Ceza yargılamasının en önemli ilkelerinden biri de “in dubio pro reo” olarak bilinen şüpheden sanık yararlanır kuralıdır.

Sanığın bir suç nedeniyle gerçekleştirilen ceza yargılaması sonucunda cezalandırılabilmesi için, suçun kuşkuya yer vermeyen bir kesinlikle ispat edilmesi gerekir.

Şüpheli ve aydınlatılamamış unsurlar, olaylar ve iddialar sanığın aleyhine yorumlanarak hüküm kurulmamalıdır.

Ceza mahkûmiyeti bir olasılığa dayanmamalı, sanık hakkında yapılan yargılama sonucunda sanığın suçu işlediği yönündeki yargı kesin ve açık bir ispata dayanmalıdır. Bu ispat teorikte olsa hiçbir kuşku ve başka türlü bir oluşa imkân tanımamalıdır.

Çok yüksek bir olasılığa dayanılarak sanığı cezalandırmak, ceza yargılamasının en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan hüküm vermek anlamına gelecektir.

Bu yüzden ceza yargılamasında mahkûmiyet hükmü, büyük veya küçük bir olasılığa dayanmamalıdır. Mahkûmiyet hükmü kuşkudan uzak bir kesinlik içermelidir.

Şüpheden sanık yararlanır ilkesinin tam anlamıyla uygulanması, adli hataların önüne geçilmesini temin edecek tek yoldur.[1]

Hırsızlık suçlarında, şüpheden sanık yararlanır ilkesinin uygulanmasını ise iki ana başlık altında incelemek gerekecektir.

Birinci hal: atılı suçun sübuta erip ermediğinin belirlenmesidir. Yani, sanığın üzerine atılı hırsızlık suçunu işleyip işlemediğinin kesin kanıtlarla tespit edilmesi hususudur.

İkinci hal ise, hırsızlık suçunun nitelikli halinin veya ağırlaştırıcı nedenlerin isnad edilen suçta gerçekleşip gerçekleşmediğinin belirlenmesidir.

Her iki halde de, şüpheden sanık yararlanır ilkesi gözetilerek kuşku bulunduğu hallerde sanık lehine yorum yapılmalı ve bu ilkenin doğrultusunda hareket edilmelidir.

HIRSIZLIK SUÇUNDA İLKENİN UYGULANMA ESASLARI

Atfı cürüm niteliğindeki beyanlar:

Bazen hırsızlık suçlarında faillerden biri, eylemi başka bir şahısla gerçekleştirdiğini söyleyerek atılı suçu kabul edebilir. İşte bu durumda, ismi verilen failin tüm aşamalarda atılı suçu kabul etmemesi, diğer sanığın atfı cürüm niteliğindeki beyanları dışında, cezalandırılmasını gerektirir her türlü şüpheden uzak kesin ve inandırıcı delil elde edilemediği durumlarda, şüpheden sanık yararlanır evrensel ilkesi de gözetilerek ismi verilen fail hakkında beraat kararı verilmesi gerekir.[2]

Yeterli, kesin, inandırıcı ve hukuka uygun delil bulunmaması:

Sanığın üzerine atılı hırsızlık suçunu gerçekleştirdiği konusu kesin bir şekilde ispatlanmalıdır. Sanığın, hırsızlık suçunu işlediğine ilişkin mahkûmiyetine yeterli, kesin, inandırıcı ve hukuka uygun delil bulunmaması halinde, şüpheden sanık yararlanır ilkesi de gözetilerek sanığın beraatına karar verilmelidir.[3]

Hırsızlık suçunun gece vakti işlendiğinin kesin bir şekilde tespit edilememesi:

Hırsızlık suçunda, Suçun geceleyin işlenmesi hali cezayı ağırlaştırıcı bir nedendir. 5237 sayılı TCK’nin 143 maddesine[4] göre, Hırsızlık suçunun gece vakti işlenmesi hâlinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır.

5237 sayılı TCK’nin “tanımlar” başlıklı 6. Maddesinin 1. Fıkrasının e) bendine göre; gece vakti deyiminden, güneşin batmasından bir saat sonra başlayan ve doğmasından bir saat evvele kadar devam eden zaman süresi anlaşılmalıdır.

