Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Yüksek İstişare Konseyi (YİK) Başkanı Erkut Yücaoğlu, yeni Anayasa'da üç konuyu görmek istediklerini belirterek, bu üç noktayı, "AB üyeliğine yakışır liberal ve birey odaklı bir demokrasi, kuvvetler ayrılığı prensiplerinin uygulanması, dengenin sağlanması ve hakiki bir hukuk devleti çerçevesine girmemiz. En önemlisi de herkesin özgürce, baskı hissetmeden yaşadığı bir demokrasinin gerektirdiği yasalar dizisine kavuşmalıyız" sözleriyle açıkladı.


Yücaoğlu, TÜSİAD YİK'in açılışında yaptığı konuşmada, Avrupa'daki finansal krize işaret ederek, Avrupa Merkez Bankası'nın Euro bölgesindeki bankaları 1 trilyon Euro seviyesinde ve yüzde 1 faizle üç yıllık bir fonlama ile desteklediğini ve likidite sorununu çözdüğünü hatırlattı. Yunanistan'ın borçlarının da büyük bir kısmının silindiğini, kalan borcun ise yapılandırıldığına işaret eden Yücaoğlu, ancak Nisan ayı başından itibaren tekrar fırtınalı bir kış havasına dönüldüğünü, çünkü tasarruf tedbirlerinin istenilen düzelmeye sağlamadığını, artan işsizlik, düşen gelirler, kamuoylarında Avrupa'da ciddi tepkilerin yükselmesine sebep olduğunu söyledi. Bu arada Yunan-Roma trajedisinde bu sefer hüzünlü İspanyol şarkıları duyulmaya başlandığını dile getiren Yücaoğlu, İspanya, Fransa'da seçmenlerin iktidarları devirdiğini, daha önce üzerinde anlaşma sağlanmış olan finansal bir bütünleşme paketinin tekrar masaya getirildiğini, şimdi büyüme politikalarını bu pakete enjekte etmeye çalıştıklarını kaydetti.

-YUNANİSTAN'DA KRİTİK SEÇİM-

Yunanistan'ın 17 Haziran'da yeniden seçime gittiğine işaret eden Yücaoğlu, eğer tekrar tasarruf tedbirlerine karşı çıkan partilerin oyları yükseldiği taktirde, Yunanistan'ın borçlarını ödeyebilme ihtimalinin giderek azalacağını ifade ederek, "Belki de Euro bölgesinden ayrılması ihtimali çok daha ciddi olarak önümüze gelecek" yorumunu yaptı. IMF, G-20 gibi uluslararası kuruluşların Yunanistan'ın Euro'dan ayrılması tablosunun çok ciddi bir krize yol açacağını söylediğini hatırlatan Yücaoğlu, bunun sonucunda Euro bölgesinde yüzde 7 ile 15 arasında milli gelir kayıpları, Yunanistan'da bu oranın yüzde 50'ye varacağı öngörülerinde bulunulduğunu anımsattı.

-"KRİZE YOL AÇACAK BİR OLGU"-

Bu durumda bütün yatırımcıların risk ortamında güvenli limanlara gittiğini söyleyen Yücaoğlu, "Amerikan Hazine bonoları, Alman devlet bonoları ki bu bonolarda getiri, son 60-70 yılın hepsinin altında. İnanılmaz bir noktada. Buna rağmen herkes oturup beklemek istiyor" dedi. Yücaoğlu, Avrupa'daki durumu, "Ufak bir ihtimal bile olsa düşünebiliyor musunuz, Avrupa'da bazı ülkelerde, Yunanistan'da halkın bankalara hücum etmesi, arkadan mevduat garantilerinin iflas edilmesi, sermaye transferi üzerine kısıtlamalar gelmesi, Avrupa Merkez Bankası'nın kendisini fonlamak için Avrupa bonoları çıkarmaya başlaması, bütün bunlar hakikaten bugüne kadar bu ciddiyette konuşulmamış senaryolar olarak önümüzde. Dolayısıyla tam bir yeni krize yol açacak bir olgu. Haziran sonunda durumun biraz netleşmesini bekliyoruz. İhtimal hala o, bir kere daha Yunanistan'a yardım yapılacağı istikametinde. İspanya konusunda ise Avrupa Kurtarma Fonu 100 milyar Euro ile İspanyol bankalarının sermaye ihtiyacına yardımcı olabileceğini söyledi" diye özetledi.

