I-GİRİŞ
 
İdari Yargılama Usulü Kanununun 5.maddesi, birinci fıkrasında, birden çok idari işleme karşı aynı dilekçe ile (tek dilekçe ile) idari dava açılmasına; ikinci fıkrasında da, birden fazla kişinin müşterek dilekçe ile dava açabilmelerine ilişkin koşullara yer verilmiştir.[1]
 
Birden çok idari işleme karşı, tek (aynı) dilekçe ile dava açılması konusunda ise bazı özellikler bulunmaktadır. Buna göre, “aynı şahsı ilgilendiren birden fazla idari işleme karşı aynı dilekçe ile” dava açılması mümkündür. Aralarında maddi veya hukuki yönden bağlılık ya da sebep-sonuç ilişkisi bulunan birden fazla işleme karşı bir dilekçe ile de dava açılabilinmektedir.[2]
 
Aynı kişiyi alakadar eden birden fazla idari işlemin, aynı dilekçe ile idari davaya konu edilmesi mümkün bulunmasına karşın, aynı kişiyi ilgilendiriyor olmaları dışında birden çok idari işleme karşı aynı dilekçe ile dava açılabilinmesi için maddedeki fıkra hükmüne göre, bu işlemlerin birbiri arasında;
 

- Maddi yönden irtibat,
- Veya hukuksal yönden irtibat,
- Veya neden- sonuç irtibatının, Bulunması gereklidir.
 
Birden çok idari işleme karşı, aynı dilekçe ile idari dava açılmasının yukarıda verilen üç koşulun bulunması yeterli olmayabilir. Ayrıca, madde de açık olarak belirtilmemesine karşın ilave şu koşulların da aranması gerekecektir.
 

1. Aynı dilekçe ile idari davaya konu edilen idari işlemlerin ayrı ayrı dava edilmeleri halinde bile, “İdari Yargı Düzeninin” görev sahasına girmesi gerekir.

2. İdari işlemlerin ayrı ayrı dava konusu edilmeleri durumunda, aynı idari yargı yerinin görev alanına giriyor olması gerekir.

3. İdari işlemlere karşı ayrı ayrı açılacak davalar, idare veya vergi mahkemesinin görev alanına giriyor olmakla birlikte, bir kısmının karara bağlanmasının kurul (heyet) halinde, diğerlerinin çözümünün ise, tek hakim tarafından yapılması gerekiyor ise, bu işlemlerin aynı dilekçe ile idari davaya konu edilmeleri, yine mümkün bulunmamaktadır.[3]

4. Aynı kişi, mükellef veya vergi sorumluları hakkında tesis edilen birden fazla işlemin, aynı (tek) dilekçe ile idari davaya konu edilebilmesi için, Danıştay İçtihadına göre, ayrıca bu işlemlerin müstakilen davaya konu edilmeleri durumunda, verilecek kararların kanun yollarının ve temyiz mercilerinin de ayrı olmaları gerekmektedir.[4]

2577 sayılı İdari  Yargılama  Usul Kanunun 5. maddesinin 1. fıkrasına göre, her idari işlem aleyhine ayrı ayrı dava açılması esastır. Ancak,  belirli şartların varlığı durumunda, aynı kişinin birden fazla idari işleme karşı dava açması mümkün olduğu gibi, yine belirli durumlarda birden fazla kişinin tek dilekçe ile dava  açması da söz konusu olabilir.[5] Buna göre, tek dilekçe ile dava açılabilecek durumları ikiye ayırarak incelemek yerinde olur.
           
Aynı kişinin birden  fazla idari işleme karşı tek  dilekçe ile dava açmasına ilişkin şartlar  İYUK’nun 5. maddesinin 1. fıkrasında düzenlenmiş  bulunmaktadır. Buna göre, aynı kişinin kendisini ilgilendiren birden fazla idari işleme  karşı tek  dilekçe ile dava açabilmesi için söz konusu birden fazla işlem arasında maddi veya hukuki yönden bağlılık ya da sebep-sonuç ilişkisi bulunmalıdır.
 
Maddi yönden bağlılık, vergiye ilişkin idari işlemlerin aynı sebepten  kaynaklanması, hukuki yönden bağlılık ise işlemlerin aynı yasal gerekçeye dayanılarak tesis edilmiş olmaları anlamını taşır.
 
