YÖK Başkanlığının Danıştay'a sunduğu itiraz dilekçesinde, dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı belirtilerek, ''Sınava girecek herkes açısından ortaya çıkan hukuki belirsizlik sebebiyle dava konusu işlemin yürütmesinin durdurulmasından ötürü telafisi imkansız zararların doğacağı muhakkaktır'' denildi.

İtiraz gerekçesine ilişkin dilekçede, YÖK'ün, yargı kararlarına konu olmuş idari işlemi hakkında yürütmenin durdurulması kararı verilmesi üzerine kararın yerine getirilmesi amacıyla toplandığı ve yeni bir işlem tesis ettiği belirtildi.

Bu yeni işlemin de iptal davası konusu olması üzerine Danıştay 8. Dairesi'nin önce ara karar ile karar gerekçelerini talep ettiği daha sonra YÖK'ün cevap dilekçesinin ardından yürütmenin durdurulması kararı verdiği anımsatıldı.

İtiraz dilekçesinde, ''Dava konusu işlemimizde herhangi bir hukuka aykırılık bulunmadığı ve işlemin uygulanması halinde davacı bakımından telafisi imkansız zarar ihtimali bulunmadığı gibi tam tersine sınava girecek herkes açısından ortaya çıkan hukuki belirsizlik sebebiyle dava konusu işlemin yürütmesinin durdurulmasından ötürü telafisi imkansız zararların doğacağı muhakkaktır'' denildi.

***

YÖK Başkanlığının Danıştaya sunduğu itiraz dilekçesinde, 21 Temmuz 2009'da yükseköğretime girişte yeni bir sistem getirildiği belirtilerek, ''Sekizinci Daire dava konusu katsayı oranları ile 2009 yılında uygulanan katsayı oranlarını karşılaştırmak suretiyle ciddi bir mantık hatası yapmıştır'' denildi. YÖK Başkanlığının Danıştaya sunduğu itiraz dilekçesinde, katsayılarla ilgili belirlenen oranların gerekçeleri anlatıldı.

YÖK Genel Kurulunun 21 Temmuz 2009 tarihinde birbirine bağlantılı bir çok unsurdan oluşan yükseköğretime girişe ilişkin yeni bir sistem getirdiği, bu yeni sistemin tamamına yönelik bir hukuka uygunluk tartışması ortaya çıkmadığı savunuldu.

Dilekçede, bu yeni sistem içinde farklı bir anlamı ve işlevi olan katsayı oranları ile ilgili kısmın dava konusu edildiği, Danıştay 8. Dairesinin de katsayı farklılaştırmasını ''yönlendirme'' amacının tek aracı gibi değerlendirmek suretiyle yürütmenin durdurulması kararı verdiği anımsatıldı.

''Hukuka saygılı olan kurulumuz bu yargı kararını yerine getirmek amacıyla yeni bir katsayı oranı belirlemek üzere toplanmış ve yeni sistemin bütünlüğü içinde bilimsel ve teknik değerlendirmeler yaparak yeni bir oran belirlemiştir'' denilen dilekçede, yargı kararının gereği kapsamında yeni işlem tesis edildiği belirtildi.

Dilekçede, şunlar kaydedildi:

''İtiraza konu Daire kararındaki yargı kararları ile oluşmuş bir hukuki statü bulunduğu gerekçesi hukuka aykırıdır.

Danıştay 8. Dairesi yürütmenin durdurulması kararında eski sistemde belirlenmiş olan katsayıya karşı açılmış davalarda iptal taleplerinin reddi ile oluşmuş bir statüye işaret etmektedir. Oysa Danıştayın ret kararları bir kesin hüküm oluşturmadığı gibi, Danıştay'ın ret kararları ile oluşmuş bir kazanılmış hak da yoktur. Ayrıca katsayı oranları her yıl kurulumuzca yeniden belirlenmekte olup, bir önceki yıl uygulanan katsayı oranı nedeniyle kazanılmış bir haktan söz etme olanağı bulunmamaktadır. Ret kararlarının kesin hüküm oluşturmayacağını kabul eden Danıştayın bu ret kararları ile değişmesi mümkün olmayan bir hukuki statü oluştuğu iddiası kabul edilebilir olmadığı gibi, bilinen kararlarına da aykırıdır. Oysa, yeni bir sistem kurulduğu açıktır.''