-"GE'NİN YATIRIMI ÜLKEM ADINA BENİ MUTLU ETTİ"-

Türkiye'nin ise Avrupa krizinden uzakta başarılı bir dönem yaşadığını ve dünyanın dev şirketlerinin uğrağı olduğunu belirten Yücoğlu, dikkat edildiğinde yaklaşık her hafta bir şirket yöneticisinin ağırlandığını ve ülkeye yatırımdan bahsedildiğini kaydetti. Bu yatırımcılardan birinin de GE olduğunu ifade eden Yücaoğlu, "Bir zamanlar mensubu olduğum General Electric (GE) şirketinin 900 milyon dolar yatırım yapacağını söylemesi bile beni ülkem adına çok gururlandırdı" dedi.

-"AVRUPA SERT KRİZE GİRERSE, BÜYÜME VERİLERİNİN DEĞİŞECEĞİNİ BİLMELİYİZ"-

Türkiye'nin bu performansı devam ettirmesinin önemli olduğunun ve "bu performansı devam ettirebilecek miyiz?" diye soran Yücaoğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Türkiye, bu kadar sorunlu bir çerçevede yumuşak inişi hedefledi ve büyüme hızını yüzde 3-4 gibi bir noktaya ve cari açığını da milli gelire göre yüzde 7 gibi bir seviyeye düşürmeye odaklandı. Güçlü mali politikalar ve düşük borçlanma profilimiz bu tabloyu destekliyor. Ancak, AB'nin daha sert bir kriz ortamına girmesi halinde, bu verilerin değişeceğini de bilmemiz lazım. Yani, evet dikkatli olalım, ama bir yandan da realiteyi gözden kaçırmayalım diyorum. Bir çok girişimci bu büyümeden nasibini alamadığını söylüyor. Buna örnek otomotiv sektörü ki Avrupa'daki daralmadan etkilendi. Bu başka sektörleri de etkileyecek mi diye düşünmek gerekiyor. İnşaat sektöründe de bir duraklama olduğunu birçok yatırımcımız söylemekte."

-"AVRUPA KRİZİNİN TÜRKİYE'YE ÖĞRETTİĞİ NET UYARILAR VAR"-

AB'nin içinden geçtiği finansal kriz sürecinin, Türkiye'ye öğrettiği net uyarılar olduğunu ve bunların not edilmesi gerektiğinin altını çizen Yücaoğlu, bu mesajları şöyle açıkladı:
"Bir. Büyüme olmadan daralma içinde sert tedbirler almaya başlayınca halk isyan ediyor, kitleler fakirleşiyor. İki. İşsizlik taşınmaz boyutlara çıkabiliyor. Üç. Seçmenler iktidarları deviriyor, siyaset ve popülizm ekonomi mantığının üzerine çıkıyor, bu olgu ekonomik dengeleri daha da sarsabiliyor. Ve hatta evrensel demokrasinin ve piyasa ekonomisi kurallarının dışına bile çıkma tantanası başlıyor. Çok şükür Türkiye bu noktalardan uzakta ve şimdilik hala 2012'yi sağlıklı geçirecek bir yapıyı koruya bildiğimiz görülüyor. Ancak, son derece dikkatli yürümemiz lazım. Birinci derecede bilançolarımız çok güçlü tutmak zorundayız. Bunu yaparken de büyüme refleksini unutmadan yapmak durumundayız. Yani her zaman üretmeye, katma değer yaratmaya, gençlerimize iş sahaları yaratacak yatırımlar yapmaya da devam etmeliyiz."

