Yargıtay Başkanı İsmail Rüştü Cirit, bağımsız, tarafsız, güvenilir, dürüst ve evrensel hukuk değerlerini özümsemiş bir yargı sisteminin, tüm gerçek ve tüzel kişilerin en doğal hakkı olduğunu belirterek, "Bu hak, hukuk devleti ve adil yargılama hakkı gibi ilkeler dikkate alındığında aynı zamanda anayasal bir haktır." dedi.

Yargıtay'ın ev sahipliğinde düzenlenen, 30 ülkeden yüksek mahkeme başkanı ve uluslararası uzmanların katıldığı "4. Uluslararası Yüksek Mahkemeler Zirvesi" başladı.

Zirvenin açılışında konuşan Cirit, "Yargıda Şeffaflığa İlişkin İstanbul Bildirgesi" temalı zirveye dünyanın 30 ülkesinden gelen katılımcıları ağırlamaktan duydukları memnuniyeti dile getirdi.

Yargıtay Başkanı İsmail Rüştü Cirit, "İstanbul Bildirgesi, şeffaf ve topluma karşı hesap verebilir bir yargı sistemi için önemli bir başlangıç. Tüm kararların topluma açılması, dava süreçlerinin şeffaf şekilde elektronik hizmetler yoluyla masrafsız ve kolay şekilde takip edilmesi, mahkeme kullanıcılarının ve avukatların memnuniyet düzeyinin ölçülerek hizmet kalitesinin sürekli artırılması, hukuk klinikleri yoluyla öğrencilerin ve toplumun dava süreçleri hakkında bilgilendirilmesi, çok kapılı adliye sistemi, adalet hizmetlerinde tek durak ilkesi gibi pek çok alanda yeni reformların yapılmasını zorunlu kılıyor." dedi.

Cirit, 4. Uluslararası Yüksek Mahkemeler Zirvesi öncesi düzenlediği basın toplantısında, Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) ile yapılan iş birliği çerçevesinde düzenlenen zirveye, 5 kıtadan ve 30 ülkeden, yüksek mahkeme başkanları, uluslararası uzmanlar ile Avrupa Konseyi gibi uluslararası kuruluşların üst düzey temsilcilerinin katılacağını belirtti.

"Yargıtay Etik, Şeffaflık ve Güven Projesi" kapsamında etik ve şeffaflık konularında önemli reformları gerçekleştirerek Türkiye'de bu alanda öncülük yapan Yargıtay'ın, bu çalışmaları ile uluslararası alanda da liderlik yaptığını ifade eden Cirit, "Yargıda Dürüstlük Küresel Ağı kapsamında yapılan çalışmalara da davet edilerek, aktif katkı sağlayan Yargıtay, şeffaflık konusunda da yapısal yenilikleri hızla gerçekleştiriyor. Yargıda Şeffaflığa İlişkin İstanbul Bildirgesi'nin en somut ve iyi uygulama örneklerini Türkiye'de gerçekleştiren Yargıtay, bildirgenin uluslararası alanda da tanınması için yoğun çaba göstererek evrensel hukuk kültürüne katkı sağlıyor. Şeffaflığın sağlanması için gerekli mekanizmaların kurulması, yasal ve ikincil mevzuat ile diğer tedbirler de İstanbul Bildirgesi Uygulama Tedbirleri kapsamında ele alınacak. Bu şekilde, belirlenen ilkelerin başarılı bir şekilde uygulanması konusunda da rehberlik sağlanması hedefleniyor." diye konuştu.

Cirit, Yargıda Şeffaflığa İlişkin İstanbul Bildirgesi'nin, yargıda şeffaflık konusunda ilk ve tek metin olduğunu vurgulayarak, insan haklarının korunması bakımından son derece önemli olan İstanbul Bildirgesi'nin, dünyadaki tüm ülkeleri doğrudan ilgilendirdiğini söyledi.

