TBMM Anayasa Uzlaşma Komisyonu, AKP’nin ilk taslağıyla 1982 Anayasası’nı aratmayacak sınırlandırmalar getirilmek istenen “Basın Özgürlüğü”yle ilgili maddenin yazımını tamamladı. Anayasa’nın 28. maddesinde “Basın hürdür, sansür edilemez” denir. Özellikle 27 Mayıs 1960 darbesi öncesinde Menderes Hükümeti’nce basına uygulanan baskı ve sansürün sonucu 1961 Anayasası’yla “özgürlükler” hayli genişletilmiş ve güvence altına alınmıştı.

12 Eylül 1980 darbesinde de basına ağır yasaklar uygulandı, gazeteler kapatıldı. Basın özgürlüğüne ilişkin “ilkesel” cümle Anayasa’da korundu, ancak o tek cümlelik “özgürlükler” iki sayfalık madde metniyle “dağtımın önlenmesinden yayın durdurmaya” uzanan pek çok yaptırıma bağlandı. “Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne, milli güvenliğe ve genel ahlaka” aykırılık iddasıyla mahkûmiyetlere ve yasaklama ve kapatmalara yargı üzerinden meşruiyet sağlandı. Yeni Anayasa taslağında “asker rejim”in basına getirdiği kısıtlamaların kaldırılması amaçlanıyor.

Komisyonda iktidarla muhalefet arasında uzlaşma sağlanamayınca - eski deyimle- muhalefet şerhleri “parantezl metinler”e dönüştü. Basının da siyasi partiler gibi “demokratik yaşamın vazgeçilmez unsurları” arasında sayılmasına karşın, 1982 Anayasası’ndaki “kamu düzeni ve ahlaki gerekçelere dayalı sınırlamalar” AKP’nin ısrarıyla taslakta kaldı. Özel hayat da kısıtlama nedenleri arasına girdi.

NELER DEĞİŞTİ?

Milliyet Okur Temsilcisi olarak meslek örgütleri ve akademik dünyanın tartışması açısından “Basın Özgürlüğü” maddesinin Anayasa taslağındaki son şeklini, Meclis’te süreci yakından takip eden deneyimli muhabirimiz Önder Yılmaz’a danışarak tartışmaya açıyoruz.

İşte “Neler değişti?” sorusunun yanıtları:

“...Uzlaşma Komisyonu toplantısında, iktidarların baskısı nedeniyle basın kuruluşlarının ‘otosansür’ uygulamasını dikkate alan komisyon, mevcut anayasadaki ‘Basın hürdür, sansur edilemez’ hükmünü, ‘Basın hürdür ve demokrasinin vazgeçilmez unsurlarındandır. Hiçbir şekilde sansür edilemez’ şeklinde yeniden düzenledi.

Böylece basının demokrasinin vazgeçilmez unsuru olduğu ve “hiçbir şekilde sansür edilemez” denilerek medya kuruluşlarının iktidardan korkarak otosansüre yönelmelerinin de, önüne kesebilecek bir hüküm Anayasaya girmiş oldu.

RADYO VE TELEVİZYON

Yeni anayasa taslağında, süreli ve süresiz yayın yapma ve bu amaçla basımevi kurmak için yürürlükteki anayasada olduğu gibi önceden izin alma ve mali teminat yatırma şartı aranmayacak. Ancak komisyon, radyo televizyon ve sinema yayınları için “izin sistemi” öngördü.

Komisyon, konuyu, “Radyo televizyon, sinema veya benzeri yollarla yapılan yayınlar izin sistemine bağlanabilir” ifadesiyle düzenlerken, BDP, radyo ve te-

levizyon yayınlarının, “tercih ettiği dilde yayın yapmak” ifadesinin eklenmesini istedi, ancak kabul görmedi.

