YARSAV'dan yapılan yazılı açıklamada, 5982 sayılı yasa ile Anayasa'da yapılan değişiklikler dikkate alınarak Anayasa Mahkemesinin kuruluş, görev ve yetkilerini düzenleyen yeni bir yasa yapılması gerektiği görüşüne yer verildi.

Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısı'na değinilen açıklamada, tasarının bazı maddelerinde eksiklikler ve olumsuzluklar bulunduğu savunularak, bu eksiklik ve olumsuzluklara ilişkin görüşlere yer verildi.
Tasarının dördüncü kısmının dördüncü bölümünün bireysel başvuruya ilişkin esasları düzenlendiğine değinildi.

Anayasa şikayeti olarak da adlandırılan bireysel başvurunun, pragmatik nedenlerle ve parçacı bir yöntemle Anayasa'nın ilgili hükümleri üzerinde bir değerlendirme yapılmaksızın aceleyle getirilen bir mekanizma olduğu savunulan açıklamada, bu mekanizmayı hayata geçirecek yasal düzenlemenin de aceleye getirilerek, kamuoyunda herhangi bir şekilde tartışılmasına olanak sağlanmaksızın doğrudan TBMM'ye sunulduğu kaydedildi.

''Tasarının bu haliyle yasalaşması durumunda, Anayasa Mahkemesinin baş edemeyeceği bir iş yükü, yargı kurumları arasında çatışma ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamındaki ihlallerin ve mağduriyet algısının derinleşmesine neden olunacağı açıktır'' ifadesine yer verilen açıklamada, bu çerçevede ilgili kanun taslağının genel seçim sonrası öngörülen yeni anayasa sürecine kadar bekletilmesinin doğru olacağı savunuldu.

Anayasa şikayetinin 2012'de yürürlüğe gireceği, mahkemenin yapılanmasına ilişkin hükümlerin de çok detaylı düzenlenmiş olması da gözetildiğinde, bu yasanın bir an önce çıkartılmasını gerektiren Anayasal veya fiili bir zorunluluk olmadığının ortada olduğu öne sürülen açıklamada, Anayasa Mahkemesi'nin yasanın çıkartılmasını beklemesi ve çalışmalarına fiilen son vermesinin yasal bir dayanağı olmadığı gibi toplanıp karar almasını da engelleyen bir hükmün bulunmadığı belirtildi.

Açıklamada, yeni anayasa tartışmaları sırasında Anayasa şikayeti konusunun ''gereklilik, kapsam ve sonuçları bakımından yeniden tartışılması'' istenerek, eğer yeni anayasada da yer verilecekse, bunun gerektirdiği mahkemenin oluşumu için de gerçekçi adımlar atılması gerektiği kaydedildi.

Bu kapsamda, Anayasa Mahkemesi üyelerinin seçiminin objektif ve mahkemenin varlık nedenine uygun, yaraşır bir şekilde gerçekleştirilmesinin ve üyelerin insan hakları hukukuna vakıf, donanımlı, nitelikli hukukçulardan oluşumunun sağlanmasının şart olduğuna değinilen açıklamada, şu görüşlere yer verildi:
''İnsan haklarını korumayı varlık ve meşruiyet temeli olarak görmediği yeni yemin metninden de anlaşılan ve tamamı yürütme ve yasama organı tarafından seçilen yani oluşumunda büyük oranda siyasal iradenin etkili olduğu bir organa, yeni ve adeta sınırsız yetkiler verilmesinin demokratik hukuk devleti açısından doğuracağı sakıncalar iyi hesaplanmalıdır.

Bireysel başvuru konusunda mahkemenin yetkisi, ihlalin tespiti ve tazmini ile sınırlı olmalıdır. Mahkeme kararlarını ve yasaları iptal yetkisi, sadece mevcut yargı düzeninde yeni çatışmalara yol açmayacak, aynı zamanda mahkemenin parlamentonun da üzerinde bir vesayet organı olmasını sağlayacaktır.

Ön hazırlıksız ve parçacı anlayışla yapılan bu değişikliğin toplumsal olarak yeterince zarar gördüğümüz çatışma algısını derinleştirmemesi, yargıda büyük çatışmaların öncüsü olmaması için, sağduyu ile hareket edilmeli, önerilerimiz dikkate alınmalıdır.''


AA