Genelkurmay Askerî Savcılığı'nın demokrasiye müdahale planındaki imzanın Albay Dursun Çiçek'in eli ürünü olduğunu rapor etmesi gözleri yargı sürecine çevirdi. Çiçek imzalı belgeyle ilgili halen iki ayrı yargı süreci bulunuyor. Ergenekon kapsamında 'darbeye teşebbüs' iddiasıyla Özel Yetkili İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nın soruşturması devam ediyor. Askerî savcılığın da belgeye müdahil olmasıyla iki ayrı soruşturma gündeme geldi. Hukukçular, sivil ve askerî suçlarda sivil ve askerî yargıda ayrı soruşturma ve davaların görülebileceğini belirtiyor.

'Kaos Planı'nın aslının ortaya çıkmasının ardından Ergenekon savcılığının talebi üzerine, Adli Tıp Kurumu inceleme yaparak, Çiçek'in eli ürünü olduğunu belirledi. Savcılık, Genelkurmay Askerî Savcılığı'nın isteği üzerine belgenin orijinalini gönderdi. Jandarma Kriminal Laboratuvarının imzanın 'Dursun Çiçek'in elinin ürünü' olduğunu rapor etti. Bunun üzerine askerî savcılık, Dursun Çiçek'i tutuklanması talebiyle Genelkurmay Askerî Mahkemesi'ne sevk etti. Askerî mahkeme, Çiçek'in tutuksuz yargılanmasına karar verdi.

Askerî savcılığın soruşturmaya başlamasıyla Çiçek'in sivil yargıdaki durumu gündeme geldi. Hukukçular, sivil ve askerî yargıda farklı suçlara ilişkin iki ayrı yargılamanın sürebileceğini vurguluyor. Çiçek hakkında 'görevi kötüye kullanma' iddiasıyla askerî yargıda soruşturma yapılabilir. Çiçek'in hazırladığı İrticayla Mücadele Eylem Planı'nın 'darbeye teşebbüs' niteliğinde Ergenekon soruşturması kapsamında elde edilen bir belge olması nedeniyle sivil savcılığın yetkisi devam ediyor. Sivil savcılık, Çiçek'in Ergenekon sanıklarıyla birlikte TCK'nın 312. maddesindeki 'cebir ve şiddet kullanarak TC hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs' iddiasıyla dava açabilir. Bu durumda sivil ve askerî olmak üzere iki ayrı suç ortaya çıkıyor. Benzer bir süreç Ergenekon kapsamında halen tutuklu bulunan Yarbay Mustafa Dönmez'le ilgili yaşanmıştı. Dönmez, askerî malzemeyi çalmak suçundan Genelkurmay Askerî Mahkemesi'nde yargılanarak 4 yıl hapis cezasına çarptırılmıştı. Dönmez, Ergenekon davasında ise "silahlı terör örgütüne üye olma, TBMM'yi ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme, TC hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme" suçlarından yargılanıyor. Hukukçular Çiçek hakkında da benzer bir süreç yaşandığını, askerî savcılığın 'görevi kötüye kullanma' iddiasıyla soruşturma yürütüp dava açabileceğini, bunun sivil yargıdaki 'darbeye teşebbüs' iddiasıyla açılacak davaya engel olmadığını kaydediyor. Ancak askerî savcılık, Çiçek'e darbeye teşebbüs iddiasıyla dava açarsa görev uyuşmazlığı gündeme gelecek. Davaların açılmasının ardından sivil ve askerî mahkemeler yetkili olduklarını savunurlarsa son kararı Anayasa Mahkemesi bünyesindeki Uyuşmazlık Mahkemesi çözecek.

--------------------------------------------------------------------------------

Kendimi kandırılmış hissediyorum

Gazeteci Mehmet Tezkan, 'Balyoz' soruşturması ve İrticayla Mücadele Eylem Planı'yla ilgili gelişmelere çarpıcı bir yorum getirdi. Kurmay Albay Dursun Çiçek imzalı İrticayla Mücadele Eylem Planı'yla ilgili Habertürk'e konuşan Tezkan, "Ben kendimi kandırılmış hissediyorum. Genelkurmay'ın, ordunun başka işlerle uğraştığını zannederken meğer onlar beni kandırarak veya birilerinden destek alarak başka işlerle uğraşıyormuş." ifadelerini kullandı.

Mehmet Tezkan, Balyoz darbe planıyla ilgili Taraf Gazetesi'nde çıkan ilk haberlerden sonra Genelkurmay tarafından yapılan açıklamalarda muhatapların belgelerin gerçek olmadığını iddia ettiklerini hatırlattı. Genelkurmay Başkanı'nın belgelerle ilgili açıklamasında kullandığı "Onlar kâğıt parçasıdır." sözlerine dikkat çekti. Artık o belgelere Dursun Çiçek tarafından imza atıldığının ortada olduğunu söyleyen Tezkan, "Şimdi Dursun Çiçek evinde oturup herhalde bunu yazıp da 'ben böyle şeyler düşünüyorum, böyle yapayım, bunu bildiklerime, arkadaşlarıma, diğer albaylara yollayalım biz bunu uygulayalım' demedi herhalde. Demek ki Dursun Çiçek'le birlikte çalışan bir ekip var. Dursun Çiçek'in altında olanlar var. Dursun Çiçek'in üstünde olanlar var." açıklamasında bulundu. Tezkan, Dursun Çiçek'in kendi başına hareket edemeyeceğini, bir üstteki başka generalin 'sen ekibi topla, bize bir plan hazırla yolla' demesiyle bu planların hazırlandığını, bu sebeple soruşturmanın sadece Dursun Çiçek'le sınırlı tutulmaması gerektiğini anlattı. İSTANBUL ZAMAN

[Kim ne yazmıştı?]

