Yargıtay Başkanı Nazım Kaynak, "Türkiye'de tutuklu sayısının başka ülkelerle kıyaslandığında hükümlü sayısına göre daha fazla olmasının nedeni tutuklama müessesinin hatalı uygulamasından çok, iş yoğunluğu ve benzeri sebeplerle davaların makul sürelerde bitmemesindendir" dedi. Yapılacak yeni Anayasa'nın toplumun beklenti ve ihtiyaçlarını karşılaması gerektiğine dikkat çeken Kaynak, ceza davalarının temyizinde aleyhte bozma yasağının kaldırılması gerektiğine vurgu yaptı.
2011-2012 Adli Yılı Ankara Ticaret Odası'nın Kongre Merkezi'nde düzenlenen törenle açıldı. Törene Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, TBMM Başkanı Cemil Çiçek, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, Danıştay Başkanı Hüseyin Karakullukçu, Başbakan Yardımcıları Bülent Arınç, Beşir Atalay ve Bekir Bozdağ, Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç ile çok sayıda Yargıtay üyeleri ve yargı mensupları katıldı.
Tören TRT Ankara Gençlik Korosu'nun seslendirdiği Malatya Türküsü ve Hüdayda gibi eserlerin Koro tarafından seslendirmesi ile başladı. Adli Yıl açılış konuşmasını yapan, Nazım Kaynak, tutukluluk sürelerinin uzunluğuyla ilgili tartışmalara dikkat çekti.

-"TUTUKLULUK SÜRELERİ İŞ YOĞUNLUĞUNDAN DOLAYI UZUN"-

Kaynak, "Türkiye'de tutuklu sayısının başka ülkelerle kıyaslandığında hükümlü sayısına göre daha fazla olmasının nedeni tutuklama müessesinin hatalı uygulamasından çok, iş yoğunluğu ve benzeri sebeplerle davaların makul sürelerde bitmemesindendir" dedi. Kaynak sözlerine şöyle devam etti:
"Yargının iş yükünü, fiziksel imkan ve personel yetersizliğine bağlı olarak gelişen yavaş işlemesi sorunu göz önünde tutulmadan salt tutuklama sürelerinden yola çıkarak uzun tutukluluk sorununa çözüm aramak, bugünden öngörülemeyen sakıncalı başka sonuçlara sebebiyet verecektir. Nitekim kanundaki süre sınırlaması sebebiyle bazı ceza dairelerimizce gerçekleştirilen tahliyeler nedeniyle Yargıtay'a yöneltilen haksız eleştiriler hafızalardadır."
Koruma tedbirlerinin uygulanmasının soruşturma veya kovuşturmanın sağlıklı bir şekilde yürütülebilmesi açısından zorunluluk oluşturduğunu belirten Kaynak, gizli soruşturma tedbirleri olarak adlandırılan iletişimin denetlenmesi, gizli görevli kullanma ve teknik izleme gibi durumların ancak suçun işlendiği hususunda kuvvetli şüphenin bulunduğu hallerde son çare olarak başvurulması gerektiğini ifade etti. Koruma tedbirlerinin en ağırının tutuklama olduğunu ifade eden Kaynak, "Koruma tedbirlerine başvurmanın gerekli olup olmadığını takdir etme yetkisi soruşturma ve kovuşturma makamlarına aittir. Soruşturma ve kovuşturma sırasında gerekmediği halde koruma tedbirlerine başvurmak insan hakları ve özgürlüklerinin ihlali bakımından ne kadar yanlış ise gerektiği halde bu tedbirleri uygulamamakta soruşturma ve kovuşturmanın selameti açısından sakıncalı sonuçlar doğurabilir" dedi.

-"ANAYASA HAZIRLANIRKEN HERKESİN GÖRÜŞÜNE BAŞVURULMALI"-

Kaynak, 12 Eylül referandumunun ardından Anayasa'da özellikle yargıyı ilgilendiren değişiklikler yapıldığını ifade ederek, bu değişikliklerin yeterli olmadığını ve Türkiye'nin yeni bir anayasaya ihtiyacı olduğunun bütün kesimler tarafından dile getirildiğini kaydetti. Yapılacak yeni Anayasa'nın toplumun beklenti ve ihtiyaçlarını karşılayan demokratik standartlara uygun temel hak ve özgürlükleri koruyan çoğulcu, uzlaştırıcı, insan hakları ve hukukun üstünlüğü ilkesini önce tutan bir anlayışla hazırlanması gerektiğini belirtti.
Anayasaların toplumsal uzlaşma belgesi olduğunu kaydeden Yargıtay Başkanı sözlerine şöyle devam etti:
"Yeni Anayasa toplumun bütün kesimlerin görüşleri doğrultusunda geniş, katılımcı bir anlayışla hazırlanmalı ve toplumun değerlerine aykırılık teşkil etmemelidir. Yeni anayasa yapılırken evrensel hukuk ve evrensel demokrasi ilkeleri de göz ardı edilmemelidir. Yargıyı ilgilendiren değişiklikler yapılırken yüksek mahkemelerin, ilk derece mahkemelerinin Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun, Barolar ile üniversitelerin görüşlerine de başvurulmasının yerinde olacağı kanaatindeyim."

-"TERÖR, YAŞAM HAKKI İÇİN TEHDİT OLUŞTURUYOR"-

Yargının haksızlığa uğramış mağdur olmuş insanların en önemli sığınağı olduğunu belirten Nazım Kaynak, bu sığınağa olan inancı devam ettirmenin hukukçulara düşen bir görev olduğunu, hukuk ve adalete herkesin ihtiyacı olduğunu kaydetti. Kaynak, "Gerek Türkiye'de ve gerek dünyada süren terör insan hakları ve özellikle yaşam hakkı için tehdit oluşturmaktadır. Terör bir insanlık suçudur. Teröre karşı tüm devletlerin birlikte mücadele etmeleri bir zorunluluktur" dedi. Yaşama hakkının vazgeçilmez insan hakkı olduğunu kaydeden Kaynak, hukuk devletinin kişilerin hak ve özgürlüklerini korumakla yükümlü olduğunu yaşam hakkına doğrudan müdahale oluşturan teröre karşı devletin bireyleri korumak zorunda olduğunu kaydetti. Türkiye'nin hukuk kurallarından vazgeçmeden terörle mücadeleyi sürdüreceğini kaydeden Yargıtay Başkanı, "Kuruluş yıllarında Atatürk, milleti "Türkiye Cumhuriyeti'nin kuran Türkiye halkına Türk Milleti denir' biçiminde tanımlamıştır" dedi. Anayasanın Türkiye'nin bölünmez bütünlüğü ve vatandaşlık bağı ile ilgili maddelerine atıfta bulunan Kaynak, Türk Silahlı Kuvvetlerine ve Emniyet mensuplarına yönelik saldırılarda şehit olanların acısının yürekleri dağladığını kaydederek geleceğin anaların ağlamadığı günler olması temennisinde bulundu.(ANKA)