yüksek yargı organlarına, Cumhurbaşkanınca seçim uygulaması kaldırılmalıdır.

Türkiye Barolar Birliği, Anayasa'nın yargı bölümünde düzenlenmelidir.
Askeri Yargıtay, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi ve Uyuşmazlık Mahkemesi kaldırılmalıdır."



"Başdenetçi seçimi getirildi"

Yapılan değişikliklerle 12 Eylül Anayasası'nın "otoriter ana iskeletinin değişmediğini, temel hak ve özgürlükler için yeterli Anayasal korumanın öngörülmediğini ve yeni kısıtlamaların önünün açıldığını" anlatan Tarhan, "12 Eylül yönetiminin yaptığı gibi iktidar, kendisini koruma altına aldı, parti sorumsuzluğu yarattı. Darbe anayasasının güçlü yürütme eğilimi artarak sürdürüldü, güçler birliğine zemin yaratıldı, Cumhurbaşkanının yetkileri, artırıldı. Tüm siyasal partiler iktidar tarafından kontrol altına alındı, çoğunluk partisi hiyerarşisi ve vesayetinin yaratıldı" dedi.

Erkler ayrılığı ve yargı bağımsızlığı ilkelerinin yok sayıldığını öne süren YARSAV Başkanı Tarhan, yargının yürütmenin güdümüne sokulmak istendiğini vurguladı.

"Çoğunluk partisi oylarıyla başdenetçi seçiminin getirildiğini, partizanlığın teşvik edildiğini ve yargı organlarına alternatif bir kurum oluşturulduğunu" da savunan Tarhan, Adalet Bakanı'nın yetkilerinin ise azaltılmadığını ve arttırıldığını, HSYK Başkanı olarak Anayasa'ya sokularak tüm işlemlerinin yargı denetiminden kaçırıldığını savundu.


"Anayasa'nın 2. ve 3. maddesine aykırı"

Kurulun Adalet Bakanının denetimine sokulduğuna dikkat çeken Tarhan, şöyle konuştu:
"Anayasa'da yargıç ve savcıların idari görevleri yönünden Adalet Bakanlığı'na bağlı olduğu yolundaki 140/6 ncı madde korundu, HSYK idari bir organ, dolayısıyla buradaki görevler de idari bir görev olduğu için, birinci sınıf yargıç ve savcılardan HSYK'na üye olanların, HSYK içindeki görevleri nedeniyle, ayrıca Kurul ve özellikle de adalet müfettişleri yoluyla denetimlerinin de önü açıldı, yani kurul bakanın teftişine tabi hale geldi. Bizce tek yanlı olarak topluma dayatılan, tüm anayasal güçleri ve devlet yapılanmasını iktidar partisi ile özdeşleştiren, devleti bir parti devletine dönüştüren, hak ve özgürlükleri genişletmeyen, bu Anayasa değişikliği Anayasası'nın 2'nci ve dolayısıyla da 4'ncü maddesine de aykırılık oluşturmaktadır."


"Meclis'te dini kitaplar dağıtılıyor"

Tarhan, YARSAV tarafından Anayasa değişikliğine yönelik çalışmalarını ve görüşlerini kamuoyu ile paylaşmak ve tarafları bilgilendirmek için bir eylem planı oluşturulduğunu ifade ederek süreçte amaçlarının milletvekilleri ile Meclis Başkanı, Meclis'te grubu bulunan partilerin grup başkanvekillleri, Meclis'te grubu bulunmayan partilerin başkanlarının, sivil toplum örgütleri yöneticileri, medya gruplarının temsilcileri ile görüşmeler yaptıklarını anımsattı.

"Ancak milletvekillerimize bir sivil toplum örgütü olarak bu kadar önemli bir süreçte yaptığımız çalışmaları ve hazırladığımız raporları sunmak istediğimizde Meclis Başkanlığınca engellendiklerini" hatırlatan Tarhan, şöyle devam etti:
"Raporlarımızın Meclis'te dağıtılmasına tıpkı daha önce YARSAV'ın kapatılmaya çalışılmasında karşılaştığımız düşmanca bakış açısı ne yazık ki yinelendi ve raporlarımızın mecliste dağıtılmasına izin verilmedi, ama duyduğumuz kadarıyla Mecliste dini kitaplar, hatta kebapçı broşürleri bile dağıtılmaktayken, hukuksal bir çalışmanın dağıtılmasının engellenmesi elbette demokrasi anlayışının düzeyini göstermesi açısından da ilginçti. Biz gene de bu çalışmalarımızı Meclis'te milletvekillerimize ulaştırmaya çalıştık, bizim bu konudaki çabalarımız sürecek, çünkü biz hala umutluyuz.

Bu paketin yaratacağı tehlikeleri anlattığımızda sağduyu ile bizi dinleyen ve tehlikeyi fark edenlerin gösterdiği tepki bizim bu paketin geçmeyeceği ve bu yolda mücadele verilmesi gerektiği yolundaki kararlılığımızı pekiştiriyor. Görüşmelerimiz sürecek. Bu konudaki eleştirilerimizi ve halka karşı uyarı ve tarafları bilgilendirme görevimizi hukuk içinde sürdüreceğiz. Bu konuda duyarlı milletvekillerimizin demokrasimize sahip çıkacağına inanıyoruz."


Anka