Ertuğrul Özkök (13 Haziran 2009): Gerizekâlılık örneği
Belgeyi okuyunca sadece iki şey söyleyebilirsiniz: Ya, "Vahim bir provokasyon." Ya da "Geri zekâlılık örneği"... Eğer bu belge gerçekse; ve yaşanan bunca olaya rağmen Genelkurmay'da birtakım insanlar hâlâ böyle planlar yapma cüretini gösterebiliyorsa, ne diyelim... Olay feci, sızmasına mani olamamak ise başka açıdan feci. Bir Genelkurmay düşünün ki, en gizli belgelerin sızdırılmasına mani olamıyor. Yani bu eylem planını hazırlamak suç. Sızdırılmasına mani olamamak da beceriksizlik. Vergi ödeyen vatandaşların şu soruyu sorma hakkı yok mu? Hâlâ bunları yapmaya hangi cüretle devam edebilirsiniz, nasıl mani olamazsınız? (...) Eğer gerçekse; bunun sorumluları hakkında ne işlem yapılacak?"

Oktay Ekşi (24 Haziran 2009): Ortada bir belge yok...
"Yol bizim bildiğimiz, eldeki nesnenin bilimsel metotlarla incelenip sonuçlandırılmasıdır. O sonuç alınıncaya kadar kimse "AKP'yi ve Fethullah Gülen'i bitirme eylem planı" başlıklı yazının bir 'belge' olduğunu -veya olmadığını- söyleyemez. 'Bu bir belgedir' dendiği anda artık ortada hukukun varsayacağı bir objeden söz edilebilir. Aksi halde kimsenin eldeki kâğıt parçası üzerinde hükümler inşa etmeye hakkı yoktur. (25 Haziran) Hukuk "şüpheye dayalı" hüküm vermez. Nitekim askerî savcılık da, "Belge yok, fail yok, suç yok" sonucuna vararak dosyayı Cumhuriyet Başsavcılığı'na göndermiş. "Var diyen varsa buyursun" diyerek."

Can Ataklı (27 Haziran 2009): Hedef Türkiye Cumhuriyeti
İlker Başbuğ çok net konuştu; TSK'ya yönelik yıpratma kampanyasının 'devletin bekasını' etkileyeceğini söyledi... Peki komutanın altını çizdiği 'devletin bekasını' kim tehdit ediyor? (...) Şu anda devletin bekasını tehdit eden en önemli unsur 'Türkiye Cumhuriyeti'nin yerine bir İslam devleti kurma hayali içinde' yaşayanlardır. (31 Ekim 2009) Oynanan oyunun özü şu: Islak imza operasyonu kamuoyunda inandırıcı bulunmayabilir, olsun, sırada daha ne belgeler var? Bu belge olmazsa başkası çıkacak. O da mı olmadı, bu kez başkası. Taa ki Cumhuriyet ilke ve devrimleri tamamen ortadan kaldırılana, Türkiye bu kesimin zihniyetindeki bir devlete dönüştürülene kadar.

Mehmet Yakup Yılmaz (27 Haziran 2009): Önce sızdıranı bulmak lazım
Belge ile ilgili olarak üç olasılıktan söz edebiliriz: 1- Belge, gerçekten ordu içindeki bir grup tarafından hazırlanmış olabilir. 2- Belge, orduyu yıpratmak amacıyla belli bir çevre tarafından düzenlenmiş olabilir. 3- Ergenekon soruşturması kapsamındaki iddialara dayanak olan belgelerin değerini düşürmek için bir tuzak olarak hazırlanmış olabilir. Askerî savcılık, birinci olasılığın geçerli olmadığını tespit ettiğini bildirdiğine göre şimdi İstanbul'daki savcılığın diğer olasılıkları da göz önünde tutması gerekiyor. Yani belge sızdırılmadan önce ne yapılması gerekli idiyse, onun yapılması gerekli.

Bekir Coşkun (1 Temmuz 2009): Belge sahte, irtica gerçek
"İRTİCA belgesi... Bu tanımdaki 'belge' sahte çıktı. Peki 'irtica' sahte mi?.. Değil... Anayasa Mahkemesi'nin kararı var: "İrticai faaliyetlerin odağı iktidardadır..." İşte şimdi; gerçek olan irtica, gerçek olmayan bir belgenin hesabını soruyor sizden... "İrtica" var mı?... Var... Merkezi nerede?.. İktidarda... Peki "irtica belgesi" var mı?.. Yok... Ama ne yapacaksınız, Türkiye cinnet geçiriyor... Kimsenin aklına "Yani irtica yok da belgesi mi var?" diye bir soru gelmiyor..." ZAMAN