Bolu Abant Palace Otel'de başlayan ve 3 gün sürecek olan oturumlara katılan Adalet Bakanı Sadullah Ergin ve Saadet Partisi Genel Başkanı Numan Kurtulmuş ortak tespitlerde bulundu: "Vesayet rejimi sorunu çözülmeden, Türkiye'nin ekonomik, siyasal sorunları gibi terör sorunu da çözülemez."

Abant Platformu'nun, 'demokrasi toplantıları' serisi çerçevesinde düzenlediği, 'Vesayet ve Demokrasi' başlıklı toplantının ilk gününe, Adalet Bakanı Sadullah Ergin ile Saadet Partisi (SP) Genel Başkanı Numan Kurtulmuş'un 'vesayet rejimi'ne yönelik ortak vurgusu damgasını vurdu. Ergin ve Kurtulmuş, aynı noktaya işaret etti: "Vesayet rejimi sorunu çözülmeden, Türkiye'nin ekonomik, siyasal sorunları gibi terör sorunu da çözülemez."

3 günlük toplantı, dün Bolu Abant Palace Otel'de başladı. Bakan Ergin ve Numan Kurtulmuş'un yanı sıra gerek açış konuşmalarında gerekse de ilk günkü oturumlarda 'vesayet' rejimi üzerine çarpıcı değerlendirmeler yapıldı. Toplantının açış konuşmacılarından anayasa hukukçusu Prof. Dr. Ergun Özbudun, "Anayasa hukukuna göre vesayet rejimi; seçilmiş devlet organlarının seçilmemiş denetim organlarının vesayeti altında bulunması demektir." tarifini yaptı. Geçmişe yönelik bazı özeleştirilerde de bulunan Özbudun, 'tek parti rejimi' ve 1961 Anayasası ile ilgili gerçeklerin daha önce kendisinin inandığı gibi olmadığını dile getirdi. Özbudun, özellikle 1930'lara ilişkin incelemelerinde, 'tek parti rejimi'nin gelip geçici bir rejim olmadığını gördüğünü kaydetti. Tam tersine kalıcı olarak tasarlanmış bir rejim olduğunu belirtti. Temelinde de millete duyulan güvensizliğin yattığı tezini işledi. 61 Anayasası'nın da Türkiye'de vesayetin tohumunu attığını savundu. Bu vesayetçi rejimin tamamen tasfiyesinin ise kısmî değişikliklerle değil, bütünüyle yapılacak yeni ve sivil bir anayasayla mümkün olacağını dile getirdi.

Abant Platformu Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Levent Köker de Özbudun gibi vesayet rejiminin kalıcı olarak kurgulandığına temas etti. "Bizim asıl derdimiz, Türk toplumunu kendi kendisini yönetmekten yoksun gören zihniyetin tek parti döneminden itibaren kendini kalıcılaştırmış olmasından ortaya çıkıyor." tespitini yaptı. Şiddetin vesayeti beslediğinin altını çizen Köker, "Son günlerde dozunu yükselten şiddet, vesayetçiliğin neden ortadan kaldırılması gerektiğini daha vurgulu bir şekilde açıklıyor." değerlendirmesini yaptı.

Öğleden sonraki ilk oturumun konusu "vesayet ve sistem tartışmaları"ydı. Prof. Dr. Fuat Keyman'ın başkanlığını yaptığı oturumda Prof. Dr. Serap Yazıcı, sistemin kendini sağlama almak için bir dizi vesayetçi kurumu oluşturduğuna dikkat çekti. Milli Güvenlik Kurulu (MGK) ile Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) gibi kurumları da buna örnek gösterdi. Yazıcı, "Batı'dakine benzer demokrasi için, vesayetin tasfiyesi şart." vurgusunu yaptı.

Prof. Dr. Mustafa Erdoğan da bu oturumda, "Cumhurbaşkanlığının halka geçmesi, vesayet kurumlarını harekete geçirmeye devam ediyor." görüşünü kaydetti. O da vesayet kurumlarına, MGK ve HSYK'nın yanı sıra Danıştay, YÖK, Diyanet İşleri, merkezî idare ile kısmen Yargıtay'ı ekledi. Erdoğan, en önemli vesayet makamı olarak öngörülen cumhurbaşkanının devletten halka geçmesinin statükocu kesimlerde oluşturduğu hüsrana değindi. Bu infial duygusunun da başka vesayet kurumlarının daha aktif hale gelmesine yol açtığını belirtti.

Sabancı Üniversitesi Öğretim Üyesi Cemil Koçak, tek partili dönemden çok partili döneme geçerken vesayetin göz ardı edilmediğini belirtti. Koçak, rejimin kendine has mekanizmalarıyla devamını sağlamak üzere bir yapı kurduğunu ifade etti. Ardından, "Bu rejimin değişeceğine ilişkin hiçbir söz ya da beyan olmadığı halde CHP, rejimin ille de değiştirilmek istenmediğine ilişkin neden ikna edilemiyor?" sorusunu yöneltti."