Hırsızlık suçu ile ilgili olarak yukarıda belirtilen yasal düzenlemelerden de anlaşılacağı üzere, TCK md. 143’ün uygulanması sanık aleyhine olacaktır. Bu nedenle hırsızlık eyleminin gece vakti işlenip işlenmediği kesin bir şekilde tespit edilmelidir.

UYAP'tan alınan güneşin doğuş ve batış çizelgesine göre suç tarihinde gece vaktinin kaçta başlayıp kaça kadar sürdüğü belirlenmeli, gece vakti işlediği yönünde şüpheler varsa, şüpheden sanık yararlanır ilkesi gereği hırsızlık suçunun sanık lehine gündüz sayılan zaman dilimi içerisinde işlendiğinin kabul edilmesi gerektiği gözetilerek sanık hakkında TCK md. 143 uygulanmamalıdır. Ayrıca sanık hakkında gece vakti işlendiğine dair kanıtlar varsa bu kanıtların da denetime olanak verecek biçimde karar yerinde gösterilmesi ve sanık hakkındaki tüm deliller ile birlikte tartışılması gerekmektedir. Bu hususlar yerine getirilmeden sanık hakkında hükmolunan cezanın 5237 Sayılı TCK'nın 143/1. maddesiyle arttırılması hukuka aykırı olacaktır.[5]

Hırsızlık Suçlarında Zincirleme Suç Hükümlerinin Uygulanma Koşulları ve Şüpheden Sanık Yararlanır İlkesi

Hırsızlık suçlarında zincirleme suça ait hükümlerin tatbik edilebilmesi için, aynı suçun aynı mağdura karşı birden fazla defa işlenmesi gerekmektedir. Hırsızlık suçlarında mağdurun farklı kişiler olması halinde, zincirleme suç hükümleri uygulanamayacaktır. Belirtmek gerekir ki, fail çaldığı eşyaların birden çok kişiye ait olduğunu biliyor veya bilebilecek durumda ise, mağdur adedince suçun oluşacaktır. Fakat fail bunu bilebilecek durumda değilse, eylemi tek suç olarak kabul edilecektir.

Sanığın çalmış olduğu eşyaların farklı kişilere ait olduğunu bilebilecek durumda olup olmadığı konusunda kuşku varsa veya bu husus kesin bir şekilde ortaya konamıyorsa "şüpheden sanık yararlanır" ilkesi gereğince de sanık hakkında tek suçtan hüküm kurulması gerekmektedir.[6]

Hırsızlık Suçunda Nitelikli Halin Bulunup Bulunmadığı Hususunda Kuşku Bulunması

Suçun nitelikli hallerinde belirtilen unsurların gerçekleşip gerçekleşmediği konusunda kuşku varsa, bu konu araştırılmalı ve kuşkunun giderilemediği durumlarda hırsızlık suçunun basit halinden hüküm kurulmalıdır.

Örneğin; hırsızlığın yapımı devam eden inşaat halindeki binanın içerisinden gerçekleştirilmiş olması halinde, sanığa isnat olunan eylemin unsurlarının tespiti açısından mahallinde keşif yapılmalı, bu mümkün değil ise mağdura hırsızlık olayının gerçekleştiği inşaatın suç tarihindeki durumu sorularak, inşaatın kapı ve pencerelerinin bulunup bulunmadığı, bina vasfını kazanıp kazanmadığı hususları kesin bir şekilde belirlenmelidir. Bu örnek olayda, sanık hakkında 5237 Sayılı TCK'nın 141/1. maddesinin[7] uygulanması gerekip gerekmediği tartışılmalı, yukarıda belirttiğimiz suçun nitelikli halinin unsurları tespit edilemiyorsa, şüpheden sanık yararlanır ilkesi gereği, eylemin açıktan gerçekleşen hırsızlık olarak kabulü ile hüküm kurulmalıdır. Bu örnek olayda, TCK’nin 142/1-b maddesinden[8] hüküm kurulması şüpheden sanık yararlanır ilkesine aykırı olacaktır.[9]

Sonuç

Hırsızlık suçlarında şüpheden sanık faydalanır ilkesi diğer suç tiplerinde olduğu gibi en başta gözetilmesi gereken bir ilkedir. Sanığın hırsızlık suçunu işlediği yüzde yüz kesinlikle ispatlanmalı, suç işleme ihtimaline dayalı mahkûmiyet hükmü kurmamalıdır. Kuşkunun bulunduğu yerde, adli hataya engel olma adına beraat kararı verilmelidir. Şayet mahkumiyet hükmü kurulacaksa, hükmün gerekçesinde gösterilmesi gereken hususların düzenlendiği CMK’nin 230. Maddesi gözetilmelidir.

