Yargıtay Başkanı İsmail Rüştü Cirit, Okan Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nin düzenlediği “Yargı Öncesi Alternatif Çözümler” sempozyumuna katıldı. Sempozyum öncesinde bir konuşma yapan Yargıtay Başkanı Cirit, “Adaletin gecikmesi vatandaşımız için birçok problemi beraberinde getirmektedir. Vatandaş kamulaşma bedelini alamamakta, yeniden evlenememekte, velayet sahibi kişi çocuğuna kavuşamamaktadır. Türk yargısının yapısal sorunlarının başında ağır iş yükü gelmektedir. Hem adli hem idari yargıda ilk derece mahkemeleri, bölge adliye mahkemeleri ve temyiz mahkemeleri giderek artan ağırlaşan iş yükü altındadır. Hiç şüphe yok ki bu tür yapısal sorunlar Türk yargısının ve halkının kaderi değildir. Ancak yılların ihmali, adli hizmet kalitesinin düşüklüğü sonucunda gelinen bu noktada bazı yapısal tedbirlerin alınması gerekmektedir. 20 Temmuz 2016’da bölge adliye mahkemelerinin faaliyete geçirilmiş olması, Yargıtay’ın iş yükünün azalması ve gerçek fonksiyonu olan içtihat mahkemesi niteliğine kavuşması bakımından Türk yargısı açısından bir devrim niteliğindedir. Ancak bu önemli adım yargının tüm sorunlarını özellikle iş yükü sorununu çözmeye yetmeyecektir. Zira ülkemizde tüm uyuşmazlıklar yargı içeresinde çözülmektedir. Biz bu iş yükü sorunlarını çözemediğimiz takdirde ağır iş yükü ilk derece yargı, bölge adliye mahkemeleri ve Yargıtay’ın üzerine gelmeye devam edecektir” dedi.


“YÜZDE 8 CİVARINDA KİŞİ ŞÜPHELİ…”

“Yargıya ilişkin tüm kurumların bütünsel bir bakış açısıyla değerlendirmesi yapılmadan gerçek bir yargı reformu yapılması mümkün değildir” diyen İsmail Rüştü Cirit, “Yargıtay’daki daire ve üye sayısının artırılmasının hatta bölge mahkemelerinin faaliyete geçirilmesinin iş yükü sorununu halledemeyeceği açıktır. İş yükü sorunu hakim sayısı arttırılarak çözülecek bir mesele değildir. İş yükü sorunu ancak mahkemelere intikal eden uyuşmazlık sayısının azaltılmasıyla çözülebilir. Yargı sistemimizdeki adil ve etkin bir filtreleme sistemi kurularak bir kısım uyuşmazlıklar yargı sistemi dışında çözülerek iş yükü sorunu yapısal anlamda ele alınmalıdır. 2016 yılı adli sicil istatistiklerine göre 80 milyonluk ülkemizde yaklaşık 6 milyon 900 bine yakın şüpheli vardır. Demek ki Türkiye’de nüfusa oranladığımız yüzde 8 civarında kişi şüphelidir, haklarında ilk derece soruşturma yürütülmektedir. ine 2016 verileri itibariyle bunlarda 2 milyon 900 bini küsürü hakkında kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmiştir. Bunlardan 2,5 milyonu şüpheli hakkında ise kovuşturma kararı alınmış ve ilk derece mahkemelerinde yargılanmaktadırlar. 800 bin kadarı ise yetkisizlik, görevsizlik ve değişik şekillerde haklarında işlem yapılmayanlardır. 2,5 milyon kişinin derin kovuşturması sonucunda, yaklaşık 1 milyonuna hapis, para cezası gibi cezai yaptırım uygulanmaktadır” diye konuştu.
 

“YARGININ AĞIR İŞ YÜKÜNÜN AZALMASI BAKIMINDAN BİR ZORUNLULUKTUR”

Yargıtay Başkanı Cirit, “Alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemlerinin en önemlileri de uzlaştırma, arabuluculuk ve tahkimdir. İngiltere’de bazı uyuşmazlıkların yüzde 98’inin mahkemelere intikal etmeden arabuluculuk yöntemi ile çözüldüğü Adalet Bakanlığı’nın yurtdışı inceleme raporunda yer almaktadır. Dünyadaki iyi uygulama örneklerinin model alınarak alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemlerinin hukuk sitemimize yerleştirilmesi, yargının ağır iş yükünün azalması bakımından bir zorunluluktur. Yargıtay olarak son 2 yıl içinde Türkiye’nin belli başlı adalet aktörleri ile birlikte alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemleri konusunda 2 büyük uluslararası organizasyon düzenledik” şeklinde konuştu.
 

İŞ DAVALARINDA ARABULUCULUK

Cirit, “12 Ekim 2017 tarihinde kabul edilen 7036 sayılı İş Kanunu uyarınca 1 Ocak 2018 tarihinden itibaren bireysel ve toplu iş sözleşmesine dayanan işçi ve işveren alacağı ve tazminatı ile işe iade talebi ile açılan davalarda, arabuluculuğa başvurulması dava şartı olarak kabul edilmiştir. Bu sayede iş davaları adına sorunun bir ölçüde halledileceği düşünmekteyim” diyerek konuşmasını bitirdi. (DHA)