Konferansın ilk günü atölye grup çalışmaları yapıldı. Bir moderatör ve üç raportörden oluşan 5 atölye grubunda kapatılma birimleri, OHAL sürecinde bireysel ve kolektif iş hukuku ile iş yargılamaları usulünü etkileyen düzenlemeler, savunmaya yönelik artan saldırılar, baroların hedef alınması ve avukat tutuklamaları, Türkiye- Avrupa Birliği arasındaki göçmen anlaşması ve göç rejimi ile göçmen hakları, bu alanda uygulamadaki sorunlar ve OHAL sürecinde Anayasa Mahkemesi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına ilişkin konular ele alındı.

Olağanüstü halin olağanlaşması ve Türkiye’de yargının durumunun ele alındığı uluslararası konferansın hazırlanmasına başta İstanbul Barosu olmak üzere, Adana, Ankara, Antalya, Bursa, Diyarbakır, Gaziantep, Mersin, Sakarya, Şırnak, Tekirdağ, Trabzon ve Van baroları, Demokrat Yargı Derneği, Yargıçlar Sendikası, Avrupalı Demokrat Avukatlar (AED), Dünyada Demokrasi ve İnsan Hakları İçin Avrupalı Hukukçular Birliği (ELDH), Tehlikedeki Avukatlar Günü Vakfı, Uluslararası Demokrat Avukatlar Birliği (IDAL), İtalya Barolar Birliği (CNF), Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇDH) katkı verdi.

Konferansın ikinci günü başlayan toplantının sunuş konuşmasında, Türkiye’nin içinde bulunduğu durum, toplantıyı hazırlama nedenleri ve amaçları anlatıldı.

Toplantının açılış konuşmasını ise ev sahibi İstanbul Barosu Başkanı Av. Mehmet Durakoğlu yaptı.

Hukuk dünyası olarak cumhuriyet tarihinin en bunalımlı döneminin yaşandığına işaret eden Durakoğlu, 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında ilan edilen OHAL’in 15 Temmuz’un olağan sonuçlarıyla değil, özellikle muhalif kanada yönelik ciddi bir sindirme operasyonunun nedeni olarak kullanıldığını söyledi.

OHAL’in aynı zamanda rejim değişikliğinin nedeni olarak da kullanıldığını belirten Mehmet Durakoğlu,  Anayasanın tarifi içersinde olmayan, garip isimlerle nitelendirilen bir sistemden söz edilmeye başlandığını, bu sistem içersinde kanun hükmünde olsa bile bir türlü hukuk hükmünde nitelendirilemeyecek kararnamelerle karşılaşıldığını bildirdi.  

OHAL KHK’larına ilişkin Anayasa Mahkemesi’nin kararnameleri incelememe kararını eleştiren ve bu kararın vahim sonuçlar doğurduğunun altını çizen Durakoğlu, bu karardan sonra pervasızca kararnameler çıkarıldığını, olağanüstü halin ilan edilmesine ilişkin hiçbir koşulu barındırmayan bambaşka bir tabloyla karşılaşıldığını, örneğin son çıkarılan 133 maddeli KHK’nın bir maddesi dışında olağanüstü halin ilan edilmesine ilişkin hiçbir hükmün bulunmadığını vurguladı. 

Mehmet Durakoğlu şöyle devam etti: “Anayasa Mahkemesinin bir umudu yok etmesinden sonra Türkiye artık bir hukuk devleti olmaktan çıktı. AİHM ve Venedik Komisyonunun bir süre sonra Türkiye’de adalete erişimin de engellenmesini sağlayan bazı diplomatik temaslarına tanık olduk. KHK’larla ihraç edilenlerin kendilerine yöneleceğini bilen Venedik Komisyonu ve AİHM, diplomatik bir yol yürüttüler ve Olağanüstü Hal İnceleme Komisyonu çıktı ortaya”.

Rejimler otoriterleşmeye başladığında ilk hedefin avukatlar olduğuna vurgu yapan Durakoğlu,  “İlk çıkan kararname avukatın cezaevinde müvekkiliyle görüşmesine aitti. Mesleğimizin temel kurallarına, o kuralların alfabesine aykırı bir gerçekliği biz daha soruşturma safhasında karşılamak durumunda kaldık. Bir yargılamanın daha soruşturma safhasında sakatlanması anlamına gelen, bir avukat için ise sır saklama yükümlülüğünden tutun da neredeyse bütün kuralların ihlalinle neden olabilecek bir sonuçla karşı karşıyayız. Bu denli hukuksuzluğun bize düşen paylarından birisi de meslektaşlarımızın tutuklanması oldu. Avukatlar tutuklandı. Biz avukatlar olarak yargılama muafiyeti ya da cezasızlık gibi bir iş içersinde değiliz, ama yaptığımız görev sonuç itibariyle halkın hak arama özgürlüğünü bilen insanlar olarak bu kavramın ifade ettiği anlamın içini doldurmaya çalışan bir görev yapmaya çalışıyoruz ” dedi.

Bu ülkede yargıya güvenin %30’ların altına düştüğünü kaydeden Durakoğlu, halkın, avukatlar üzerinden yargıyı okuduğu için bu güvensizliğin filizlenebildiğini, halkın yargıya ilişkin görüşlerinin somutlaşmasında avukatların verdiği mücadelenin etkin olduğunu anlattı.