Hırsızlık suçundan mahkûmiyet hükmü kurulacaksa, karar gerekçesinde her türlü kuşkunun bulunmadığına, giderildiğine yönelik tespitleri işaret etme noktasında aşağıda belirtilen hususlar özellikle gösterilmelidir:[10]

1. İddia ve savunmada ileri sürülen görüşler.

2. Delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, hükme esas alınan ve reddedilen delillerin belirtilmesi; bu kapsamda dosya içerisinde bulunan ve hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen delillerin ayrıca ve açıkça gösterilmesi.

3. Ulaşılan kanaat, sanığın suç oluşturduğu sabit görülen fiili ve bunun nitelendirilmesi; bu hususta ileri sürülen istemleri de dikkate alarak, Türk Ceza Kanununun 61 ve 62. maddelerinde belirlenen sıra ve esaslara göre cezanın belirlenmesi; yine aynı Kanunun 53 ve devamı maddelerine göre, cezaya mahkûmiyet yerine veya cezanın yanı sıra uygulanacak güvenlik tedbirinin belirlenmesi.

4. Cezanın ertelenmesine, hapis cezasının adlî para cezasına veya tedbirlerden birine çevrilmesine veya ek güvenlik tedbirlerinin uygulanmasına veya bu hususlara ilişkin istemlerin kabul veya reddine ait dayanaklar.

Mahkûmiyet hükmü gerekçesi CMK md. 230 ve 232’de belirtilen kurallara uygun olursa toplumun ve yargılama taraflarının tatmin edilmesi sağlanabilecektir. Böylelikle, kararın bir tahmine, varsayıma değil yüzde yüz ispata dayalı olduğu gerçeği vurgulanmış olacaktır.

Hırsızlık suçlarında, sanık aleyhine uygulanması gereken hususlar açısından, yani suçun nitelikli hali, ağırlaştırıcı nedenlerin uygulanması ve benzeri durumlarda, uygulanacak ceza maddesine ilişkin kuralın yine şüpheden sanık yararlanır ilkesi çerçevesinde değerlendirilmesi gerekir. Kuşku varsa, o yasa hükmü sanık aleyhine olacak şekilde uygulanmamalıdır.

Sanığın yüklenen suçları işlediğine dair cezalandırılmasını gerektirecek nitelikte her türlü kuşkudan uzak yeterli delil yoksa bu husus özellikle gözetilmelidir. Sanığın hırsızlık suçunu işlediği kesin bir yargıya dayanmalı ve ihtimal içermemelidir. Örneğin, aynı tarihte aynı binadaki başka bir işyerinden yapılan hırsızlık olayında sanığın parmak izinin tespit edildiği gerekçesiyle varsayıma dayalı olarak sanığın atılı suçlardan mahkûmiyetine karar verilmesi hukuka aykırı olacaktır.[11]

(Bu köşe yazısı, sayın Dr. Suat ÇALIŞKAN  tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.

-------------------------------------------

[1] YCGK, E: 2006/3-35, K: 2006/97, KT: 04.04.2006.

[2] Y.17.CD, E. 2016/11771, K. 2018/4141, T. 28.3.2018: “…3-)Tüm aşamalarda atılı suçu kabul etmeyen suça sürüklenen çocuk ... hakkında; diğer sanıkların atfı cürüm niteliğindeki beyanları dışında, cezalandırılmasını gerektirir her türlü şüpheden uzak kesin ve inandırıcı delil elde edilemediği, şüpheden sanık yararlanır evrensel ilkesi de gözetilmek suretiyle beraatine karar verilmesi gerektiğinin gözetilmeden yazılı şekilde üzerine atılı müşteki ...'a yönelik hırsızlık ve işyeri dokunulmazlığının ihlali suçlarından mahkumiyetine karar verilmesi…”

[3] Y.2.CD, E. 2017/3298, K. 2018/3413, T. 27.3.2018: “…Tüm dosya kapsamına göre, katılanın evinin bodrumundan 4 adet otomobil lastiği çalındığı, tanık ...'in soruşturma aşamasında sanıkların kendisine lastik satmak istediği, sanık ...'in lastikleri bir yerden çaldıklarını söylediğini beyan etmesi, kovuşturma aşamasında da yanına gelen şahsın sanık ... olmadığına dair çelişkili beyanı karşısında; sanıkların hırsızlık suçunu işlediklerine dair mahkumiyetlerine yeterli, kesin, inandırıcı ve hukuka uygun delil bulunmadığı gözetilmeden şüpheden sanık yararlanır ilkesi de gözetilerek sanıkların ayrı ayrı beraati yerine, yazılı şekilde mahkumiyetlerine karar verilmesi…”

[4] Değişik: 28/6/2014; YT-6545/63 md.