Örneğin, vergi incelemesi sonucunda kayıt dışı hasılat tespit edildiğini gösterir vergi inceleme raporuna dayanılarak vergi dairesince mükellef adına kurumlar vergisi tarhiyatı yapılmış ve ayrıca anılan vergi ziyaına ilişkin olarak kaçakçılık cezası kesilmişse, mükellef vergi  tarhiyatı ve ceza kesme işlemine karşı yetkili vergi mahkemesinde tek dilekçe ile dava açabilir.[6]
 
Çünkü burada, vergi tarhiyatı ve ceza uygulaması kayıt dışı hasılat olarak belirlenen aynı maddi nedene dayandığı gibi aynı  zamanda ceza kesme işlemi ile vergi tarhiyatı arasında sebep-sonuç ilişkisi de bulunmaktadır.
 
Aynı kişiyi ilgilendiren birden fazla idari işleme karşı tek dilekçe  ile dava açılabilmesi için bu işlemlere karşı açılacak davalara  aynı yargı yerinde  bakılacak olması gerekir. Örneğin, davalardan birine bakmak, Danıştay’ın görevine girerken diğerine bakmak, vergi mahkemesinin görev içinde ise bu işlemlere karşı tek  dilekçe ile dava açmak mümkün olmaz. Buna ek olarak, davaların aynı yargı yerinde görülecek olması da  yetmez, aynı zamanda temyiz yerlerinin de aynı olması gerekir. Konuya ilişkin bir Danıştay kararında;[7]
 
“Dava konusu damga vergisi ve noter harcı arasında hukuki bağlılık söz konusu olmadığı gibi, damga vergisi konusunda temyiz mercii, Danıştay 7. Dairesi olduğu halde, noter harcının  Danıştay 9. Dairesinin görevine  girmesi nedeniyle de her bir konu için ayrı  ayrı dava açılması gerekir.”  şeklinde karar verilmiştir.
 
Birden çok işleme karşı tek dilekçe ile dava açılabilmesi için, her bir  işleme karşı dava açma süresinin geçmemiş olması da gerekir. Başka bir ifade ile, dava açma süresi kaçırılmış bir işlemin bir başka işlemle birleştirilerek tek dilekçe ile dava konusu yapılması olanaklı değildir.[8]
 
II-KONUYLA İLGİLİ  YÜKSEK MAHKEME EMSAL KARARLARI
 
Aynı kişiyi ilgilendiren birden fazla  işleme karşı tek dilekçe ile dava açılması için söz konusu işlemlerin aynı türden işlemler olması  da gerekir.[9] Buna göre, biri idari  nitelikte, diğeri ise yargısal nitelikte iki işleme karşı aynı dilekçe ile  dava açılması mümkün değildir.

Konumuza ilişkin bir Danıştay  kararına yansıyan örnekte davacı bir dilekçe ile hem vergi mahkemesince verilen kararı temyiz etmiş, hem de Maliye Bakanlığınca verilen zımni red kararının  iptali için dava açmıştır.  Dava konusu kararlardan  biri  yargısal, diğeri yönetsel nitelikte olduğunu dikkate alan  Danıştay, temyiz istemi için ayrı, iptal istemi için ayrı dilekçe ile başvurulmak üzere dilekçenin reddine karar vermiştir.[10]
 
Birden çok işleme karşı tek dilekçe ile dava açılabilmesi için gerekli şartlardan biri de  davalı yönünden uygunluk  bulunmasıdır. İşlemlere karşı açılacak davalarda, farklı davalılar gösterilecekse, tek dilekçe ile dava açılması mümkün olmaz.[11]
 
Danıştay 7.Dairesi, 6.4.2006 tarihinde vermiş olduğu bir kararında oy çokluğu ile, mükellefin 2003/Ocak ila, Aralık ve 2004/ Ocak ila Nisan dönemleri için re’sen salınan Banka ve Sigorta Muameleleri Vergilerine ve kesilen vergi ziyaı cezalarına ilişkin işlemleri iptal eden İzmir, 2.Vergi Mahkemesinin E:2005/365-K:2005/712 sayılı kararlarını bozmuştur.
 
