Tarhan, "Ceza Yargılama Yasası ile gecikmesinde sakınca bulunan hallerde Cumhuriyet savcılarına arama, el koyma, iletişimin tespiti, dinlenmesi, kayda alınması, sinyal bilgilerinin değerlendirilmesi, gizli soruşturmacı ve teknik araçlarla izleme, ayrıca tutuklamaya sevk ve iddianame tanzimi yetkileri verilmiştir. Cumhuriyet savcısına ilişkin tüm yetkilerin bir idari görevli tarafından kullanılması ve yargıç ve savcılar üzerinde bu geniş yetkilerin baskı aracı olarak kullanılacağının açık bir göstergesidir" dedi.

Dairelerin oluşumuna ilişkin olarak üye dağılımında özellikle atama ile yetkili birinci dairede, uzmanlık alanı bu konu olan Danıştay'dan bir üyenin bulunmamasını da eleştiren Tarhan, "Onun yerine hiçbir uzmanlığı bulunmayan müsteşarın bulunması dikkat çekici" olduğunu görüşünü savundu.

Tarhan, HSYK'nın yeni yapısına yönelik hazırlanan yasa ile idari bir görev yapan müfettişlere "Ceza yargılama yasası ile Cumhuriyet savcılarına verilen tüm yetkileri kullanabilme olanağının tanındığını" ifade etti. Tarhan, "Ceza Yargılama Yasası ile gecikmesinde sakınca bulunan hallerde Cumhuriyet savcılarına arama, el koyma, iletişimin tespiti, dinlenmesi, kayda alınması, sinyal bilgilerinin değerlendirilmesi, gizli soruşturmacı ve teknik araçlarla izleme, ayrıca tutuklamaya sevk ve iddianame tanzimi yetkileri verilmiştir. Cumhuriyet savcısına ilişkin tüm yetkilerin bir idari görevli tarafından kullanılması ve yargıç ve savcılar üzerinde bu geniş yetkilerin baskı aracı olarak kullanılacağının açık bir göstergesidir" dedi.

Tarhan, birlik merkezinde yaptığı basın toplantısında, 12 Eylül referandumu sonucunda Anayasa değişiklikleri yürürlüğe girdiğini ve HSYK'nın yapısı tamamen değiştirilmiş olduğunu anımsattı. Kurul seçimlerine ilişkin adaylık başvuruları sona erdiğini ve seçim sürecine girildiğini belirten Tarhan, "Dünya Yargıçlar Birliği ve Avrupa Yargıçlar Birliğinin üyesi olan ve Avrupa'da özellikle meslek örgütlerinin bazı ülkelerde doğal kota ile yüksek kurullarda temsil edildiğinin bilincinde olan YARSAV olarak biz de bu sürece dahil olduğumuzu düşünüyoruz" dedi.
Bu bağlamda Anayasa değişikliğine ilişkin ilgili yasaların bir an önce çıkartılması ve hazırlıkların kamuoyu ile paylaşılması talebinde bulunduklarını hatırlatan Tarhan, "Adalet Bakanlığınca HSYK kanun tasarısının hazırlanıp ilgili birimlerden görüş istendiği medya aracılığı ile öğrenilmiş, Adalet Bakanlığı yine ve ısrarla yargıda meslek örgütlenmesine karşı önyargısını bir kez daha ortaya koyarak YARSAV'dan herhangi bir görüş isteminde bulunmamıştır" diye konuştu.
"Referandum sürecinde dile getirdikleri görüşlerin ve öngörülerin gerçekleşmesinden memnuniyet duymadıklarını" dile getiren Tarhan, HSYK'nın yapısına yönelik hazırlanan taslağın, yargıçlar ve savcılar üzerindeki Adalet Bakanlığı etkisinin "çok daha ağır bir boyuta ulaştırdığını" savundu. Tarhan, "Cumhurbaşkanı tarafından seçilecek üye kompozisyonu ve dairelere dağılımı da gözetildiğinde bu etki oranın daha da ağırlaşacağı anlaşılmaktadır" dedi.

