Dürüst (adil) yargılanma hakkı; İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi’nin 6. maddesi ile Anayasanın 36, 37, 38. maddelerinde güvence altına alınmıştır.

Adil yargılanma hakkı Anayasa m.36’da düzenlenmiş olsa da, bu hakkın tamamlayıcı unsurları Anayasa m.2, 36, 38, 138, 140, 141 ve 142’de yer almaktadır.

Adil yargılanma hakkının yargılamanın “yasayla kurulmuş bağımsız ve tarafsız bir mahkemede” yapılmasını öngören düzenlemeler ise şu şekildedir:

“Adil yargılanma hakkı” başlıklı İHAS m6/1’e göre; “Herkes, gerek medeni hak ve yükümlülükleriyle ilgili nizalar, gerek cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamalar konusunda karar verecek olan, yasayla kurulmuş bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından davasının makul bir süre içinde, hakkaniyete uygun ve açık olarak görülmesini istemek hakkına sahiptir. Hüküm açık oturumda verilir; ancak, demokratik bir toplumda genel ahlak, kamu düzeni ve ulusal güvenlik yararına, küçüklerin korunması veya davaya taraf olanların özel hayatlarının gizliliği gerektirdiğinde, veya davanın açık oturumda görülmesinin adaletin selametine zarar verebileceği bazı özel durumlarda, mahkemenin zorunlu göreceği ölçüde, duruşmalar dava süresince tamamen veya kısmen basına ve dinleyicilere kapalı olarak sürdürülebilir”.

Anayasanın “Yargı yetkisi” başlıklı 9. maddesine göre; “Yargı yetkisi, Türk Milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanılır.”

Anayasanın “Hak arama hürriyeti” başlıklı 36. maddesinin 1. fıkrasına göre; “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir”.

Anayasanın “Mahkemelerin bağımsızlığı” başlıklı 138. maddesinin 1. fıkrasına göre; Hakimler, görevlerinde bağımsızdırlar; Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdani kanaatlerine göre hüküm verirler”.

Anayasanın “Hakimlik ve savcılık mesleği” başlıklı 140. maddesinin 2. fıkrasına göre; “Hakimler, mahkemelerin bağımsızlığı ve hakimlik teminatı esaslarına göre görev ifa ederler”.

Hakim, bağımsız ve tarafsız olmalıdır. Tarafsızlık, taraf tutmama ve yansız kalma anlamını taşır. Hakimin tarafsızlığı; “tarafsız karar vermesi” kadar, “tarafsız görünmesi” ile de ilgilidir. Hakim; kendi iç dünyasında tarafsız yargılama yaptığına inanabilir, yargılama sonucunda verdiği karar dürüst karar da olabilir. Önemli bir diğer husus; yargılanan kişinin, tarafsız ve bağımsız mahkemede yargılandığını hissetmesi, dürüst yargılandığına ilişkin tereddüde düşmemesidir. Hakimin tarafsızlığını; bu mesleği icra edenin hak ve hürriyetleri yönünden ele almak yerine, yargılayan önünde yargılananın dürüst yargılanma hakkı kapsamında düşünmek gerekir.

Bu konuda çatışma yaşanırsa, tercihin hangi süje yönünden yapılması gerektiği ön plana çıkabilir ki, “haklar dengesi”, “haklar çatışması”, “üstün yarar” veya “tercih edilen yarar” ölçütleri uyarınca seçilmesi gerekenin yargılanan kişinin hak ve hürriyetleri olacağı, yargılanan kişinin yargılandığı sırada gözetilmesi gereken hak ve hürriyetleri ile çatışmadığı sürece yargılayan kişinin de hak ve hürriyetlerinin gözetileceği muhakkaktır. Bundan dolayıdır ki, tarafsızlığından şüphe edilen ve somut gerekçe gösterilen hakim yargılamadan çekilir.

Hakim; dava ile ilgili görüşünü önceden beyan edemez, yargılama faaliyeti sırasında dilediği gibi hareket edemez, usul kurallarına bağlı kalır, tarafların hak ve hürriyetlerini Anayasa ve kanunlara uygun olmak kaydıyla eşit şekilde gözetir.

Bu sebepledir ki hakim; duruşma salonunda ve yargılama faaliyeti sırasında, yargılanan kişiye karşı tarafsızlığına halel getirebilecek bir tavır, tutum ve davranış sergilememelidir. Bu husus, adil yargılanma hakkının bir gereğidir.

