Hükümlülerin hangi koşullarda izinli sayılacakları 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunu’nun 93. maddesinde düzenlenmiştir. Anılan maddeye göre, yüksek güvenlikli kapalı ceza infaz kurumunda bulunanlar dışındaki hükümlülere, mazeret izni, özel izin ve iş arama izni verilebileceği, verilen bu izinde geçen sürelerin hükümlülükte geçmiş sayılacağı öngörülmüştür. 5275 sayılı Kanun hükümlülere tanınan bu izinleri ayrı ayrı düzenlemiştir.

Mazeret izni başlıklı 94. maddeye göre; “(1) Hükümlülük süresinin beşte birini iyi halle geçirmiş olanlara hükümlünün isteğiyle, a) Ana, baba, eş, kardeş veya çocuğunun ölümü nedeniyle ceza infaz kurumu en üst amirinin önerisi ve Cumhuriyet Başsavcılığının onayıyla, b) Yukarıdaki bentte sayılan yakınlarından birisinin yaşamsal tehlike oluşturacak önemli ve ağır hastalık hâllerinin veya deprem, su baskını, yangın gibi felâketler nedeniyle zarara uğradıklarının belgelendirilmesi koşuluyla kurum en üst amirinin görüşü, Cumhuriyet Başsavcılığının önerisi ve Adalet Bakanlığı'nın onayıyla,

Yol dışında on güne kadar mazeret izni verilebilir.

(2) Bu Kanunun 25 inci maddesi kapsamına girenler hariç, yüksek güvenlikli ceza infaz kurumunda bulunanlar da dahil olmak üzere, güvenlik bakımından sakınca oluşturmaması koşuluyla tehlikeli olmayan hükümlünün, dış güvenlik görevlisinin refakatinde bulunmak şartıyla, talebi ve Cumhuriyet Başsavcısının onayıyla;

a) İkinci derece dahil kan veya kayın hısımlarından birinin ya da eşinin ölümü nedeniyle cenazesine katılması için yol süresi dışında iki güne kadar, b) Sağlık Kurulu raporu ile belgelendirilmesi şartıyla ana, baba, eş, kardeş, çocuk ile eşin anne veya babasından birinin yaşamsal tehlike oluşturacak önemli ve ağır hastalık hâllerinin bulunması nedeniyle bunlardan her biri için bir defaya mahsus olmak üzere hasta ziyareti amacıyla yol süresi dışında bir güne kadar izin verilebilir. Hükümlünün, izin süresi içinde gece konaklaması gerektiği takdirde, kendi evi veya (a) bendinde belirtilen bir yakınının evinde, güvenli görülen başka bir yerde ya da gidilen yerde bulunan kapalı ceza infaz kurumunda kalmasına, güvenlik hususu değerlendirilmek ve gerekli güvenlik tedbirleri alınmak suretiyle, gidilen yerin valisi tarafından karar verilir. Yurtdışına çıkmasını gerektirmesi durumunda hükümlüye, bu madde gereğince izin verilemez”.

Hükümlülük süresinin beşte birini iyi halli geçirmiş olmak kaydıyla; hükümlünün, anne, baba, eş, kardeş veya çocuğunun ölümü, bu kişilerden birisinin yaşamını tehlikeye sokacak önemli ve ağır hastalık halinin varlığı veya deprem, yangın, su baskını ve sair felaketler nedeniyle zarara uğraması halinde hükümlüye yol süresi hariç on güne kadar izin verilebilir. Hükümlü yakının ölümü sebebiyle mazeret izni alınabilmesi için ceza infaz kurumunun en üst yetkili amirinin önerisi ve cumhuriyet başsavcılığının onayı gerekirken, hükümlünün yaşamsal tehlike arz edecek derecede hasta veya (belgelendirmek koşuluyla) felaketten zarar gören yakını sebebiyle mazeret izni alınabilmesi içinse, cumhuriyet başsavcılığının önerisi ve Adalet Bakanlığı’nın onayı gerekmektedir.

Yeri gelmişken belirtmeliyiz ki, hükümlü yakının (anne, baba, kardeş, eş veya çocuk) hastalığına ilişkin alınan mazeret izni ile hükümlünün hapis cezasının hastalık nedeni ile ertelenmesi karıştırılmamalıdır.

