İşte bazı hukukçuların görüşleri:

YARSAV Başkanı Tarhan, "Yüksek yargının yetkileri bana göre gasp edilmiştir. İsnat edilen suçlar, bize aktarıldığına göre, kişisel değil, görev sırasında işlendiği öngörülen suçlar. Bir kişinin terörist olduğu söyleniyorsa part time-full time diyemezsiniz, görev sırasında olduğu açık. Adliyedeki odası, yani görev odası aranmıştır. Kesinlikle görev sırasında işlenen suç olduğu kanaatindeyiz. Soruşturmanın Yargıtay'da yapılması ve soruşturma usulünün de ona bağlı  olarak yapılması gerekmektedir" dedi.
 
Özel yetkili savcının, ağır cezanın buna yetkisi olmadığını söyleyen Tarhan, "Bu yargı bizim yargımız. Gidebileceğimiz başka bir yer yok. Herkes bu konuda duyarlı olsun. Lütfen yöntemler, kurallar zorlanmasın" diye konuştu.

Adalet Bakanı'nın sorumluları ortaya çıkaramamasının siyasi sorumluluğunu yerine getirememe anlamına geldiğini söyleyen Tarhan, "O zaman istifa etmesi gerekir, hatta zorunludur" dedi.

Erzurum Barolar Birliği Başkanı Naci Turan:
- "Kimse hukukun üstünlüüğüne saygı göstermiyor. Hukuka saygı kaybolmuştur. Herkes kendi hukukunu yaratıyor. Hukuka saygı olsaydı bunları yaşamayacaktık. Başsavcı'nın tutuklanması olağanüstü bir olaydır. Eğer hukukun üstünlüğü olsaydı, tutuklanmayacaktı. Hukukun üstünlüğü olsaydı onu tutuklayanların yetkileri elinden alınmazdı. Herkes gerçekten taraf penceresinden bakıyor"

Milliyet yazarı Taha Akyol:
- "Ortada fiiliyat ve hukuk bakımından iki kutup görülüyor. Maaalesef yargı camiasının iki kutba ayrılmış olması son derece esef verici. Olayın uygulama tarafı çok karışık. İsmailağa cemaaati hakkında bir soruşturma var.

1- Şanal'ın tavrı bu soruşturmayı engellemek miydi?
2- Bu soruşturma kullanılarak irtica eylem planındaki gizli hedeflere mi ulaşılmak isteniyordu? Evrakta sahtecilik yapıldı mı? Ergenekon vari bir durum mu var?  Bunlar hep soruluyor....

Olayın hukuki tarafına bakarsak, Adalet Bakanı ''Yasalara uygun'', HSYK, ''Yasalara aykırı'' diyor. Ceza Muhakemeleri Kanunu'nun 251. maddesi soruşturmayı düzenliyor. Erzincan Savcısı Ergenekon türü bir yapılanmayla hareket ediyorsa bu madde geçerli, evrakta sahtecilik yaptıysa da bu kişisel suça giriyor. 250. madde ise yargılama deyimini kullanıyor. Usül kanununa aykırı bir uygulama yok. HSYK'nı özel yetkiyi alması ve suç duyurusunda bulunması hukukun ihlalidir. Adalet Bakanı yokken ve müsteşar ayrıldıktan sonra bu karar alınıyor. Çoğunlukla karar alınması gerekir. Bu karar hem kanuna hem de Yargıtay'ın içtihatına aykırı.

Erzurum'daki soruşturma Adalet Bakanlığı'nın iznine bağlı. Savcıların özel yetkileri alındı. Top HSYK'dadır. Özel yetkili savcı atamalıdır. Özel yetkili savcının görüşünün ne olduğu bu noktada çok önemli. Yargı mesupları şu soruyu vicdanlarına sormalı: Kanunları ve içtihatları siyasi kanaatlere göre uygularsanız, durum nereye geliyor.. Yerleşik içtihatlare göre hareket etmeliler.