Danıştay 7.Dairesinin bozma kararının dayandığı gerekçeler aşağıdaki gibidir:[12]
 
“Temyiz başvurusu; davacı adına, onaltı ayrı dönem için salınan banka ve sigorta muameleleri vergileri ve kesilen vergi ziyaı cezaları için düzenlenip onaltı ayrı vergi/ceza ihbarnamesiyle tebliğ olunan işlemlere karşı aynı dilekçeyle açılan davanın esasına girilerek kurul halinde verilen vergi mahkemesi kararının bozulması istemine ilişkindir.
 
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 5’inci maddesinin 1’inci fıkrasında, aralarında maddi ve hukuki yönden bağlılık ya da sebep-sonuç ilişkisi bulunması halinde birden fazla idari işlemin bir dilekçe ile idari davaya konu edilebilmesine olanak tanıyan düzenlemenin amacı; aynı yargı yerinin görevine giren ve çözümleri ayrı emek gerektirmeyen idari uyuşmazlıkların aynı dava içerisinde görülmeleri sağlanarak, gereksiz zaman israfı ile masrafın önlenmesi ve farklı kararların verilebilmesi riskinin ortadan kaldırılmasıdır. Ancak; aralarında maddede aranan biçimde bağlılık ya da ilişki bulunsa bile, birden fazla idari işlemin aynı dilekçeyle idari davaya konu edilebilmesi için; bu durumun, kamu düzeni için öngörülen usul ve görev kurallarını ve bu kurallarla korunan ve Anayasa’nın 37’inci maddesinde öngörülen “kanuni hakim ilkesini” ihlal ediyor olmaması da gereklidir. Örneğin; bu nedenle, Danıştay’ın ilk derece mahkemesi olarak görevine giren davaya konu edilebilecek nitelikteki bir işlemle, idare veya vergi mahkemelerinin görevine giren davalara konu olması gereken bir işlemin; idare ve vergi mahkemelerince kurul halinde çözümlenmesi gereken davaya konu edilebilecek işlemle, 2576 sayılı Bölge İdare Mahkemeleri, İdare Mahkemeleri ve Vergi Mahkemelerinin Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunun 7.maddesi uyarınca, bu mahkemelerin hakimlerinden biri tarafından görülebilecek nitelikteki davaya konu edilmesi gereken işlemin, aralarında açıklanan nitelikteki bağlılık veya ilişkiye karşın; birlikte ve aynı dilekçe ile aynı yargı yerinde idari davaya konu edilmeleri olanaklı değildir. Böyle bir duruma, kamu düzeniyle ilgili olan görev kuralını ve konusu belli miktarı geçmeyen davaların tek hakimce çözümlenmesini zorunlu kılan, “kanuni hakim ilkesi”ni ihlal edici sonuçları nedeniyle izin verilemez.
 
Aynı nedenle, her biri ayrı idari davaya konu edildiğinde, idare ve vergi mahkemelerinin hakimlerinden biri tarafından çözümlenmesi gereken, yani yarattıkları idari uyuşmazlıkların çözümü tek hakimin görevine giren birden fazla işlemin konu unsurunu oluşturan meblağların toplamının tek hakimin görevinin sınırını oluşturan miktarı aşıyor olmasına bakılarak; bu işlemlerin, davanın idare ve vergi mahkemelerinin kurul halindeki oluşumuyla çözümlenmesini gerektirecek ve bu davalarda verilecek kararların tabi oldukları olağan kanun yolunun değişmesi sonucunu yaratacak biçimde birlikte ve aynı dilekçe ile idari davaya konu edilmeleri de uygun görülemez.
 
Bu bakımdan; her biri, 2576 sayılı Kanunun yukarıda sözü edilen 7’inci maddesinde tek hakimle görülmesi gereken davalar için öngörülen ve anılan Kanunun 4577 sayılı Kanunun 4’üncü maddesiyle değişik Ek 1’inci maddesi uyarınca yeniden değerleme oranında yapılan artırma sonucu davanın açıldığı yıl için tesbit olunan 5.390.000.000 liranın sınırının altında kalan, vergilendirme ve ceza kesme işlemini konu edinen davaya ait olan ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 5’inci maddesinin 1’inci fıkrasına uygun bulunmayan dilekçenin, Mahkemece, aynı Yasanın 15’inci maddesinin 1’inci fıkrasının (d) bendi uyarınca reddedilmesi gerekirken; dosyanın tekemmül ettirilerek, davanın esası hakkında karar verilmesinde isabet görülmemiştir.
 