5275 sayılı Kanunun 16[1]. maddesinde, hükümlünün hastalanması veya gebe kalması durumunda hakkında hükmolunan cezanın, maddede belirtilen koşullar gerçekleşmek kaydıyla ertelenebileceği öngörülmektedir. Hükümlünün mazeret izni ile hükümlünün hastalığı nedeniyle hapis cezasının ertelenmesi arasındaki fark; mazeret izninde hapis cezasının infazı devam ederken hükümlünün yakını hastalanırken, hastalık nedeni ile hapis cezasının ertelenmesinde, hastalanan hükümlünün kendisi olup, hapis cezasının infazına geçilmeden koşulların varlığı halinde infazın ertelenmesidir.

Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına mahkum olan hükümlüler dışında, yüksek güvenlikli ceza infaz kurumunda bulunan hükümlülerde dahil, güvenlik bakımından sakınca oluşturmaması koşulu ve dış güvenlik görevlisinin refakati ile yakınlarının (ikinci derece dahil kan ve kayın hısımları ile eş) cenazesi katılabilmek veya yaşamsal tehlike oluşturacak önemli ve ağır hasta yakınını ziyaret edebilmek için hükümlülere mazeret izni verilebilmektedir.

5275 sayılı Kanunun 93. maddesine göre, hükümlülere verilecek izinler yüksek güvenlikli ceza infaz kurumlarında bulunan hükümlüleri kapsamamaktadır. Ancak 10.05.2012 tarihli ve 6301 sayılı Kanunla m.94’de yapılan değişiklikle; yüksek güvenlikli ceza infaz kurumlarında kalan hükümlülerin de, Kanunda belirtilen koşulları taşımak kaydıyla cenaze veya hasta ziyareti sebebiyle mazeret izni alabilecekleri istisnai olarak kabul edilmiştir.

Cenaze katılımı veya hasta ziyareti için verilecek mazeret izni cumhuriyet başsavcılığınca onaylanır. Cenazeye katılım sebebiyle verilen mazeret izni yol süresi dışında iki gün olarak öngörülürken, hasta ziyareti için öngörülen mazeret izin süresi ise yol hariç bir gün olarak tanımlanmıştır. Hasta ziyareti için öngörülen mazeret izni, hükümde sayılan her bir yakın için bir defaya mahsus olarak verilebilmektedir. Mazeret izni kullanan hükümlünün gece konaklaması gerekiyor ise, maddede belirtilen yakının evine, gidilen yerdeki kapalı ceza infaz kurumunda veya güvenli görülen başka bir yerde kalmasına gidilecek yerdeki valilik makamı tarafından karar verilir. Cenaze veya hasta ziyareti sebebiyle verilecek mazeret izni yurtdışını kapsamamaktadır.

5275 sayılı 94. maddesinin 1. fıkrası ile 2. fıkrası arasında fark, 1. fıkrada hükümlülük süresinin beşte birinin iyi halle geçirilmesi arandığı halde, 2. fıkrada bu zorunluluğa yer verilmeyip, yalnızca ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile hükümlü olanlar hariç tutulmak suretiyle mazeret izni hakkının hükümlülere tanındığı ifade edilmiştir. Elbette 1. fıkrada öngörülen mazeret izin süresi, yolda geçecek süre hariç on gün olabilmektedir. Bu sürenin, mazeret izni sebebinin devam etmesi kaydıyla talebi halinde hükümlüye birden fazla kez tanınması mümkündür. 94. maddenin 2. fıkrasında öngörülen mazeret izni süresi ise, yolda geçecek süre hariç azami iki veya bir gün olabilmektedir. Kanun koyucu, bu mazeret izninin her bir aile ferdi yönünden bir defaya mahsus kullanılabileceğini ifade etmiştir.

5275 sayılı Kanunun 94. maddesinde düzenlenen mazeret iznine ilişkin olarak, “Hükümlü ve Tutuklulara Yakınlarının Ölümü veya Hastalığı Nedeniyle Verilebilecek Mazeret İzinlerine Dair Yönetmelik” çıkarılarak ceza infaz kurumlarında bulunan hükümlü ve tutukluların yakınlarının ölümü veya yaşamsal tehlike oluşturacak önemli ve ağır hastalığı hâlinde kullanacakları mazeret iznine ilişkin usul ve esasları düzenlenmiştir.