Eski Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk :
- "Gerçekten yargıda bir deprem. Öyle anlaşılıyor ki Erzincan'da görevini yapan bir başsavcı tarafından eski DGM'lerin yerini alan özel savcılar tarafından bir soruşturma ve sonunda tutuklama kararı veriliyor. Son zamanlarda bizde çok kolay tutuklama kararı veriliyor. Sadece bir şüphe oluştuğuna ilişkin karar değil, şüphelinin kaçması, delil karartması ihtimali de olması gerekiyor. HSYK'nın aldığı karar geçici bir tedbirdir. Tüm detaylarıyla ortaya çıkarılması için Erzincan'a bir müfettiş gönderilmesi gerekiyor."

Türkiye Barolar Birliği: "Yeni bir örnek..."
Türkiye Barolar Birliği (TBB), "Cihaner'in gözaltına alınması ve tutuklanması, hukuk devletine ve onun en önemli özelliği olan yargı bağımsızlığına son zamanlarda vurulan darbelerin yeni bir örneğidir" değerlendirmesinde bulundu. Açıklamada şöyle denildi:

 "Yaşanan son örneklerle hukuk bilimi, yasalar ve hukukun kuralları pervasızca aşındırılmakta, hukuka ve yargıya olan güven sarsılmakta ve toplum güvenceden yoksun bırakılarak korku ortamına itilmektedir. Daha da ilginç olan; yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığına ağır darbe vuran bu gelişmelerin; siyasal iktidarın, yargı reformu çalışmalarını sürdürdüğü bir dönemde hız kazanmış olmasıdır.

Siyasal iktidarın 'birey hakkının güvencesi olan' yargı bağımsızlığını ortadan kaldırmayı hedefleyen keyfi uygulamalarının en büyük zararı demokrasiye, hukuk devletine, onun en önemli özelliği yargı bağımsızlığına, halkın hak arama özgürlüğünün sesi olan savunmaya ve en önemlisi halkımıza yansımaktadır. Yaratılmaya çalışılan korku toplumu, hukuk devleti ve insan hakları gibi kavramlar için değil, totaliter ve otoriter yönetimler için elverişli bir zemin oluşturur."

Hukukçular Birliği: "HSYK savcıyı denetliyor"
Hukukçular Birliği Vakfı Başkanı Sinan Kılıçkaya, "Hukukun belirlediği yöntemler arasında savcının yetkisinin alınması yoktur. Bu yönüyle bakıldığında HSYK'nın kararı hukuksuzdur" dedi.

"Hakim ve savcıların yetkilendirilmeleri, görev yerlerinin değiştirilmesi belirli ilkeler ve kurallar çerçevesinde olur. HSYK, bu ilke ve kurallara aykırı olarak sadece yürüttüğü soruşturma ve bu soruşturmada ortaya çıkan sonuçlar nedeniyle savcının yetkisi kaldırılmaz. Kaldırılırsa, ağır hukuka aykırı olur" diyen Kılıçkaya, "HSYK hakim ve savcıların yürüttükleri soruşturmaları veya bakılan davaları denetleme yetkisine sahip değildir. HSYK, bu kararı ile savcının yaptığı soruşturmayı denetlemeye çalışmaktadır. Kamuoyu, bu kararı, 'HSYK, savcı Osman Şanal'ın yaptığı işlemleri beğenmedi ve görevi ile ilgili yetkisini elinden aldı' şeklinde algılayacaktır" ifadesini kullandı.

Ankara Barosu: "Karşıyız"
Ankara Barosu, Başsavcı İlhan Cihaner hakkında Erzurum Cumhuriyet Savcısı tarafından Ceza Muhakemeleri Kanunu'nun 250. maddesine dayanılarak soruşturma yapılmasının, gözaltına alınmasının yasa ve hukuka aykırı olduğunu savundu.

