YAYGIN OLAN ORTAK DÜŞÜNCEYE AYKIRI
Daire'nin bozma gerekçesinde taksirin, istisnai bir kusurluluk olduğu belirtilerek, "Toplumsal yaşamda belli faaliyetlerde bulunan kimselerin başkalarına zarar vermemek için bir takım önlemler alma ve bazı davranış kurallarına uyma zorunlulukları bulunmaktadır. Bu kurallar toplum olarak yaşama zorunluluğundan doğabileceği gibi, devletin müdahalesiyle de ortaya çıkabilmektedir. Taksirli suç bu kuralların ihlal edilmesi sonucu belirir. Fail, tedbirli ve öngörülü davranmamış olduğu için cezalandırılır" denildi. Taksirin unsurlarının sıralandığı gerekçeli kararda, yayanın karşıdan karşıya geçerken kendisine motorlu bir vasıtanın çarpacağı ve bu vasıtada bulunanların yaralanacağını öngörebilmesinin kabulünün toplumda yaygın olan ortak düşünceye aykırı olduğuna dikkat çekildi. Yayaların motorlu taşıt sürücülerine zarar vereceklerinin, bu nedenle daha fazla basiretli davranmaları gerektiğini bildiklerinin ve cezalandırılmaları gerektiğinin kabul edilemeyeceğine işaret edilen gerekçeli kararda, "İntihar etmek için kendisini hızla gelen otomobilin altına atan ve kazaya neden olan şahsın amacı, kendi yaşamına son vermek olup sürücünün yaralanabileceğini de önceden görebileceği söylenemez. Bu nedenle taksirin neticenin öngörülebilmesi unsuru bu gibi olaylarda gerçekleşmemiştir" denildi.
YAYALARIN KUSURLU OLMALARI TAZMİNİ SORUMLULUĞU GEREKTİRİR
Karayolları Trafik Kanunu'nda yayaların uyacakları kuralların düzenlendiğinin anımsatıldığı kararda, trafik kazasında yayanın hukuki sorumluluğunun bulunmasının cezai yönden de sorumlu olmasını gerektirmeyeceği belirtildi. Yayaların kusurlu olmalarının tazmini sorumluluğu gerektirdiğine işaret edilen kararda, "Meydana gelen kazadan dolayı cezai sorumluluğun var olduğu kabul edilemez. Her ne kadar Adli Tıp Kurumu Başkanlığı yaya R.G.'nin olayda asli kusurlu olduğunu belirtse bile tüm açıklanan bu nedenlerden dolayı sanığın beraatı yerine yazılı şekilde mahkümiyetine karar verilmesi, kanuna aykırı olup, bozulmasına karar verildi" denildi.