İstanbul Bildirgesi'nin kabul edilmesi ve yaygınlaşmasıyla Türkiye de dahil olmak üzere dünyada çok sayıda ülkenin adalet politikalarını şeffaflık bakımından güçlendirmesini beklediklerini dile getiren Cirit, şunları kaydetti:

"İstanbul Bildirgesi, şeffaf ve topluma karşı hesap verebilir bir yargı sistemi için önemli bir başlangıç. Tüm kararların topluma açılması, dava süreçlerinin şeffaf şekilde elektronik hizmetler yoluyla masrafsız ve kolay şekilde takip edilmesi, mahkeme kullanıcılarının ve avukatların memnuniyet düzeyinin ölçülerek hizmet kalitesinin sürekli artırılması, hukuk klinikleri yoluyla öğrencilerin ve toplumun dava süreçleri hakkında bilgilendirilmesi, çok kapılı adliye sistemi, adalet hizmetlerinde tek durak ilkesi gibi pek çok alanda yeni reformların yapılmasını zorunlu kılıyor. İstanbul Bildirgesi, karşılaştırmalı hukukta yer alan topluma hizmet odaklı en iyi uygulama örneklerini düzenleyen, sistemleştiren, ilgili mekanizmaların kurulmasını sağlayan bir model niteliği taşıyor. Köklü ve yapısal değişiklikler öngörmesi nedeniyle ülkemizde ve dünyada adalet hizmetlerinde önemli reformların kapılarını açıyor."

Yargıtay'ın geçen yıl "Yargıtay Etik İlkeleri"ni kabul ederek yargıda dürüstlüğün güçlendirilmesi konusunda son derece kritik bir reform gerçekleştirdiğini hatırlatan Cirit, İstanbul Bildirgesi'nin en iyi uygulama örneklerine ilişkin reformların tamamlanmasından sonra, 2019 yılının ocak ayında bu çalışmaların ulusal bir konferansla tüm basının ve toplumun bilgisine sunulacağını aktardı.

"4 milyondan fazla karara ulaşılabilir"

Cirit, bir gazetecinin, "Tüm kararların topluma açılması söz konusu mu?" sorusu üzerine, şöyle konuştu:

"Geçtiğimiz yıl 650 bin karar verdik, ondan önceki yıl gene 650 bin karar verdik, ondan önceki yıl 900 bin karar verdik. Bu yıllar içerisinde istinaflar kurulmadan önceki iş yükümüz bu noktadaydı. Biz 3 yıl önce tüm Yargıtay'ın kararlarını kişisel verileri temizlemek suretiyle yani kişi isimleri, soy isimleri, yer imgelerini temizlemek suretiyle tüm kararlarımızı kamuoyunun erişimine açtık. Bizim Yargıtay sitemize girdiğinizde arama motorundaki kolaylıktan da yararlanmak suretiyle tüm kararlarımızı burada görebilirsiniz. Bu tüm halkımız için avukatlar için geçerlidir. Yargıtay  sitemizde şu an yaklaşık 40 dairemizin 4 milyondan fazla kararı bulunmaktadır. Buna rahatlıkla her vatandaşımız web sitemize girmek suretiyle ulaşabilir."

Bir gazetecinin, zirvenin ana temasını oluşturan şeffaflıktan yola çıkarak Türk yargısında şeffaflıkta hangi detaylara değinileceğini sorması üzerine Cirit, İstanbul Bildirgesi'nin, yargıya olan güvenin artması, bütün dava süreçlerinin kamu ve taraflar açısından izlenebilmesine yönelik güvene dayalı bir mekanizmanın oluşturulması için 15 maddeden oluştuğunu ifade etti.

Cirit, gizlilik kararı olmayan tüm davaların basına açık yürütüldüğünü vurgulayarak, şöyle devam etti:

