Av. Mustafa ZAFER yazdı...

HACİZDE ÖDEME YERİNE ALACAKLARIN DEVRİ

Madde 120 – Hacze iştirak eden bütün alacaklılar muvafakat ederlerse borçlunun borsada ve piyasada fiyatı olmayan alacakları, ödeme yerine geçmek üzere itibari kıymetleriyle kendilerine veya hesaplarına olarak içlerinden birine devredilir. Bu halde alacaklılar, alacakları nispetinde borçlunun haklarına halef olurlar.

Aynı suretle hacze iştirak edenlerin hepsi veya içlerinden birisi borçlunun üçüncü bir şahıstaki alacağının tahsilini veya böyle bir şahsa karşı haiz olduğu dava hakkının kullanılmasını, masraf kendilerine ait olmak ve fakat haklarına halel gelmemek şartiyle üzerlerine alabilirler.

Bu suretle elde edilecek para ilk önce üzerlerine alanların alacak ve masraflarının ödenmesine karşılık tutulur.

I.GENEL OLARAK

İcra ve İflas Kanununda “Paraya Çevirme” başlığı altında düzenlenen ödeme yerine alacakların devri borçlunun taşınır yahut taşınmaz bir malının icra marifetiyle satılmasından başka alacaklıya tanınan ek bir imkandır. Buna göre alacaklı borçlunun borçlusunda mevcut olan alacağının paraya çevrilmesini yahut haczedilen alacağın kendisine devredilmesini isteyebilir.

Kanun maddesinin pratik uygulamadaki hüküm ve sonuçlarının anlaşılabilmesi için İ.İ.K 120/1 madde düzenlemesinde vurgulanan alacağın ödeme yerine geçmek üzere devri, İ.İ.K 120/2 madde düzenlemesinde ise borçlunun üçüncü şahıstaki (borçlunun borçlusu) alacağının tahsilini veya böyle bir kişiye karşı sahip olduğu dava hakkının kullanılması düzenleme altına alınmıştır.

İcra dairesi, borçlunun takip dışı üçüncü bir kişideki alacağı için takip ve dava etmek isteyen alacaklıya, alacağın tahsili için gerekli iş ve işlemlerde kullanılmak üzere bir belge düzenleyip verir. Alacaklı bu belge ile üçüncü kişiye karşı icra takibi yapabilir yahut dava açabilir.

Söz konusu düzenlemede yer alan masrafların ödenmesi hususu, İ.İ.K 15 ve 59. Maddelerden farklı olarak ancak borçlunun borçlusundaki (takip dışı üçüncü kişide alacağı) alacağının tahsil edilmesi yani paraya çevirmenin tamamlanmasından sonra paylaştırmadan evvel ilgilisine ödenebilir. Yetki belgesine dayanarak açılacak dava yahut yapılacak takip ile elde edilmesi istenen sonucun elde edilememesi (tahsilatın sağlanamaması) halinde yapılan masraflar alacaklının üzerine kalır ve borçluya yükletilemez.

Alacağın Ödeme İçin Devri

Hacze iştirak eden bütün alacaklıların muvafakati ile borçlunun üçüncü kişideki (borçlunun borçlusundaki) alacağı ödeme yerine geçmek üzere itibari kıymetleriyle kendilerine veya hesaplarına olarak içlerinden birine devredilebilir.

Burada bütün alacaklıların muvafakatinin alınması suretiyle ancak devir gerçekleştirilebilecek ve devrin gerçekleştirilmesi ile borçlunun takip dışı üçüncü kişi nezdinde bulunan alacağı miktarınca alacaklıların alacağından düşülecektir.

Diğer bir anlatımla takip borçlusunun paraya tahvil edilebilecek ekonomik değeri olan herhangi bir şeyinin alacaklılarından birine yahut birkaçına devredilebilmesi mümkün olup devredilen şeyin ekonomik değeri kadar borçlu alacaklılarına karşı o nispette alacağından kurtulması düzenleme altına alınmıştır.  

Alacağın Tahsil İçin Devri

Yine hacze iştirak edenlerden hepsi veya içlerinden birisi borçlunun üçüncü bir şahıstaki alacağının tahsilini veya böyle bir şahsa karşı haiz olduğu dava hakkının kullanılmasını talep edebilirler. Alacaklılardan herhangi birisi almış olduğu bu yetki doğrultusunda yapılacak tüm masrafları kendi peşinen karşılamak suretiyle alacağın tahsili için gerekli her türlü işlemi yapabilir.

