Birleşmiş Milletler Terörle Mücadele Uygulamaları Stratejileri tarafından düzenlenen ''Terörle Mücadele Sürecinde Adil Yargılama-Kuzey Afrika ve Ortadoğu'da Terörle Suçlanan İnsanlar için Adil Yargılama'' bölgesel sempozyumu, Hilton Oteli'nde başladı. 

Sempozyumun açılışında konuşan İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Çolakkadı, bilindiği gibi 11 Eylül olayının terörizm tehdidinin belirli bir bölgeyle ya da belirli bir devletle sınırlı olmadığını, dünya çapında etki ve sonuçlar doğurabilecek nitelikte olduğunu açıkça ortaya koyduğunu dile getirdi. 

Çolakkadı, ''Terörle mücadele siyasal sistemi ne olursa olsun, her devlet için oldukça zordur. Bu zorluğun temel nedeni ise yasa dışı bir faaliyet ile yasal yollarla mücadele etmenin zorluğundan kaynaklanmaktadır. Terör örgütleri, eylem çeşidi ve yöntemleri konusunda büyük bir serbestliğe sahip olmalarına rağmen, devletler bu mücadelede hukuka bağlı kalmak durumundalar. Terör örgütleri devleti kendi faaliyet alanlarına çekerek, kendi kullandıkları hukuk dışı yöntemlerin devlet güçleri tarafından da kullanılmasını isterler. Çünkü bu yolla oluşacak insan hakları ihlalleri terör örgütlerinin varlık nedenini oluşturmaktadır'' diye konuştu. 

Terörle mücadelede devletlerin kullandıkları yöntemlerin temelde iki gruba ayrılabileceğini kaydeden Çolakkadı, konuşmasında şu görüşlere yer verdi: 

''Bunlardan birisinin terörün sadece bir güvenlik meselesi olarak değerlendirip askeri yöntemlerle ve teröriste karşı şiddet kullanarak terörü ortadan kaldırmaya çalışmak. Bir diğeri ise sosyoloji ve psikoloji gibi bilimlere ait yöntemlerle doğru şekilde analiz edip tedbirler alarak terörü kaynaklarıyla birlikte bertaraf etmeye çalışmaktır. Burada en önemli noktalardan biri terörle ilgili ölçüsüz tedbirlerden kaçınmaktır. Terör eylemlerinin gerçekleştiği bölgelerde yaşayan insanlar mağdur olduklarından, güvenlik güçlerinden sağduyulu ve şefkatli bir yaklaşım beklerler. Ancak yanlış operasyonlar ve soruşturmalar yürütmeleri sonucunda örgütle ilgisi olmayan veya örgütle bağlantısı sadece sempatizanlık seviyesinde olan insanlara karşı uygulanan şiddet onları terör örgütlerine yönlendirir, örgütün dış çemberinde bulunan insanlar bu yolla çemberin merkezine doğru itilebilirler. 

Defalarca terör saldırısına maruz kalan ve kronik terör sorununa çözüm bulamayan ülkelerin hükümetleri bu ödevi yerine getirirken demokratik ve yasal güvenceleri bir tarafa bırakarak ateşe ateşle karşılık vermeyi düşünebilirler. İnsan haklarına uygun ve hukuk çerçevesinde yapılan mücadelenin vatandaşlar tarafından teröre taviz vermek olarak algılanması da hükümetleri yanlış adımlara atmaya itebilir. Ancak hiç bir devlet korumakla yükümlü olduğu hukuk üstünlüğünü insan haklarına saygı gibi temel değerleri tehlikeye atacak yöntemlere başvurmamalıdır. Zira bu yöntemler terörün hazırladığı tuzağa düşmek anlamına gelir ve bu yöntemlerle yapılan terörle mücadeleden sonuç alınması da mümkün değildir.'' 

-Adalet önüne çıkarmak esastır- 

Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiserliği Ortadoğu Ofisi Temsilcisi Fateh Azzam ise Ortadoğu ve Kuzey Afrikada terörle mücadele çerçevesinde insan hakları konusunun tüm dünya için önemli bir mesele olduğunu belirterek, bu kapsamda BM olarak üye ülkeler, ilgili sivil toplum kuruluşları ve muhatapları ile birlikte çalıştıklarını ifade etti. 

Ortadoğu ve Kuzey Afrika'daki deneyimler çerçevesinde terörle mücadele edilirken adil yargılama insan hakları, terörle mücadele yöntemleri konusunun taraflarıyla tartışılacağı bu sempozyumda terörle mücadelede yanlışlıklarla ilgili olarak hem kurumsal hem bireysel düzeyde hesap verebilme konusunun ele alınacağını söyledi. 

Terörle mücadelede BM genel stratejisinin 2006'da üye devletler koordinasyonluğunda hem fikir olarak kabul edildiğini anımsatan Azzam, üye devletlerin terörle mücadelede, hem bölgesel hem global düzeyde insan haklarına riayet etme konusunda da hem fikir olduklarını anlattı. 

Azzam, ''Etkili terörle mücadele önlemleri ve insan hakları birbiriyle çelişen değil, birbirini güçlendiren unsurlardır. Küresel terörle mücadele stratejisi ve eylem planı spesifik olarak etkili ve hukuk üstünlüğüne dayalı bir uluslararası bir kriminal adli sistem kurmayı amaçlamaktadır. Terör eylemlerini hazırlayan, planlayan herkesin adalet önüne çıkarılması tabii ki esastır. Bunun sonucunda adil yargılama veya kişilerin ülkelerine iade edilmesi ve gerekli cezaları alması en nihai amaçtır. Terör suçlarıyla suçlanan kişilerin doğru şekilde mahkemeye çıkarılmasının gerekli hükümlere bağlanması esastır. Bunu yaparken de insan haklarına saygılı, hukukun üstünlüğünü gözeterek yapılması da önemlidir'' diye konuştu. 


Yarın da devam edecek toplantıya, Türkiye, Bahreyn, Mısır, Umman, Katar, Suudi Arabistan, Irak, Ürdün, Lübnan, Fas ve Yemen'den temsilciler katılıyor.