Bu nedenle, temyiz isteminin kabulüne; mahkeme kararının 2577 sayılı Kanunun 49’uncu maddesinin 1’inci fıkrasının (c) bendinde yer alan, usul hükümlerine uyulmamasının bozma sebebi olduğuna dair hüküm uyarınca bozulmasına; bozma kararı üzerine Mahkemece yeniden verilecek kararla birlikte yargılama giderleri de hüküm altına alınacağından, bu hususta ayrıca hüküm tesisine gerek bulunmadığına, 6.4.2006 gününde oy çokluğu ile karar verildi.”
 
 
III-SONUÇ VE DEĞERLENDİRMELERİMİZ
 
a) Olayda, yerel vergi mahkemesinin vermiş olduğu kararda, kararın dayandığı gerekçe, Sigorta Şirketlerinin BSMV mükellefi olmaları gerektiğidir. Zaten, davanın özü ve konusu da budur.Sigorta Acentelerinin, BSMV.ne tabi olmayacakları hususudur.
 
b) Diğer yandan, vergi inceleme raporu/raporlarına dayalı re’sen tarhiyatta mükellef bu verginin konusuna açıkça, “acentelerin” girmedikleri, 6802 sayılı yasanın …madde hükmünde belirtilmiştir.
 
c) Olayda, davanın “esasına girilerek” karara bağlanması gereken bir mesele, tekrar yerel mahkemeye bu gerekçe ile yollanması, işin özünü, davanın asıl konusunu etkilememektedir. Sadece zaman kaybına neden olmaktadır.
 
d) Aralarında maddi ve hukuki yönden irtibat ve neden-sonuç ilişkisi bulunan birden çok ihbarnameye karşı, tek dilekçe ile dava açılmasında kamu düzenine aykırılık söz konusu olmayacaktır.

 
---------------------------------------------
[1] İYUK.md.5 (18.6.1995 gün ve 4001 s.k.md.3)
 
[2] İYUK.md.5 (4001 s.k.nın 3.md.değişen yeni şekli, 18.6.1994)
 
[3] CANDAN Turgut, İdari Yargılama Usulü Kanunu, Maliye ve Hukuk Yayınları,Ekim 2005,s.267,Ankara
 
[4] Dnş.K.7.D. 15.2.1985 E:1984/3374- K:1985/490 Dnş.Dergisi s.60-61 s.321
 
[5] KIZILOT Şükrü, “Aynı Dilekçe İle veya Tek Dilekçeyle Dava Açılması-I-II”, Hürses, 16-17 Temmuz 1996, s.7
 
[6] SÖNMEZ Erdal – AYAZ Garip, “Vergi Yargısı”, Vergi Dünyası Dergisi Eki, Mart 1998, Ankara, s.41
 
[7] Dnş. 7. D.nin, 15.02.1985 tarih ve E:1984/3374-K:1985/490 sayılı kararı (Danıştay Dergisi, Sayı:60-61, 1986, s.321)
[8] KIZILOT Şükrü, “Tek Dilekçe İle Dava Açılabilecek Durumlar”, Hürses, 17.12.1998, s.7
 
[9] TOP Zuhal, “Tek Dilekçe ile Dava Açılması”, Hürses, Hukuki Yaklaşım, 24.05.2003, s.5
 
[10] Dnş. 4. D.nin, 02.07.1985 tarih ve E:1985/2658-K:1985/2976 sayılı kararı. (Danıştay Dergisi, Sayı:60-61, 1986, s.204)
 
[11] GÖZÜBÜYÜK, A.Şeref, “İdari Yargılama Hukuku, Turhan Kitapevi, 2. Baskı, Ankara, 1999, s. 352
 
[12] Dnş.7.D. 6.4.2006 gün ve E:2005/5722- K:2006/1099