-''FARKLI BİR DÜZENLEME YAPILAMAYACAĞI ANLAMINA GELMEZ''-

Yargısal denetimin, denetime tabi tutulan düzenlemenin hukuka uygunluğuyla sınırlı olduğu savunulan dilekçeye, şöyle devam edildi:

''İdarenin takdir yetkisine sahip olduğu bir konuda yapmış olduğu bir düzenlemenin, yargı organlarınca iptal edilmemiş olması ve dolayısıyla hukuka uygunluk karinesinden yararlanmaya devam ediyor olması, hizmet gerekleri ve kamu yararı dikkate alınarak takdir yetkisi kapsamında farklı bir düzenleme yapılamayacağı anlamına gelmez.

Aksi düşünce takdir yetkisine sahip olan idareyi hukuka uygun birden fazla alternatif içinde bir seçeneğe mahkum etmek ve dolayısıyla takdir yetkisini bağlı yetkiye dönüştürmek anlamına gelir. 1998 yılında 0,2-0,5 olarak belirlenen katsayı oranlarının zaman içinde değiştirilmiş olması bunun somut örneğidir. Örneğin; 2002 yılında alan içi ve alan dışı tercihlerde kullanılacak katsayı aralığı 0,3-0,8 olarak değiştirilmiş, ardından 2006 yılında alan farklılaştırılmasına gidilmiş ve alan bilgisinin daha sağlıklı ölçülebilmesi için 4 olan alan sayısının 7'ye çıkarılmış olması değişen ihtiyaçlara göre yeni düzenlemeler yapılabileceğini göstermektedir.

Sekizinci Daire dava konusu katsayı oranları ile 2009 yılında uygulanan katsayı oranlarını karşılaştırmak suretiyle ciddi bir mantık hatası yapmıştır.''

Eski sistemdeki katsayı oranları ve buna ilişkin başarı puanları ile yeni sistemdeki puan aralıklarının karşılaştırıldığı dilekçede, ''dolayısıyla artık 0.3-0.8 katsayı oranlarından bahsetmek yersiz olduğu gibi bu oranların uygulanmasının da mümkün olmadığı'' savunuldu.

-''KONU SADECE ORAN FARKI OLARAK İNCELENMİŞ''-

Dilekçede, şunlar kaydedildi:

''Ayrıca Danıştay 8. Dairesi bu karşılaştırmayı yaparken önceki yıllarda uygulanan sınav sisteminin aynen devam ettiği, sadece katsayı oranlarının farklılaştığı varsayımına dayanmaktadır. Bu mantıktan yola çıkarak Kurulumuzun katsayı farklılaştırmasını önemsizleştirmeye çalıştığı sonucuna ulaşmaktadır. Danıştay 8. Dairesi, eski sistemdeki katsayının işlevi ile yeni sistemdeki katsayının işlevini ele almadan, sadece oran farkı olarak konuyu incelemektedir. Üstelik bu noktada da yargı kararları ile istikrar kazandığı söylenen bir orana işaret etmektedir. Belirtmek gerekir ki yargı kararları daha önce tek aşamalı sınavda belirlenen katsayı oranlarının iptali taleplerinin reddine ilişkin kararlardır.''

İtiraza konu daire kararında, ''Uygulanmakta olan katsayının (0,8-0,3), (0,15 - 0,13) olarak değiştirilmesinin nedenleri 7 Ocak 2010 günlü ara kararımız ile sorulmasına karşın, davalı idarenin bilimsel ve hukuken kabul edilebilir bir açıklama yapmamış olduğu görülmüştür'' denildiği kaydedilen dilekçeye, şöyle devam edildi:

''Öncelikle sözü edilen ara kararında tam ve açık olarak idaremizden ne istenildiği belirtilmemiştir. Belirsiz ve geniş kapsamlı bir soruyu içeren ara kararına cevap verilmediğinden yola çıkılarak hüküm kurulması ve böylesine yaygın sonuçları olan bir davanın tek gerekçesi olarak bu hususa değinilmesi, adil yargılanma ilkesine ve idare hukukunun temel ilkelerinden olan re'sen inceleme ilkesine aykırıdır. İlgili Daire bu gerekçeyi kararına dayanak yapmakla, katsayının yeni sistem içindeki yeri konusunda eksik incelemeye dayalı karar verdiği kanısını uyandırmaktadır.

Ancak itiraza konu kararın yeterli bilimsel veri sunulamadığı gerekçesine dayandırılmış olması, mükerrerlik kaygısı güdülmeksizin dava konusu işlemin bu yönüne ilişkin geniş bir açıklama yapılması gereğini ve ihtiyacını ortaya çıkarmıştır.''

aa