İŞVERENİN BİLDİRİMLİ FESHİNDEN SONRA EMEKLİLİK BAŞVURUSU - İŞE İADE DAVASI
 
İşverenler bazı hallerde iş sözleşmesinin feshini, süreli fesih[1] şeklinde yapabilmektedir. İşveren, süreli fesihte; bildirim süresine ait ücreti peşin verip sözleşmeyi sona erdirebilir ya da sözleşme, işçinin kıdemine göre belirlenen süre sonunda feshedilmiş sayılır. İşverenin süreli feshinden sonra işçinin, emeklilik başvurusu yapması ve işe iade davası açması durumunda feshin kimin tarafından yapıldığı sorunu söz konusu olmaktadır. Feshin kimin tarafından yapıldığı da işe iade davası açısından önem arz etmektedir. Çünkü sözleşme, işçi tarafından feshedilmiş ise işçi fesihte haklı da olsa işe iade davası açamayacaktır ya da açsa da davası reddedilecektir.
 
İŞVERENCE SÜRELİ FESİH YAPILMASINDAN SONRA VE FAKAT BİLDİRİM SÜRESİ HENÜZ DOLMADAN İŞÇİNİN EMEKLİLİK BAŞVURUSU YAPMASI DURUMUNDA FESHİN KİM TARAFINDAN YAPILDIĞI KABUL EDİLMEKTEDİR?
 
Yargıtay, bu durumda feshin, işveren tarafından yapıldığını kabul etmektedir. Bu değerlendirme kanaatimizce de yerindedir[2].
 
Yargıtay 9. H.D.`nin konuya ilişkin vermiş olduğu kararda; “Daha önce Dairemizce işveren tarafından ihbar tazminatı ödenmeden önce önel içinde emeklilik talebinde bulunan işçinin iş sözleşmesini kendisinin feshettiği kabul edilmekteydi[3]. Özellikle kamu kurumlarında çalışan işçilerin önceki kamu kurumlarındaki hizmetlerinin birleştirilmesi veya borçlanılan askerlik süresine ait kıdem tazminatına hak kazanması için işçi lehine olarak belirtilen yorum yapılmaktaydı. 4857 sayılı İş Kanunu'nun yürürlüğe girmesinden sonra sözü edilen içtihadın özellikle iş güvencesi bakımından işçi aleyhine sonuç doğurması nedeni ile konunun yeniden değerlendirilmesi gerekmiştir.
 
Fesih bildirimi bozucu yenilik doğuran, hemen veya belirli süre geçmesi ile iş sözleşmesini sona erdiren, karşı tarafa yöneltilmesi gerekli tek taraflı bir irade beyanıdır. Fesih bildiriminin karşı tarafa ulaşması yeterli olup onun kabulüne bağlı değildir. Karşı tarafa vardığı anda hüküm ve sonuçlarını doğurduğundan fesih bildiriminde bulunan tarafın tek taraflı olarak bildirimden dönmesi mümkün değildir. Fesih bildiriminin hüküm ve sonuç doğurmayacağı iki tarafın anlaşması ile mümkün olabilir.
 
Somut olayda iş sözleşmesi davalı işverenin 5.9.2006 tarihli ve aynı gün davacı işçiye tebliğ edilen fesih bildirimi sona erdirilmiş bulunmaktadır. İş sözleşmesi bu şekilde sona erdikten sonra davacı işçinin yaşlılık aylığı tahsis talebinde bulunması iş sözleşmesinin davalı işveren tarafından feshedildiği gerçeğini değiştiremez. Taraflar arasında işverence yapılmış olan fesih bildiriminin sonuç doğurmayacağı konusunda bir anlaşma da bulunmadığına göre iş sözleşmesinin emeklilik suretiyle davacı tarafından feshedildiğinin kabulü doğru olmaz. Mahkemece davalı işverenin fesih bildiriminde belirtilen nedenle ilgili olarak taraflardan delilleri sorulmalı; feshin geçerli nedene dayanıp dayanmadığı konusunda araştırma ve inceleme yapıldıktan sonra sonucuna göre bir karar verilmelidir. Yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmiş olması hatalıdır.  ” denilmiştir[4].
 
Aynı yönde olmak üzere Yargıtay 7. H.D.`nin konuya ilişkin vermiş olduğu yakın tarihli bir kararda; “Fesih bildirimi karşı tarafa ulaşması ile sonuçlarını doğurur ve bundan tek taraflı olarak dönülemez. Dairemizce, daha önce verilen kararlarda, derhal yapılan fesihlerde henüz ihbar tazminatı ödenmemişken ve yine ihbar öneli içinde işçinin emeklilik başvurusu hali, işçinin emeklilik suretiyle feshi olarak değerlendirilmekteydi. Bu halde işçi ihbar tazminatına hak kazanamaz ise de, kamu kurumları bakımından kıdem tazminatı hesabında daha önce borçlanmış olduğu askerlik süresinin dikkate alınması gerekmekteydi. Kamu kurumu işyerleri bakımından askerlik borçlanmasının kıdem tazminatına yansıtılması noktasında işçi lehine olarak değerlendirilebilecek bu husus, işçinin ihbar tazminatına hak kazanamaması yönüyle de işçinin aleyhinedir. Dairemizin, derhal feshin ardından önel içinde işçinin emeklilik için dilekçe vermesi halinde feshin işçi tarafından gerçekleştirildiği görüşü, işe iadeyle ilgili iş güvencesi hükümleri de dikkate alındığında, 4857 sayılı İş Kanununun sistematiğine uygun düşmemektedir. Gerçekten açıklanan çözüm tarzında, işveren feshi yerine emeklilik sebebiyle işçinin feshine değer verildiğinden, işçi iş güvencesinden de mahrum kalmaktadır. Bu nedenle, işverenin derhal feshinin ardından, işçinin ihbar tazminatı ödenmediği bir anda yaşlılık aylığı için tahsiste bulunmasının, işveren feshini ortadan kaldırmayacağı düşünülmektedir. Dairemizce, konunun bütün yönleriyle ve yeniden değerlendirilmesi sonucu, işverence yapılan feshin ardından ve henüz ihbar tazminatı ödenmediği bir sırada işçinin emeklilik için başvurusunun işçinin emeklilik sebebiyle feshi anlamına gelmeyeceği sonucuna varılmıştır. Dairemizin 2008 yılı ve sonrasında vermiş olduğu kararlar bu doğrultudadır. ” denilmiştir[5].

-------------------------------------
[1] 4857 s. İş Kanunu md. 17.
[2] Aynı yönde olmak üzere Süzek, Sarper; İş Hukuku, 5. Bası, İstanbul 2009, s. 504.
[3] Yargıtayın konuya ilişkin önceki dönemde vermiş olduğu farklı yöndeki kararlarından biri olarak yine 9. H.D.`nin 2005/7347 E. , 2005/12277 K. sayılı ve 06.04.2005 tarihli kararına bakılabilir.
[4] 2007/39446 E. , 2008/17066 K. sayılı ve 23.06.2008 tarihli kararı.
[5] 2015/45439 E. , 2016/3366 K. sayılı ve 16.02.2016 tarihli kararı. Aynı yönde olmak üzere yine 7. H.D.`nin 2014/18552 E. , 2015/12897 K. sayılı ve 23.06.2015 tarihli kararına ve Yargıtay 9. H.D.`nin 2012/1871 E. , 2014/5733 K. sayılı 24.02.2014 tarihli kararına bakılabilir.