TEKELLEŞME

Komisyon, medyada “tekelleşmeye” karşı anayasal önlem aldı. Komisyon, mevcut anayasadaki, “Devlet basın ve haber alma hürriyetlerini sağlayacak tedbirleri alır” ifadesini, “Devlet basın ve haber alma hürriyetinin kullanılmasını, kamuoyunun serbestçe oluşmasını ve medyada çoğulculuğu sağlayacak tedbirleri alır” şeklinde yeniden yazdı.

Bu düzenlemenin gerekçesini ise taslak metni “Maddede ifade edilen medyada çoğulculuk, basında tekel oluşmasının önlenmesini kapsayıcı bir ifadedir” notu düşerek açıkladı.

GENEL AHLAK

Basın Özgürlüğü maddesinin en önemli ve en tartışmalı fıkrası ise basına getirilecek sınırlamalarla ilgili düzenleme oldu. Basın özgürlüğünün sınırlanmasına ilişkin kriterlerin saatler süren tartışmalara yol açtığı komisyonda, tam mutabakat sağlanamayınca, ancak parantezli fıkra metni ortaya çıkarılabildi.

Ak Parti’nin direnmesi sonucunda basın özgürlüğünü sınırlayan kritere ilişkin fıkra, “Basın hürriyetinin kullanılması kamu düzeninin, genel ahlakın, başkalarının haklarının korunması ile şiddetin teşviki veya övülmesinin, kişiler arasındaki kin ve nefret duygularının oluşturulmasının önlenmesi sebepleriyle sınırlanabilir” şeklinde düzenlendi. Böylece Ak Parti’nin, “kamu düzeni ve genel ahlak” gibi istenildiği gibi yorumlanarak basına sınırlama getirebilecek kavramlar fıkra metnindeki yerini korudu.

KAPATMA KALKTI

CHP ve BDP’nin “kamu düzeni ve genel ahlak” gibi, soyut ve sınırı belli olmayan sınırlamaları getirilmesinin basın özgürlüğüne darbe vuracağı itirazı ise “CHP ve BDP kamu düzeni ve genel ahlak ifadelerine itiraz etmektedir” muhalefet şerhi notuyla metindeki yerini parantez içinde aldı. MHP ise basın özgürlüğünün “milli güvenlik” gerekçesiyle sınırlanabileceği önerisinde ısrarcı oldu. MHP’nin bu önerisine de metinde parantez içinde yer verildi.

Muhalefetin parantez içine alınan bu itirazları anayasa çalışmalarının sonunda, yeniden ele alınarak sonuca bağlanmaya çalışılacak.

Komisyon, mevcut anayasadaki süreli-süresiz yayınlara dönük “kapatma” ve “durdurma” cezalarını anayasadan çıkarırken, “toplatma” ve “dağıtımı engelleme” hükümlerini korudu. Buna göre, süreli ve süresiz yayın organları, “devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne, cumhuriyetin temel ilkelerine” aykırı yayınlardan dolayı kapatılamayacak. Toplatma ve dağıtımı engelleme kararı hakim tarafından alınacak. Gecikmesinde sakınca bulunduğu hallerde ise yapılacak kanun düzenlemesinde belirtilen yetkili merciler tarafından toplatma ve dağıtımı engelleme kararı verilebilecek.

Komisyon ayrıca süreli ve süresiz yayınlara el koymaya “özel hayat” şartı getirdi. Yazılan metne göre, “Süreli veya süresiz yayınlara el koyma, özel hayatı açıkça ihlal eden ya da suç delili olarak gösterilen yayınlar dışında” yasak olacak. Mevcut anayasada olduğu gibi basımevi ve eklentileri ile basın araçlarına suç aleti olduğu gerekçesiyle el konulamayacak ve müsadere edilemeyecek.


7 GÜN YERİNE 48 SAAT

Komisyon “Düzeltme ve Cevap Hakkı” başlıklı maddede mevcut anayasayla paralel bir düzenleme gerçekleştirirken, hakimleri düzeltme ve cevap hakkı başvurusunu sonuca bağlama süresini 7 günden 48 saate düşürdü.



Milliyet