Türkiye’nin önde gelen anayasa hukukçuları, yeni anayasa çalışmaları konusunda ortak bir metin kaleme aldı. Prof. Dr. Erdoğan Teziç, Prof. Dr. Mümtaz Soysal, Prof. Dr. Necmi Yüzbaşıoğlu ve Prof. Dr. Fazıl Sağlam tarafından imzalanan metinde, “TBMM, Kurtuluş Savaşı’nı yönetirken ve imparatorluktan cumhuriyete dönüşümü yaparken dahi hukuki zeminde kalmaya özen göstermiş, 1876 Anayasası’ndan 1924 Anayasası’na geçişi anayasal süreçten kopmadan sağlamıştır. Tüm bu kazanımlardan da ilham alarak, toplumun ihtiyaçlarına göre uzlaşa uzlaşa yol almak ve dünün kurucu iradesini bugünün kurucu iradesi ile geliştirerek, yaşayan bir anayasaya sahip olmak en gerçekçi ve sağlıklı yol olacaktır” denildi.

4 anayasa hukukçusunun imzasını taşıyan metinde, şöyle denildi:
“Anayasalar bir devletin temel siyasi ve hukuki düzenini kuran toplum sözleşmesidir. Anayasalardaki kısmi ya da topyekzn değişikliklerin de bu niteliğine uygun olarak yapılması gerekir. Anayasacılık geleneğimizde kısmi değişikliklere ve değişmez hükümlere yer verilmiş olup, topyekzn bir anayasa değişikliğinin ya da ‘yeni bir anayasanın’ nasıl yapılacağını gösteren bir düzenleme yer almamaktadır. Demokrasilerde devletin temel hukuki düzenini belirleyen anayasanın yenilenmesinin de bu niteliğine uygun bir hukuki zemin içinde yapılabileceği aşikardır.

‘Kademe kademe yol alınmalı’
Öte yandan, demokratik rejimlerde parlamentoların çoğulcu yapısı gereği, yeni bir Anayasa üzerinde, onun toplum sözleşmesi niteliğine uygun bir uzlaşma sağlayabilmeleri hiç de kolay değildir. Ülkemizde parlamentonun oluşumunda yönetimde istikrar ilkesi ön plandadır. Ülke barajının ölçüsüz yüksekliği ve milletvekillerinin illere tahsisi usulündeki orantısızlıklar temsilde adalet ilkesini geri plana düşürmüştür. Böyle bir düzende siyasal iktidarın ölçüsüz bir çoğunlukla yönetime gelmesi, uzlaşma zeminini daha da zorlaştırmakta, bunun sonucu olarak siyasi ortam gerginleşmekte, endişeler ve kutuplaşmalar artmaktadır. ‘Asli kuruculuk kapsamına giren yeni anayasa yapımı’ yönetimde istikrar gereksiniminden bağımsız olmalıdır. Anayasa yapımında önemli olan, anayasanın değişen iktidarları kapsayacak bir kalıcılığa sahip olmasıdır. Bu da ancak ‘toplumsal uzlaşma’ ile sağlanabilir. Anayasa Uzlaşma Komisyonu’nun bir yılı aşkın süredir yürüttüğü yeni anayasa çalışmalarında bir sonuca ulaşılamaması, Türkiye’de yeni bir anayasa yapabilmenin hukuki zemininin ve siyasi ikliminin olmadığını göstermiştir. 
 
TBMM, Kurtuluş Savaşı’nı yönetirken ve imparatorluktan cumhuriyete dönüşümü yaparken dahi hukuki zeminde kalmaya özen göstermiş, 1876 Anayasası’ndan 1924 Anayasası’na geçişi anayasal süreçten kopmadan sağlamıştır. 1982 Anayasası’ndaki partilerin ittifakla yaptıkları 1995, 2001 ve 2004 kapsamlı anayasa değişiklikleri, daha özgürlükçü ve daha demokratik bir Türkiye için TBMM’nin anayasa hukukumuza kattığı çok önemli kazanımlardır. Gelinen bu noktada, tüm bu kazanımlardan da ilham alarak, toplumun ihtiyaçlarına göre uzlaşa uzlaşa, sindire sindire, kademe kademe yol almak ve böylece hukuki zeminden kopmadan, dünün kurucu iradesini bugünün kurucu iradesi ile geliştirerek, yaşayan bir anayasaya sahip olmak en gerçekçi ve sağlıklı yol olacaktır.”