-"TERÖR OLAYLARI, DURUŞUMUZU ZEDELEMEMELİ"-

Bu ekonomik panorama içinde nispeten diğer ülkelerden ayrışan ve ayrılan Türkiye'nin, küresel ve bölgesel ekonomi performansına, dış politikadaki aktif tutumu da eklenince, komşu ülkeler nezdinde, özellikle siyasi sorun yaşayan komşular nezdinde, bir bölgesel güç olarak algılanmaya başladığını söyleyen Yücaoğlu, fakat dışarıdan bakınca bir ufak kafa karışıklığının devam ettiğini vurguladı. Türkiye'nin dış politikadaki duruşuna da değinen Yücaoğlu, "Türkiye'nin hala tam olarak kendisine yumuşak bir güç olarak tarif edemediğini hissediyoruz konuştuğumuz zaman. Halbuki Türkiye kendisini yumuşak bir güç, aktif ve barışçı bir dış politika ile konumlandırmalı. Yeni stres unsurları yaşamamalı. Bu devam ederken bir de sınır geçişleriyle gerçekleştirilen terör olaylarının yarattığı provokatif ortamın buruşumuzu zedelememesi lazım" önerisinde bulundu.

-"ANAYASA'DA ÜÇ KONUYU GÖRMEK İSTİYORUZ"-

Türkiye'nin çevresinde demokratik ve yumuşak bir güç algılanmasında önemli bir katkının da yeni Anayasa çalışmalarından gelebileceğini dile getiren Yücaoğlu, yeni Anayasa çalışmalarında, demokratik boyut ne kadar gelişmiş olursa, Türkiye'nin çevresindeki algısının da o kadar olumlu ve yükselen seviyede olacağı değerlendirmesinde bulundu. Yücaoğlu, yeni Anayasa çalışmasında üç konuyu görmek istediklerini belirterek, bu unsurları, "Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde yürütülen yeni Anayasa çalışmalarının aksamaması, yeni Anayasa'nın bütün siyasi partilerimizin katılımıyla ortaya çıkması, Türkiye'nin demokratikleşme alanında atacağı çok önemli bir adım olacaktır. Katılımcı bir biçimde oluşturulacak yeni Anayasa'da içerik unsurundan üç konuya odaklanmak istiyoruz, görmek istiyoruz. Bir. AB üyeliğine yakışır liberal ve birey odaklı bir demokrasi. İki. Kuvvetler ayrılığı prensiplerinin uygulanması, dengenin sağlanması. Üç hakiki bir hukuk devleti çerçevesine girmemiz" sözleriyle açıkladı.

-"YARGIDA GECİKEN REFORMLARA HIZ KAZANDIRALIM"-

Yücaoğlu, Avrupa'da yaşanan bütün problemlere rağmen, AB demokrasisi standartlarının anayasa için referans olmaya devam ettiğinin altını çizerek, yasama-yürütme- yargı erklerinin dengeli bir biçimde konumlandırılması, kuvvetler ayrılığı prensiplerine uyulmasının son derece önemli olduğunu vurgulayarak, "En önemlisi de belki, hakiki anlamda ifade özgürlüğünün yerleştiği bir hukuk devleti olmak zorundayız artık. Herkesin özgürce, baskı hissetmeden yaşadığı şeffaf bir demokrasinin gerektirdiği yasalar dizisine kavuşmalıyız. Yeni Anayasa ile yargıda gerçekleşmesi gecikmiş reformlara hız kazandırılması da beklentilerimiz arasında. Bütün bunlar aslında 2023 ekonomik hedeflere ulaşmamızın da temelini teşkil ediyor" dedi.