Kanaatimce alacağın tahsili için devri hususu pratik uygulamada genel kabul gören görüş itibariyle hatalı uygulanmaktadır. Takip borçlusuna borçlu olan herhangi bir kişideki alacağı üzerine haciz konulması üzerine, borçlu alacağı üzerine haciz konulan esas dosyalardan herhangi birisi üzerinden paranın tahsil edilmesi halinde alacaklılar arasında bu paranın toplanacak 100 madde malumatları sonrasında İ.İ.K 140 Madde çerçevesinde sıra cetvelinin yapılarak paranın paylaştırılması gerekir. Dolayısıyla borçluya borçlu olan takip dışı üçüncü kişide hak ve alacağı üzerine haciz konulması sonrasında diğer haciz alacaklılarının muvafakati alınmasa bile yapılacak tahsilat sonrasında tıpkı paraya çevirmenin esas usulündeki satışta olduğu üzer sıra cetveli yapılacak paraların paylaştırılması sağlanacağından bu yolla uyuşmazlıkların çözümüne gidilebileceği kanaatindeyim.

Ancak borçluya borçlu olan ve uyap ortamında tespit edilmesi mümkün olmayan bir hakkın alınacak yetki belgesi sonrasında açılabilecek dava yahut takibi mutlak bir icra dosyasının tanzim edilmesi sonrasında tahsil edilmesi de mümkündür.      

Alacaklı alacağın tahsili için almış olduğu yetki belgesi doğrultusunda icra takibinde bulunurken yahut dava açarken gerekli tüm masraflara katlanır. Ancak yapılan tahsilattan ilk önce bu masraflar alacaklıya ödenmek suretiyle kalan para alacaklılar arasında paylaştırılır. Alacaklılar arasında paranın paylaştırılmasından sonra geriye bir para kalırsa bu para borçluya iade olunur.

Yine açılan dava ve takipler ile elde edilmek istenen amaca ulaşılamaz yani herhangi bir tahsilatta bulunulamaz ise yetki belgesine dayanılarak yapılan tüm masraflar alacaklı üzerine bırakılır.  

 II.GÜNCEL YARGI KARARLARI

Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2022/574 Esas ve 2022/7298 Karar


Alacaklı tarafından borçlu ... hakkında kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile başlatılan icra takibinde, borçlu ... ile üçüncü kişi ...’ın icra mahkemesine başvurusunda; borçlu ...’ın alacaklı olduğu takip dosyasındaki alacağının tamamını 28.03.2017 ve 01.06.2017 tarihlerinde ...’a temlik ettiğini, temlik nedeni ile borçlunun borç ilişkisinden çıktığını, bu nedenle alacaklı ...’a İİK’nun 120. maddesi uyarınca verilen 23.11.2017 tarihli yetki belgesinin iptalinin talep edildiği, ilk derece mahkemesince, borçlunun alacaklı olduğu takip dosyasına 07.02.2017 tarihinde haciz konulduğunu, İİK’nun 120/2. maddesi kapsamında talebin ise 26.10.2017 tarihinde yapıldığı bu nedenle İİK’nun 106-110. maddesindeki 6 aylık sürenin geçtiği ve haciz konan dosyadaki alacağın üçüncü kişi tarafından temlik alındığı, artık İİK’nun 120/2. maddesine göre işlem yapılmasının talep edilemeyeceği, dosya alacağının tamamını temlik eden borçlu ...’ın ise hukuki yararı bulunmadığı gerekçesi ile 23.11.2017 tarihli yetki belgesinin iptaline, şikayetçi ... yönünden davanın hukuki yarar yokluğundan reddine karar verildiği, alacaklı tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince, benzer gerekçe ile istinaf başvurusunun esastan reddine karar verildiği görülmüştür.

İİK'nun "paraya çevirme" başlığını taşıyan 106. ve devamı maddelerinde taşınır ve taşınmaz malların satış usulü düzenlenmiştir. Borçlunun üçüncü kişilerdeki alacağı, taşınır hükmündedir. Aynı Kanun'un 110. maddesinde ise; “Bir malın satılması kanuni müddet içinde istenmez veya talep geri alınıp da, bu müddet içinde yenilenmezse o mal üzerindeki haciz kalkar” hükmü yer almaktadır.

