Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunma hakkı; 2010 Anayasa değişikliği ile 23 Eylül 2012 tarihinden itibaren bireylere tanınan ve insan haklarının sürdürülebilir korunmasını sağlamak amacıyla kabul edilen bir yasama reformudur[1]. Anayasa m.148/3’e göre;Herkes, Anayasada güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerinden, İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından, ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurabilir. Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır”.

6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un “Bireysel başvuru usulü” başlıklı 47. maddesinin beşinci fıkrası ile Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün 64. maddesinin birinci fıkrası uyarınca;bireysel başvurunun başvuru yollarının tüketildiği tarihten, başvuru yolu öngörülmemiş ise ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren 30 gün içinde Anayasa Mahkemesi’ne doğrudan veya diğer mahkemeler veya yurtdışı temsilcilikler vasıtasıyla yapılması gerekmektedir.

16.05.2013 tarihli ve 2013/2001 başvuru numaralı Mehmet Mercan kararının 18. paragrafında AYM; 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu hükümlerine göre ceza yargılamasında tüketilmesi gereken son başvuru yolunun temyiz kanun yolu olduğunu, temyiz incelemesinden geçen kararlara karşı öngörülen itiraz yolunun ise, CMK m.308 uyarınca Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısına tanındığını, başvurucunun itiraz yoluna gidilmesi isteminin, sadece Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının takdirini harekete geçirmeye yönelik bir talep olduğunu, bu kapsamda yapılan başvuruların bireysel başvuru öncesinde tüketilmesi gereken bir yol olarak kabul edilmediğini, bu yola başvurulmasının bireysel başvuru süresi üzerinde herhangi bir etkisi olmayacağını belirtmiştir.

İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi’ne yapılan başvuru sayısının önlenemez artışı, başvuruların çoğunda Türkiye Cumhuriyeti aleyhine verilen ihlal kararları, hatta İHAM İçtüzüğü’nün 61. maddesinde öngörülen ve Sözleşmenin insan haklarına yönelik geliştirdiği koruma mekanizmasını tehdit eden yapısal ve sistematik ihlallerin “pilot karar”[2] olarak adlandırılan usul ile uygulama alanı bulduğu hukuk sistemimizde; başvuru sürecini değiştirecek esaslı önlemlerin alınması bir zorunluluk arz etmiş ve dava akışını azaltmaya yönelik çözüm yolları öngörülmüştür. 23 Eylül 2012 tarihinden itibaren kesinleşen bireysel tasarruflar ve yargı kararlarına karşı Türk Hukuku’nda düzenlenen bireysel başvuru usulü; İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi’ne başvurulabilmesi için tüketilmesi gereken bir iç hukuk yolu olarak kabul edilmiştir. 23 Eylül 2012 tarihinden önce kesinleşen bireysel tasarruflar ve yargı kararlarına karşı ise, ilgilinin doğrudan tasarruf veya kararın kendisine tefhim veya tebliğinden itibaren 6 ay içinde İHAM’a başvurması gerekir.

Yeri gelmişken belirtmeliyiz ki; Anayasa m.148/3’de Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuruda bulunabilmesi için tüm olağan kanun yollarının tüketilmesi gerektiği ifade edildiğinden, gerek bu cümlenin anlamından ve gerekse yargılamanın yenilenmesi yolunu açması sebebiyle, bireysel başvuru usulünün olağanüstü kanun yolu olduğunu kabul etmekteyiz. Bu sebeple başvurucu, Anayasa Mahkemesi’ne gitmeksizin doğrudan İHAM’a başvurabilir. Ancak uygulamada; bu fikrin kabul görmediğini, İHAM’a başvurabilmek için Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru yolunun tüketilmesinin bir önşart olarak kabul edildiğini ifade etmek isteriz. İş yoğunluğundan yakınan ve iç hukukta bu tür müesseseleri destekleyen İHAM ise, Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru yolunun önşart sayılması ve etkin başvuru yolu olarak görülmesi fikrini hararetle desteklemiş, şu an için kendisine benzer şekilde kurulan Anayasa Mahkemesi’ne makul bir süre vermiş ve bu sürede Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvurunun güçlendirilmesini hedeflemiştir. Bu yolla İHAM, hem iş yoğunluğunu azaltmaya ve hem de Anayasa Mahkemesi üzerinden iç hukuka müdahale edip onu bir anlamda kontrol etmeye de niyetlenmiştir.

