Akatlar Kültür Merkezi’ndeki bir toplantıya katılan ressam Bedri Baykam, toplantı çıkışı sokak ortasında bıçaklı saldırıya uğradı. Yaralı halde yardım isteyen Bedri Baykam’ın görüntüleri ise izleyenleri şoka soktu, “İnsanlık öldü mü” dedirtti. Birçok sürücü Baykam’ı arabasına almamak için olay yerinden kaçarken, etraftaki insanlar da yardımcı olacaklarına olup biteni seyretmeyi tercih ettiler. Bu görüntüler sık sık tartıştığımız toplumsal duyarsızlaşmanın ispatı mı? Yaralı birine yardım etmemek ya da yardım etmekten çekinmek için ne gibi bir geçerli nedenimiz olabilir? Aracımızın kirlenmesi bir insanın hayatından daha mı önemli? Yaralı kişilere yardım edince işleyen hukuki prosedür, ifade verme vb. işlemler mi gözümüzü korkutuyor? Farklı isimlere sorduk, farklı ve çarpıcı yanıtlar aldık...

"Yaralıya yardım etmemek suçtur eğer ölürse hapis cezası alırsınız!"

İstanbul Barosu Yönetim Kurulu Üyesi Av. HASAN KILIÇ:

5237 Sayılı Türk Ceza Kanunumuzun 98. maddesinde bu husus düzenlenmiştir. “Yardım Veya Bildirim Yükümlülüğünün Yerine Getirilmemesi” başlıklı bu maddeye göre “Yaşı, hastalığı veya yaralanması dolayısıyla ya da başka herhangi bir nedenle kendini idare edemeyecek durumda olan kimseye hal ve koşulların elverdiği ölçüde yardım etmeyen ya da durumu derhal ilgili makamlara bildirmeyen kişi, bir yıla kadar hapis veya adli para cezası ile cezalandırılır.” Diğer yandan yardım veya bildirim yükümlülüğünün yerine getirilmemesi dolayısıyla kişinin ölmesi durumunda, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Bu husus yine aynı maddenin yani 98. maddenin ikinci bendinde düzenlenmiştir. Hal ve koşulların elverdiği ölçüde yardım edilmesi gerekir. Aynı şekilde bu durumu derhal ilgili makamlara bildirmeyen kişiler için de TCK 98. maddesinde düzenleme yapılmıştır. Toplumsal anlamda kişilerin duyarlılığının daha üst düzeyde olması muhakkak ki önemlidir. Bireylerin bu ve benzeri olaylarda birbirlerine yardımcı olmaları yaralı kişilere acil şekilde tıbbi müdahalenin yapılması önem taşımaktadır. İnsani anlamda, toplumsal gelişim anlamında önemli olması yanında 5237 sayılı yasamızın 98. maddesi bu duruma ilişkin düzenleme yapmıştır. Tabii ki yasanın öngördüğü şartları oluşması suçun maddi ve manevi unsurlarının oluşması ile bu suçun varlığı iddia edilebilir. HASTANE VE İFADE SÜRECİ BEZDİRMEMELİ! Tabii ki toplumun bu tarz olaylara duyarlılığı diğer koşulların da gelişmesine bağlıdır. Şöyle ki yardımda bulunmak isteyen bireyler açısından daha sonradan sorun yaratmayacak süreçlerin hazırlanması gerekir. Yani yardım eden kişinin bu yardımından dolayı karşılaşacağı ve maruz kalacağı prosedür ve süreçlerin bu yardım eden kişiyi caydırmaması ve caydırıcı yönlerinin azaltılması gerekir. Teşvik edilmesi ve bu davranışın saygınlığı üzerine bir bilincin geliştirilmesi çok önem arz etmektedir. Sırf Ceza Kanunu’nda düzenlemeler ile bu sorunlara çözüm bulunamaz. Başka ülkelerde de bu konuda Ceza Kanunu’nda düzenlemeler var. Ancak tekrar vurgulamak istersek bu tarz davranışların saygınlığına vurgu yapan ve toplumda ve tek tek bireylerde bu bilinci yerleştiren çalışmalar yapmak lazım. Özellikle yardım eden kişi açısından hastane ve ifade verme sürecinin eziyete dönüşmeyecek ve yardım edeni de rahatlatacak bir yapıya kavuşturulması gerekir ki bu şekilde birine yardım eden kişinin karşılaşabileceği olumsuzlukları düşünmeden sorumlu bir yurttaş rahatlığı ile hareket etmesi sağlanabilsin.

‘Bedri Baykam’a yardım edilmemesinde olumsuz imajının da etkisi var!’