Somut olayda; haciz 07.02.2017 tarihinde, satılarak paraya çevrilmesi zorunlu mala değil, borçlunun alacaklı konumunda olduğu ... ... 11. İcra Dairesi'nin 2015/20495 Esas sayılı dosyası üzerine konulmuş olup İİK'nun 106. maddesinin 2. fıkrası hükmüne göre borçlunun bu takip dosyasındaki alacağı menkul hükmünde ise de Yargıtay yerleşik içtihatlarına göre dosya alacağına haciz konulması durumunda, alacaklı ancak fiili olarak o dosyaya para girdiği tarihten itibaren kendisinin alacaklı olduğu dosyaya paranın gönderilmesini isteyebileceği, öncesinde fiili imkansızlık olduğu göz önüne alındığında alacağı için bir başka takip dosyasına haciz koyduran alacaklının haczinin korunmasının gerektiği, somut olayda da haciz koydurulan dosyaya henüz tahsil edilip giren bir paranın mevcut olmadığı, bu durumda da alacaklının herhangi bir parayı kendi dosyasına isteyemeyeceği ve 6 aylık haciz düşme süresinin de başlamayacağı, dolayısı ile İİK’nun 120/2. maddesi uyarınca verilen yetki belgesi isteme süresinin de 6 aylık süreye bağlanmasının yerinde olmadığı, zira İİK’da yetki belgesi talep etmek için belirli bir sürenin öngörülmediği, İİK’nu 106-110. maddelerinin kıyasen uygulanarak haciz tarihinden itibaren 6 ay içinde yetki belgesi istenmemesi nedeni ile haczin düşmüş olması kabul edilerek yetki belgesinin iptal edilmesi isabetsiz olup bozmayı gerektirmiştir.

Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2017/7761 Esas ve 2018/11240 Karar


Şikayetçi vekilince, alacaklı ...’ın dava dışı 3. kişi borçlu ... hakkında ... 1. İcra Müdürlüğünün 2009/8472 E. sayılı dosyası ile yapılan takip sırasında, alacaklı ...'a İİK'nin 120/2. maddesi gereğince, borçlu ...’un ...’a karşı haiz olduğu dava hakkının kullanılması için verilen yetki belgesinin iptalinin talep edildiği, bu talebin 14.05.2014 tarihli icra müdürlüğü kararı ile reddedildiği, bu işlemin iptali için icra mahkemesine başvurulduğu mahkemece davanın reddine karar verildiği anlaşılmıştır.

İİK'nin 120. maddesinde, “Hacze iştirak eden bütün alacaklılar muvafakat ederlerse borçlunun borsada ve piyasada fiyatı olmayan alacakları, ödeme yerine geçmek üzere itibari kıymetleriyle kendilerine veya hesaplarına olarak içlerinden birine devredilir.

 Bu halde alacaklılar, alacakları nispetinde borçlunun haklarına halef olurlar. Aynı suretle hacze iştirak edenlerin hepsi veya içlerinden birisi borçlunun üçüncü bir şahıstaki alacağının tahsilini veya böyle bir şahsa karşı haiz olduğu dava hakkının kullanılmasını, masraf kendilerine ait olmak ve fakat haklarına halel gelmemek şartıyla üzerlerine alabilirler. Bu suretle elde edilecek para ilk önce üzerlerine alanların alacak ve masraflarının ödenmesine karşılık tutulur” hükmü yer almaktadır.

Yukarıda açıklanan yasa hükmünden de anlaşılacağı üzere, icra müdürlüğünce takip alacaklısına İİK'nin 120. maddesi uyarınca yetki verilebilmesi için, hacze iştirak eden bütün alacaklıların muvafakatının bulunması şarttır.

Somut olayda ise, şikayet dilekçesinde, borçlu ...'dan kendisinin de alacaklı olduğu iddia edilmiş olup, icra müdürlüğünce borçlu hakkında başka alacaklılar tarafından takip yapılıp yapılmadığı, yapılmışsa alacaklılar belirlenmeden ve anılan alacaklıların muvafakatı alınmadan doğrudan takip alacaklısı ... İİK'nin 120/2. maddesi gereğince yetki belgesi verilmesi doğru bulunmamıştır.

O halde, mahkemece, borçlu ... hakkında takip yapan ve şikayete konu alacak üzerine konulan hacze iştirak eden başkaca alacaklı olup olmadığı tespit edilerek oluşacak sonuca göre, icra müdürlüğünce yetki belgesi verilip verilemeyeceği hakkında karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile bu konudaki istemin reddi yönünde hüküm tesisi isabetsizdir.

Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2016/20477 Esas ve 2017/13822 Karar


İİK'nun 120. maddesinde, “Hacze iştirak eden bütün alacaklılar muvafakat ederlerse borçlunun borsada ve piyasada fiyatı olmayan alacakları, ödeme yerine geçmek üzere itibari kıymetleriyle kendilerine veya hesaplarına olarak içlerinden birine devredilir. Bu halde alacaklılar, alacakları nispetinde borçlunun haklarına halef olurlar. Aynı suretle hacze iştirak edenlerin hepsi veya içlerinden birisi borçlunun üçüncü bir şahıstaki alacağının tahsilini veya böyle bir şahsa karşı haiz olduğu dava hakkının kullanılmasını, masraf kendilerine ait olmak ve fakat haklarına halel gelmemek şartıyla üzerlerine alabilirler.

Bu suretle elde edilecek para ilk önce üzerlerine alanların alacak ve masraflarının ödenmesine karşılık tutulur” hükmü yer almaktadır. Yukarıda açıklanan yasa hükmünden de anlaşılacağı üzere, icra müdürlüğünce takip alacaklısına İİK' nun 120. maddesi uyarınca yetki verilebilmesi için, hacze iştirak eden bütün alacaklıların muvafakatının bulunması şarttır.