İHAM’a Başvuru Usulü;

İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi’nin 34. maddesine göre;“Bu Sözleşme veya protokollerinde tanınan haklarının yüksek sözleşmeci taraflardan biri tarafından ihlal edilmesinden dolayı mağdur olduğunu öne süren her gerçek kişi, hükümet dışı kuruluş veya kişi grupları Mahkemeye başvurabilir. Yüksek sözleşmeci taraflar bu hakkın etkin şekilde kullanılmasını hiçbir surette engel olmamayı taahhüt ederler”.

İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi İçtüzüğü’nün “Bireysel başvurunun içeriği” başlıklı 47. maddesinde, 1 Ocak 2014 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere başvuru usulüne ve içeriğine yönelik önemli değişiklikler öngörülmüştür. İlgili değişikliklere göre[3];

·        Başvuranın adı, doğum tarihi, milliyeti ve adresi; başvuranın tüzel kişi olduğu durumlarda, tam adı, kuruluş veya tescil tarihi, resmi tescil numarası (varsa) ve resmi adresi, varsa temsilcisinin adı, mesleği, adresi, telefon ve faks numaraları ve e-posta adresi, aleyhine başvuru yapılan sözleşmeci taraf veya tarafların adı, olaylara dair özlü, okunaklı, anlaşılır bir açıklama, iddia edilen Sözleşme ihlali/ihlalleri ve bunun dayanaklarına dair özlü, okunaklı ve anlaşılır bir açıklama, başvuranın Sözleşme’nin 35. maddesinin 1. fıkrasında öngörülen kabul edilebilirlik kriterlerine uyduğunu teyit eden özlü, okunaklı ve anlaşılır bir açıklama, Sözleşme’nin 34. maddesi uyarınca, bir başvuru, Mahkeme aksine karar vermedikçe, Yazı İşleri Müdürlüğü’nün hazırladığı başvuru formunun ilgili kısımlarına eksiksiz şekilde yazılmalıdır.
·         
Olaylara dair özlü, okunaklı, anlaşılır açıklama ile başvurucunun İHAS m.35/1’de öngörülen kabul edilebilirlik kriterlerine uyduğunu teyit eden özlü, okunaklı ve anlaşılır açıklaması; Mahkemenin başkaca herhangi bir belgeye başvurmaksızın başvurunun niteliği ve kapsamını belirlemesi için yeterli olmalıdır.
·         
Başvurucu, başvuru formunda verdiği bilgilere ek olarak sunacağı 20 sahifeyi geçmeyen bir yazı ile olayların detaylarını, Sözleşme’nin ihlaline ilişkin iddialarını ve bunun dayanaklarını geliştirmek suretiyle sunabilir. 20 sahifelik sınır, başvuru metni ile birlikte sunulan karar ve ekleri içermemektedir.
·         
Başvuru formu, başvurucu veya onun temsilcisi tarafından imzalanmalıdır.
·         
Başvuru formuna; şikayette bulunulan karar ya da tedbirlere ilişkin belgelerin kopyaları (bunlar yargısal veya farklı nitelikte karar ya da tedbirler olabilir), başvurucunun İHAS m.35/1’de yer alan iç hukuk yollarının tüketildiğini ve süreye ilişkin kurallara uyulduğunu gösteren belge ve kararların kopyaları, gereken durumlarda, başka uluslararası soruşturma ve çözüm organları önündeki usullere ilişkin belgelerin kopyaları, başvurucunun temsilcisinin bulunduğu durumlarda, formun başvurucu ve avukatı tarafından imzalanmalı veya avukatın İHAM’a başvurma yetkisini sahip olduğunu gösteren ibareyi taşıyan vekaletnamenin veya yetki belgesinin aslı eklenmelidir. Bu son kısım istisnai olup, esas olan formun ikinci sahifesinin avukat ve başvurucu tarafından doldurulup imzalanmasıdır.
·         
Başvuruya dayanak olarak sunulan belgeler dizi pusulasına bağlanmalı ve bunlar tarih sırasına göre sıralanarak numaralandırılmalı ve her bir belge üzerinde bu husus açıkça belirtilmelidir.
·         
Kimliklerinin açıklanmasını istemeyen başvurucular bu hususu belirtmeli ve kamunun Mahkeme huzurunda gerçekleştirdiği yargılamalar hakkında bilgi edinmesi yönündeki olağan ilkeden ayrılmayı haklı kılabilecek gerekçeleri içeren bir beyanda bulunmalıdır. Mahkeme, kimliğin saklı tutulması taleplerine izin verebilecek veya re’sen de bu hususta karar verebilecektir.