Açık ceza infaz kurumunda bulunan veya kapalı infaz kurumunda bulunup da açık ceza infaz kurumuna ayrılmaya hak kazanan hükümlüler bakımından 5275 sayılı Kanun özel izin öngörmektedir. 5275 sayılı Kanunun 95. maddesine göre, “Açık ceza infaz kurumlarında bulunanlarla kapalı ceza infaz kurumunda olup da açık ceza infaz kurumlarına ayrılmaya hak kazananlara, aileleriyle bağlarını sürdürmelerini veya güçlendirmelerini ve dış dünyaya uyumlarını sağlamak amacıyla kurum en üst amirinin önerisi ve Cumhuriyet Başsavcılığının onayı ile üç ayda bir, yol hariç üç güne kadar izin verilebilir”.

Hükme göre, açık ceza infaz kurumunda bulunan veya kapalı infaz kurumunda bulunup da açık ceza infaz kurumuna ayrılmaya hak kazanan hükümlülerin, kaldıkları ceza infaz kurumunun en üst yetkili amirinin önerisi ve Cumhuriyet başsavcılığının onayı ile üç ayda bir yol hariç üç güne kadar izin verilebileceği belirtilmiştir.

5275 sayılı Kanunun 95. maddesinde hükümlülerin iş arama izni düzenlenmiştir. Hükümde, “(1) Ceza infaz kurumlarında hükümlülük sürelerinin en az altı ayını kesintisiz geçirmiş ve koşullu salıverilmelerine bir ay kalmış hükümlülere olağan yaşantılarına döndüklerinde uyum sorunu ile karşılaşmamaları ve iş bulma olanakları sağlanmak üzere kurum en üst amirinin önerisi ve Cumhuriyet Başsavcılığının onayı ile çalışma günleri içinde sekiz saate kadar izin verilebilir.” denilmek suretiyle ceza infaz kurumunda hükümlülük süresinin en az altı ayını kesintisiz geçirmiş ve koşullu salıverilmesine bir ay kalan hükümlünün, çalışma günleri içerisinde sekiz saate kadar izin verilebileceği ifade edilmiştir.

Kanunda öngörülen bu izinlerden birisini kullanan hükümlünün, izinden dönmemesi veya geç dönmesi durumunda uygulanacak yaptırımlar 5275 sayılı Kanunun 96. maddesinde öngörülmüştür. Hükme göre, “(1) İzinden dönmeyen veya iki günden fazla bir süre geçtikten sonra dönen hükümlüler hakkında Türk Ceza Kanunu'nun 292 nci ve izleyen maddelerinde yazılı hükümler uygulanır. (2) İzin süresini iki gün veya daha az bir süre geçiren hükümlüler hakkında disiplin işlemi yapılır. İzinli iken firar eden hükümlüye bir daha izin verilmez”. İzin süresinde dönmeyen veya izin süresinin bitiminden iki gün geçtikten sonra dönen hükümlü hakkında, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun “Hükümlü ve tutuklunun kaçması” başlıklı 292. maddesinin uygulanacağı belirtilmiştir[2]. İzinli hükümlünün, izin süresinin bitiminden iki gün ve daha az bir süre sonra dönmesi durumunda ise hükümlü hakkında disiplin işlemi yapılacağı ifade edilmiştir. Hükümde ayrıca izin süresi içerisinde firar eden hükümlüye bir daha izin verilmeyeceği de öngörülmüştür.

Yeri gelmişken, “Hükümlünün istemiyle infazın ertelenmesi” başlıklı Ceza İnfaz Kanunu m.17’nin burada bahsettiğimiz izin usulü ile bir ilgisi bulunmamaktadır. Çünkü m.17’de, henüz infazına başlanmamış kasten işlenen suçlarda azami 3 yıl ve taksirli işlenen suçlarda azami 5 yıl hapis cezası ile cezalandırılan hükümlünün, infaza başlanmadan önce yapılan davet üzerine infaz savcılığına yaptığı başvuru ile hapis cezasının infazının en fazla iki defa ve toplamda iki yılı geçmemek üzere gösterilen mazerete bağlı olarak ertelenmesini düzenlemiştir. Burada, başlamış ve infazın devam ettiği sırada alınan bir izin olmayıp, infaza başlanmasının ertelenmesi sözkonusudur.