Somut olayda ise, şikâyet dilekçesinde, borçlu ... hakkında çok miktarda icra takibinin başlatıldığı iddia edilmiş olup, icra müdürlüğünce borçlu hakkında başka alacaklılar tarafından takip yapılıp yapılmadığı, yapılmış ve hacze de iştirak edilmiş ise, hacze iştirak eden alacaklılar belirlenmeden ve anılan alacaklıların muvafakatı alınmadan doğrudan takip alacaklısı ...'a İİK'nun 120/2. maddesi gereğince yetki belgesi verilmesi doğru bulunmamıştır.

O halde, mahkemece, borçlu ... hakkında takip yapan ve şikâyete konu alacak üzerine konulan hacze iştirak eden başkaca alacaklı olup olmadığı tespit edilerek oluşacak sonuca göre, icra müdürlüğünce yetki belgesi verilip verilemeyeceği hakkında karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile bu konudaki istemin reddi yönünde hüküm tesisi isabetsizdir.

Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 2013/13459 Esas ve 2013/15439 Karar

Borçlu hakkında başlatılan ilamlı takipte üçüncü kişi ...'a 89/1 haciz ihtarnamesi gönderilmiştir. 3. kişi cevaben, borçlunun 8.140 hisse ile intifa hakkı sahibi olduğunu bildirdiği gayrimenkul nedeniyle aylık 680.00 TL'nin İcra Müdürlüğüne yatırılacağını bildirmiştir.

Alacaklı tarafından, aradan geçen uzun zamana rağmen aynı bedelin yatırılmakta olduğu ileri sürülerek anılan taşınmazdaki hisseye tekabül eden kiranın yeniden tespiti için dava açmak üzere tarafına yetki verilmesi hususunda dosyanın İcra Hakimliği'ne gönderilmesini talep etmiş, İcra Müdürlüğü'nce istem reddedilmiştir. Şikayetçi İcra Müdürlüğü'nün ret kararından bahisle intifa hakkı sahibi borçlu yerine mülk sahibi ... aleyhinde kira tespit davası açmak üzere yetki verilmesini talep etmiş mahkemece istem icra müdürünün dava açma yetkisi vermesi için yasal dayanağı bulunmadığından şikayetin reddine karar verilmiştir.

İİK'nun 120/2. maddesinde "...hacze iştirak edenlerin hepsi veya içlerinden birisi borçlunun üçüncü bir şahıstaki alacağının tahsilini veya böyle bir şahsa karşı haiz olduğu dava hakkının kullanılmasını, masraf kendilerine ait olmak ve fakat haklarına halel gelmemek şartıyla üzerlerine alabilirler" hükmüne yer verilmiştir.

Somut olayda borçluya ait olup mülk sahibi...'dan almakta olduğu intifa hakkın bedelini haczettiren alacaklının bu intifa bedelinin oranının artırılması için borçlu adına mülk sahibine dava açmakla hukuki yararı olduğu gibi borçlunun bu alacağına halefiyeti İcra Müdürlüğü'nce belirlenebileceğinden anılan yasal düzenleme ve genel hukuk ilkeleri doğrultusunda İcra Müdürlüğü'nce kendisine dava açma yetkisi verilmelidir. Bu nedenle alacaklının başvurusunun kabulü gerekirken İcra Mahkemesi'nce aksi düşünce ile ret kararı verilmesi doğru olmayıp mahkeme kararının bozulması gerekirken onandığı görülmekle karar düzeltme isteminin kabulü yoluna gidilmiştir.

Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2012/12474 Esas ve 2012/29513 Karar


Şikayetçi vekili, borçlu aleyhine yaptıkları takipte, borçlunun 3. Şahıstaki alacağının haczedildiğini, haciz işleminin aynı alacağa haciz koyduran Kadıköy 1. İcra Müdürlüğünün 2011/21370 Esas sayılı takip dosyasına bildirildiğini, buna rağmen 3. şahıstan tahsil edilen paranın Kadıköy 1. İcra Müdürlüğünün 2011/21370 Esas sayılı takip dosyası alacaklısına ödendiğini, aynı alacak üzerinde hacizlerinin olmasına rağmen yapılan ödeme işleminin iptalini talep etmiştir.

Mahkemece, şikayetçi tarafça alacağa konulan haczin ihtiyati hacze dayandığı ve yürütülen takibin, Kadıköy 1. İcra Müdürlüğünce yapılan takibin kesinleşmesinden sonra olduğu gerekçesiyle şikâyetin reddine karar verilmiştir.