Açıklamada, yargıç ve savcıların görevleriyle ilgili veya görevleri sırasında işledikleri suçlardan dolayı haklarında soruşturma yapılmasının ya da
yargılanmalarına karar verilmesinin yargı bağımsızlığı, yargıç ve savcılık güvencesi esaslarına göre ve ancak yasayla düzenlenebileceği, bu suçlardan dolayı yargılama yapma görevinin doğrudan Yargıtay'a ait olduğu kaydedildi.

Bu durum ve Ceza Muhakemeleri Kanunu'nun 250/3. maddesine göre yargıç ve savcılar hakkında Ceza Muhakemeleri Kanunu'nun 250/1. maddesinde sayılan suçlardan dolayı herhangi bir savcının soruşturma yürütmesi ya da özel yetkili  ağır ceza mahkemesinin yargılama yapmasının yasal ve hukuki olmadığı belirtilen açıklamada, ''Hal böyle iken Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner hakkında Erzurum Özel Yetkili Cumhuriyet Savcısı tarafından Ceza Muhakemeleri Kanunu'nun 250. maddesine dayanılarak soruşturma yapılması, ev ve iş yerinin aranarak gözaltına alınması yasaya ve hukuka aykırı olmasının yanı sıra çok açık bir yetki gasbıdır'' denildi.

Türk Hukuk Kurumu:
Türk Hukuk Kurumu Başkanı Tuncay Alemdaroğlu, Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner hakkında, CMK 250/3. maddesine açıkça aykırı olarak işlem yapıldığını ileri sürdü. Cihaner hakkında yapılan işlemin, "bırakın hukuk devleti olmayı kanun devleti bile olmaktan uzaklaşıldığını gösterdiğini" iddia eden Alemdaroğlu, "Erzincan Cumhuriyet Savcısı hakkında soruşturma ve tutuklamaya, bazı kişilerin CMK'nın 251. maddesini gerekçe göstermeleri, 251. maddedeki yetkilerin 250. maddenin sınırları içinde kullanılmasının zorunlu olduğunu görmezden gelip, konuyu saptırarak, yasaya aykırı işlemi haklı gösterme gayretidir ve hiçbir yasal dayanağı bulunmamaktadır" dedi.

Emekli Başsavcı Reşat Petek: "Soruşturma yetkileri var"

Emekli Başsavcı Reşat Petek, sabah.com.tr'ye verdiği görüşte Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner'in gözaltına alınmasında usul olarak hukuka aykırılığın söz konusu olmadığını belirtti. Erzurum Özel Yetkili Cumhuriyet Savcıları'nın yasal olarak soruşturma yetkilerinin bulunduğuna dikkat çeken Petek, "Hakim ve savcılar, CMK'nın 250'nci Maddesi'ni içeren suçları, görev sırasında veya görevden dolayı işlemiş olması durumunda, ayrımı yapılmaksızın soruşturma işlemleri özel yetkili cumhuriyet savcılarına verilir ve doğrudan doğruya soruşturma yaparlar. Eğer isnat edilen suç, 250'nci Madde kapsamında ise; ki kamuoyuna öyle yansıyor, Erzurum Özel Yetkili Cumhuriyet Savcıları'nın yasal olarak soruşturma yetkisinin olmasında bir kuşku yok. Yargılama safhası yani iddianamenin kabulünden sonraki kovuşturma işlemleri Yargıtay'da yapılır. Bunun hazırlık soruşturması dediğimiz, soruşturma aşaması özel yetkili savcıların görev alanıdır. Bunda tereddüt yoktur. Bu konuda usulü işlemlerin tartışmasında yasal çözüm bulunacaktır. Yasalar da benim kanaatime göre açık ve nettir. Özel yetkili savcılar soruşturmasını tamamlar ama başsavcının yargılama yeri Yargıtay olur. Mesele böyle bakıldığında, soruşturma safhasında bir kaygı söz konusu değildir" diye konuştu.


CNN TÜRK