İstanbul Cumhuriyet savcıları Faruk Erşen Yılmaz ve Mustafa Öztürk’ün hazırladığı iddianamede Cem Garipoğlu’nun, cinayeti tasarlayarak kendini savunamayacak olan Münevver Karabulut’u canavarca bir hisle ve eziyet çektirerek öldürdüğü ileri sürüldü. Olay tarihinde 18 yaşından küçük olduğu gerekçesiyle ağırlaştırılmış müebbet hapisten kurtulan Cem Garipoğlu için 18 yıldan 24 yıla kadar hapis cezası istendi.

Cem Garipoğlu hakkındaki iddianame onaylanarak İstanbul 1. Çocuk Ağır Mahkemesi’ne gönderildi. Mahkeme cinayetin işlendiği yer nedeniyle yetkisizlik kararı verdi ve dosyayı Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderdi. Bakırköy 2. Çocuk Ağır Ceza Mahkemesi dosyayı kabul etti.

İddianamede Münevver'in babası Süreyya, annesi Nagihan ile kardeşi İbrahim Enver Karabulut şikayetçi olarak yer aldı. Ailenin avukatlığını Rezan Epözdemir yapacak. Cem'i ise Avukat Aytekin Kaya savunacak.

DOSYALAR BİRLEŞTİRİLEBİLİR
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, Cem’in 18 yaşından küçük olması yüzünden annesi, babası ve amcasının da aralarında bulunduğu 6 şüpheli hakkındaki ayrı bir iddianamede hazırlandı. Bu iddianamede Cem’in babası Mehmet Nida Garipoğlu’nun tasarlayarak, canavar hisle veya eziyet çektirerek, çocuğu öldürmekten, annesi Tülay Makbule Garipoğlu’nun suç delillerini yok etme gizleme veya değiştirmekten, diğer şüpheliler Mehmet Karakayalı, Habib Kurt, amcası Hayyam Garipoğlu, Ahmet Batur’un ise suçluyu kayırmaktan cezalandırılmaları istendi. Mehmet Nida Garipoğlu hakkında ağırlaştırılmış müebbet, Tülay Makbule Garipoğlu hakkında 6 aydan 5 yıla kadar hapis cezaları istendi.

Bu dosya da yetkisizlik kararı ile cinayet yerinin bağlı olduğu Bakırköy Adliyesi'ne gönderildi. Dosya Bakırköy 4. Ağır Ceza Mahkemesi’ne verildi. Cem Garipoğlu'nun avukatı Aytekin Kaya, 2. Çocuk Ağır Ceza Mahkemesi’nin dosyayı 4. Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderebileceğini ileri sürdü. Aytekin Kaya "Cem 18 yaşına girdiği için dosyalar birleştirilebilir” dedi.

ZEYTİNBURNU SÜRTÜĞÜ
İddianameye göre Münevver, Cem’e karşı güven, sevgi ve arkadaşlık duygusu ile bağlıydı. Cem ise Münevver ile MSN üzerinden yaptığı yazışmaları kendi bilgisayarına bir klasör içinde sakladı. Cem, 27 Şubat 2009’da MSN üzerinden yaptığı yazışmada Münevver’i bir sonraki gün için evine davet etti. Cem, daveti kabul eden Münevver’e "Çok büyük planlar içindeyim, bu planların tarihin en büyüklerinden olacağım, duyunca ağzın açık kalacak, eve girerken güvenliğin görmemesi için arka bahçeden gireceğiz" diye yazdı. Kaçta eve varacakları, kaçta evden geri çıkacaklarına dair ayrıntılı bilgiler verdi. Böylece işleyeceği cinayete ilişkin önceden plan yaptığının adeta haberini verdi. Cem ile Münevver 3 Mart 2009 (Cinayet günü) saat 00.25 ve 01.03 arasında cep telefonu ile konuşup mesajlaştı. MSN üzerinden de yazıştı. Buluşmak için sözleştiler.

ÖNCE TESTERE ALDI
Cem saat 12.25'de çağırdığı taksi ile Bahçeşehir alışveriş merkezindeki yapı markete gitti. Merkezin kameraları Cem’i görüntüledi. Cem, "Pala" denilen büyük boy testere satın aldı. Eve dönmek için başka bir taksi çağırdı. Eve döndü. Beklettiği bu taksi ile Münevver’in okuluna gitti. Okulun çıkış kapısında Münevver ile buluştu. Buradan taksiyle ayrılan Cem ile Münevver, Garipoğlu Ailesi’nin Bahçeşehir’deki evlerine gitti.

Kameraların görmediği, villanın bahçesine giden alt yoldan eve doğru yürüdüler. Bahçıvan, onları gördü. Cem ile Münevver saat 14.55’te eve girdi. Münevver, annesine "Ben Beşiktaş’tayım, merak etmeyin" diye mesaj attı. Bu Münevver’den alınan son haber oldu.

CANLIYKEN KAFASINI KESTİLER
Mehmet Nida Garipoğlu alt bahçe yolundan kameralara gözükmeden gizlice Cem’in daha önceden açtığı alt bahçe kapısından eve girdi. Mehmet Nida Garipoğlu da cinayete doğrudan doğruya katıldı. Baba-oğul, Münevver’i kesici aletle yaraladı. Vücudunda işkence mahiyetinde yaralar açtılar.

Yine otopsi raporlarından anlaşılacağı üzere henüz canlıyken testereyle kafasını kestikler. Münevver’in kafasını poşete koyarak gitar kutusuna yerleştirdiler. Başı olmayan cesedi ise bavula koydular. Yerde bulunan kan izlerini silmeye çalıştılar. Mehmet Nida Garipoğlu cinayet mahalli olan evinden çıkarak 5 kilometre uzaktaki Avcılar’daki ofisine 5-10 dakika gibi bir sürede en geç saat 17.21 civarında gitti.

