Konuyla ilgili açıklama yapan TEMA Vakfı; Ulusal Biyogüvenlik Yasa Tasarısı'nın, sessiz sedasız Meclis Komisyonlarından geçirilerek yasalaştırılmaya çalışıldığını duyurdu.

Açıklamada, Ulusal Biyogüvenlik Yasa Tasarısı çıkarılmadan, Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar ile ilgili Yönetmeliğin çıkarılmak istenmesinin, tasarının içeriğinin kamuoyu ile paylaşılmamasının toplumda güvensizlik ve endişe ortamı yarattığı ifade edildi.

Öte yandan; Hükümetin tasarıyı geri çekmesi gerektiği belirtilerek, medya ve kamuoyunun da, tasarının ulusal yararlar doğrultusunda geliştirilmesi çalışmalarına acilen destek vermesi gerektiği belirtildi.

“Ülkemizin 1992 yılında imzaladığı ve 1996 yılında da resmen taraf olduğu Birleşmiş Milletler Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi gereği, Ulusal Biyogüvenlik Yasası’nın biran önce çıkarılması önemlidir. Ancak yasanın toplumun herkesimi tarafından tartışılarak ve ortak uzlaşıya varılarak yasalaşması en az bunun kadar önemlidir. TEMA Vakfı, Hükümeti Ulusal Biyogüvenlik Yasa Tasarısını geri çekerek doğal varlıkların ve toplum sağlığının korunmasını adına demokratik tartışma sürecinden geçirmeye davet etmektedir” denilen açıklamada, TEMA Vakfının Ulusal Biyogüvenlik Yasa Tasarısı ile ilgili görüş ve önerileri şu şekilde sıralandı:


-Tasarıda, Birleşmiş Milletler Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi ve Cartegana Uluslararası Biyogüvenlik Protokolüne gerekli gönderme yapılmalı ve yapılan düzenlemenin felsefi temeli ortaya koyulmalıdır.

-Tasarı yalnızca GDO ve ürünlerine odaklı bir “GDO Kanunu” özelliğinden çıkarılmalı ve biyogüvenlik kavramının gerektirdiği kapsamlı bir içeriğe kavuşturulmalıdır.

-Tasarı ile oluşması öngörülen Biyogüvenlik Kurulu yapısı bürokratik nitelikten, demokratik özelliğe dönüştürülmeli, bu tür bir yapı sağlanmadan,  Kurulun  ileri sürüldüğü gibi “bağımsız ve özerk” karar alamayacağı bilinmelidir.

-Tasarının en belirleyici unsurunu oluşturan “Başvuru-değerlendirme ve karar” süreci bir maddede değil, açıklık ve netlik kazandırılmış birkaç madde de açıklanmalıdır.

-Tasarıda, ithal, pazarlama, tüketim dışında GDO ve ürünlerin “işlenmesi süreci de” yeterince açıklanmalıdır.

-Kurul ile Bakanlık ilişkileri, hiyerarşik yaklaşım yerine, demokratik anlayışa oturtulmalıdır.

-GDO ithali yapılacak ülkelerden, uluslararası geçerliliği bulunan referansların istenilmesi öngörülmelidir.

-Çoğunluğu özel kuruluşlara bağlı gerçek ve tüzel kişilerden oluşacak olan GDO ilgililerini “risk yönetimi ve uygulama konusunda” yükümlü kılan anlayış yeniden tartışılmalıdır.

-Tasarıya, antibiyotiklere dayanıklı gen içeren GDO ithalinin yasak olduğu açıkça yazılmalıdır.

-Bakanlığın uygulayacağı belirtilen “kontrol ve denetimin” hangi süreçler kapsamında ne gibi yöntem ve araçlarla yerine getirileceği  açıklanmalıdır.

-TEMA Vakfı Bilim Kurulu’nun önerdiği gibi transgenik çalışmaların üniversitelerde ve/veya araştırma enstitülerinde geliştirilerek hayvanlarda deneneceği de, biyoçeşitliliğimizin korunması için, tasarıda yer almalıdır.

-Kurul ve Bilimsel Komitelerin kararlarının “yerindelik ve hukuka uygunluk” bakımından idari yargı konusu olduğu, tasarıya eklenmelidir. İdari yaptırım ve ceza hükümleri sadeleştirilmelidir.

Dilek Kılıç - Cumhuriyet