Dicle Üni. FEF Sosyoloji Böl. Doç. Dr. MAZHAR BAĞLI:


"DUYARSIZLAŞIYORUZ, insanlık öldü" gibi yorumlar yapılabilir ancak şöyle bir haber de vardı, ne kadar doğru bilmiyorum: Bedri Baykam'ı aracına almayanlar, görüntüdeki o kişiler toplantıda kendisini dinleyenler. Yani tanıyorlar. Dolayısıyla belki de Baykam'ın insanların algısında yarattığı olumsuz imajın etkisi olabilir bu sessiz kalmada. Toplumun pek çok kesiminde duyarsızlık durumu var ama herkeste değil. Ticari taksiler bile aracı kirlenmesin diye yaralı insanlara yardım etmiyor bazen. Bedri Baykam sanatçı kimliğiyle çok bilinen biri değil, bu nedenle saldırıyı sanatçı kimliğine bir saldırı, bir ötekileştirme olarak değil bir insana yapılan bir saldırı olarak almalı. Kabul edilemeyecek bir durum var neticede. Dünyada da bu duyarlılık çok azaldı hatta olunca ödüller veriliyor teşvik etmek için. Belki biz de böyle şeyler yapabiliriz. Haksızlığa, zulme diğer kesimlerin sessiz kaldığı bir ortamda insan kendisini güvende hissedemez. Ama dediğim gibi Baykam'ın özel bir konumu olduğunu unutmamak lazım.

‘İnsanlar komşusundan bile korkuyor tüm megapollerin sorunu bu psikoz’

Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Sosyoloji
Bölümü Başkanı Prof. Dr. ALİ AKAY:


‘Korku ve güvenlik üzerine yerleşen bir söylemle, komşusundan bile korkan bir sosyal vaziyette, risk toplumu diye adlandırılan bir bireyleşme döneminde yaşamaktayız’

GEÇEN gün gördüğümüz imajlarda; yaralanan bir vatandaş, kim olduğu önemli değil, popüler veya değil, yardım istemekte, “Ölüyorum, yardım” diye çığlık atmakta. “Kapıyı açın!” diye seslendiği araba sahibinin kapıları kilitleyip, oradan acilen uzaklaşması toplumsal bir psikoz göstergesi: Bugün tüm toplumların yaratılan bir güvenlik sorunu karşısındaki tavırlarını izliyoruz. Batı’da ve daha sonra tüm küresel megapollerde, kozmopolitlikten, kültürün kaymasından ve sonunda da güvenlikten korkmaya başlamanın yarattığı bir olgu. Bu gerçeğin uzun zamandan beri kurulduğunun ve kurgulandığının, basın ve medyayla yaygınlaştırıldığının görüntülerindeyiz. Komşusundan bile korkmaya başlayan bu sosyal vaziyet sosyalliğin sanallık üzerine oturması ve yaşamdan kopmasıyla ilişkili durmakta. Sosyal ağlarla sanal arkadaşlıkların gerçekte olanlara olan uzaklığından kaynaklanmakta. Korku ve güvenlik üzerine yerleşen bir söylemin ağırlığının hissedildiği bir dönemde, risk toplumu diye adlandırılan bir bireyleşme döneminde yaşamaktayız. Risk üzerine kurulu olan bir psikozun yaygınlaştığı bir dönemde herkes kendisine dönük yaşayan bir bireyleşme içine giriyor, kapanma ve kendi kendisinden başka bir yere, yakına bile bakamama toplumsal, insiyaki bir davranış olmaya başlıyor. İlk defa, toplum içinde yaşayıp gerçek hayatta yalnız olduğunu zanneden bir toplumsallıktayız.

‘İnsanlar ne olduğunu anlamadı yaralandığı fark edilmedi’

Sanatçı LALE MANSUR:

HERHALDE olay yerinden geçen insanlar ne olup bittiğini anlamadılar. Bedri de yardımcısının yaralı olduğunu görmedi sanıyorum, yola attı kendini. Ortada çok tuhaf bir durum var, acayip. Çevredekiler tarafından da anlaşılmadığını düşünüyorum. Herhalde öyle insanlar da vardır ama ben ne olduğunu anlayıp basıp gidebilecek birilerinin varlığına inanmak istemiyorum. Böyle bir şeyi hayal edemiyorum. Aklım almıyor. Bedri de yardımcısı da bıçaklanmış, Bedri tek başına araba durdurmaya çalışıyor, kadın nerede, onu görmüyor, yaralandığını da belki fark etmedi. Her haliyle bir karambol olduğu belli. Gerçekten anlaşılmış ise de, basıp gitmeyi aklım almıyor. 70’li yılların sonuna doğru öyleydi, gelen geçen birbirini tarardı. Kan revan içinde insanlar, kucaklarında çocuklarıyla arabalara işaret ederlerdi, kimse durmazdı. Kimbilir nedir, ne değildir, ne olur ne olmaz diye. Bunları yaşamıştık biz. Ama bu öyle bir şey değil herhalde. Olmadığına inanmak istiyorum.




Habertürk