İİK'nun 140. maddesinde; "Satış tutarı bütün alacaklıların alacağını tamamen ödemeye yetmezse icra dairesi alacaklıların bir sıra cetvelini yapar" düzenlemesine yer verilmiş olup, sıra cetvelini düzenleme yetkisi ilk haczi koyan icra dairesine aittir. Aynı Kanunun 100. maddesine göre ise, borçluya ait para veya satılan malın tutarı vezneye girinceye kadar, hacze iştirak mümkün olup, anılan hükümler gereği icra müdürlüğünce derece kararı yapılması gerekir. Derece kararının yapılması için ise mutlaka satış sonucu para elde edilmesi zorunlu değildir.

Somut olayda, şikayetçinin alacaklı olduğu Üsküdar 5. İcra Müdürlüğü'nün 2011/29648 Esas sayılı takip dosyasından borçlunun, üçüncü şahıs nezdinde bulunan alacağına haciz konulduğu, ancak aynı alacak üzerinde Kadıköy 1. İcra Müdürlüğü'nün 2011/21370 Esas sayılı dosyasından da konulmuş haciz bulunduğu görülmektedir.

Bu durumda, icra müdürlüğünce anılan yasal düzenlemeler uyarınca sıra cetveli yapılarak paranın paylaştırılması gerektiğinden; mahkemece şikayetin, "icra müdürlüğünce sıra cetveli yapılması gerektiğine" karar verilmek suretiyle kabulü gerekirken, henüz sıra cetveli düzenlenmeden mahkemece değerlendirme yapılarak şikayetin reddine karar verilmesi isabetsizdir.

Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2014/28894 Esas ve 2015/4493 Karar


İİK'nun 120. maddesinin ikinci fıkrasında, alacağın tahsilinin veya dava hakkının kullanılmasının takip alacaklılarına haklarına halel gelmemek şartıyla devredilmesinden söz edilmektedir. Borçluya ait olan tahsilatı talep etme yetkisi ve gerektiği takdirde dava veya takip yoluna başvurma hakkının kullanılması alacaklılara devredilmektedir. Takip borçlusu halen alacak hakkının sahibi olmaya devam ederken o alacağa ilişkin dava takip yetkisini yitirmektedir. Burada takip yetkisi istisnai olarak maddi hukuktaki hak sahipliğinden ayrılmakta; hak sahibi takip borçlusu iken kural olarak haciz işlemiyle tasarruf yetkisi ortadan kalkmayan borçlunun, bu tasarruf yetkisi ve buna bağlı olarak takip yetkisi, takip alacaklıları tarafından kullanılmaktadır (..., İcra Hukukunda Ödeme Yerine Alacakların Devri, Ocak 2013, s. 233-234).

Şanlıurfa 3. İcra Müdürlüğü'nün 2014/8829 Esas sayılı dosyasında, alacaklı ... Bankası AŞ., borçlu ... aleyhine kambiyo senetlerine mahsus takip başlatmış, borçlu... ise, Şanlıurfa 2. İcra Müdürlüğü'nün 2011/1703 Esas sayılı dosyasında.... aleyhine takip başlatmış ve 3. İcra Müdürlüğü'nün 12.09.2014 tarihli haciz müzekkeresiyle... takip dosyasındaki alacağı üzerine haciz koydurtmuştur. Şanlıurfa 3. İcra Müdürlüğü'nce düzenlenen 12.09.2014 tarihli belge ile de; ...Bankası AŞ'ye İİK'nun 120/2. maddesi gereğince, 2. İcra Müdürlüğü dosyasında haciz konulan alacak miktarınca, takip ve tahsil yetkisi verilmiştir. .... vekilince bu yetki belgesi 2. İcra Müdürlüğü'ne sunularak takip işlemleri yapılmış, takibin derdest bulunduğu aşamada, borçlu ... alacaklı olduğu Şanlıurfa 2. İcra Müdürlüğü'ne 30.09.2014 tarihinde müracaat ederek 02.12.2011 tarihli feragatnameyi sunup dosyanın kapatılmasını talep etmiştir. Şanlıurfa 2. İcra Müdürlüğü tarafından alacaklı ... istemi, 02.12.2011 tarihli belgeye istinaden alacağın haricen tahsil edildiğinin kabulü ile dosyanın kapatılmasına karar verilmiştir.
Şanlıurfa 3. İcra Müdürlüğü'nün 2014/8829 esas sayılı dosyasında alacaklı konumunda olan ....'nin, İİK'nun 120. maddesine dayalı yetkisi nedeniyle, şikayet konusu edilen takipte taraf sıfatı ve menfaati bulunduğu anlaşıldığından, mahkemenin gerekçesi bu nedenle doğru bulunmamıştır.