[5] Y.2.CD, E. 2018/2452, K. 2018/5149, T. 25.4.2018: “…II- Oluş ve dosya kapsamına göre de, sanığın suça konu çeki çalmayıp masanın üzerinde bulduğunu, müştekinin ise işyerini akşam saat 20.30 sıralarında kapatıp, sabah saat 08.30 sıralarında açtığını, hırsızlığı ise aynı gün saat 14.45'te farkettiğini beyan etmesi ve UYAP'tan alınan güneşin doğuş ve batış çizelgesine göre suç tarihinde gece vaktinin saat 20.59'da başlayıp, saat 03.54'e kadar sürdüğünün anlaşılması karşısında, şüpheden sanık yararlanır ilkesi gereği hırsızlık suçunun sanık lehine gündüz sayılan zaman dilimi içerisinde işlendiğinin kabul edilmesi gerektiği gözetilmeden ve gece vakti işlendiğine dair kanıtlar denetime olanak verecek biçimde karar yerinde gösterilip tartışılmadan, sanık hakkında hükmolunan cezanın 5237 Sayılı TCK'nın 143/1. maddesiyle arttırılması,…”

[6] Y.13.CD, E: 2016/19737, K: 2017/139, K.T.: 17.01.2017: “…Sanık hakkında hırsızlık suçundan uygulama yapılırken; hırsızlık suçlarında zincirleme suç hükümlerinin uygulanabilmesi için, aynı suçun aynı mağdura karşı müteaddit defa işlenmesi gerektiği, suçun mağdurunun farklı kişiler olması halinde, zincirleme suç hükümlerinin uygulanamayacağı, buna göre sanık çaldığı cep telefonları ve eşyaların birden çok kişiye ait olduğunu biliyor veya bilebilecek durumda ise, mağdur adedince suçun oluşacağı, ancak bunu bilebilecek durumda değilse sanığın eyleminin tek suç olarak kabul edileceği, dava konusu olayda sanığın çalmış olduğu eşyaların farklı kişilere ait olduğunu bilebilecek durumda olmadığının anlaşılması karşısında "şüpheden sanık yararlanır" ilkesi gereğince de sanık hakkında tek suçtan hüküm kurulması gerekirken hatalı nitelendirme ile zincirleme suç olarak kabul edilip yazılı şekilde karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir.”

[7] 5237 sayılı TCK’nin “Hırsızlık” başlıklı 141 maddesi şu şekilde düzenlenmiştir: MADDE 141. - [1] Zilyedinin rızası olmadan başkasına ait taşınır bir malı, kendisine veya başkasına bir yarar sağlamak maksadıyla bulunduğu yerden alan kimseye bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası verilir.(Asliye Ceza) [2] (Mülga: 2/7/2012-6352/105 md.)