"Vatandaşa, taraflara açık olması, duruşma salonlarının buna göre düzenlenmesi, akademik camiayla buna göre hareket edilmesi gibi birçok kurulla tüm yargıdaki işleyişi şeffaf, açık bir şekilde davaların yürütülmesini sağlamaya çalışıyoruz. Yargılama temel ilke olarak kamuya açık yapılmalıdır. Bizim gizlilik kararları olan mahkemeler dışında tüm mahkemeler kamuya açık yapılmaktadır. Yargı sistemine erişim kolaylaştırılmalıdır. Amerika ve birçok Avrupa ülkesinde yargıya erişim zor ve pahalıdır. Bizim ülkemizde çok rahat bir şekilde yargıya ulaşabilirsiniz, bir dilekçeyle savcımıza şikayetini yapabilirsiniz, adliyeler herkesin gidebileceği kolay yerdedir. Tüm çevirileri mahkemeler ücretsiz yapmaktadır. Yargıda şeffaf bir şekilde tenzil sağlanmalıdır. Her mahkemeye eşit ve tutarlı şekilde dosya gönderilmektedir. Mahkemeler gözaltı ve tutuklama konusunda denetim yetkisine sahip olmalıdır. Ülkemizde idari ve adli gözaltı süreleri vardır, tüm gözaltı sürelerimiz mahkeme kontrolünde yapılmaktadır. Kararlar düzenli olarak yayınlanmaktadır. 1975 yılından beri Yargıtay Kararları Dergisi düzenli olarak çıkmaktadır."

Türkiye'de tüm ihtilafların mahkeme içinde çözüldüğü bir sistem olduğunu dile getiren Cirit, "2017 adli sicil istatistiklerine göre 4 milyon 200 bin soruşturma dosyası açıldı. Bu dosyalar yaklaşık 7 milyon insanı kapsıyordu. 4  milyon 200 bin dosya ile ilgili savcılarımız soruşturma yaptı, bunların 1,5 milyonuyla ilgili dava açtılar. 81 milyonluk bir ülkede bir yılda 1,5 milyon dava sayısı.... Bu davaların yüzde 40'ı yani 600 bin dosya cezayla sonuçlandı, yüzde 17 hükmün açıklanmasının geri bırakılması, yüzde 20 beraat... Geçtiğimiz yıl 2 milyon dava hukuk mahkemelerine geldi. İlk derece yargıda hakim ve savcılarımız yaklaşık 10 milyon dosyayla uğraşmaktadır. Bu aşırı iş yüküdür."

"Türkiye'de yargının 5 ana kara deliği vardır"

Cirit, bildirgede yer almayan ve en çok sıkıntı yaşadıkları konular hakkında şunları kaydetti:

"Türkiye'de yargının sorunları yok değil, yargının sorunları vardır. Bu sorunların çözülmesi için çalışılmaktadır. Türkiye'de yargının 5 ana kara deliği vardır. Birinci kara delik, artan bir iş yükü. İstinafların kurulmasına rağmen Yargıtay'a geçen yıl 300 bin dava geldi. Dünyada bizden sonra gelen yargıtay Fransız Yargıtayı'dır. Fransız Yargıtayı'na yılda 27 bin dosya gelmektedir. Amerika Yüksek Mahkemesine gelen 10 bin dosyadan ancak 80'i karara çıkarılmaktadır. Artan iş yükü en birinci problemimiz. İkinci olarak sık sık yapılan mevzuat değişiklikleri, hukukta bir belirsizlik meydana getirmektedir. Üçüncü olarak, hukuk eğitiminin yetersiz olması. 100'e yakın hukuk fakültesinin lisans eğitimi veriyor olması. Çok iyi hukuk fakültelerimiz var ama çok iyi olmayan hukuk fakültelerimiz de var. Sorunları biliyoruz ama giderme yollarını da biliyoruz."

Afrika, Amerika, Asya, Avrupa ve Avustralya olmak üzere, beş kıtadan yüksek mahkeme başkan ve üyeleri ile uluslararası uzmanların katılımının, dostlukların zaman ve mekanla sınırlı olmadığını göstermesi bakımından ayrı bir anlam taşıdığını dile getiren Cirit, zirvenin, insanlığın ortak değeri olan insan haklarının birleştirici gücünü göstermesi bakımından da son derece önemli olduğunu kaydetti.