Öte yandan şikayetçi ....'nin, Şanlıurfa 3. İcra Müdürlüğü'nün 2014/8829 Esas sayılı dosyasında, aynı yer 2. İcra Müdürlüğü'nün 2011/1703 sayılı dosyasını haciz koyduğu miktar kadar takip ve tahsil yetkisi aldığı görülmektedir. Adı geçenin anılan bu yetki belgesinde geçen alacak yönünden takibe devam etme yetkisi bulunduğundan, dosya alacaklısının ibranameye dayalı yaptığı feragat, bu miktar için .... yönünden bağlayıcı kabul edilemez. Bu nedenle şikâyetin kabulü gerekirken yazılı gerekçe ile hüküm tesisi isabetsizdir.

Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2015/12762 Esas ve 2015/25154 Karar


Alacaklı tarafından, genel haciz yolu ile başlatılan takibin kesinleşmesi üzerine, takip borçlusunun alacaklı olduğu 17 adet dosyadaki alacakları üzerine 17.04.2013 tarihli talep doğrultusunda haciz konulduğu, borçlunun, borçlu olduğu dosyanın işlemden kaldırılması ile süre aşımı nedeniyle alacaklı olduğu icra dosyalarındaki alacağı üzerine konulan haczin kaldırılması yönündeki 05.02.2015 tarihli talebinin icra müdürlüğünce reddedildiği, bu kararın şikayet konusu yapıldığı, mahkemece şikayetin reddine karar verildiği anlaşılmıştır.

İİK'nun "paraya çevirme" başlığını taşıyan 106 ve devamı maddelerinde, taşınır ve taşınmaz malların satış usulü düzenlenmiştir. 02/07/2012 tarih ve 6352 sayılı Kanun'un 21. maddesi ile 2004 sayılı İİK.nun 106. maddesinde yapılan değişikliğin, anılan Kanun'un 106. maddesi gereğince, Kanun'un yayım tarihi olan 05/07/2012 tarihinden itibaren 6 ay sonra yürürlüğe gireceği düzenlenmiştir. 17.04.2013 günlü haciz tarihi itibari ile yürürlükte bulunan 6352 sayılı Yasa ile değişik İİK'nun 106. maddesine göre; "Alacaklı, haczolunan mal taşınır ise hacizden itibaren altı ay, taşınmaz ise hacizden itibaren bir yıl içinde satılmasını isteyebilir. Borçlunun üçüncü kişilerdeki alacağı taşınır hükmündedir." Aynı Kanun'un 110. maddesinde ise; "Bir malın satılması kanuni müddet içinde istenmez veya talep geri alınıp da, bu müddet içinde yenilenmezse o mal üzerindeki haciz kalkar" hükmü yer almaktadır.

Haczin, satılarak paraya çevrilmesi zorunlu mala değil, borçlunun 3. kişilerdeki alacakları nedeni ile başlattığı takip dosya alacaklarına, bir diğer anlatımla 3. kişilerdeki hak ve alacakları üzerine konulduğu anlaşılmıştır.

Borçlunun üçüncü kişilerdeki alacakları İİK.nun 106. maddesinin 2. fıkrası uyarınca menkul hükmündedir. Bu nedenle haciz hakkında İİK.nun 106 ve 110. maddeleri uygulanır. Fakat borçlunun hak ve alacağının taşınır satışı gibi satışı söz konusu olmaz. İcra ve İflas Kanununda satışın dışında, özel paraya çevrilme usulleri düzenlenmiştir. Bunlardan birisi de İİK.nun 120/2. maddesidir. Bu maddeye göre, borçlunun üçüncü kişideki hak ve alacaklarının haczi halinde, alacaklı, icra müdüründen takip yetkisi alarak haczedilen hak ve alacağın tahsilini sağlamalıdır. Bir diğer anlatımla haczedilen hak ve alacağı paraya çevirmelidir. İşte borçlunun üçüncü kişilerdeki hak ve alacağının haczinde, satış talebinden anlaşılması gereken, İİK.nun 120/2. maddesi uyarınca yetki talebinde bulunmaktır. Buna göre, alacaklı, hak ve alacağın haczinden itibaren İİK.nun 106. maddesinde öngörülen 6 aylık sürede icra müdürlüğüne başvurarak İİK.nun 120/2. maddesine göre kendisine yetki verilmesini talep etmelidir. Aksi halde İİK.nun 110. maddesi uyarınca haciz düşecektir.

Somut olayda, alacaklı tarafından haciz tarihinden itibaren 6 aylık süre içinde icra müdürlüğüne başvurularak İİK.nun 120/2. maddesine göre yetki talep edilmediği görülmekte olup, bu durumda İİK.nun 110. maddesi uyarınca haciz düşmüş bulunmaktadır.

O halde mahkemece, şikayetin kabulüne karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe istemin reddi yönünde hüküm tesisi isabetsizdir.

Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2019/8859 Esas ve 2019/13025 Karar


Şikayetçi vekilinin icra mahkemesine başvurusunda; alacaklı ... tarafından borçlu ... hakkında ... 1. İcra Müdürlüğü'nün 2015/1663 E. sayılı dosyası ile yapılan takip sırasında, ilgili icra müdürlüğünce İİK'nun 120/2. maddesi gereğince verilen 21/01/2016 tarihli takip yetkisi uyarınca, alacaklı ... tarafından müvekkili şirket hakkında ... 1. İcra Müdürlüğü'nün 2016/996 E. sayılı dosyası ile ilamlı icra takibi başlatıldığını ve taraflarına icra emri gönderildiğini, icra müdürlüğünün alacaklıya takip yetkisi verilmesine ilişkin kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu ileri sürerek, yetki belgesinin ve bu belgeye dayalı olarak ... 1. İcra Müdürlüğü'nün 2016/996 E. sayılı dosyasından başlatılan icra takibinin ve emrinin iptaline karar verilmesi talebi üzerine mahkemece verilen yetki belgesinin ve takibin iptaline ilişkin kararın Dairemizin 08/11/2017 tarih, 2016/20477 E. 2017/13822 K. Sayılı ilamıyla "borçlu ... hakkında takip yapan ve şikayete konu alacak üzerine konulan hacze iştirak eden başkaca alacaklı olup olmadığı tespit edilerek oluşacak sonuca göre, icra müdürlüğünce yetki belgesi verilip verilemeyeceği hakkında karar verilmesi" gerektiğinden bahisle bozulmasına karar verildiği, mahkemece, yapılan yargılama sonucunda şikayetin kabulü ile, yetki belgesinin ve icra takibinin iptaline karar verildiği görülmüştür.

İİK'nun 120/2. maddesi gereğince, borçlu hakkında varsa takip yapan ve hacze iştirak eden alacaklıların muvafakatinin, icra müdürlüğünce yetki belgesi verilme tarihine göre aranması gerekir.

Somut olayda, yetki belgesi verilme tarihi itibariyle ... 1. İcra Müdürlüğü'nün 2015/1663 E. Sayılı takip dosyasında iştirak haczi bulunmadığı, şikayetçi tarafından borçlu ... hakkında, icra müdürlüğünce İİK'nun 120/2. maddesi uyarınca davalı ...'a yetki verilmesinden sonra, 30/04/2018 tarihinde takibe başlandığı ve dolayısıyla yetki belgesinin verildiği 21/01/2016 tarihi itibari ile hacze iştirakı bulunmadığı anlaşılmış olup muvafakatinin aranmayacağı tabiidir.

Bu durumda, mahkemece, yukarıda yer verilen sebeplerle alacaklı ...'a yetki belgesi verilmesinin usulüne uygun olduğunun tespiti ile şikayetin reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde kabule karar verilmesi isabetsiz olup, hükmün bu nedenle bozulması gerekirken, dairemizce onanmasının maddi hataya müstenit olduğu anlaşılmakla alacaklının karar düzeltme isteminin kabulü gerekmiştir.

Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2015/12762 Esas ve 2015/25154 Karar


Alacaklı tarafından, genel haciz yolu ile başlatılan takibin kesinleşmesi üzerine, takip borçlusunun alacaklı olduğu 17 adet dosyadaki alacakları üzerine 17.04.2013 tarihli talep doğrultusunda haciz konulduğu, borçlunun, borçlu olduğu dosyanın işlemden kaldırılması ile süre aşımı nedeniyle alacaklı olduğu icra dosyalarındaki alacağı üzerine konulan haczin kaldırılması yönündeki 05.02.2015 tarihli talebinin icra müdürlüğünce reddedildiği, bu kararın şikayet konusu yapıldığı, mahkemece şikayetin reddine karar verildiği anlaşılmıştır.

İİK'nun "paraya çevirme" başlığını taşıyan 106 ve devamı maddelerinde, taşınır ve taşınmaz malların satış usulü düzenlenmiştir. 02/07/2012 tarih ve 6352 sayılı Kanun'un 21. maddesi ile 2004 sayılı İİK.nun 106. maddesinde yapılan değişikliğin, anılan Kanun'un 106. maddesi gereğince, Kanun'un yayım tarihi olan 05/07/2012 tarihinden itibaren 6 ay sonra yürürlüğe gireceği düzenlenmiştir. 17.04.2013 günlü haciz tarihi itibari ile yürürlükte bulunan 6352 sayılı Yasa ile değişik İİK'nun 106. maddesine göre; "Alacaklı, haczolunan mal taşınır ise hacizden itibaren altı ay, taşınmaz ise hacizden itibaren bir yıl içinde satılmasını isteyebilir. Borçlunun üçüncü kişilerdeki alacağı taşınır hükmündedir." Aynı Kanun'un 110. maddesinde ise; "Bir malın satılması kanuni müddet içinde istenmez veya talep geri alınıp da, bu müddet içinde yenilenmezse o mal üzerindeki haciz kalkar" hükmü yer almaktadır.