Mahkeme yukarıda 7 başlıkta belirttiğimiz koşullarauyulmaması halinde başvuruyu; “Başvurucunun bu koşullara neden uyamadığına ilişkin ikna edici açıklama sunması veya başvurunun geçici tedbir talebi ile ilgili olması ya da Mahkemenin kendiliğinden veya başvurucunun talebi üzerine farklı yönde karar vermesi” şeklinde öngörülen üç husus haricinde incelemez.
·         
Mahkeme kendisinin belirlediği bir sürede ve kendisinin belirlediği usul ve yolla başvurucudan, her türlü bilgi veya belgeyi sunmasını her zaman isteyebilir.
·         
İHAS m.35/1 doğrultusunda başvurunun yapıldığı tarih, bu maddenin gereklerini karşılayan bir başvuru formunun Mahkemeye gönderildiği tarihtir. Gönderim tarihi olarak posta damgasının üzerindeki tarih kabul edilecektir. Ancak Mahkeme başvurucunun haklı gerekçeleri olduğuna inanırsa başka bir tarihi de başvuru tarihi olarak kabul edebilir.
·         
Başvurucular adreslerindeki ve başvurunun incelenmesini ilgilendiren herhangi bir konudaki değişikliği Mahkemeye bildirmek zorundadır.
Başvurunun “The Registrar European Court of Human Rights Council of Europe 67075 STRASBOURG CEDEX FRANCE” adresine posta yoluyla gönderilmesi gerekmektedir. Başvuru evrakında ıslak imzaya ihtiyaç duyulduğundan, faks veya elektronik posta yoluyla gönderilen başvuruların geçerli olmayacağını, ancak Mahkemeye doğruda, elden teslimle başvuru yapılması hususunda herhangi bir yasağın öngörülmediğini, elden başvurunun mümkün olduğunu ifade etmek isteriz[4].

Başvuru belgesi ve eklerinin Mahkemeye postalanma tarihinin, altı aylık başvuru süresinin bittiği günden öncesine ait olması gerekir. Başvurunun süresi içerisinde yapılıp yapılmadığı hususunda, belgelerin Mahkemeye ulaştığı tarih değil, postaya verildiği, yani posta kaşesi tarihi esas alınmaktadır.

Başvurucu kendisini bir avukatla temsil ettirmekte ise, başvuru formunun 2. sahifesinde bulunan iki kutucuğun birisi avukat tarafından doldurulup imzalanmalı, diğer ise başvurucu tarafından doldurulup imzalanmalıdır. Bu usulün izlenmesi, başvurucu tarafından bir avukatla başvurunun takip edileceğini göstermektedir. Bu kutucuk doldurulmadan da istisnai olarak ayrı bir belge ile avukatın temsil yetkisi ortaya koyulabilir. Belgede, avukatın İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi’nde başvuruyu takip edeceği ve yetkilendirildiği yazılı olmalıdır. Bu belgenin noterde düzenlenmesi şart değildir. Ancak bu usul tercih edilmemektedir. Esas olarak, başvuru formunun 2. sahifesinde yer alan kutucukların avukat ve başvurucu tarafından doldurulmasıdır. Bu işlem yapıldığı takdirde, ayrıca vekaletname sunmaya gerek bulunmamaktadır.

Başvurucu avukatla değil de başvurusunu doğrudan yaptığında, başvuru formunun 2. sahifesinin doldurmayacak, yalnızca formun son sahifesinde bulunan kutucuğu doldurup imzalayacaktır. Ancak başvurucu başvurusunu yaptıktan sonra, yetkilendirdiği bir avukatla da kendisini temsil ettirebilir.

Başvurucunun doğrudan başvurması veya avukatla temsil ettirmesi durumunda, başvuru formunun her sahifesine paraf veya imza atılmasına gerek bulunmamaktadır. Ancak önemli olan formun son sahifesinde bulunan kutucuğun imzalanmasıdır. Bu husus, başvurunun kabul edilmesinde önemsenen bir şekil şartıdır.

Başvuruda avukatın imzalayacağı yer avukat ve başvurucunun imzalayacağı yer de başvurucu tarafından imzalanmalıdır.

İHAM’a başvuruda üç sahife form doldurulacak, burada maddi vakıa anlatılmalı, hangi hak ihlallerinin olduğu bir sahifede yazılmalı ve başvuru yollarının tüketildiğine dair bir sahife doldurulmalıdır. Başvurucu veya avukatı isterse, başvuru formuna ek olarak başvuru ile ilgili olarak ayrıntıları anlatan yirmi sahifelik dilekçe hazırlayabilir. Başvuru formu ve ek dilekçe için öngörülen sahife sınırına, başvuruyu destekleyen belge ve deliller dahil değildir.

1 Ocak 2014 tarihi öncesinde Mahkemeye ulaşan başvuru, altı aylık süreyi kesmekte idi. Ancak şimdi eksik olan başvuru formu altı aylık süreyi kesmemektedir. Eksikliğin bir an öce tamamlanması gerekmektedir. Aksi halde, başvuru usulden reddedilir.