Cirit, "adalet", "hukukun üstünlüğü" ve "insan hakları" kavramlarına ve bu kavramların çekirdeğini oluşturan değerlere, tarih boyunca çok farklı coğrafyalardan, pek çok medeniyetin katkı sağladığını ifade ederek, şöyle devam etti:

"Adalet, hukukun üstünlüğü ve insan hakları insanlık tarihinin kültür ocağından çıkan kavram ve değerlerdir. Hiçbir devletin, coğrafyanın ya da ideolojinin tekelinde değildir. Bugün, insanlığın bu ortak değerlerini yüceltmek amacıyla çok değerli zaman ve mesailerini bizlerle paylaşan tüm katılımcılara hepinizin huzurunda teşekkür ederim."

Hakimlerin bağımsızlığı ve tarafsızlığı

Yargıtay Başkanı İsmail Rüştü Cirit, İstanbul Bildirgesi Uygulama Tedbirlerinin 13'üncü maddesinde, "Yetkin, bağımsız ve tarafsız hakimler, halkın adalet yönetimine güvenmesini ve bu güvenin sürmesini sağlamak için vazgeçilmez önem taşımaktadır." denildiğini söyledi.

"Yargı sisteminde dürüstlüğün ve şeffaflığın sağlanması, hesap verebilirliğin ve profesyonelliğin güçlendirilmesi tüm yargı mensuplarının ortak sorumluluğudur." diyen Cirit, bu nedenle daha çok bir araya gelip amaçlanan yargıda dürüstlük idealine doğru güvenle ilerlemenin çarelerinin aranması gerektiğini kaydetti.

Bangalor Yargı Etiği İlkeleri'nin önsözünde belirtildiği üzere, yargı etiğinde yüksek standartların teşvik ve muhafaza edilmesine yönelik temel sorumluluğun her bir ülkedeki yargı organına ait olduğunu dile getiren Cirit, bu mesajın yargı mensupları tarafından çok iyi anlaşılması gerektiğini söyledi.

Cirit, yargıçların, adaletin doğru bir şekilde yönetilmesi konusunda hem bireysel hem de kolektif olarak sorumluluk taşıdığını vurgulayarak, şöyle konuştu:

"Bu sorumluluk, sadece kendi ülkemizin sınırları içindeki bir sorumluluk değildir. Aynı zamanda uluslararası alanda da adaletin doğru yönetilmesi amacıyla birlikte çalışmalı, bilgi ve deneyim paylaşımında bulunmalıyız. Bugün bizlere düşen görev; zamanla ve mekanla sınırlı olmayan insanlığın bu ortak değerlerini yaşatmak, yüceltmek, içeriğini zenginleştirmek, insan odaklı bir yaklaşımla bu değerlerin uygulanmasını güvence altına almaktır. Aksi halde, bu kavramlar birer slogan; insan haklarına ilişkin uluslararası belgeler ise boş bir övünme vesilesi olmaktan ileriye gitmeyecektir."

İstanbul Bildirgesi

Cirit, İstanbul Bildirgesi'nin başlangıçta Asya-Pasifik bölgesinden 13 ayrı ülkeden gelen yüksek mahkeme başkanları ve yüksek yargıçlarından oluşan temsili bir grup tarafından mütalaa edilip, kabul edildiğini, sonrasında bildirgenin, Balkan bölgesinin yüksek mahkeme başkanları ve yüksek yargıçları tarafından incelendiğini ve onaylandığını anlattı.

Geçen yıl 20 Ekim'de Ankara'da yapılan toplantıda, İstanbul Bildirgesi Uygulama Tedbirlerini geliştirdiklerini belirten Cirit,  zirvede İstanbul Bildirgesi ilkelerinin tekrar tartışıp, anlam ve içerik açısından daha da zenginleştirme fırsatı bulacaklarını dile getirdi.

Cirit, farklı ülke uygulamaları konusunda bilgi edinerek, adalet ve insan haklarının herkese eşit şekilde sağlandığı evrensel bir hukuk kültürü idealine doğru, İstanbul Bildirgesi kapsamında 2010'da başlanılan bu yolculukta bir adım daha ilerleyeceklerini söyledi.