Mahkeme önüne çıkan herkes, İHAS m.6 ve Anayasa m.36 başta olmak üzere yukarıda sayılan maddelere göre dürüst yargılanma hakkına sahiptir. Mahkeme; dürüst yargılandığı konusunda yargılanan kişiyi tereddüde düşürmeyecek bir yargılama ortamı sağlamalı, “acaba tarafsız mı yargılanıyorum, ben davamı bu mahkemede kaybeder miyim?” şüphesine ve düşüncesine kapılmasını engellemelidir. Adliyenin ve duruşma salonunun buna göre dizayn edilmesi, hakimi bağlayan usul kurallarının titizlikle uygulanması, maddi gerçeği araştırırken önceliğin yargılamanın bütün olarak dürüst yürütülmesine verilmesi gerekir.

Meseleyi hakimlerin de birey olduğu ve her birey gibi temel hak ve özgürlüklere sahip olduğu, bu hak ve hürriyetleri kullanmakla “mahkemenin tarafsızlığı ve bağımsızlığı” ilkesine aykırı hareket etmiş sayılmayacakları boyutuna taşımak isabetli olmayacaktır. Hakimlik görevi sırasında bireysel tüm sebep ve etkenlerden bağımsız olarak “millet” adına karar verildiğinin gözardı edilmemesi, dürüst yargılanma hakkının teminatlarından birisidir.

Elbette hakimler de, Anayasa ve uluslararası sözleşmelerle kendilerine tanınan hak ve hürriyetleri kullanma hakkına sahiptir. Ancak çatışan haklar sözkonusu olduğunda, yargılamanın esas süjesinin yargılanan kişi olduğu, yargılanan kişinin dürüst yargılanma hakkının da, yargılayan kişinin haklarından önde geleceği kanaatindeyiz.

Aksinin kabulü, önüne gelen dosya hakkında hüküm kurmadan önce düşüncesini belirten hakimin de ifade özgürlüğünü kullandığını kabul etmek, böylece Türk Hukuku’nda yasaklanan “ihsas-ı rey” kavramını meşrulaştırmak anlamına gelecek, yargılamanın sonunda oluşması ve açıklanması gereken kanaatin yargılamanın başında açığa vurulmasına ve bundan sonra yürütülecek yargılama faaliyetini önemsizleştirerek, hukuka ve adalete güvenin zedelenmesine neden olacaktır.

Hakimin görevini icra ederken, temel hak ve hürriyetlerini diğer kamu görevlileri veya bireylerle aynı ölçüde kullanabilmesi beklenmemelidir. Aksi halde, hakimin şahsından bağımsız ve objektif olduğundan bahsedilemeyeceği gibi, icra ettiği görevin niteliği de zedelenmiş olacaktır.

Mahkemelerin tarafsızlığı ve bağımsızlığını, yargı mensuplarının kılık kıyafetlerine, taşıdıkları aksesuar veya sembollere indirgemek ve konuyu bu kapsamda tartışmak ve değerlendirmek ne derece doğrudur? Hangi sembolün dini, siyasi veya günlük yaşamı yansıttığına ilişkin ayırım yapmaya, sembol veya kılık kıyafet düzeninin hakimin tarafsızlığını etkileyip etkilemediği konusunda tartışmaya girmeye gerek var mıdır?

Sadece görünüş itibariyle de adil yargılama yapılabilir. Örneğin, bir yargı mensubu dış görünüşü itibariyle özel bir anlam ifade eden aksesuar veya sembol taşımayabilir, ancak yargılamanın sonunda verdiği kararlar hukuka, hakkaniyete ve vicdana aykırı, dini veya siyasi düşüncelerinden bağımsız olmayabilir.

Olması gereken; hem şekil hem de esas itibariyle tarafsız ve bağımsız yargılama yapılması, dürüst yargılanma hakkına gölge düşürebilecek her türlü tutum, söz ve davranışlardan kaçınılmasıdır. Hakimler; duruşma salonuna girdiğinde, özel hayatlarındaki kimliklerinden sıyrılıp, şahsi görüşlerinden arınmalı, bu görüşlerini duruşma salonunda bulunanlara ve en önemlisi de dava taraflarına yansıtmamalıdır. Yargılanan kişi duruşma salonuna girdiğinde, yargı mensubunun tutum ve davranışlarından dolayı yargılamanın dürüstlüğünden şüpheye düşmemeli, bağımsız ve tarafsız bir mahkeme huzurunda yargılandığından emin olabilmelidir.

Netice itibariyle; hakim, “millet” adına yargı yetkisini kullanır ve bu yetkisini kullanırken sübjektif değil, objektif tarafsızlığı esas alır. Hakimlik mesleği, yargılanan kişilerin dürüst yargılanma hakkını, her olgudan, kendi hak ve özgürlüklerinden dahi üstün tutulmasını gerekli kılar.




Kaynak: Haber7.com