Bugün eskilerin bir sözünü başlık ettim yazıma. Derler ki, insanı ecelden koruyan rızkıdır. Yani kişi, bu dünyada rızkı bitmeyince ecel gelmezmiş. Bir lokma bile kalsa onu yemeden hayatı sona ermezmiş.

Esasen bu söz, bir ilkeyi işaret etmek için söylenir. Ekmek ve rızık endişesi duymayın ve çalıştıktan sonra dünyadaki rızkınız için eğilip bükülmeyin. Bütün bunları söylememin sebebi son zamanlarda insanlarda, etrafımda artan korkulardır. 

Evet kör olasıca dünyada evlad-ü iyal var. İş-güç var, geçim var. Bu düşünce insanlarda o kadar yoğun ki... Eğilip bükülmeler, kaymalar galiba çoğunlukla bu yüzden.

Ben çok sık buradan hikayeler anlatıyorum. Bunların çoğunluğu da tasavvuf hikayeleri. Benim kalbime ışık tuttuğu için bunlardan seçiyorum. Yine konu ile ilgili bir tanesi:
Bir adam tasavvuf büyüklerinden Hazreti Şiblîye gelir der ki: 'Efendim, bakmakla yükümlü olduğum aile efradım çok fazla, geçim sıkıntısı içindeyim, ne yapacağımı bilmiyorum, bir yol gösterseniz.' 
Ermiş zat, adama dönüp şunları söyledi: ‘Şimdi koş git evine. Evinde kimlerin rızkını verdiğini düşünüyorsan hemen onları evden kov, dışarı at! Ve kimin de rızkını Allaha havale ediyorsan sadece onlar kalsın evde.'
Devam eder konuşmaya: 'Evde kalanların rızkını Allaha bağlı gördüğüne göre bakmaya mecbur değilsin, senin bakmakla yükümlü olduklarını da dışarı attığına göre mesele kalmamıştır. İşte çözdük problemini.'
İnanın, bu yaşa kadar ben de evim ve çocuklarım için hep böyle düşündüm. Ben eve rızık getirmeye çalıştım ama ben sadece bir aracıyım. Emanetleri sahiplerine iletmekle meşgulüm. Yoksa ben bakmıyorum kimselere. Yine elimden geldiği kadar, hep doğru şeyler söylemeye çalıştım düzgün kalmaya çalıştım. Ama rızık endişesi ile de eğilmemeye çalıştım.

Esasen çokça dilime pelesenk olan bir söz de Kutadgu Bilik’ten: ‘Ağılda oğlak doğar, çayırda otu biter’. 

Erzurumlu İbrahim Hakkı da ne güzel demiş:
‘Benim Hakk’a münacatım değildir rızk için haşa,
Hüda Rezzak-ı Alemdir, rızıksız kul yaratmaz ya...

Biliyorum, bugün çok hikaye anlattım ama, bu da yakın zamanda vefat eden Gönenli Mehmet Efendi’den:
Yeni imam olduğu mahallede iki gözü görmez bir adam olduğunu öğrenince kapısını çalar, kendisinin yeni tayin edilen imam olduğunu söyler ve ‘endişe etme’ der. ‘Bundan sonra sana ben bakacağım’. Birden sinirlenir adamcağız: ‘sen nasıl imamsın? Allah yarattığı kulunu başkalarına muhtaç eder mi’ der. Dersini alır Mehmet Hoca. 

Bütün bunları anlatırken kaydımı da koyayım elbette. Rızık için çalışmak da gerekir. Hatta çalışmak nafile ibadettir der Peygamberimiz. Ancak çalışmak, çabalamak ve gayret göstermek, eğilip bükülmek, doğruları söyleyememek ve yaltaklık etmek de değildir.

Sevgili öğrencilerim ve dostlarım,
Ne olur korkmayın rızkınız gidecek diye, eğilip bükülmeyin, endişe etmeyin. 
Çalışmanın ve gayretin rızık hazinelerinin kapısı olduğunu unutmayın. 
Ama asla yanlış kapılar çalmayın. 
Hele hele evin hizmetçisinden rızık bekleyip de evin sahibini sakın unutmayın. 

(Bu köşe yazısı, sayın Prof. Dr. Tekin MEMİŞ tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)