Özellikle yargıda şeffaflığa ilişkin İstanbul Bildirgesi kapsamında yüksek mahkemelerin, gelişen tarihsel süreç içinde yeni roller üstlenmesi de gerektiğini vurgulayan Cirit, "Bu nedenle yüksek mahkemelerin, halkın yargıya güvenini yükseltmesi, mahkeme kullanıcılarının memnuniyet düzeylerini sürekli olarak ölçmesi, yargı süreçleri konusunda öğrencileri bilgilendirmesi, halka ulaşım programlarını düzenlemesi ve desteklemesi, kurumsal iletişim ve şeffaflık stratejileri oluşturması, adalet politikalarının oluşumuna aktif katkı sağlaması, tüm kararlarını düzenli bir şekilde yayınlaması, bir zorunluluk haline gelmiştir." diye konuştu.

"Günümüzdeki hakimler daha fazla sorumluluk almalı"

İsmail Rüştü Cirit, günümüzde hakimlerin, yargının kaderini belirleme konusunda daha fazla sorumluluk almaları gerektiğini belirterek, bu konudaki temel ilkeler ile bu ilkelere ilişkin kılavuzların İstanbul Bildirgesi ve İstanbul Bildirgesi Uygulama Tedbirleri'nde yer aldığını, Yargıtay olarak, bu ilkelere sıkı sıkıya bağlı kalmak suretiyle bazı önemli reformları gerçekleştirdiklerini, diğer reformları da projelendirdiklerini dile getirdi.

Cirit, halkın yargı sistemine güveni, yargının ahlaki otoritesi ve doğruluğunun, modern ve demokratik bir toplumun teminatı olduğunu belirterek, şöyle konuştu:

"Bağımsız, tarafsız, güvenilir, dürüst ve evrensel hukuk değerlerini özümsemiş bir yargı sistemi, tüm gerçek ve tüzel kişilerin en doğal hakkıdır. Bu hak, hukuk devleti ve adil yargılama hakkı gibi ilkeler dikkate alındığında aynı zamanda anayasal bir haktır. Ancak bireylerin sadece haklarını bilmeleri yeterli olmayıp, bu haklarının güvence altında olduğuna güvenmeleri de gerekir. Bu nedenle yargı sisteminin başarısı büyük ölçüde halkın hakimlere, cumhuriyet savcılarına ve yargı personeline duyduğu güvenle ölçülebilir."

Halkın yargı sistemine duyduğu güvenin korunması ve güçlendirilmesinin yargı organına ait bir sorumluluk olduğunu ifade eden Cirit, "İşte bu anlayışla yargı, bir yandan etik, şeffaflık, iş süreçlerinin verimli olması, adli kalitenin yükseltilmesi gibi yapısal meselelere özen gösterirken, diğer yandan bu çalışmaların topluma doğru şekilde anlatılmasına büyük önem vermelidir." dedi.

Cirit, "bilgi çağı" ya da "dijital çağ" olarak ifade edilen bu süreçte uzmanlığa duyulan ihtiyacın arttığını, yargı organının Anayasa'dan kaynaklanan sorumluluklarını yerine getirirken, iletişim çağının koşullarını dikkate alması gerektiğini söyledi.

İsmail Rüştü Cirit, yargı organlarının iletişim çağının gereklerine uygun olarak iletişim stratejisi oluşturması ve bu iletişim stratejisine uygun çalışmalarla toplumun algısında ve vicdanında hak ettiği yeri almaya özen göstermesi gerektiğine de dikkati çekti. 

BM Temsilcisi 

Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı Türkiye Mukim Temsilcisi Irena Vojackova Sollorano da 2016'daki kabul edilen İstanbul Bildirgesi'nin herkes için başlangıç noktası olduğunu söyledi.

Yargıda bağımsızlık ve şeffaflığın çok önemli, özellikle de yüksek mahkemelerde hukukun üstünlüğü için olmazsa olmaz bir ilke oluğunu vurgulayan Sollorano, "Dürüstlük, şeffaflık ve yargıda bağımsızlık ileriye gitmenin tek yolu." dedi.

Sollorano, BM için hukukun üstünlüğünün kalkınmanın temel taşlarından birisi olduğunu belirterek, sürdürülebilir ve barışçıl bir gelecek için çalıştıklarını söyledi. (AA)