[8] 5237 sayılı TCK’nin “Nitelikli hırsızlık” başlıklı 142 maddesi (Değişik: 28/6/2014 YT-6545/62 md.) şu şekilde düzenlenmiştir.MADDE 142. - [1] Hırsızlık suçunun; a) Kime ait olursa olsun kamu kurum ve kuruluşlarında veya ibadete ayrılmış yerlerde bulunan ya da kamu yararına veya hizmetine tahsis edilen eşya hakkında, b) (Mülga: 28/6/2014 YT-6545/62 md.) c) Halkın yararlanmasına sunulmuş ulaşım aracı içinde veya bunların belli varış veya kalkış yerlerinde bulunan eşya hakkında, d) Bir afet veya genel bir felâketin meydana getirebileceği zararları önlemek veya hafifletmek maksadıyla hazırlanan eşya hakkında, e) Adet veya tahsis veya kullanımları gereği açıkta bırakılmış eşya hakkında, f) (Mülga: 2/7/2012-6352/82 md.) İşlenmesi hâlinde, üç yıldan yedi yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. (Asliye Ceza) [2] Suçun; a) Kişinin malını koruyamayacak durumda olmasından veya ölmesinden yararlanarak, b) Elde veya üstte taşınan eşyayı çekip almak suretiyle ya da özel beceriyle, c) Doğal bir afetin veya sosyal olayların meydana getirdiği korku veya kargaşadan yararlanarak, d) (Değişik: 28/6/2014 YT-6545/62 md.) Haksız yere elde bulundurulan veya taklit anahtarla ya da diğer bir aletle kilit açmak veya kilitlenmesini engellemek suretiyle, e) Bilişim sistemlerinin kullanılması suretiyle, f) Tanınmamak için tedbir alarak veya yetkisi olmadığı hâlde resmî sıfat takınarak, g) (Değişik: 28/6/2014 YT-6545/62 md.) (…) büyük veya küçük baş hayvan hakkında, h) (Ek: 28/6/2014 YT-6545/62 md.) Herkesin girebileceği bir yerde bırakılmakla birlikte kilitlenmek suretiyle ya da bina veya eklentileri içinde muhafaza altına alınmış olan eşya hakkında, İşlenmesi hâlinde, beş yıldan on yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Suçun, bu fıkranın (b) bendinde belirtilen surette, beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda olan kimseye karşı işlenmesi halinde, verilecek ceza üçte biri oranına kadar artırılır.(Asliye Ceza) [3] (Değişik: 2/7/2012-6352/82 md.) Suçun, sıvı veya gaz hâlindeki enerji hakkında ve bunların nakline, işlenmesine veya depolanmasına ait tesislerde işlenmesi halinde, beş yıldan oniki yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Bu fiilin bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi halinde, ceza yarı oranında artırılır ve onbin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur. (Ağır Ceza) [4] (19.12.2006 T. 5560 sk. ek) Hırsızlık suçunun işlenmesi amacıyla konut dokunulmazlığının ihlâli veya mala zarar verme suçunun işlenmesi halinde, bu suçlardan dolayı soruşturma ve kovuşturma yapılabilmesi için şikâyet aranmaz. [5] (Ek: 28/6/2014 YT-6545/62 md.) Hırsızlık suçunun işlenmesi sonucunda haberleşme, enerji ya da demiryolu veya havayolu ulaşımı alanında kamu hizmetinin geçici de olsa aksaması hâlinde, yukarıdaki fıkralar hükümlerine göre verilecek ceza yarısından iki katına kadar artırılır.

[9] Y.17.CD, E. 2015/26545, K. 2017/15894, T. 13.12.2017: “…1-)Dosya kapsamına göre, hırsızlığın yapımı devam eden inşaat halindeki binanın içerisinden gerçekleştirilmiş olması sebebiyle mahallinde keşif yapılarak, bu mümkün değil ise mağdur ...'a hırsızlık olayının gerçekleştiği inşaatın suç tarihindeki durumu sorularak, inşaatın kapı ve pencerelerinin bulunup bulunmadığı, bina vasfını kazanıp kazanmadığı hususlarının tespiti ile, sonucuna göre sanık hakkında 5237 Sayılı TCK'nın 141/1. maddesinin uygulanması gerekip gerekmediği tartışılmadan, bu tespit yapılamıyor ise de şüpheden sanık yararlanır ilkesi gereği, eylemin açıktan gerçekleşen hırsızlık olarak kabulü gerektiği gözetilmeden; aynı Kanun'un 142/1-b maddesinden uygulama yapılması,..”

[10] YCGK, E: 2014/1-441, K: 2014/421, Teb: 2013/199869, KT: 14.10.2014.

[11] Y.2.CD,E: 2012/25865, K: 2013/14882, KT: 6.6.2013: “…1- ) Sanığın atılı suçları işlemediğini savunması ve dosya içeriğine göre de, sanığın yüklenen suçları işlediğine dair cezalandırılmasını gerektirecek nitelikte her türlü kuşkudan uzak yeterli delil bulunmadığı gözetilmeden, aynı tarihte aynı binadaki başka bir işyerinden yapılan hırsızlık olayında sanığın parmak izinin tespit edildiği gerekçesiyle varsayıma dayalı olarak sanığın atılı suçlardan mahkumiyetine karar verilmesi…”