Haczin, satılarak paraya çevrilmesi zorunlu mala değil, borçlunun 3. kişilerdeki alacakları nedeni ile başlattığı takip dosya alacaklarına, bir diğer anlatımla 3. kişilerdeki hak ve alacakları üzerine konulduğu anlaşılmıştır.

Borçlunun üçüncü kişilerdeki alacakları İİK.nun 106. maddesinin 2. fıkrası uyarınca menkul hükmündedir. Bu nedenle haciz hakkında İİK.nun 106 ve 110. maddeleri uygulanır. Fakat borçlunun hak ve alacağının taşınır satışı gibi satışı söz konusu olmaz. İcra ve İflas Kanununda satışın dışında, özel paraya çevrilme usulleri düzenlenmiştir.

Bunlardan birisi de İİK.nun 120/2. maddesidir. Bu maddeye göre, borçlunun üçüncü kişideki hak ve alacaklarının haczi halinde, alacaklı, icra müdüründen takip yetkisi alarak haczedilen hak ve alacağın tahsilini sağlamalıdır. Bir diğer anlatımla haczedilen hak ve alacağı paraya çevirmelidir. İşte borçlunun üçüncü kişilerdeki hak ve alacağının haczinde, satış talebinden anlaşılması gereken, İİK.nun 120/2. maddesi uyarınca yetki talebinde bulunmaktır. Buna göre, alacaklı, hak ve alacağın haczinden itibaren İİK.nun 106. maddesinde öngörülen 6 aylık sürede icra müdürlüğüne başvurarak İİK.nun 120/2. maddesine göre kendisine yetki verilmesini talep etmelidir. Aksi halde İİK.nun 110. maddesi uyarınca haciz düşecektir.

Somut olayda, alacaklı tarafından haciz tarihinden itibaren 6 aylık süre içinde icra müdürlüğüne başvurularak İİK.nun 120/2. maddesine göre yetki talep edilmediği görülmekte olup, bu durumda İİK.nun 110. maddesi uyarınca haciz düşmüş bulunmaktadır.

O halde mahkemece, şikayetin kabulüne karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe istemin reddi yönünde hüküm tesisi isabetsizdir.

Yargıtay 23. Hukuk Dairesi 2014/5091 Esas ve 2015/5760 Karar

Davacı vekili, dava dışı borçlu hakkında icra takibi başlattığını, davalı arsa sahibi ile dava dışı borçlu arasında arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi imzalandığını, davalı arsa sahibinin inşaatın getirildiği seviyeye göre, hakettiği tapuları dava dışı yüklenici borçluya devretmediğini ileri sürerek, İİK.'nun 94/2. maddesi gereğince aldığı yetki belgesine dayanarak, hakettiği tapu kayıtlarının iptali ile dava dışı yüklenici borçlu adına tescilini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili, yüklenicilerin edimlerini yerine getirmediğini savunarak, davanın reddini istemiştir.

Mahkemece, tüm dosya kapsamına göre, arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi gereğince genel iskan alındığı takdirde, yüklenicinin tapuları hakedeceği, davacıların da yüklenicinin halefi olmakla talepte bulunamayacakları gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.

Karar, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Dava, İİK.'nun 94/2 maddesine dayalı tapu iptal ve tescil istemine ilişkindir. Bu tür bir davanın dinlenebilmesi için borçlunun hak edip de adına henüz tescil ettirilmeyen mülkiyet veya diğer ayni hakkın bulunması gerekir. Oysa dosya kapsamındaki bilgi ve belgelere göre, davalı arsa sahibi ile borçlu yüklenici T. İnş. San.Tic. Ltd.Şti arasındaki arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi fesih ile sonuçlanmış olup, borçlunun bu sözleşme gereğince mülkiyet hakkı bulunmadığı gibi ikinci yüklenici ile borçlu arasındaki devir sözleşmesinde de borçluya karşı herhangi bir bağımsız bölüm devri taahhüdü olmadığı için eldeki davanın dinlenebilme imkanı bulunmamaktadır. Bunun yanında İİK.'nun 94/2. maddesi uyarınca icra dairesince alacaklıya yetki verilmesi gerekirken, para alacaklarıyla ilişkili olan İİK.'nun 120. maddesine göre düzenlenen yetki belgesi ile yargılamaya devam edilerek karar verilmesi de yerinde görülmemiştir.

Davanın bu sebeplerle reddi gerekirken yazılı şekilde reddi doğru değilse de sonucu itibariyle doğru olan kararın HUMK.'nın 438/son maddesi uyarınca gerekçesi düzeltilerek onanması uygun bulunmuştur.