"Müfettişlere, savcı yetkisi"

İdari bir görev yapan müfettişlere söz konusu yasa ile "Ceza yargılama yasası ile Cumhuriyet savcılarına verilen tüm yetkileri kullanabilme olanağının tanındığını" anlatan Tarhan, şöyle devam etti:
"Bu da yargıç ve savcıların yönetmelik hükmü ile dinlenebilmelerinin yolunu açan ancak YARSAV'ın girişimi ile yargı kararı buna engel olduğunda da 'başka yöntemler geliştireceklerini' belirten Adalet Bakanı ve dolayısıyla siyasal iktidarın gerçekten susturucu nitelikte olan bu yeni yöntemi geliştirdiği anlaşılmaktadır. Ceza Yargılama Yasası ile gecikmesinde sakınca bulunan hallerde Cumhuriyet savcılarına arama, el koyma, iletişimin tespiti, dinlenmesi, kayda alınması, sinyal bilgilerinin değerlendirilmesi, gizli soruşturmacı ve teknik araçlarla izleme, ayrıca tutuklamaya sevk ve iddianame tanzimi yetkileri verilmiştir. Cumhuriyet savcısına ilişkin tüm yetkilerin bir idari görevli tarafından kullanılması ve yargıç ve savcılar üzerinde bu geniş yetkilerin baskı aracı olarak kullanılacağının açık bir göstergesidir. 'Düğmeye neden basıldığı' da net olarak ortaya çıkmaktadır. Anayasal yargıç güvencesine aykırı olduğu gibi yargı görevlisine ait tüm yetkilerin bir idari görevliye devredilmesi itibariyle de anayasaya aykırılık oluşturmaktadır."

"Amaç, yargıyı bağlamak"

Öte yandan, dairelerin oluşumuna ilişkin olarak üye dağılımında özellikle atama ile yetkili birinci dairede, uzmanlık alanı bu konu olan Danıştay'dan bir üyenin bulunmamasını da eleştiren Tarhan, "onun yerine hiçbir uzmanlığı bulunmayan müsteşarın bulunması dikkat çekici" olduğunu görüşünü savundu.

Tarhan ayrıca, "Üyelerin özlük haklarının yönetmelikle düzenleneceğine ilişkin hüküm Anayasa'nın 128. maddesine de açıkça aykırıdır" değerlendirmesinde bulundu.
Kurula sekreterya, mali özerklik ve bütçe öngörülmesinin olumlu bir değişiklik olarak değerlendiren Tarhan, "Buna ilişkin yapılanmanın hangi sürede gerçekleştirileceği belirsiz ve kurulun hafızasının ve kararname ve diğer çalışmaların ucu açık biçimde Adalet Bakanlığı tarafından yapılacağı ve taslağın 2. maddesinde de açıkça vurgulandığı gibi kurulla 'ilişkili' bakanlığın yani vesayet makamının Adalet Bakanlığı olarak kalacağı Adalet Bakanlığı tarafından işletilen ve denetlenen UYAP tarafından da kuşatılacağı anlaşılmaktadır"
dedi.
Yargının yürütme tarafından kıskaca alınacağı, baskıların ve kadrolaşmanın artacağı yolundaki endişelerimizi teyit eden bir tablo ile karşı karşıya olduklarına dikkat çeken Tarhan, siyasal iradenin amacının "yargı reformu ve Türk halkının adalete erişimini sağlamak olmayıp, yargıyı kendisine bağlamak olduğu" görüşünü dile getirdi.

Yargıda iş yükü

Açıklamasında yargıdaki iş yüküne de değinen Tarhan, Türkiye'de yargıç ve savcıların iş yükü altında ezilmekte olduğunu savundu ve "Yargıç ve savcılar, yıpranmakta çocukları ile bir ortak hafıza dahi yaratamadan gece, gündüz hafta sonu, bayram demeden çalışmaktadırlar. Yüzde 90'a yakını evine işini taşımaktadır" dedi.
Her yıl açılan dava sayısının bir önceki yıla göre büyük artış gösterdiğini açıklayan Tarhan şöyle devam etti.

"Adaletin dağıtılmasının önündeki engelleri kaldırmak gibi bir asli görevi yapmayan, tek yaptığı yargıyı denetim gücünden yoksun kılmak olan siyasi iradenin bu konudaki artık gizlenemeyen zafiyetini gözden geçirmesi gerektiğini, Anayasa değişikliğine onay veren yurttaşlarımızın da beklentisinin bu yönde olduğunu değerlendiriyoruz.
Bazı meslek mensuplarına yaptıkları işin gereği 'Yıpranma Payı' adı altında sağlanan yasal hakkın 8 saatlik çalışma esasına bağlı olmadan çalışan yargıç ve savcılara da verilerek, 5510 sayılı Yasa'nın 40.maddesinde sayılan meslek grupları arasına yargıç ve savcıların da alınması için gerekli yasal değişikliğin bir an önce yapılması gerektiğini düşünüyoruz.

Bu düşüncelerle değerli yargıç ve cumhuriyet savcılarımızın YARSAV'ın bu konulardaki çabaları ile önümüzdeki süreçte en çok gereksinim duyacağımız yargı bağımsızlığı ve yargıç güvencesinin güçlenmesi yolundaki çalışmalarına destek vereceklerini umuyor, HSYK seçimlerine aday olan meslektaşlarımıza başarı diliyoruz."




ANKA