Arınç, 24 Televizyonunda canlı yayımlanan ''Açık Görüş'' programında soruları yanıtladı.

YSK'nın kararının vicdanını rahatsız edip etmediğinin sorulması üzerine Arınç, ''Şüphesiz rahatsız etti'' dedi.
    
Konuyla ilgili bir karmaşa, bilgi kirliliği, sokaklarda ise çatışma, tartışmalar yaşandığını belirten Arınç, Türkiye'nin seçime gittiğini, seçim takviminin işlediğini söyledi.
    
Seçim hukukunun önemli olduğunu vurgulayan Arınç, YSK kararlarının maddi hataların düzeltilmesi dışında kesin hüküm taşıdığına işaret etti.
    
Anayasa'nın 76'ncı maddesi ve 2839 saylı Milletvekili Seçimi Kanunu'nun 11 ve 12'nci maddelerinin milletvekili adayı olabileceklerin taşıması gereken şartları içerdiğini belirten Arınç, YSK'nın da milletvekili adaylarının başvurusu için gerekli belgeleri gösteren bir genelgesi bulunduğunu hatırlattı.
    
Milletvekili seçilemeyeceklere ilişkin Anayasa ve yasalardaki düzenlemelere vurgu yapan Arınç, bu hükümlerin eskiden beri yürürlükte olduğunu, dolayısıyla adaylık için başvuracakların bu yazılı belgeleri sunması gerektiğini ifade etti.
    
Yenilenerek 2005 yılında yürürlüğe giren Türk Ceza Kanunu'nda ''memnu hakların iadesi''nin yer almadığını kaydeden Arınç, şunları söyledi:
    
''Çünkü 'yeni ceza kanunu yeni bir konseptle ortaya konuyor' dendi. Ancak, diğer kanunlardaki ceza hükümlerinden dolayı memnu hakların iadesi yolu açık kaldı. Sanıyorum karmaşa buradan çıkıyor. Kanun var bununla ilgili, YSK genelgesi var. YSK da yazılı hukuku uygulayan bir kurumdur ve kararları kesindir. Ancak belli süreler itiraz için tanınmıştır. Şu anda da o süreyi bu kişiler kullanıyorlar. Hukuki düzenleme böyle ancak demokrasi açısından, seçme ve seçilme haklarının alabildiğine geniş olması ve demokrasi alanının genişlemeye müsait olması lazım. Kısıtlayıcı hükümler çok istisnai olmalı ve aynı zamanda da kurumlar özgürlükçü bir yaklaşımla olayları yorumlamalı.
    
YSK'nın verdiği kararda çelişkiler de göze batıyor. İki tane milletvekili olan kişi var. Bunlar dört yıldır milletvekili, daha önce işlemiş oldukları suçtan dolayı 2007 seçimlerine girerken ellerindeki belgelerle seçimlere katılma imkanı bulmuşlar. Şimdi ondan çok daha farklı bir konumda değiller. Ama şimdi adaylıkları iptal ediliyor. Yine iki kişi var, Leyla Zana ve Hatip Dicle. O zamanlar itiraz edilmiş ve adaylıkları iptal edilmiş. Bu kez tekrar başvurmuşlar, tekrar iptal ediliyor.
    
Burada göze çarpan konu şudur, YSK bu kararı alırken kendi içinde özensizlik göstermiş bazı kişiler hakkında. Bunları telafi etmesi mümkün. Bir diğeri, Türk Ceza Kanunu'ndan kaynaklanan bir memnu hakların iadesi söz konusu değilken genelgesiyle 'ne olursa olsun her suçla ilgili bana memnu hakların iadesi kararı getireceksiniz' demiş. Bu ada Türk Ceza Kanunu açısından yanlış.''
    
Bülent Arınç, Adli Sicil Kanunu'nun 13'üncü maddesinde de belirtilen konularla ilgili belli süre geçtikten sonra sicilden kaydın silinmesinin istenebileceği hükmünün yer aldığını söyledi.
    
-''YSK BAĞIMSIZ''-

Seçimde bağımsız adaylığın demokratik bir hak olduğunu, bu hakkı hiç bir şekilde engellememek gerektiğini ifade eden Arınç, ''Ama engellememek gerekir derken, Anayasa ve Ceza Yasası'ndan kaynaklanan kısıtlamaları göz ardı edin, demiyorum. Bütün bunları yeni gelişmeler ışığında ve bütünüyle inceleyerek bir karar ortaya koymak lazım. Yüzde 10'luk baraj devam ettiği sürece de bağımsız adaylar seçilebilecekler'' dedi.
    
''Yani YSK, demokrasi boyutunu fazla dikkate almadı'' denilmesi üzerine Arınç, ''Demokrasi boyutunu hiç dikkate almadı. Hukuki boyutunu sadece şekli itibarıyla dikkate aldı. Halbuki orada da gerekli incelemeler yaparak, şimdi de biraz mecbur kaldığı için 'belge getirin' diye adeta davetiye çıkarıyor. Yani bu belki doğru bir şey. Ama bu yola gitmeden, bu kadar tartışma olmadan, hatta bunu bile bile siyasi malzeme yapmaya ihtiyaç duymadan, bundan bir rant devşirmeye kalkmadan, bunu AK Parti aleyhine bir koz olarak kullanma cesaretini veya cüretini göstermeye teşebbüs etmeden yapmalıydı'' diye konuştu.
    
YSK'nın, tamamen bağımsız olduğunu, hükümetle hiç bir ilgisinin bulunmadığını, hükümetin YSK'ya emir veya talimat veremeyeceğini ifade eden Arınç, AK Parti'nin de ''YSK mağduru'' olduğunu söyledi.
    
Bülent Arınç, ''Bunlara hiç gerek kalmadan YSK gerçekten demokrasinin sınırlarını alabildiğine geniş tutarak, alabildiğince özgürlükçü bir yaklaşımda, daha liberal bir yorumda bulunabilirdi'' dedi.
    
YSK'nın seçimin güvenli, eşit koşullarda yapılabilmesi için görevlendirildiğini, yazılı hukuku uyguladığını ve tamamen şekli kaldığını belirten Arınç, ''Bu noktaya gelmeden, yasalarda değişiklik yapılmak suretiyle YSK da yazılı hukuku uyguladığına göre, onun elini güçlendirmek veya daha liberal kararlar vermesine yardımcı olmak mümkün müdür, elbette mümkündür'' diye konuştu.
    
''Kararın hukuki bir hata olduğunu mu düşünüyorsunuz?'' sorusuna karşılık Arınç, ''YSK böyle bir karar verdi. Bu karar ne kadar haksız, ne kadar hukuka aykırı, ne kadar içinde komplo taşıyan bir karar bile olsa bu kararın karşısında 'bu bir savaş ilanıdır' demek doğru değil, 'dağa mı çıkalım' demek doğru değil, dükkanlara, bankalara molotofkokteyl atmak polise, askere karşı gelmek, araçları yakmak, insanlara zarar vermek, bu kararın karşılığı bu değil. Sanki birileri, bunu fırsat bilerek ve çok büyük zararlara yol açacak eylemler yaptılar ve nihayetinde bir masum insanımız bir gösteri sırasında vefat etti'' diye konuştu.
    
YSK'nın, seçimin güvenliğini sağlamakla görevli bağımsız bir kurul olduğunu belirten Arınç, ''Ben onun kararlarını ancak bu şekilde eleştiririm. Aksi için elimde bir delil olması lazım'' dedi.



AA