Ankara 15. İş Mahkemesi'nin kararıyla kapatılan Yargıçlar ve Savcılar Sendikası, (YARGI-SEN) mahkeme kararı kesinleşinceye kadar sendikal faaliyetlerine kararlılıkla devam kararı aldı.
Ankara Valiliği'nin Kamu Görevlileri Sendikaları Yasasındaki "meslek esasına dayalı olarak sendika kurulamaz, yargıç ve savcılar sendika kuramaz" şeklindeki hükümlere dayanılarak açtığı kapatma davası Ankara 15. İş Mahkemesi tarafından kabul edilen YARGI-SEN, sendikal faaliyetlere devam kararı aldı. Kapatma kararının temyiz süreci sonucunda kesinleşeceğine dikkat çeken YARGI-SEN, kararın ardından izleyecekleri yola ilişkin ANKA'ya değerlendirmede bulundu.
İç hukuk yollarından sonuç elde edilemezse, davayı AİHM ve İLO'ya taşıyacak olan YARGI-SEN Yönetim Kurulu, Türkiye'nin taraf olduğu sözleşmelere atıfta bulunarak, "Türkiye bu sözleşmeleri onaylarken, anılan sözleşmelere yargıç ve savcıların sendikal örgütlenmelerini engelleyecek herhangi bir beyan ve çekince koymamıştır" dedi.

-YARGI GÜCÜN YANINDA YER ALDI-

Mahkemenin verdiği kararla, Anayasa'nın 90. maddesinde yer alan, "temel haklara yönelik uluslararası sözleşmelerle yasaların çatışması halinde, uyuşmazlığın çözümünde, uluslararası sözleşme hükümleri esas alınır hükmü'nün gözardı edildiğine dikkat çeken YARGI-SEN, şu değerlendirmede bulundu:
"Anayasa'nın 90. maddesi karşısında kısıtlayıcı yasa hükümlerinin uluslar arası sözleşmeler karşısında uygulama yeteneği bulunmamasına, uluslararası sözleşmeler esas alınarak davanın reddine karar verilmesi gerekirken, hak ve özgürlükler karşısında güvence olan değil, hak ve özgürlüklerin kullanımına engel olan bir anlayışla dava sonuçlandırılmıştır."
Darbe dönemlerinde yargının verdiği kararlara atıfta bulunan YARGI-SEN, "İnsan hak ve özgürlüklerinden yana, hukukun üstünlüğünden yana olan değil, gücün yanında yer alan bir yargı ile karşı karşıya olduğumuz, bu kararla bir kez daha ortaya çıkmıştır. Yargının varlık nedeni, hukukun üstünlüğü, eşitlik, özgürlük, adalet iken ülkemizde yargıç ve savcılar örgütlenememekte, haklarını arayamamakta, hakkını arayamayan bir yargıdan adalet dağıtması beklenmektedir" dedi.



-DUYARSIZLIK SİTEMİ-

HSYK tarafından, uluslararası sözleşmeler gözetilmeden YARGI-SEN yöneticilerinin, sendika merkezinin bulunduğu Ankara dışına atandığına işaret eden YARGI-SEN, "Sendikanın yönetimi sürgüne gönderilmiştir. Böylece HSYK, uluslararası sözleşmeleri gözetmediğini ortaya koymuş, mahkemeyi yaptığı bu işlemle yönlendirmiştir. Mahkeme de uluslararası sözleşmeleri esas almamıştır" değerlendirmesinde bulundu.
YARGI-SEN'in mücadelesinin, hukukun üstünlüğü, etkinliği, egemenliği, yargı bağımsızlığı, yargıç güvencesi ve mesleki sorunlar için verilen bir mücadele olduğunun altını çizen YARGI-SEN, şu değerlendirmede bulundu:
"Yargılama sürecinde Türkiye Barolar Birliğinin baroların önemli bir bölümünün, sendikaların ve siyasi partilerin yer almaması ise, temel hak ve özgürlükler konusunda yaşanan en ağır ihlalde dahi ortaya çıkan bu duyarsızlığın görülmesi anlamında son derece anlamlı bir tabloyu yansıtmıştır. Demokratik hukuk devletinde, sorunların çözümü için örgütlenme özgürlüğünü kullanımının ve siyasi partilerin odak olması gerekirken, ortaya çıkan bu duyarsızlık, Türkiye'de sorunların neden ve niçin yaşandığına, mücadelenin sözle yapılması ile yapılmaması arasında bir fark olmadığını da bir kez daha göstermiştir. Avrupa'da ilk kez yargı sendikası kapatma davasının yine Türkiye'de yaşanması da çağdaş demokrasinin neresinde olduğumuzu ortaya koymuştur. Bu tablo 12 Eylül askeri darbesinde, yargı söz konusu olmadan Milli Güvenlik Konseyi'nin 7 numaralı bildiri ile ortaya çıkmış iken, aynı bildirinin sonuçları, 30 yıl sonra bu gün bir yargı kararı ile ortaya çıkmıştır. Yargı varlık nedenine uygun hareket etmek, yargıç ve Cumhuriyet savcıları ise demokratik hukuk devleti ve adil yargılama hakkının güvencesi olmak durumundadır. Hukukun üstünlüğü ve hak arama mücadelesine sonuna kadar devam edilecektir."(ANKA)