Yargıtay Başkanlığı, yeni anayasa hakkındaki görüşlerini TBMM Başkanlığına sundu. Devletin temel hak ve özgürlükler karşısındaki baskın konumunun, demokrasi ve insan hakları alanındaki gelişmeler perspektifinde normalleştirilmesi ve devletin hak ve özgürlüklerin hayata geçirilmesinin sağlayıcısı durumuna getirilmesi gerektiğini belirten Yargıtay, görüşünde, temel hak ve özgürlüklere tam bir güvence ve etkili bir koruma mekanizması ile temel hak ve özgürlükler alanında ulusal hukuk ile ulusal üstü hukukun ilişkisinin açık ve anlaşılır biçimde belirlenmesi gerektiği vurgulandı. Anayasaların bireylerin temel haklarını belli koşullarda devlete devrettiği kabul edilen toplumsal sözleşmeler olduğunun anımsatıldığı görüşte, hazırlanacak olan anayasaların, anlık olaylara verilecek tepkilere göre değil, genel kabul görmüş evrensel ilkeler doğrultusunda hazırlanması gerektiği kaydedildi. Anayasalar, devletin temel örgütlenme biçimini ve birey devlet ilişkilerini düzenleyen esas belge olduğu gerekçesiyle esas olma niteliğine uygun biçimde ayrıntıdan uzak hazırlanması gerektiği bilgisine yer verilen görüşte, "Temel hak ve özgürlüklerin, anayasaların olmazsa olmaz bölümünü oluşturduğu kuşkusuzdur. Devlet, hak ve özgürlükler karşısında pasif değil aktif tutum sergilemek zorundadır. Bu nedenle, anayasada sağlanan hakların hayata geçirilebilmesi için gerekli önlemleri almak, devletin bir görevi olarak açıkça ifade edilmelidir" denildi.

ERKLER AYRILIĞI ANAYASAL OLARAK KORUNMALI
 
Temel hak ve özgürlüklere tam ve etkin bir koruma sağlanması için gerekli kurumsal yapının oluşturulmasının, bu hakların gerçek anlamda varlığının ön koşulu olduğunun vurgulandığı görüşte, özgürlüklerin koruma altına alınabilmesi için gerekli yapısal önlemlerin alınmasının, özgürlükleri gerçekleştirebilmek amacıyla yargı bağımsızlığı ve hâkimlik, savcılık teminatı, gibi güvencelerin korunup geliştirilmesinin büyük öneme sahip olduğu kaydedildi. Görüşte, temel hakların korunması kapsamında uluslararası sözleşmelerin, normlar hiyerarşisi içerisindeki yerinin, anayasa zemininde düzenlenmesinin yararlı olacağı bilgisine yer verildi. Erkler ayrılığı prensibinin, ilkesel ve kurumsal olarak anayasanın bütününe hakim olması gerektiğinin altı çizilen görüşte, yargının bir erk olarak anayasal statüsü ve millet adına kullanılan yargı yetkisine ilişkin temsilde, bağımsızlık ve teminatın en üst seviyede korunması gerektiği vurgulandı. Yargı organlarının oluşumlarının, statüsünün, birbirleriyle ilişkilerinin, derecelendirilmelerinin, mensuplarının atanmalarının, görev sürelerinin ve özlük haklarının bir erk olarak yargının bağımsızlığı, tarafsızlığı ve teminatı temelinde ele alınmasının istendiği görüşte, farklı yargısal disiplinlerin temel ilkelerinin, anayasal güvence altında olması gerektiği ifade edildi.

YARGI ORGANLARININ AYRI OLMALARI YARGISAL DİSİPLİNDEN KAYNAKLI
 
Yargıtay, AK Parti'nin 12 maddelik yargıyı tek çatı altında toplama teklifine, "Yargı birliği ve bu kapsamda yüksek yargının tek çatı altında bir araya getirilmesi düşüncesi, buna duyulan ihtiyacın bilimsel yöntemlerle ortaya konulması ve önerilen modellerin ihtiyacı karşılama kapasitesi gibi hususlara bağlı olarak değerlendirilebilir. Bu çerçevede, yargı organlarının taşıdıkları farklı kurumsal ve yargısal kültürün, bu organların fiziksel olarak ayrı olmalarından ziyade meşgul oldukları yargısal disiplinlerden kaynaklandığı dikkate alınmalıdır" ifadeleri ile yanıt verdi. Hakim ve savcıların teminat olarak birlikte ve aynı düzeyde ele alınmasının önemine dikkat çekilen görüşte, savcılık kurumunun teminatına yönelik bir geriye gidişin hakimlik teminatını, yargı bağımsızlığını ve yargının etkinliğini doğrudan ilgilendirdiği belirtildi. Yüce Divan görevinin Yargıtay'a verilmesi görüşünün yinelendiği görüşte, HSYK ve Anayasa Mahkemesi'nde temsil edilen yargı mensuplarının çoğunlukta olduğu yapının korunması ve yüksek yargı mensuplarının temsil oranın artırılması istendi.

BAĞIMSIZLIK YARGIYA VE YARGIÇLARA VERİLEN BİR AYRICALIK DEĞİLDİR
 
Demokratik hukuk devletinde devlet organlarının hukuk ile bağlılığının esas olduğu ve bu esasın hayata geçirilebilmesinin idarenin yargısal denetimi ile mümkün olduğunu bilgisine yer verilen görüşte, idareyi denetleme yetkisine sahip olan yargının uyuşmazlığın taraflarından bağımsız olmasının adaleti gerçekleştirmenin temel koşulu olduğu vurgusu yapıldı. Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi, Birleşmiş Milletler Yargı Bağımsızlığının Temel İlkeleri ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nde yer alan yargı bağımsızlığı maddelerine atıfta bulunulan görüşte, şu değerlendirmeye yer verildi:
"Bağımsızlık yargıya ve yargıçlara verilen bir ayrıcalık değil, vatandaşların temel bir hakkı ve onların diğer haklarının da güvencesidir. Yargı örgütünün devlet teşkilat yapısı içerisindeki yeri ve kendi iç yapılanması anayasada düzenlenmelidir. Yargının, yasama ve yürütme erkinden bağımsız görüntü verecek biçimde güçlendirilmiş temsilinden, farklı yargı disiplinleri arasındaki ilişkiye kadar teşkilat yapısı bütüncül bir yaklaşımla ele alınmalıdır. Özellikle yüksek yargının güçlendirilmiş teminat sisteminin korunması ve geliştirilmesi hukuk devleti ilkesinin bir gereğidir." (ANKA)