Kırklareli Valisi Cengiz Aydoğdu, "DP'nin CHP'yi kapatmaması, en büyük hataydı." şeklinde çarpıcı bir değerlendirme yaptı. Aydoğdu, şöyle devam etti: "Bugünkü Türkiye'de Kemalistler hariç herkes modernleşti. Ama bunun adı bürokratik tahakküm, vesayet değil. Vesayette metafizik ve temsil vardır çünkü. Şu anda yaşadığımız bir sistem sorunu."

-Abant Platformu'nun açılışında konuşan Adalet Bakanı Sadullah Ergin, vesayet anlayışının siyasi partilere güvenmediğini, bu nedenle Türkiye'nin siyasi partiler mezarlığına çevrildiğini söyledi. Vesayeti, "Demokrasimizin bir hastalığıdır. Millet iradesinin haciz altına alınmasıdır." şeklinde tanımlayan Ergin, bu hastalıklı zihniyetin, halkı cahil ve kendini yönetemez olarak gördüğünü kaydetti. Ergin, "Göbeğini kaşıyan adamların ya da köylülerin oy verdiği bir parti isterse yüzde 80-90 oranında oy alsın, iktidar olamaz. Seçkin vasilerin uygun görmediği, onaylamadığı hiçbir adımı atamaz." dedi. Bu zihniyete göre Parlamento'nun bütün kötülüklerin kaynağı olduğunu belirten Ergin, "Bu yüzdendir ki ülkemiz adeta siyasi partiler mezarlığı olmuştur. Bugüne kadar Anayasa Mahkemesi kararı ile kapatılan siyasi parti sayısı 25 kadardır. Bunun da dünyada hiçbir örneği bulunmamaktadır." şeklinde konuştu. Ergin, Türk demokrasi tarihini de 'darbeler arası demokrasi tarihi' olarak nitelendirdi. Vesayet anlayışının bugün de devam ettiğini vurguladı. Son günlerde yaşanan terör olaylarındaki artışa da dikkat çeken Ergin, bunun teadüf olmadığını belirtti. Ergin, MHP'nin OHAL isteğini ise 'örgütün diliyle konuşmak' diyerek reddetti. Adalet Bakanı, "Demokratikleşme, terörün sebebi değil hedefi olabilir." diye konuştu. HAMZA ERDOĞAN BOLU, CİHAN

-SP Genel Başkanı Numan Kurtulmuş, vesayet rejiminin, terör olaylarının artmasında önemli etkisi olduğunu kaydetti. Platformun açış konuşmasını yapan Kurtulmuş, "terörün yegâne ilacının demokratikleşme, tam manasıyla bir hukuk devleti kurmak ve insan haklarını en kamil manada geliştirmek" olduğunu söyledi. Kurtulmuş, "Maalesef Türkiye'de ne zaman demokratikleşme konusu gündeme getirilse artan ya da artırılan terör olayları, Türkiye'de demokrasinin önünü kesecek bir araç olarak görülüyor." dedi.

"OHAL tartışmalarının gündeme getirilmesini anlamak mümkün değil." diyen SP lideri, "OHAL, Türkiye'de terörün bitmesi için bir imkân sağlamış olsaydı, 26 yıllık uygulaması sırasında, tek kişinin bile terörist olmaması gerekirdi. Bugün Türkiye'de PKK'yı hem kurumsallaştıran, hem kitleselleştiren hem de uluslararası bir terör örgütü haline getiren en önemli gerekçelerden biri OHAL'in antidemokratik uygulamalarıdır. Dolayısıyla hiç kimsenin OHAL'i teklif etmesi dahi düşünülmemelidir." diye konuştu. Kurtulmuş, 28 Şubat sürecinde Genelkurmay'da verilen brifinglerin yargı sistemini oligarşik sistemin etkisi altına aldığını belirtti.

-Bolu Valisi İbrahim Özçimen, bir ülkede esaslı demokratik sisteminin tesis edilmesinde herkese önemli görevler düştüğünü belirterek, "Zaman ülke aydının, işadamının, sivil toplum örgütlerinin ve tüm vatandaşların demokrasiden yana tavır alma zamanıdır." dedi.

Abant Toplantısı'nın açılışında konuşan Vali, toplumun her katmanının gerçekçi demokrasiyi benimsemesi gerektiğini vurguladı. Özçimen, kavgadan yana olmanın, ülkedeki vesayetçi anlayışa güç kazandıracağını ifade etti.

Bolu Belediye Başkanı Alaaddin Yılmaz da bir konuşma yaptı ve Abant Platformu'nun Türkiye'deki önyargıların önlenmesinde önemli katkı yaptığını söyledi. Demokrasinin ciddi anlamda yol aldığını savunan Yılmaz, şöyle devam etti: "Siyasi irade, demokrasinin gelişmesi için ciddi adımlar atıyor. Vesayet de demokrasiyi yönlendirmek için çok güçlü duruyor. Vesayetinin kalkmaması için mücadele edenlerle demokrasinin gelişmesi için mücadele edenler kritik bir dönemece girdi. Bu dönemde vesayet, her türlü manivela kollarını hareket ettiriyor. Bundan sonraki son dönemeçte çıkış yollarını yakalamak için size ciddi görevler düşüyor."




Zaman