Cem saat 18.36 sıralarında telefonla arayarak villaya taksi istedi. Gitar kutusundaki baş ve bavul içindeki cesedi alarak evden çıktı. Etiler’deki bir sitenin önüne geldiklerinde Cem, arka koltuktaki gitar kutusunu indirdi. Ardından Cem ile taksici birlikte bagajdaki bavulu indirdiler. Cem, bavul ile gitar kutusunu ilerideki çöp konteynerine attı.

ANNESİ KAN İZLERİNİ SİLDİ
Cem cesedi attığı sıralarda bütün gün evde bulunmayan annesi Tülay Makbule Garipoğlu ile iki kız kardeşi villaya döndü. Cem’in annesi bodrum katında bulunan kan izlerini silmeye çalıştı. Cesedi çöpe atan Cem Garipoğlu ise Akmerkez’e gitti. Burada karşılaştığı arkadaşı E.A. ile bir süre sohbet etti.

Hurda ve kağıt toplama işi yapan bir kişi, çöp konteynerinde Münevver’in cesedini buldu. Enver Karabulut, ablası Münevver’in Cem ile arkadaş olduğunu polise söyledi.

Polis Cem Garipoğlu’nun peşine düştü. Cem sonra da babası Mehmet Nida Garipoğlu eve geldi. Babası Cem’i alarak Beylikdüzü’ndeki lojmana götürdü ve şüpheliler Mehmet Karakayalı ile Habip Kurt’a teslim etti. Bir süre sonra Cem’in amcası Hayyam Garipoğlu geldi. Nida Garipoğlu, Cem’i arkaya bindirdi ve araba Edirne istikametine doğru hareket etti. Nida Garipoğlu ise bir başka araçla başka yöne doğru ayrıldı. Polis, Bahçeşehir’deki eve geldi. Ancak Cem çoktan evden gitmişti. 197 günlük firarı başladı.

BABASI İLE BİRLİKTE ÖLDÜRMÜŞLER
Mehmet Nida Garipoğlu ile oğlu Cem birlikte suç işlemeye karar verdi. Eylemin oluşuna, niteliğine ve toplanan delillere göre olayın farklı şekilde gerçekleştiğinin başkaca izahı mümkün değildir. Cinayet saat 14.55 ile 18.36 arasında kısa bir sürede gerçekleşti. Münevver, vücudunda beşi öldürücü nitelikte olmak üzere birden fazla kesiyle yaralandı. Kafası vücudundan henüz canlıyken ayrılarak öldürüldü. Evin geniş bir alanına yayılan ve bulaşan kanın iki kişi tarafından kısa sürede temizlenmesi mümkün olmadı. Cem ile Mehmet Nida’nın evi terk etmelerinden sonra eve döndüğü anlaşılan Tülay Garipoğlu evdeki suçun iz ve emarelerini silip temizleyerek büyük oranda delillerin ortadan kaldırılmasını sağladı.

Mehmet Nida Garipoğlu’na ait olduğu belirtilen bir içlik ve bir gömlekteki kan izleri üzerinde inceleme yapıldı. Kan izlerinin silme ile oluşmadığı sıçrama, dokunma ya da değme suretiyle oluşabileceği tespit edildi. Oysa Cem Garipoğlu, ifadelerinde babasına ait giysileri kirli sepetinden alarak yerleri sildiğini iddia etmişti.

ŞAKA YAPMIŞ
Kırmızı bültenle aranırken 197 gün sonra polise teslim olan Cem Garipoğlu, Gülhane’deki İstanbul Çocuk Mahkemesi’nde verdiği ifadesinde Münevver Karabulut ile Bahçeşehir’deki evlerine geldiklerini, Münevver mutfaktayken cep telefonundaki mesajlarına baktığını, gördüğü mesajlar üzerine de tartışmaya başladıklarını anlattı. Cem Garipoğlu mutfaktan aldığı bıçakla Münevver Karabulut’u bıçakladığını söyledi. Testereyle ilgili sorular üzerine ise gerisini hatırlamadığını, valize sığmadığı için testereyle kestiğini ifade etti. Cem Garipoğlu, cesedi attıktan sonra tekrar eve döndüğünü, annesinin yerdeki lekeleri sorması üzerine kusmuk olduğunu söyleyip birlikte temizlediklerini anlattı. Cem firardayken nerede kaldığıyla ilgili soruları da olaydan sonra tanımadığı biri tarafından üç-dört saat süren bir yolculuk sonunda bir eve götürüldüğünü, yemekleri de kendisini götüren bu kişinin 15 günde bir getirdiği şeklinde yanıtladı.

Cem Garipoğlu MSN kayıtlarında "Önce sana sarılırım. Başlarım sıkmaya boğana kadar" yazışmaları için "Şaka yaptım" dedi. Münevver ile ciddi bir ilişki içinde olduğunu belirten Cem, yaşananlar için de pişman olduğunu belirtti. Barlara girebilmek için nüfus cüzdanında yaşını büyüttüğünü anlatan Cem, uyuşturcu kullanmadığını, ailesinden uzak olmasının kendisinde herhangi bir olumsuzluk yaratmadığını, herhangi bir ruhsal bunalımı olmadığını, geçmişte herhangi bir cinsel istismara maruz kalmadığını anlattı. Daha önce neden teslim olmadığı şeklindeki soruya ise Cem, “Korktum” cevabını verdi.

Bahri BÜKE-Ezgi Tuğçe TÜL/İSTANBUL (DHA)