Prof. Dr. Ersan Şen
Av. Mert Maviş

(Bu köşe yazısı, sayın Prof. Dr. Ersan ŞEN tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)

--------------------------------
[1] 5275 sayılı Kanun m.16’ya göre, “(1) Akıl hastalığına tutulan hükümlünün cezasının infazı geriye bırakılır ve hükümlü, iyileşinceye kadar Türk Ceza Kanunu'nun 57 nci maddesinde belirtilen sağlık kurumunda koruma ve tedavi altına alınır. Sağlık kurumunda geçen süreler cezaevinde geçmiş sayılır. (2) Diğer hastalıklarda cezanın infazına, resmi sağlık kuruluşlarının mahkûmlara ayrılan bölümlerinde devam olunur. Ancak bu durumda bile hapis cezasının infazı, mahkûmun hayatı için kesin bir tehlike teşkil ediyorsa mahkûmun cezasının infazı iyileşinceye kadar geri bırakılır. (3) Yukarıdaki fıkralarda belirtilen geri bırakma kararı, Adli Tıp Kurumu'nca düzenlenen ya da Adalet Bakanlığınca belirlenen tam teşekküllü hastanelerin sağlık kurullarınca düzenlenip Adli Tıp Kurumu'nca onaylanan rapor üzerine, infazın yapıldığı yer Cumhuriyet Başsavcılığınca verilir. Geri bırakma kararı, mahkûmun tâbi olacağı yükümlülükler belirtilmek suretiyle kendisine ve yasal temsilcisine tebliğ edilir. Mahkûmun geri bırakma süresi içinde bulunacağı yer, kendisi veya yasal temsilcisi tarafından ilgili Cumhuriyet Başsavcılığına bildirilir. Mahkûmun sağlık durumu, geri bırakma kararını veren Cumhuriyet Başsavcılığınca veya onun istemi üzerine, bulunduğu veya tedavisinin yapıldığı yer Cumhuriyet Başsavcılığınca, sağlık raporunda belirtilen sürelere, bir süre bulunmadığı takdirde birer yıllık dönemlere göre bu fıkrada yazılı usule uygun olarak incelettirilir. İnceleme sonuçlarına göre geri bırakma kararını veren Cumhuriyet Başsavcılığınca, geri bırakmanın devam edip etmeyeceğine karar verilir. Geri bırakma kararını veren Cumhuriyet Başsavcılığının istemi üzerine, mahkûmun izlenmesine yönelik tedbirler, bildirimin yapıldığı yerde bulunan kolluk makam ve memurlarınca yerine getirilir. Bu fıkrada yazılı yükümlülüklere aykırı hareket edilmesi hâlinde geri bırakma kararı, kararı veren Cumhuriyet Başsavcılığınca kaldırılır. Bu karara karşı infaz hâkimliğine başvurulabilir.  (4) Hapis cezasının infazı, gebe olan veya doğurduğu tarihten itibaren altı ay geçmemiş bulunan kadınlar hakkında geri bırakılır. Çocuk ölmüş veya anasından başka birine verilmiş olursa, doğumdan itibaren iki ay geçince ceza infaz olunur. (5) Kapalı ceza infaz kurumuna girdikten sonra gebe kalanlardan koşullu salıverilmesine altı yıldan fazla süre kalanlar ile eylem ve tutumları nedeniyle tehlikeli sayılanlar hakkında dördüncü fıkra hükümleri uygulanmaz. Bu kişilerin cezasının dördüncü fıkrada öngörülen kısmı, ceza infaz kurumlarında kendileri için düzenlenen uygun yerlerde infaz olunur. Maruz kaldığı ağır bir hastalık veya engellilik nedeniyle ceza infaz kurumu koşullarında hayatını yalnız idame ettiremeyen ve toplum güvenliği bakımından ağır ve somut tehlike oluşturmayacağı değerlendirilen mahkûmun cezasının infazı üçüncü fıkrada belirlenen usule göre iyileşinceye kadar geri bırakılabilir”.
[2] 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun “Hükümlü ve tutuklunun kaçması” başlıklı 292. maddesine göre, “(1) Tutukevinden, ceza infaz kurumundan veya gözetimi altında bulunduğu görevlilerin elinden kaçan tutuklu veya hükümlü hakkında altı aydan bir yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. (2) Bu suçun, cebir veya tehdit kullanılarak işlenmesi halinde, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. (3) Bu suçun, silahlı olarak ya da birden çok tutuklu veya hükümlü tarafından birlikte işlenmesi halinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza bir katına kadar artırılır. (4) Bu suçun işlenmesi sırasında kasten yaralama suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hallerinin veya kasten öldürme suçunun gerçekleşmesi ya da eşyaya zarar verilmesi durumunda, ayrıca bu suçlara ilişkin hükümlere göre cezaya hükmolunur. (5) Bu maddede yazılı hükümler, ceza infaz kurumu dışında çalıştırılan hükümlüler ile hapis cezası adli para cezasından çevrilmiş olanlar hakkında da uygulanır”.