Sıkıyönetim birliklerince hukukun askıya alındığına ve keyfi hükümlerin uygulandığına bir savcı gözüyle şahitlik eden emekli Cumhuriyet Başsavcısı Reşat Petek, o dönemde önüne getirilen bazı dosyaların adeta içini kanattığını anlatıyor. 12 Eylül'de meslek hayatının henüz başında olan Petek, darbe sonrası görev yaptığı yerde bir sabah adliyede karşılaştığı tabloyu ise asla unutamıyor. O manzara şöyledir: Bir Kur'an kursu baskını yapılmış ve 13-14 yaşındaki çocuklar ellerine kelepçe vurularak 'suçlu' sıfatıyla savcının önüne getirilmiştir. Suçları; 'irticai faaliyette bulunmak'tır. 'Suç delili' olarak ise savcının önünde iki tane çuval bulunmaktadır. Çuvalı açtırdığı anları gözyaşları içerisinde nakleden Petek, gördüğü manzarayı şöyle aktarıyor: "Suç delili olarak önüme konulan çuvalları açtırdım. İki çuval dolusu Kur'an-ı Kerim'i suç delili olarak masama getirmişlerdi. Tutanaklarda Kur'an-ı Kerim'ler için 'Eski harflerle yazılmış, muhteviyatı belli olamayan kitaplar' ifadeleri vardı. Yapılanlar milletin vicdanını yaralayıcı bir hukuksuzluk örneği olarak tarihteki yerini alacaktır."

Reşat Petek, aynı şekilde bir ilkokul öğretmeni ve 5. sınıfa giden kız öğrencilerinin yine irtica suçlamasıyla önüne getirildiğinden de bahsediyor. Minik öğrencilerin suçları ise okulun bahçesine kadar başlarını örterek gelmeleridir. Petek, Türk Ceza Kanunu'nu baştan sona incelediğini ve irtica diye bir suç tanımı olmadığını görerek adli kovuşturmaya gerek olmadığına karar verir. "Ancak Sıkıyönetim Komutanlığı işin peşini bırakmadı. Ve çok keyfi bir şekilde emir-komuta zinciri içerisinde suni bir suç oluşturulmaya çalışıldı." diye devam ediyor.

Reşat Petek 12 Eylül referandumundan yüzde 65 civarında 'evet' çıkacağı kanaatinde. 'Hayır' çıkması durumunda ise darbeci zihniyetin meşruiyet kazanacağını ve halk desteğini kendi arkalarında hissetmelerine neden olacağı uyarısını yapıyor. Balyoz'da bir generalin "İsrail askerinin Filistinlilere uyguladığı gibi en ağır ve sert tedbirler uygulanmalıdır." sözünü hatırlatan Petek, ikazlarını şöyle sürdürüyor: "Eğer 13 Eylül'de hayır çıkar da darbecilerden yana bir tavır onaylanıyormuş anlamı çıkarsa bu halk Filistin halkı gibi darbecilerin elinden ağır zulümler ve işkenceler görür. Hukuk işlemez. Darbecilere alkış tutan sözde bir yargı kurumu ortaya çıkar." (Zaman)