İstanbul Barosu Başkanı Durakoğlu konuşmasını şu sözlerle tamamladı: “Bu ülkede hukuk devleti olabilmek adına, yargı bağımsızlığını savunabilmek adına tarihin bize öğrettiği gerçekliğin peşinden gitmek zorundayız. Onun da tek adı: Mücadele. O mücadeleyi yapmak zorundayız. Bu toplantı da o mücadelenin bir parçasıdır. Ayın o karanlık yüzünü aydınlatabilir miyiz diye düşünüyoruz. Aydınlatmaya çalışıyoruz. İşimizin şimdiye kadar olandan çok daha farklı ve çok daha zor olduğunu düşünüyorum”.

Açılış konuşmasından sonra toplantının oturumlarına geçildi. Oturumlarda yabancı hukuk örgütleri temsilcisi konuklar, avukatlar, baro ve medya temsilcileri, yargı örgütleri temsilcileri konferansın ana konusu olan ‘Olağanüstü halin olağanlaşması ve Türkiye’de yargının durumu’ üzerine değerlendirmelerde bulundular.

İkinci gün toplantının ilk oturumunu İstanbul Barosu İnsan Hakları Merkezinden Av. Tuğçe Duygu Köksal yönetti.  Bu oturumda, Dünyada Demokrasi ve İnsan Hakları İçin Avrupalı Hukukçular Birliği’nden Thomas Schimidt, Avrupalı Demokrat Avukatlar Derneğinden Robert Sabata, CCBE İnsan Hakları Komitesi Başkanı Patrick Henry, Uluslar arası Barolar Birliği İnsan Hakları Enstitüsü Sorumlu Avukatı Natacha Bracq, UIA Hukukun Üstünlüğü Enstitüsünden Avi Singh, Avrupa Barolar Federasyonu 2. Başkan Yardımcısı Dominique Attias, Filistin Barosu Genel Sekreteri Mohammed Jarrar konuştular.

İkinci oturumu Çağdaş Hukukçular Derneği İstanbul Şubesi Başkanı Av. Gökmen Yeşil yönetti. Bu oturumda, Türk Tabipler Birliği Önceki Dönem Başkanı Raşit Tükel, Çağdaş Hukukçular Derneği Genel Sekreteri Av. Nergis Tuba Aslan, Özgürlükçü Hukukçular Platformu Yöneticisi Av. Gulan Çağın Kaleli ve Akademisyen Dr. Cenk Yiğiter söz aldılar.

Üçüncü oturumu İstanbul Barosu Başkanı Av. Mehmet Durakoğlu yönetti. Bu oturumda Adana Barosu Başkanı Av. Veli Küçük, Ankara Barosu Başkanı Av. Hakan Canduran, Antalya Barosu Başkanı Av. Polat Balkan, Bursa Barosu Başkanı Av. Gürkan Altun, Sakarya Barosu Başkanı Av. Zafer Kazan, Trabzon Barosu Başkanı Av. Sibel Suiçmez,  Berlin Ceza Savunmanları Derneğinden Stephan Conen, Viyana Barosu Üyesi Clemens Lahner oturum konusuna ilişkin değerlendirmeler yaptı.

Üçüncü günün ilk oturumunu Prof. Dr. Yasemin Girit İnceoğlu yönetti. Bu oturumda Cumhuriyet Gazetesi Davası Avukatlarından Tora Pekin, Özgür Gündem Gazetesi Hukuk Danışmanı Av. Özcan Kılıç, Mezopotamya Kadın Gazeteciler Platformundan Safiye Alagaş, Article 19 Temsilcisi David Diaz Jogleix konuştular.

İkinci oturumu Uluslararası Barolar Birliği İnsan Hakları Komitesi Avrupa Temsilcisi, ÖHP Üyesi yönetti. Bu oturumda AİHM Önceki Yargıçlarından Rıza Türmen, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Av. Ramazan Demir Fakültesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Kerem Altıparmak, Dünyada Demokrasi ve İnsan Hakları İçin Avrupalı Hukukçular Birliği Başkanı Prof. Bill Bowring, Avrupalı demokrat Avukatlar Derneği Genel Sekreteri Florian Borg, Av. Fikret İlkiz, Marmara Üniversitesi Anayasa Hukuku Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Sibel İnceoğlu değerlendirmelerde bulundular.

Üçüncü ve son oturumu Yargıçlar Sendikası Önceki Başkanı Mustafa Karadağ yönetti. Bu oturumda, Yargıçlar Sendikası Başkanı Ayşe Sarısu Pehlivan, YARSAV Genel Sekreteri Leyla Tarhan Köksal, Almanya Yargıçlar Birliğinden İngrid Heinlein, Demokrat Yargı Eş Başkanı Orhan Gazi Ertekin  yargı dünyasında yaşananları örnekleyerek anlattılar. Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Ceza ve Ceza Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Duygun Yarsuvat da Oda Tv ve Cumhuriyet Gazetesi Davalarına ilişkin bilgi verdi.

Oturum sonlarında zaman yetersizliği nedeniyle soru/cevap bölümü uygulanamadı. Konferansa konuşmacı olarak katılan tüm konuklara birer plaket sunuldu.

Toplantının sona ermesinden sonra üç gün süren uluslararası konferansla ilgili hazırlanacak bir bildirinin kamuoyuna sunulacağı bilgisi verildi.