Bugün tam kitabın ortasından konuşmak gerek. Ama yine önce bir hikaye ile başlamalıyım. Meşhur bilginlerden İmam Gazali, ilim tahsili için gittiği Cürcan isimli şehirden memleketi olan Tûs’a gelirken kervanını eşkıyalar basar. Bütün eşyalar yağmalanır. Sıra Gazali’nin kitaplarına gelince Gazali itiraz eder.

‘Mallarımı alın ama benim kitaplarıma ve notlarıma dokunmayın ben bir din bilginiyim’ der. Eşkıya bakar bu gence ve esasen biraz da alaylı konuşur:

‘Nasıl yani, şimdi ben senin bu kitaplarını aldım, ben din bilgini mi oldum? Sen nasıl bir bilginsin ki, kitapların olmayınca bir şeyi bilmiyorsun? Madem çok istiyorsun hadi al kitaplarını’ der ve kitapları geri verir.

İmam Gazali der ki, bu eşkıya bana bir ders verdi. Bundan sonra her öğrendiğimi ve kitapları aklıma yazdım.
 
Bugün, 21. yüzyılda bilmediğimiz ne var ki? İnternet elimizin altında, ansiklopediler kadar bilgi ve hepimizi bilge bir insan edecek kadar anlam yüklü cümleler. Gir bir kaç dakika internete, azıcık araştır ve sonra ermişlerin ya da filozofların sözlerine, şairlerin en seçkin mısralarına ulaş. Sonra da sat onu başkalarına. Mevlana şöyle demiş, Yunus böyle demiş...
 
Tamam da... Ya bu sözlerden kalbe ne yansıdı? Davranışlarda ne değiştirdi? Büyük sofilerin enva-i türden şiirini okumak mıdır marifet? Her önüne gelene hakaret ettikten sonra, herkese kibirlendikten sonra, hor gördükten sonra... Derviş kılığına bürünmek midir marifet?
 
Esasen Gazali’nin karşısına çıkan gibi bir eşkıya çıkmalı karşımıza.. Sonra bildiklerinizi yağmalamalı, almalı dilimizden güzel sözcükleri. Belki bir hikmetli sözü duyunca yeniden uyanır kalbimiz, yeniden anlarız insanlığı ve erdemi.
 
İlmin ışığı gönle düşmeyince, davranışa aksetmeyince ne faydası var ki?
 
Çokça bahsettiğimiz ama bir o kadar kaybettiğimiz adalet mesela? Herhalde Türkiye tarihinin en sancılı ve dibe vurmuş günlerini yaşıyor. Peki sebebi nedir? Çok açık, net ve çekinmeden söyleyeyim ki, herhangi bir ayrım yapmadan ‘muhafazakarlar’ baş müsebbip.
 
Bu Cuma dikkatimi çekti, Cami hocalarının hutbenin sonunda okudukları ayetin en başında ne dedikleri: ‘Allah adaletle davranmanızı emrediyor’.... Ne ilginç değil mi? Ben bu ayeti ta çocukluğumdan bu yana duyuyorum. Her Cuma yıllardır hep aynı ayet okunuyor. Her Cuma bir koca kitle dinliyor. Sonuç ne peki? Birbirine en acımasız hakaretleri edebilen, birbirine zulmedebilen ve devlet başkanının tabiri ile -Kerbela’ya atıfla- su bile vermemekle tehdit edebilen bir dindar kesim.
 
Ne yaman bir çelişkidir bu? Bu ülkede çok net söylüyorum ki, gönlüne ilmin ışığının en az düştüğü belki de hiç düşmediği kesim kendini dindar görenler. Yoksa her Cuma dinledikleri adaleti emreden ayetten azıcık nasiplenirlerdi. Ve yine belirteyim ki, burada herhangi bir grup ayrımı, taraf ayrımı yapmıyorum. Kimi haksız kadrolaşarak kimi devlet gücünü kullanarak zulmediyor.
 
Kulaktan kalbe bir santimlik gidemeyen ayeti artık okumasa da olur hocalar. Benin teklifim: ‘Dünyadan da nasibini unutma’ ayeti okunabilir mesela.
 
Bu ülkede kimseler gitmesin Mevlana’nın huzuruna. Yüzyıl gidilse de zerre nasiplenilmedikten sonra. Bence Hitler olmasa bile Timur’un ya da Cengiz’in günlerini kutlamak gerek, kabirlerini bulup ziyaretgah yapmak gerek.
 
Güzel konuşmak ve güzel hitap etmek yetmiyor. Süslü cümleler yetmiyor. Ezberlemek yetmiyor. Boğazdan aşağı inemeyen bilgiler, maskelere dönüşüyor. Maskeli baloda, herkes derviş, herkes insancıl, herkes adil, herkes iyilikperest, herkes dürüst, herkes fazilet timsali.
 
Gece bittiğinde, ay göründüğünde gerçek yüzler beliriyor.... Drakula yüzler görünüyor, dişler çıkıyor.
 
Sevgili öğrencilerim ve dostlarım,
 
Her geçen gün insanların korkaklıklarından, maskelerinden kararır oldu kalbim. Haksızlığa taraf olan ya da ses çıkaramayanlardan bıktım. Hele hukuk eğitimi alanların adalete ihaneti, beni boğuyor artık.

Ne olur bari siz, yüzlerinizde ışıldatın öğrendiklerinizi. Ben sizlere doğruluğu ve adaleti öğretmeye çalıştım elimden geldiğince...

Sizlerin yüzlerinde ışıldasın öğrendikleriniz.

Ve bir kara geceye dönen günler, sizlerle aydınlansın.

(Bu köşe yazısı, sayın Prof. Dr. Tekin MEMİŞ tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)