Türkiye'nin yoğun ve hızlı değişen gündemi, sivil toplumda 'yeni anayasa arka planda kalıyor' endişesini doğurdu. Bu çerçevede sivil toplum kuruluşları (STK) da yeni anayasayı gündemde tutmaya çalışıyor. Şu ana kadar 73 sivil toplum kuruluşu Meclis Başkanlığı'na anayasa taslağı sundu. Sivil toplum temsilcileri, siyasilere de çağrıda bulunuyor. "Gündem yoğunluğunda anayasa süreci ilerleyemez." anlayışına karşı çıkarak, yoğun gündemin yeni anayasayı unutturmamasını istiyorlar. Anayasanın 'sakin zaman çalışması' olmadığı, aksine katılımcı demokrasinin en çatışmalı alanı olduğunu vurguluyorlar. 

Sürece bakışlarını Zaman'a değerlendiren temsilciler, değişimin ilerleyen bir süreç olduğu, ona ayak uyduramayan siyaset anlayışlarının silinip gideceği uyarısında bulunuyor. Vatandaşları da anayasa sürecini yakından takip etmeye çağırıyorlar: "Bu ülke, olumsuz ve olumlu olayların bir arada yürüdüğü bir ülke. Umutlu olmak ve 'nasıl bir anayasa?' sorusuna kafa yormak için çok sebebimiz var." Zaman'a konuşan sivil toplum temsilcilerinin görüşleri şöyle: 

Partilerin sözü var, zor koşullar bizi yıldırmamalı 

Uludere faciası, Dink kararı gibi yoğun gündemi olan bir ülkede, gündemin tümüyle buralara kaymasına ve anayasa sürecinin yok olmasına mâni olmak gerekiyor. Bu, gerilim-çatışma isteyenlerin, yeni bir sistem ve devlet yapılanması istemeyenlerin arzuladığı bir senaryodur. Zor koşullar bizi yıldırmamalı. Anayasa yapılacaksa, bunlarla mücadele edilerek yapılacak. Partiler seçim bildirgelerinde yeni anayasa olmasına rağmen gerilen gündemden etkilendiler ve gerekli çabayı harcamadılar. Ancak Meclis'in anayasa konusundaki bu sessizliğinin aksine, toplumda büyük bir hareketlilik var. Bu da bize, halkın ve Ankara'nın gündeminin ne kadar farklı olduğunu gösteriyor. 

Bu tren kaçarsa Türkiye'ye yazık olur 

Türkiye, birçok alandaki meseleleri çözüme kavuşturabilmek için yeni anayasaya muhtaç. Yeni anayasa bir mucize değil, ancak değişim ve ilerlemenin bir ön şartı. İktidar da muhalefet de bunu çok iyi biliyor. Zaman zaman gündeme gelen 'ilk üç madde', 'kırmızı çizgiler' gibi söylemleri samimi bulmuyorum. Bunları siyasi manevralar olarak değerlendiriyorum. Partilerin yer yer ortaya çıkan isteksiz tavırları sivil toplumu etkilememeli; aksine sivil toplum etkinliğini ortaya koyarak toplumdaki anayasa beklentilerini diri tutmalı. Anayasa konusunda oluşan çok sayıda platform Türkiye için büyük bir kazanç. İlk kez Türkiye'de sivil toplum bu kadar büyük inisiyatif alacak. Bu tren kaçarsa Türkiye'ye yazık olur. 

Yeni anayasa, karanlık dehlizlerde kaybolmasın 

Yeni anayasa yoğun gündemin gölgesinde kaldı gibi görünüyor ama Türkiye'nin tam demokratikleştirilmesinin en büyük umudu olma özelliğini sürdürüyor. Ergenekon soruşturmasıyla, düşe kalka da olsa yeni bir sürece girdik. Darbe planları deşifre edildi. JİTEM gibi karanlık çeteler aydınlığa kavuştu. Sayın Başbakan'ın Uludere faciasıyla ilgili yaptığı ve topluma mal olan "Ankara'nın karanlık dehlizlerinde kaybolmayacak" açıklaması da umutlandırıcı ve bir olumlu işaret. Aynı şekilde, yeni anayasanın da Ankara'nın karanlık dehlizlerinde kaybolmamasını bekliyoruz. Yani, olumsuzlukların yanında, umutlanmamızı sağlayacak ve "Nasıl bir anayasa olmalı?" sorusunun cevabını aramaya bizi teşvik edecek sebeplerimiz var.