Başvuruda harç alınmamakta ve başvurucu yalnızca posta ücretini ödemektedir. Anayasa Mahkemesi’nde ise, başvurucundan harç alınmaktadır. Ayrıca Anayasa Mahkemesi, posta yoluyla yapılan başvuruları kabul etmemektedir. Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru süresi, İHAM’dan farklı olarak 30 günlük süre ile sınırlandırılmıştır. İHAM başvurularını internet üzerinden veya Mahkemenin bulunduğu Strazburg’a gitmek suretiyle takip etmek ve dosyalar hakkında bilgi almak mümkün olduğu halde, benzer hakkın Anayasa Mahkemesi’ne yapılan bireysel başvurularda henüz tanınmadığını görmekteyiz.

İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi’nde başvurucunun talebi ve/veya Mahkemenin uygun görmesi halinde başvurucuya sözlü savunma hakkı tanınmakta iken, 6216 sayılı Kanunda ve İçtüzüğünde olmasına rağmen Anayasa Mahkemesi’nde sözlü savunma hakkının istisnai dahi olsa pratiğe dönüşmediği görülmektedir.

Yeri gelmişken, Anayasa Mahkemesi’ne posta ile başvuru mümkün olmadığı halde bu şekilde başvuran ve başvurusu reddedilen, geçen sürede de başvurusunu yapabilmek için süreyi kaçıran başvurucu, hak arama hürriyeti ihlal edildiğinden bahisle İHAM’a başvurduğunda başvurusu reddedilecektir. Çünkü İHAM; her ne kadar kendisi posta yoluyla yapılan başvuruları kabul etse de, Anayasa Mahkemesi’ne yapılan bireysel başvuru usulünün bir iç hukuk meselesi olduğunu, buna karışamayacağını ve bunun yanında Anayasa Mahkemesi’ne posta yoluyla değil de doğrudan veya bir başka mahkeme vasıtasıyla başvuru yapmanın öngörülebilir ve bilinebilir olduğunu kabul edecektir.
    

(Bu köşe yazısı, sayın Prof. Dr. Ersan ŞEN tarafından 
www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)

---------------------

[1] 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un geçici 1. maddesinin sekizinci fıkrasına göre; “Mahkeme, 23.09.2012 tarihinden sonra kesinleşen nihai işlem ve kararlar aleyhine yapılacak bireysel başvuruları inceler”.
 
[2]Bir başvuruya ilişkin olayların, ilgili sözleşmeci tarafta yapısal ya da sistemik bir sorun ya da benzer başvurulara sebep olan başka işlevsizlikler ortaya çıkarması durumunda, Mahkeme “pilot karar” uygulaması başlatabilir ve “pilot karar” verebilir. Mahkeme, pilot karar usulünü başlatmadan önce, ilk olarak taraflardan, incelenen başvurudaki meselenin ilgili sözleşmeci tarafta böylesi bir sorunun ya da işlevsizliğin varlığından kaynaklanıp kaynaklanmadığına ve bu usul uyarınca başvurunun incelenmesinin uygunluğuna ilişkin görüşlerini ister.Pilot karar uygulaması için seçilen herhangi bir başvuru İHAM İçtüzüğü’nün 41. maddesi uyarınca öncelikli olarak işlem görecektir. Mahkeme pilot kararında, hem yapısal veya sistemik sorunun niteliğini veya diğer işlevsizlikleri, hem de ilgili sözleşmeci tarafın iç hukuk düzeninde, kararın hüküm fıkrasına uygun olarak alması gereken düzeltici tedbirlerin türünü tespit eder.Mahkeme, gerekli tedbirlerin niteliğini ve teşkil edilen problemin iç hukuk düzeninde çözülebileceği hızını gözönünde tutarak, pilot kararın işlevsel hükümlerinde belirtilen tedbirlerin belirli bir süre içinde yerine getirilmesini emredebilir. Bu usul, Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün 75. maddesinde de öngörülmüştür.
 
[3] http://www.echr.coe.int/Documents/Notes_for_Filling_in_the_Application_Form_2014_1_ENG.pdf adresinden, İHAM İçtüzüğü’nün 47. maddesinde yapılan değişikliklere erişilebilir.
[4] İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi’nin resmi internet sitesinde; “Application” bölümünün “Common Mistake” adlı alt başlığı ile yayınlanan başvuru usulü ve kurallarına ilişkin düzenlemelerin yer aldığı bilgi notuna, http://www.echr.coe.int/Documents/Applicant_common_mistakes_ENG.pdf adresinden erişilebilir.