-"TÜRK TOPLUMU AB'Yİ İNANCINI YİTİRMİŞ VAZİYETTE", AB'NİN TAVRI DÜŞÜNDÜRÜCÜ"-

Türkiye'nin AB sürecine de değinen Yücaoğlu, "AB demokrasilerinin standartlarının hala kendimiz için kılavuz kabul ediyoruz. AB sürecini bütün kriterlerini ve evrensel hukuk yapısıyla destekliyoruz" dedi. Konuşmasında TÜSİAD YİK'e katılan AB'nin Ortak Dış ve Güvenlik Politikası Eski Yüksek Temsilcisi Dr. Javier Solana'ya da, Türkiye'nin AB üyelik sürecine ilişkin bazı konuları dile getiren Yücaoğlu, "Burada, Türkiye'yi yakından tanıyan bir dostumuz var. Sayın Javier Solana'nın huzurunda, dile getirmem gereken bir-iki konu var. Türk toplumu, son yıllarda AB olan inancını biraz yitirmiş vaziyette. Fakat buna rağmen AB üyelik sürecinde üzerine düşeni yapmaya çalışıyor. Bunu hakikaten bilmeniz lazım. Halbuki Avrupa Birliği aktörleri, çeşitli nedenlerle müzakere başlıklarını açmıyor, en ufak konularda dahil zorluk çıkartmaya devam ediyor. En son örnek aylarca müzakere edilen, vize kolaylı muafiyeti konusunu bir noktaya bağlamamsı, hiç bir adım atılamaması. Daha doğrusu temelde, AB'nin Türkiye'nin tam üyeliği için hala bir vizyon, bir hedef ve bir tarih belirlememiş olması son derece düşündürücü oluyor" diye konuştu.

-"DARBELERİ İNCELEMEK ERDEMLİ BİR DAVRANIŞ, FAKAT GELECEĞİMİZE DAHA FAZLA ÇALIŞALIM"-

Türkiye'nin iç siyasi dinamikleri konusuna da değindiği konuşmasında Yücaoğlu, genellikle medyadan takip edilen haberlerde aylardır geçmişin muhasebesinin yapıldığını söyledi. Yücaoğlu, şöyle devam etti:
"Demokrasinin gereği olarak Türkiye'nin cumhuriyet tarihinde yaşadığı anti demokratik toplumsal olayları, darbeleri incelemek, tarihimizde doğru yerlere yerleştirmek ve gelecek kuşaklara da anlatabilmek son derece erdemli davranıştır. Ama bu çalışmalar olgun bir tartışma ve soğukkanlılık içinde yürütülmelidir. Tarihte yaşadığımız bütün olumsuz gelişmeler tespit edilmeli, hatta gereken yargı süreçleri bir hukuk devleti olgunluğu içinde yürütülmeli ve sonuçta bize ışık tutabilmeli. Ancak, geçmişimizdeki sorunları aydınlatmaya çalışırken, esas geleceğimizi kurmak sorumluluğumuzu da ihmal edemeyiz. Kanaatimce, vaktimizin daha büyük bir kısmını, enerjimizi daha büyük bir kısmını, gençlerimizin iyi eğitilmesi, toplumumuzun daha yüksek refah düzeyine çıkabilmesi, yaşam kalitemizin yükseltilmesi için gerekli politika ve projelere ayırmalıyız. Bunları tartışmalıyız. Aksi halde, dünyada olup bitenden kopar, küresel değişimin gerektirdiği gelişme hızını yakalayamayız. Unutmayalım ki Türkiye hala, yaşam kalitesi endekslerinde fert başına milli gelirde ve demokrasi kültüründe 'orta halli' bir ülke görünümünde. Dolayısıyla vaktimizin daha büyük bir kısmını, geleceğimize ayırmamız lazım."

-"ATATÜRK, REHBERİMİZ OLMAYA DEVAM ETMELİ"-

Türkiye'nin geçmişten ders alması gerektiğini ancak geleceğini tasarlamak için daha çok çalışması gerektiğinin altını çizen Yücaoğlu, "Burada şunu not etmeden geçemeyeceğim. Cumhuriyet'in kuruluşunu hemen izleyen yıllarda, Atatürk ve dönem arkadaşlarının Türkiye'yi çağdaş medeniyetlerin yoluna sokmak için gösterdikleri gayret, bu hususta hala en büyük rehberimiz olmaya da devam etmelidir diye düşünüyorum." dedi.



Anka